hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Öneri - istek (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=5)
-   -   Nedir bu büyü-sihir?Hokus-pokus mudur? (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3297)

bartsimpson 15. May 2013 08:19 PM

[QUOTE=Araştıran;17571]Bahsettiğiniz ayet Mülk suresi 5.ayet mi?Ayetlerden örnek verirken daha hassas olursak daha iyi olacağı kanaatindeyim.


Biz, yeryüzüne en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik ve onları (insanlar arasında bulunan) şeytan ruhluların boş ve anlamsız spekülasyonlarına konu yaptık ve onlar için yakıcı alevden bir azap hazırladık;(M.ESED)
5Ve andolsun ki Biz, en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları, kâhinlere palavra
malzemesi [meteorların yeryüzüne düşmesiyle, insanların uzaydaki varlıkları tanımalarıyla
şeytanların; kâhinlerin, falcıların sahtekârlıklarının ortaya çıkmasına malzeme] yaptık. Ve onlar
için alevli ateş azabını hazırladık.(H.YILMAZ)[/QUOTE]

Ben bulamamıştım... Siz bulmuşsunuz bravo... Teşekkürler.

Ama tabi mealler tartışılır... Doğrusunu büyüklerimiz bilirler.

gul 15. May 2013 10:37 PM

aslında insanların kafasında bu büyü olayı bakara 102 ayetiyle girmiş bence, harut marut diye bi bilinmeyen var, eşlerin arası açılması falan büyü sihir birazda seviyoruz bu tür şeyleri kolaya kaçmak aslında. merdem hanıma katılıyorum, kabul edildiği takdirde biçok şeyi değiştirebilecek olan sözleri inkar etmeleri, çıkarlarının zedelenmesi, akıl bulandırma gibi bişey
Bakara; 102: Ve onlar (Yahudiler) Süleyman mülküne dair şeytanların okuyup durdukları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir değildi. Ama o şeytanlar kâfir idiler; insanlara sihri ve Babil'de iki meleğe/ iki krala; Harut ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi (Harut ve Marut), "Biz fitneyiz, sakın kâfir olma!" demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmezlerdi. İnsanlar o ikisinden erkekle eşinin arasını açtıkları şeyleri öğreniyorlardı. -Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler- Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Ant olsun ki, onu satın alanın ahirette hiçbir nasibi olmayacağını da kesinlikle biliyorlardı. Ve öz benliklerini sattıkları şey ne çirkin bir şeydi! Keşke bilmiş olsalardı.

Barış 17. May 2013 12:57 AM

Konuyla alakalı bir yazıyı paylaşmak istedim.


BÜYÜ

"Büyü" olarak çevrilen kelimenin Kur’an’daki aslı “Sihir”dir.

Öncelikle Araf Suresi’ndeki Musa-Firavun kıssasının bir bölümüne bakalım:

Sihirbazlar şöyle dediler: "Ey Mûsa! Sen mi hünerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim?" (Araf, 115)

"Siz sergileyin." dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler. (Araf, 116)

Büyücüler değnekleri havada oynatarak hünerlerini sergilemişlerdir (Taha, 66). Normal şartlarda değnekler havada oynamaz. Ancak sihirbazlar gerçeği çarpıtmak için bir takım hileler kullanarak (Taha, 69), belki kimyasal karışımlarla, belki halkın göremeyeceği iplerle değnekleri havada oynatmışlardır. Bu hilelerden haberi olmayan halk üzerinde etki yaratmışlar ve Firavun da bu sayede hükümranlığını perçinlemiştir. Ancak Musa asası ile gerçeği ortaya koyduğunda, sihirbazlar bunun hile ile yapılamayacağını anlamış, bunun gerçek olduğunu görmüş böylelikle secde etmişlerdir (Bakınız, Musa ve İsa Kıssalarındaki Mucizeler makalesi).

Biz de Mûsa'ya şöyle vahyettik: "Hadi at asanı!" Bir de ne görsünler, asa, onların ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor. (Araf, 117)

Böylece hak ortaya çıktı, onların yapıp ettikleri, işe yaramaz hale geldi. (Araf, 118)

Büyü/Sihir, gerçeği olduğundan farklı göstermek, gerçeği çarpıtmak demektir. Gerçeği çarpıtmada iki ana unsur söz konusudur:

1.Gerçeğin çarpıtılmasında hile kullanılması:

…Onların sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflah etmez. (Taha, 69)

2.Kast unsuru: Büyü tasarlanarak kast ile yapılır.

Gerçeği olduğundan farklı göstermek isteyen kişi/büyücü çeşitli hileler kullanarak gerçeği çarpıtmakta bu yolla karşı taraf üzerinde etki yaratarak onu aldatmakta ve bu sayede kendi amacına ulaşmaya çalışmaktadır.

Gerçek ortaya konduğunda küfre sapanlar/gerçeğin üzerini örtenler bu bir büyüdür/gerçeğin çarpıtılmış halidir derler:

Hani, Allah şöyle demişti: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara açık-seçik ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti: "Açık bir büyüden başka bir şey değil bu." (Maide, 110)

Eğer biz sana parşömen üzerine yazılı bir kitap göndermiş olsaydık, onlar da ona elleriyle dokunmuş olsalardı, o küfre batmışlar, hiç kuşkusuz şöyle deyivereceklerdi: "Bu, apaçık bir büyüden başka şey değildir." (Enam, 7)

O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su üzerinde idi. Böyle yapması, iş ve davranış yönünden hanginizin daha güzel olduğunu belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, "Kuşkusuz, sizler ölümden sonra diriltileceksiniz!" dediğinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle şöyle derler: "Bu apaçık bir büyüden başka şey değildir." (Hud, 7)

Gerçek, katımızdan onlara geldiğinde şöyle demişlerdi: "Hiç kuşkusuz, bu, apaçık bir büyüdür." (Yunus, 76)

Mûsa dedi ki: "Gerçek size ulaştığında böyle mi konuşuyorsunuz? Büyü müdür bu? Büyücülerin kurtuluşu yoktur." (Yunus, 77)

Fakat hak, katımızdan kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Mûsa'ya verilenin aynısı buna da verilseydi ya!" Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi: "Birbirini destekleyen iki büyü/sırt sırta iki büyücü." Ve dediler: "Biz bunların ikisine de inanmıyoruz." (Kasas, 48)

Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Bu bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz!" (Zuhruf, 30)

Herşeyi ayan-beyan gösteren ayetlerimiz onlara okunduğunda, kendilerine gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler: "Açık bir büyüdür bu!" (Ahkaf, 7)

Ayetlerimiz açık-seçik kanıtlar halinde karşılarında okununca şöyle derler: "Bu adam, atalarınızın kulluk/ibadet etmekte olduklarından sizi vazgeçirmek isteyen biriden başkası değil." Şunu da söylerler: "Bu, düzenlenmiş bir yalandan/iftiradan başka şey değildir." Hakkı inkâr edenler, o kendilerine geldiğinde şöyle demişlerdir: "Açık bir büyüden başka şey değil bu!" (Sebe, 43)

Bunun ardından Musa onlara açık-seçik ayetlerimizi getirdiğinde onlar şöyle dediler: "Uydurulmuş bir büyüden bakası değil bu. İlk atalarımız arasında bunu hiç duymadık." (Kasas, 36)

Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim. Benden önce Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim." Fakat İsa'nın müjdelediği elçi onlara apaçık deliller getirdiğinde: "Bu, katıksız bir büyüdür!" dediler. (Saff, 6)

Büyü, çok daha geniş bir kavram olan küfür kavramı içinde yer alır. Küfür, kasıt olmaksızın cahillikle de olabileceği halde büyü de kasıt vardır.

[B]Günümüzde de kelimelerin anlamları kaydırılarak ya da kötü, yanlış ve çirkin olanın üstü güzel kelimelerle örtülerek gerçek çarpıtılmakta ve bir büyü sergilenmektedir. (Bu sihir televizyon, internet, gazete, dergi gibi kitle iletişim araçları yardımıyla bir düzen kurarak/hile ile gerçekleştirilmektedir.) [/B]Bir-iki örnek verelim:

Mesela,[B] “Demokrasi” [/B]kelimesi. Bu kelimeye öylesine olumlu anlamlar yüklenmiş ki, kelime öylesine arındırılmış, aklanmış ve kelimeye öylesine kutsallık atfedilmiş ki, “Demokrasi” deyince akanlar sular duruyor. Bu kelimeyi söyleyip arkasından istediğiniz kadar gerçeğin üzerini örtebilirsiniz. Tüm zalimliklerinizi, bozgunculuklarınızı bu kelimenin arkasına gizleyebilirsiniz. İnsanlar bu kelimeyi duyunca büyüleniyorlar. Sanki her kapıyı açan bir anahtar, her derde deva bir ilaç gibi.

[B]“Barış”[/B] kelimesi. Özellikle son 10 yılda ünlendi bu kelime. Amerika “barış getireceğiz” söylemiyle yollara düştü ve milyonlarca çocuğu, kadını, erkeği, sivili katletti. Binlerce kişiye işkence edildi, binlerce kadının ırzına geçildi. Sadece bir kelimenin arkasına, bir tek “barış” kelimesinin arkasına bunca ölüm, zulüm, işkence, tecavüz sığdı. “Barış” kelimesi ile milyonları büyülediler. Ve bu zulme sessiz kalan milyonlarca insan, sadece susarak zulme ortak oldu.

“Çözüm Süreci” kelimesi. Bu kelime bu yıl ortaya atıldı. Ve bu kelimenin arkasına sığınılarak, ırkçılık yapıldı, ülke Türk-Kürt diye ikiye bölündü etnik kamplara ayrıldı.

[B]Aklı başında her insan iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırt edebildiği için zalim, tüm pisliklerini güzel kelimelerin arkasına gizledi. Bu kelimeler süslü püslü bir zarf olarak halka sunuldu. Ancak zarfın içinde bozgunculuk ve zulüm vardı. Cahiller de YAPILANLARA değil, bu kelimelere bakarak büyülendi ve zulme ortak oldu. Gerçeği görmek istiyorsak kelimelere değil, YAPILANLARA BAKMALIYIZ.

Tekrarlayacak olursak, hile yaparak gerçeği olduğundan farklı göstermek, gerçeği çarpıtmak büyüdür/sihirdir. Büyü yapanda gerçeği çarpıtma ve karşı tarafa tesir etme iradesi/kast mevcuttur.[/B]

NOT: Halk arasında büyü olarak bilinen ve çeşitli materyaller kullanılarak bir kişiyi etkileme amacı güden şeyin Kur’an’daki büyü ile bir ilgisi yoktur. Bu, uydurulmuş bir saçmalıktır.

Ş.Can Evin (Kuran Dini sitesinden alınmıştır.)

Araştıran 17. May 2013 12:54 PM

Selamun aleyküm Barış kardeşim
Garip çok garip

27:13 - Bu şekilde âyetlerimiz onların gözleri önüne serilince, "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.
28:36 - Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince, "Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik" dediler.
34:43 - Karşılarında açık deliller halinde âyetlerimiz okunduğu zaman o zalimler: "Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adam." dediler. Ve: "Bu (Kur'ân), başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira" dediler. O kâfirler, hak kendilerine geldiği zaman: "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil." dediler.
46:7 - Bizim âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkâr edenler kendilerine gelen hak kitap için: "Bu apaçık bir büyüdür." dediler.
74:24 - "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."

Ayetlerden anlaşıldığı gibi kafirlere hakikat gelince onu büyü(gerçeğin çarptırılması) gibi görüyorlar,o halde Allahın saptırması böylemi oluyor.Yani Kafire hakikati her yönden doğadaki ayetlerden,Allahın yazılı ayetlerinden de anlatsan o tüm bunları büyü olarak görecek.

Subhanallah

"Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi hakikatten (bir daha) saptırma ve bize rahmetini bağışla: Sensin (hakiki) Lütuf Sahibi."

Barış 17. May 2013 05:21 PM

Sanırım kendilerini gerçeğe kapatan insanlar bunlar. O kadar kilitlemişler ki akıllarını, gözleri var ama görmüyorlar, kulakları var ama işitmiyorlar.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:32 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam