hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   39.A’râf Suresi (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=91)
-   -   Araf sûresi’ne giriş (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=158)

galipyetkin 4. April 2017 08:27 AM

................. Hata yanlış giriş sebebiyle
................. silinmiştir.

galipyetkin 4. April 2017 08:27 AM

Araf 199. ayetten önce gelen ayetleri okuduğumuzda bu ayetlerde hitabın Müslümanlığa aday, daha Müslüman olmamış ama araştıran kişiler olduğu anlaşılır. Bu ayet de bu kişilere Peygamberin hitap ve hareket tarzını anlatır.

Müslümanlara ekonomik yaptırımları -Nahl-71/Mu minun-4-5 ve Tevbe-103 ayetleri ile anlatılmış, [B]mizanda vezin[/B] kuralı ile de nasıl uygulanacağı izah edilmiştir. Bunlar Tevbe-l03 teki sadaka ve Nahl-71/Mu minun-4deki zekattır.

Burada ise aynen İsa Peygamberin kendisine katılmak isteyen zenginden yerine getirmesini istediği gibi, Peygamberimiz de başka kişilerin haklarını taşıyan mal, mülk ve para ne varsa elden çıkartılarak muhtaçlara, mustazaaflara dağıtılmak ve devlete gelir olmak üzere tahsilinde yetkilendirilerek, bu kişilerin tertemiz kişiler olarak, sanki hayata yeniden başlıyormuş gibi İslama katılınmasını istiyor; yerine getirmeyenler de ayette cahil olarak nitelenerek Peygamberden bunlarla ilgilenmemesi, kendi başlarına bırakılması isteniyor.

Daha Müslüman olmamış kişilere kazancının /ihtiyaçtan fazlasını dağıt denmesi abestir ve dolayısı ile afve de ihtiyaçtan fazlasını dağıtmak(zekatı vermek) anlamını taşımaz. Kaldı ki ihtiyaçtan fazlası standart bir ölçü olmayıp, ihtiyaçtan fazlası denilen miktar kişiden kişiye ve zamana göre değişir ve verenler arasında vermede eşitlik olmaz ve adaletsizlik doğar; keyfiliktir. Bu nedenle de mizanda vezin/objektif eşitlik kuralı indirilmiştir.

Yani: Afve=vaftiz(İsa Peygamberin vaftizi)
Afve=Vefa: Geçmişe bağlılık,
Dolayısı ile doğduğundaki gibi haramlardan temiz olmak
Aklımızda kaldığına göre çok zengin olan Ebu Bekir de böyle hareket etmiş, bütün varlığını harcamıştır.

Bakara-219. ayetin açılımına baktığımız zaman AFVE karşılığında şu ifadeye de rastlıyoruz: VAZGEÇİLEN, yani YAŞANTIDAN/HAYATINDAN ÇIKARTILAN (yok sayılan)

Bizim naçizane anlayışımız böyle.

Saygılarımla.

galipyetkin 5. April 2017 01:20 PM

Eminim ki konumuzda geçen "[B]mizanda vezin kuralı[/B]'nın ne olduğunu bir çoğumuz ya bilmiyor ya da pek konu edilmediğinden unutmuştur. Bu nedenle bu kural hakkında kısa bir bilgi sunayım.

Mizan "terazi/eşitliği sağlamak" demek olup;
Vezin ise terazide/tartıda tartılanların eşitliğini sağlamak için kullanılan birim/ölçü'dür.
Terazinin kefelerinden birine bu vezin/birim yerleştirilir ve bütün ölçülenlerin eşitliğini sağlamak için de bu vezin/birim ile tartılanın eşitliği gözlenir. Böylece birbirine eşit tartılanlar elde edilir.

İşte Müslümanların geçimlerinin parasal miktarı da o günkü iş ve yaşam şartlarına göre günlük, haftalık,aylık veya senelik tayin edilmiş bu vezine/birime göre belirlenir ve bu birim o bölümdeki herkes için aynıdır. Buna İTİDAL/KAVAM/GEÇİM MİKTARI denir.

Devlete çalışanlar yani haram usulünde çalışanlar, tayin edilmiş bu vezin esas alınarak maaş alırlar ve bu vezin'den fazla/üzerinde ürettikleri de vergi olarak devlete, Beyt'e kalır. Bu sadaka'dır.
Özel girişimciler, yani helal usulde iş tutanlar ise net kazançlarının vezni/geçim miktarını/itidal ve kavam üstü gelirlerini de devlete vergi/zekat olarak verirler.

Görülüyor ki "ihtiyaç fazlası" diye bir tanım, bir birim yoktur. "afve"nin ne olduğunu anlamayanların ona uydurduklarıdır.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 7. April 2017 11:39 AM

Bakın. Bir zaman evvel şurada
[url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2082&page=15[/url]

şöyle bir yazı yazmışım:
"Ben de yarın yazmayı düşünüyorum ve öyle yapacağım. Fakat son satırdaki ''hizmetin öldükten sonra devamı" ifadesine takıldım. Ölmüş, yok olmuş biri sağlığında "itidal/kavam/zorunlu ihtiyaçtan fazlasını" kenz yaparak(cebe/zulaya atarak), başkasının olan mal mülk ve parayı, mameleki iç etmiş, yani gizleyerek zimmetine geçirmiş, bunu sağlığında veya ölümünden sonra sahip olması gerekenlere iade etmeyip veya edilmesini sağlamayıp(vasiyet), ölümünden sonra belirli bir kesimin faydasına sunup hayır-dua beklemesi kadar abes bir düşünce olamaz. Bence o mal üzerinde başkalarının (faydalanamayanların) hakkı o vakıf durdukça devam edeceğinden kendi defterine devamlı olarak günah yazılacak.
Hakları gasp et, sonra da o gasplardan, o kul haklarından hayır dua bekle.....
Yok artık."

İşte eğer miras gibi bir sebeple mala konmuşsa "afve"den mal kaçırma.
Eğer elinin emeğin karşılığından vermesi gereken zekatı vermeyip, üstüne yatmışsa harama düşmüştür.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 8. April 2017 12:01 PM

Eğer elinin emeğinin/çalışmasının karşılığından zaruri olan zekatı/vergiyi vermeyip günaha düşülmüşse ne yapılacaktır?

Bunun karşılığını öbür dünyada görecektir.

Fakat bu dünyada Müslümanca yaşamaya devam etmek istiyorsa ve bir daha günaha girmekten kaçınacaksa Kitap ne yapması gerektiğini (abdest ayetleri denilen) 4:43 ve 5:6. ayetlerde göstermiştir. Tevbe etmek budur.

Mesela,5:6. ayette :
-"Yüzlerinizi yıkayın"
diyerek kişiliğinize geri dönün, kendinize gelin

-"dirseklere kadar ellerinizi 'su' ile yıkayın"
yani elde ettiğinizi (dirseklere kadar)fazlasıyla, 'su' yani gıda kaynakları/para vs. ile ödeyin (diyerek yıkayın ifadesinin yanında "su" ifadesine vurgu yapılmıştır.)

-"başlarınızı mashedin"
diyerek düşüncelerinizden de bu tür eylemleri sonsuza kadar silin, atın

-"iki topuğunuza/ayak çıkıntınıza kadar ayaklarınızı da"
diyerek sizi o pislik/bela/günaha sokan eylemlerden de uzaklaşın, O yerlere uğramayın.

Böyle anlıyorum.

Ayetlerin üzerindeyim ve devamı için çalışmaktayım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 9. April 2017 04:57 PM

Yukarıda demiştik ki: Bunun karşılığını öbür dünyada göreceklerdir.

Fakat. Eğer bu kişiler ayetlere rağmen "abdest" alsa da almasa da bu eylemlerine devam ederlerse Maide-33. ayete göre Allah'a ve Resul'üne savaş açmış olurlar. Bunlar bu nedenle yaşamlarında da cezalandırılırlar.

Bunların cezası Maide:33-34. ayetlerde gösterilmiştir. Bunların yaptıklarının karşılığı:

A.-Bu dünyada:
1- Öldürülmeleri
2- Asılmaları
3- Ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmasi
4- Sürülmeleri (ya da yalnız bırakılıp kimsenin görüşmemesi ile rezil edilmeleri)

B.-Öbür dünyada ise:
Azim bir azap.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 15. April 2017 07:29 AM

Biz yukarıda Maide-33. ayeti Allah'a karşı gelmekten kinaye "Allah'a ve Resul'üne savaş açmak" olarak bahsettik. Ayette öyle geçer.
Bu deyişin bir başka türlüsü Bakara-279. ayette, Allah'ın ve Resul'ünün "kat kat riba yiyenler" için açtığı savaştır; ki bunlar da ilk alım-satımdan sonra edilen kârdan/ribadan, verilmesi gereken zekâtı vermeyip de sermayeye katarak bunun üzerinden, yani zekatı vermeyerek birinci, bunu sermayeye katarak ikinci ve de devam ederek daha fazla devam ettirerek/katlayarak kâr edip sermayeye katarak kâr eden, yani Riba'dan/kârdan verilmesi gerekli zekatı vermeyip de kat kat ribayı(defalarca kâr ile artanın tamamını), zekatı yiyen, yani kapitalist bir düzen içinde olanlara Allah ve Peygamberi savaş açmaktadır.

Allah'ın savaş açmasını anladık;
Resul'ü nasıl savaş açmaktadır?
Yukarıdaki Maide-33. ayette de Resul'e savaş açılmakta...? Nasıl?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 16. April 2017 11:44 AM

Bakara-278: Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, RİBADAN geriye kalanı bırakın.

Bakara-279: Eğer bunu yapmazsanız Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları/ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan.

Ayetlerden anlıyoruz ki kat kat riba yemenin diğer bir sonucu da bütün mallarına el koyma/müsadere. Ayette bunun istisnası da gösterilmiş.

Evet Resul size, siz de Resul'e nasıl savaş açarsınız?.

O olü!

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 17. April 2017 01:55 PM

Geçen sayfada 9.Nisan. tarihli yazımızda şöyle demişiz: Eğer elinin emeğinin/çalışmasının karşılığından zaruri olan zekatı/vergiyi vermeyip günaha düşülmüşse ne yapılacaktır?

Bunun için bazı şeyler yazdık. Ayrıca Bakara 279. ayet de tövbe edilmesinden bahseder. Nedir "tövbe"?
Tövbe: Allah'a, Allah yoluna dönmektir.

Bu hususta şurada bir yazı var. Okursanız fayda sağlayacağını umarım.
[url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3685[/url]

Burada bitirirken imkan olursa canlı olan bizlerin ölü olan Resul ile münasebetleri, mesela "Resule uyun", "Resule savaş" gibi konulara site arkadaşlarıyla birlikte, onların da katılımı ile değinmekten mutluluk duyacağım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

galipyetkin 26. April 2017 02:18 PM

Diğer sayfada/4. sayfada 9 Nisan tarihli yazımızın A şıkkında şöyle demişiz:

"Eğer bu kişiler ayetlere rağmen "abdest" alsa da almasa da bu eylemlerine devam ederlerse Maide-33. ayete göre Allah'a ve Resul'üne savaş açmış olurlar. Bunlar bu nedenle yaşamlarında da cezalandırılırlar.

Bunların cezası Maide:33-34. ayetlerde gösterilmiştir. Bunların yaptıklarının karşılığı:

A.-Bu dünyada:
1- Öldürülmeleri
2- Asılmaları
3- Ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmasi
4- Sürülmeleri (ya da yalnız bırakılıp kimsenin görüşmemesi ile rezil edilmeleri)"

Bu ifadelere birilerinin gidip de bazılarını öldürmeden, asmadan, el ve ayaklarını kesmeden bir açıklık getirelim.

Şöyle yazmışız:
-"Geçen yazılarımızda "bu ifadeler/anlatımlar ne anlatıyor?" diye sormuş ve bunların mecazi ifadeler/enlatımlar olduğunu ve genel olarak "kökünüze kibrit suyu dökeceğim" misali mecaz anlatımlar olduğunu belirtmiştik.

Şimdi ise Maide-33. ayeti esas alarak bu eylemleri teker teker açalım.

1- Her şeyden evvel, bu eylemlerde bulunan kişileri etkisiz hale koyacağız.

2- Sonra da denetim altına alacağız.

Denetim altına alacak olmamızdan dolayı ayetlerde:

a) "öldürmek",

b) "asmak",

c) "ellerini ve ayaklarını çaprazlama kesmek"

diye geçen ifadeleri mecazi mânâlarıyla anlamak mecburiyeti vardır. Eğer bu fiilleri aynen uygularsak, uyguladığımız kişileri etkisiz hale getirip, denetim altına alamayız;
öldürürüz.
O zaman da Allah'ın kuralını değil, beyinsiz kafalarımızın kurallarını uygularız. Son zamanlarda da, bazı Müslümanların beyinsiz kafalarının kurallarını uyguladıklarına şahit olmaktayız. Düşünmüyorlar. Çünkü cesetlerinin arzularının esiri olmuşlar.
İslam dini, ismiyle de pekiştirildiği gibi barış dinidir.
Musa Peygamber'e indirilen apaçık bir ayet var "öldürmeyeceksin".
Ayrıca ayetler şöyle bitmektedir: "Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir."

O halde:
"[B]öldürmek[/B]": İşlevlerine son vermek, statüsünü kaldırmak, gözden düşürüp silik bir statüye indirmek, etkinliğini yok edip kişiyi sıradanlaştırmak.

"[B]asmak[/B]": Etkinliğini sağladığı çevre ile ilişiğini kestirterek, dolayısı ile yalnızlığa itip, tecrit etmek, ilgilenmeyip lakayt davranmak, ona boş vermek.

"[B]ellerini ayaklarını çaprazlama kesmek[/B]": söylevlerini, eylemlerini, aksi eylem ve söylemlerle boşa çıkartmak, ekonomik ve sosyal durumunu bozmak; her alanda refüze etmek.

böylece normal yaşamdan "taşmış kişileri" etkisizleştirip denetim ve otorite altına almak.

Benim anlayışım bu yönde.-"

Saygılarımla.
Galip Yetkin.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:54 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam