hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Aile hayatı (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=461)
-   -   Hz. HATİCE (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=212)

merdem 21. February 2013 12:36 AM

Benimkilerde Yunan bozgunundan Rumlardan kacip Mudanya'ya yerlesmisler. Cocuklarimin hepsi Almanya'da dünyaya geldi ve yaptigim en dogru hareket dogumlarindan itibaren onlarla devamli türkce konusmak olmustur.

Babam ve iki halam mükemmel türkcelerinin yani sira tam bir rumcaya hakimdiler. Ben merak edip ögrenmedim dogrusunu söylemem lazim gerekirse, bildigim bir tek kelime su anlamina gelen "NERO" olmustur, sayet dogru olarak ifade edildiyse tabi.

Zaten ayakli radyo olarak tanimladigi icin beni büyük halam rumca ögrenmem icin bir gayrette bulunmadigina eminim :p her yerde her zaman kimseden cekinmeden her konuda fikrimi acikca söyledigim devamli yüzüme vurulmustur.

Atatürk hakkinda sünni yolunda pek hayirli seyler söylenmez malumunuzdur. Ama yanlislarimi düzelttim ve saygiyla anmayi ögrendim.

Biraz gec de olsa kendimizi tanitiyoruz :D

raven 21. February 2013 01:38 AM

[QUOTE=galipyetkin;16012]Sayın Raven.

Ben, Allah'ın son elçisi Muhammed Peygamber'e uymaya ve müslüman olmaya çalışan bir kişiyim; bu halim dolayısı ile de vakarlıyım.
Peygamberimizin ilk eşi Hatice de müslümanlar için hem ilk eş ve yaptığı fedakarlıklar, hem de Peygamber'e ilk inanan kişi olması sebebiyle''valide'' lakabı verilecek kadar değerli bir kişiliktir ve İslâm tarihinde müstesna bir yeri olduğu da tartışılmaz.
''Validemiz sözüne takılmayın'' ifadenizden bir şey anlamadım ama şunu söyliyeyim: değil ''sözüne'' ''kendisine'' bile takılmak için bir nedenim yok. Değerli bir peygamber'in ''eşi'' sıfatını alabilmiş bir peygamber eşinin benim hayatımdaki rolü de Kur'anda geçtiği kadardır.

1877 bozgunu ile Trakyadan kopartılmış ve o tarihten itibaren de İstanbulda yaşayan bir Türk ailenin 3. nesliyim. Benden türeyen iki nesil var. Tarihin derinliklerinden gelen Türklüğümle de övünüyor ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e de bir Türk olarak, gerek hayatımda, gerek ulusumun varlığında bir rolü olduğundan da ''ATAM'' demekten kişisel onur duyuyorum.

Hakkımda başkaca meraklarınız varsa sizi aydınlatayım. Ben sizi merak etmiyorum, sebebim yok. Zaten yazılarınız sizi anlatıyor, tanıtıyorlar.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.[/QUOTE]

Bay Galip Yetkin,

Uzun zamandır sindiğiniz örümcek ağından nihayet aklınızca bana vuracak bir nokta yakaladınız öylemi? Haftalardır tırnaklarınızı yiyerek beklediğiniz an geldi mi?
Bakın bay yetkin, bana ister gelenekçi,ister mezhepçi,ister hurafeci yaftası yapıştırın.Şu kulağımdan girer şundan çıkar.Ama sakın bana Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK üzerinden saldırmayın sınıfta kalırsınız.Ne mutlu ki ben ATAM ı sizin gibi sevmiyorum.(sizin gibileri az çok bilirim)

Ayrıca
Ben sizi hiç merak etmedim.Bunu da nereden çıkardınız? Yedi secerenizi saymışsınız.Yorumuma yaptığınız soruya karşılık bande size sadece bir soru sordum.Sizin nereden geldiğinizi pek umursamıyorum.

Bakın beyefendi sizinle hiç bir sorununum yok.yazdıklarınızıda pek okumam.O yüzden lütfen bana bulaşmayın.gidin her zaman yaptığınız gibi belli takıntılarınız var onlarla uğraşın.

galipyetkin 21. February 2013 02:00 AM

1. paragrafa : Her elmas parçası aynı kıratta olacak diye bir kural yok !

2. paragrafa : Hay yaşayasın !

3. paragrafa : Söz.

Saygı ile
Galip Yetkin.

raven 21. February 2013 02:19 AM

[QUOTE=merdem;16013]Atatürk hakkinda sünni yolunda pek hayirli seyler söylenmez malumunuzdur. Ama yanlislarimi düzelttim ve saygiyla anmayi ögrendim.
Biraz gec de olsa kendimizi tanitiyoruz :D[/QUOTE]

Değerli kardeşim merdem,
bana söylermisin bu sözleri neye karşılık söyledin.Yani ATATÜRK mevzuna neden girdin? Benim yazımdan sonra algılamada bir sorun mu yaşadın?


ben ne sormuştum vatandaşa(yurttaşa)?
Soru:
Mustafa Kemal e Atamız diyormusunuz?
Cevap:
Sevdiğimiz ve saydığımız için minnetarlığımızı göstermek için evet(olabilirdi)

Yorum:Burdan yola çıkarak(çünkü ben peygamberimin hanımına Valimdemiz demiştim) bizim için değerli olan kimselere sevgi ve saygımızı belirtmek için Validem,Atam,Paşam,Hazret veya bu sizin hoşunuza gider Şahım diyebiliriz.

Buluttan bu kadar nem kapmak niye? Kelimeleri bu kadar cımbızlamak niye?Aslında ne demek istenildiği aşikarken cümlelere başka manalar yüklemek niyet okuyuculuğu yapmak niye.

Atatürk hakkında Sünni yolunda pek hayırlı şeyler söylenmezmiş...
Efendim o sizin Hüsnü kuruntunuz.

Atatürk ü sevmek için illa Alevi,solcu,ulusalcı yada eski tüfek komünist mi olmak gerekiyor.(bu sevgide öyle saf sevgi falan değildir hani)

Göğsümü gere gere söylüyorum
Sünniyim, Ülkücüyüm, Muhafazakarım farklı bir etnik guruba ait değilim(olabilirdim de).Öz be öz Türk evladıyım.(yüce Rabbim öyle halk etmiş)
Atatürk te benim Başbuğum ve Atam

Bazı gerçekleri öğrenmek için Türkiye nin yakın tarihini çok iyi irdelemenizi rica ediyorum.O zaman Atatürk ü kim ne için seviyor (yada sever görünüyor)görürsünüz.

raven 21. February 2013 02:22 AM

[QUOTE=galipyetkin;16015]Her elmas parçası aynı kratta olacak diye bir kural yok !

Hay yaşayasın !

Söz.

Saygı ile
Galip Yetkin.[/QUOTE]

hatırım kalırdı

peh

merdem 21. February 2013 09:19 AM

Degerli Raven Kardesim,

Atatürk hususunda Galip Kardesimizin yazisi üzerine kendimden cevap yazdim altina hemen. Tarihimizi bir türlü söktüremedik, ne yakin tarihimizi ne uzak tarihimizi, birakalim tarihi bir yana olusan günlük olaylarin arkasindaki gercekler dahi hakikatiyla aktarilmiyor. Adina medien diyorlar. Herkesin nabzina göre serbet veriliyor, sefa adina yutan yutana.:p Her ilac nasil ayni sekilde her vücuda tepki yapmiyorsa, her olay da herkesin üzerinde ayni tepkiyi uyandirmiyor.

Seninle ilgili bir düsünce üzerine yazmis degilim :)

Son üc gündür bas agrilarindan kahroluyorum. Yanlis anlasildiysam özür dilerim.

Sevgi, selam ve dua ile.

raven 21. February 2013 07:05 PM

Sevgili Merdem,
Seninle böyle bir diyaloğa girmek bile beni müteessir etti.
Sorun senden kaynaklı değildi.Gergin bir tartışmaya farketmeden müdahil oldun.Benim bunu tolore etmem gerekirdi. Çünkü seni tanıyorum.Umarım seni üzmemişimdir.Eğer kalbini kırdımsa beni bağışlaman en büyük dileğimdir.

merdem 21. February 2013 08:54 PM

[QUOTE=raven;16045]Sevgili Merdem,
Seninle böyle bir diyaloğa girmek bile beni müteessir etti.
Sorun senden kaynaklı değildi.Gergin bir tartışmaya farketmeden müdahil oldun.Benim bunu tolore etmem gerekirdi. Çünkü seni tanıyorum.Umarım seni üzmemişimdir.Eğer kalbini kırdımsa beni bağışlaman en büyük dileğimdir.[/QUOTE]


The Crow en sevdigim filimlerdendir, gözümde bir kahraman gibisin:)


Zerre kadar olsun alinmadim:p bagislamanin lafi dahi olmaz.

Hayirli aksamlar dileklerimle.

galipyetkin 24. February 2013 10:22 AM

Seyitler, Şerifler.

''Yazılar iyi, hoş, güzel de; ilk yazının ilk paragrafındaki şu SEYİDLERİN ve ŞERİFLERİN büyük annesi olma gibi eriş ve oluşların sahibidir'' ifadesindeki ''SEYİDler ve ŞERİFler kimler ki? Necidirler? Ne iş yaparlar? Kur'an'ın neresindedirler acaba?''

diye ilk yazıdan bir alıntı ile başlatmaya çalıştığımız yazı başka bir mecraya çekilmişti. Şimdi arzuladığımız mecraya dönerek islamda sapmalara neden olan bir ''üçkaatçılığı'' ortaya koyalım. Şöyle ki:

Bakara 124. ''Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım demişti. ''Soyumdan da (önderler yap, yâ rabbi)'' dedi. Allah: ''Ahdim zalimlere ermez(onlar için söz vermem ) buyurdu.''

Ayetten de anlaşılıyor ki peygamber soyundan gelmek (seyid, şerif vs.'den olmak) zalim olmamanın gereği değil, illaki müslüman olacaklar diye bir kural yok, illaki taltif edilecekler diye bir şey yok. Peygamber soyundan gelse bile gerekli şartları yerine getirmek şart.

Enfal 41. ayette ganimetlerin nasıl bölüneceği açık olark anlatılmıştır. Ganimet 1/5'erden:
a_Allah ve peygambere, b-yakınlara, c-yetimlere, ç-yoksullara, d-yolculara

Bir ''üçkaat'' da ''b'' şıkkında yapılmıştır. Buradaki ''yakın'' ifadesi bazı kişilerce ''peygamber akraba çevresi'' olarak verilmiştir. Şimdi bir soru: ''savaşta elini, kolunu, bacağını kaybetmiş gaziler ile savaş nedeniyle tarlası, ekini hayvanı zarara uğramış kişiler veya onların eşleri nerede? bunlar ganimetten paya müstehak değil mi?''. İşte ''yakınlar'' olarak ifade edilenler de ''Savaşla yakınlığı olanlar'' manasında olup bu gazi ve zarar uğrayanlar olup, yan gelip de yatıp peygamberle yakınlığı nedeniyle beleşçiliği ifade eden bir ifade yoktur.

''Asalet, hem aristokrasi, hem liberalizm, hem feodal sistemlerde soydan geldiği kabul edilirken, bizim toplumlarımızda kişinin kendisinde-benliğinde güzel ahlaklı olmak diye kabul edilir. Buna ''erdem'' denilir ve islam bunun dışa yansımasına ''salih amel'' der. Kişi kendisinde güzel ahlak anlayışını toplamalı ve hareketlerine yansıtmalı ki, ona asil, asaletli kişi denilsin. Buna erdem-fazilet deniyor. Bunun ölçüsü de ''iffet'', yani ihtiyacı kadarla yetinip fazlasına tamah etmemek, elinde ise derhal zimmetten çıkarmaktır. İslam yaşamı da iffet-ismet üzerinedir. Bu nedenle de islam yaşamı seyitleri, eşraftanları, efendileri, şeyhleri, şıhları içinde barındırmaz. Barındırıyorsa düşünülmelidir. Bunlar mülkü ve maddi şeyleri, cahiller de bunları-bu asalakları veli edinmiştir.''

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

merdem 24. February 2013 12:58 PM

[QUOTE=galipyetkin;16099]Seyitler, Şerifler.

''Yazılar iyi, hoş, güzel de; ilk yazının son satırındaki şu SEYİDLERİN ve ŞERİFLERİN büyük annesi olma gibi eriş ve oluşların sahibidir'' ifadesindeki ''SEYİDler ve ŞERİFler kimler ki? Necidirler? Ne iş yaparlar? Kur'an'ın neresindedirler acaba?''

diye ilk yazıdan bir alıntı ile başlatmaya çalıştığımız yazı başka bir mecraya çekilmişti. Şimdi arzuladığımız mecraya dönerek islamda sapmalara neden olan bir ''üçkaatçılığı'' ortaya koyalım. Şöyle ki:

Bakara 124. ''Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım demişti. ''Soyumdan da (önderler yap, yâ rabbi)'' dedi. Allah: ''Ahdim zalimlere ermez(onlar için söz vermem ) buyurdu.''

Ayetten de anlaşılıyor ki peygamber soyundan gelmek (seyid, şerif vs.'den olmak) zalim olmamanın gereği değil, illaki müslüman olacaklar diye bir kural yok, illaki taltif edilecekler diye bir şey yok. Peygamber soyundan gelse bile gerekli şartları yerine getirmek şart.

Enfal 41. ayette ganimetlerin nasıl bölüneceği açık olark anlatılmıştır. Ganimet 1/5'erden:
a_Allah ve peygambere, b-yakınlara, c-yetimlere, ç-yoksullara, d-yolculara

Bir ''üçkaat'' da ''b'' şıkkında yapılmıştır. Buradaki ''yakın'' ifadesi ''peygamber akraba çevresi'' olarak verilmiştir. Şimdi bir soru: ''savaşta elini, kolunu, bacağını kaybetmiş gaziler ile savaş nedeniyle tarlası, ekini hayvanı zarara uğramış kişiler veya onların eşleri nerede? bunlar ganimetten paya müstehak değil mi?''. İşte ''yakınlar'' olarak ifade edilenler de ''Savaşla yakınlığı olanlar'' manasında olup bu gazi ve zarar uğrayanlar olup, yan gelip de yatıp peygamberle yakınlığı nedeniyle beleşçiliği ifade eden bir ifade yoktur.

''Asalet, hem aristokrasi, hem liberalizm, hem feodal sistemlerde soydan geldiği kabul edilirken, bizim toplumlarımızda kişinin kendisinde-benliğinde güzel ahlaklı olmak diye kabul edilir. Buna ''erdem'' denilir ve islam bunun dışa yansımasına ''salih amel'' der. Kişi kendisinde güzel ahlak anlayışını toplamalı ve hareketlerine yansıtmalı ki, ona asil, asaletli kişi denilsin. Buna erdem-fazilet deniyor. Bunun ölçüsü de ''iffet'', yani ihtiyacı kadarla yetinip fazlasına tamah etmemek, elinde ise derhal zimmetten çıkarmaktır. İslam yaşamı da iffet-ismet üzerinedir. Bu nedenle de islam yaşamı seyitleri, eşraftanları, efendileri, şeyhleri, şıhları içinde barındırmaz. Barındırıyorsa düşünülmelidir. Bunlar mülkü ve maddi şeyleri, cahiller de bunları-bu asalakları veli edinmiştir.''

Saygılarımla.
Galip Yetkin.[/QUOTE]


Degerli Kardesim Galip,

burada cok haklisiniz, bilhassa bu satirlarda: [COLOR="Red"]Ayetten de anlaşılıyor ki peygamber soyundan gelmek (seyid, şerif vs.'den olmak) zalim olmamanın gereği değil, illaki müslüman olacaklar diye bir kural yok, illaki taltif edilecekler diye bir şey yok. Peygamber soyundan gelse bile gerekli şartları yerine getirmek şart.

[/COLOR]

Tarihin hic bir yerinde 4. ü Halife Ali ve her iki oglu hakkinda kati bir sekilde Kur'an'a Islam'a Müslümanliga aykiri bir davranista bulunduklarini yazmaz. Peygamber soyundan olduklari icin degil, tam bir mümin olduklari icin böyle hareket etmislerdir.

Soydan gelen bir idare seklini ille de takip etmel gibi bir hal takinmamislardir. Halk kendiliginden böyle uygun görmüs olacak. Muaviye mi dir Mervan midir neyse, onlar gibi kendi kendilerini halife ilan etmemislerdir.

Ve Muaviye dir saltanat haline ceviren halifeligi ve babadan ogula devamini saglamlastiran.

Hakliya hakli demek lazimdir.

Kur'an'da ille de peygamber soyundan gelmesi lazimdir diye bir konu yok müslümanlarin devlet idarecilerinin hakkinda. Ama muhakkak olan zenginlik icinde bir saltanata sahip olup soy güderek hakimligi saglamak hic bir sekilde ön görülmemistir.

Islam ile firavun gibi hanedanlarinin kökü zaten kazinmak istenmistir. Ama gelin görünki Allah'in resulünün ölümünden bir müddet sonra tam bir geriye dönüs olmustur. Bir devlet idarecisi olmak demek saltanat sürmek demek degildir.

Üstelik sizin de hak vereceginizi zannediyorum, Peygamber hanimlari Rabbimiz tarafindan annelerimiz olarak ifade edilmistir. Bu saygideger hanimlarin gecimlerini, sayet peygamberimiz hic bir sekilde geriye bir servet birakmadigini ele alacak olursak, nasil gecinebileceklerini, hayatlarini nasil devam ettirebileceklerini hic düsündünüzmü? Yoksa o hürmetli validelerin gecimlerini üstlenmek bir yük mü olmustur?

Selam ve dua ile.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:16 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam