Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2013, 10:34 AM   #2
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart görüsler tek tarfli olmasin diye alinti ekliyorum

Aorskaya kardesimizin vermis oldugu likler kendisiyle ilgili paylasimlardir. Bir de susran kardesimizin sunmus oldugu aciklamar var kuranformu'nda, istedim ki paylasimlar ve görüsler tek yandan olmasin. Bilincle yapabilelim paylasimlarimizi.




Allah İnsanların Ne Yapacağını Önceden Bilmez mi?

Günümüzde böyle bir inanç oluşturuldu. Güya Allah (cc) kendi tasarılarını yani kendisinin ne yapacağını bilir ama, kendilerine hur irade verdiği insanların ilerde ne yapacaklarını önceden bilmez, ancak Allah (cc) insanların düşünce planına akseden düşüncelerini bilebilir.

İnsanlar, bu düşüncelerini fiile geçirebilmek için de Allah’ın vereceği güce muhtaçtırlar. Bu durumda Allah (cc), kime güç verip kime güç vermeyeceğine kendisi karar verdiği için kimin ne yapacağını bilmiş olur” derler. Başka bir ifadeyle “Allah (cc), insanların ilerde ne yapmak isteyeceklerini önceden bilmez, ancak düşünce planına aksettikten sonra bilebilir, çünkü O, “alimun bizatissudur”dur derler. Yine “İnsanların ilerde ne yapacaklarını Allah’ın (cc) bildiğine dair K.Kerimde hiçbir delil ve işaret de yoktur” derler.

Bu arada günümüz Müslümanları, sanki cebriyenin kader inancını savunuyorlarmış gibi ikide bir ona gönderme yapıyorlar ve sanki Allah’ın önceden her şeyi yazıp da insanları onu yaşamaya mahküm ettiğini savunuyorlarmış gibi. Halbuki Müslümanların kader inancı, Allah kimin ne yapacağını önceden biliyordu, bildiği gibi yazdı, böyle bir yazı olmasaydı yine yapacakları oydu. Onun için Allah tarafından önce yazılıp da kimse verilen rolü oynamaya zorlanmamıştır.

Yine bu zihniyette olanlar yani Allah’ın insanların ilerde ne yapacaklarını bilmediğini savunanlar delil olarak da Lukman suresinin son ayetini gösterirler.
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِى الْاَرْحَامِ وَمَا تَدْرٖى نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرٖى نَفْسٌ بِاَىِّ اَرْضٍ تَمُوتُ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ
[031.034] [DV] Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.

1-“Saatın ilmi Allah’ın yanındadır, onun zamanını O’ndan başkası bilmez.” Bu konuda itirazları yoktur. Çünkü; “saatın zamanını tayin edecek olan Allah’ın kendisi olduğu için tabii olarak onun zamanını da O bilir” derler
2-“Yağmuru O indirir.” Bunda da itirazları yoktur. “Yağmuru indiren Allah’ın kendisi olduğu için ne zaman, nereye ve ne kadar indireceğini tabii olarak bilir ve bilecektir de” derler.
3-“Rahimlerdekini de O bilir”. Bunu da kabul ederler. “Çünkü rahimde olan bir mevcuttur, vücutta (varlıkta) olan her şeyi bilir” derler.
4-“Hiçbir nefis yarın ne kazanacağını bilmez”. “Buradaki “nefis” kelimesine Allah da dahildir, Allah da bilmez” derler.

Buradaki nefis kelimesine Allah’ı dahil etmeleri yanlıştır:
a) Çünkü Ayet “hiçbir kimse yarın ne yapacağını bilmez” der. Allah ise ne yapacağını her zaman bilir, sadece insan bilemez yarın ne yapacağını.çünkü insan her istediğini yapabilen bir varlık değildir, onun yapma gücü Allah (cc)tan gelir, O, güç verirse yapar, vermezse yapamaz, iradesi muallakta kalır. Halbuki Allah (cc) öyle değildir, Allah (cc), “fealun lima yurid”dir yani istediğini yapan, yapabilendir. Hiçbir kimse “Allah yarın ne yapacağını bilmez” diyemez.
b) “Allah kendisi yarın ne yapacağını bilir ama, insanların ne yapacağını bilemez” demektedir bu ayet ve buradaki nefis kelimesi Allah’ı da kapsamaktadır çünkü kendisini istisna etmemiştir, [28/88] “…küllü şey’in halikün illa veche=O'ndan başka her şey yok olacaktır.” Ayetinde olduğu gibi kendisini istisna etmesi gerekirdi eğer o bilmeyenlerin içinde değil idiyse” derlerse.
Burada büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü ayet, “hiçbir kimse yarın ne yapmak istediğini bilmez” demiyor, çünkü hemen hemen herkes yarın ne yapmak istediğini geceden tasarlar, fakat ertesi gün bunun hepsini veya hiç birisini tehakkuk ettiremez, çünkü onu yapacak güç kendinde değildir, onu yapacak güç Allah’tandır, O, güç verirse yapar, vermezse yapamaz. Peki Allah kimin ne düşündüğünü ve ne tasarladığını bilmez mi? Hepsi diyecektir ki, bilir çünkü O, “alimun bizatıssudur= kalplerde olanı bilendir” derler.
-Peki Allah, kime güç verip ve kime ne yaptıracağını önceden kendisi bilmez mi?
-“Tabii ki bilir, çünkü O, fe’alun lima yurid= her dilediğini yapan, yapabilendir” derler.
Mademki Allah herkesin kafasındaki düşüncelerini ve yarın ne yapmak istediklerini biliyor ve bunlardan da hangilerine onay verceğini yani yapması için güç vereceğini kendisi biliyor, o zaman Allah herkesin yarın ne kazanacağını bilmiş olmayacak mı?

5-“Hiçbir nefis nerede öleceğini bilmez”. Buradaki nefse Allah dahil olabilir mi?
-Olamaz, çünkü Allah ölümlü değildir, “hayyun la yemut= ölümsüz diri”dir. Ölmeyecek olan birisi için “nerede öleceğini bilmez” denemez, ölmeyecek ki “nerede öleceğini bilmiyor” densin.

İşte Allah, hur irade verdiği insanların yarın ne yapacaklarını ve nerede öleceklerini bilmez” diyenlerin dayandıkları delil bunlardı, çürüdü gitti.Çünkü gerçek karşısında her batıl gidicidir.

Şimdi gelelim “Allah’ın, insanların ilerde ne yapacaklarını bildiğine dair Kuranda bir delil yoktur” iddialarına.



Peki, Rabbimiz ne diyor K.Kerimde, İnsanların ilerde ne yapacaklarını bildiğine dair hiçbir bilgi vermemiş midir?

Hud suresinde Rabbimiz Nuh (as)a, kavminden şimdiye kadar inananların dışında artık kimsenin inanmayacağını bildirmiştir. İşte Ayet-i Kerimeler:

[011.036] [DV] Nuh'a vahyolundu ki: Kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık asla inanmayacak. Öyle ise onların işlemekte olduklarından (günahlardan) dolayı üzülme.
[011.037] [DV] Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır!
[011.040] [DI] Buyruğumuz gelip Tennur (nehri) taşmaya başlayınca, «Her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve inananları gemiye bindir» dedik. Pek az kimse onunla beraber inanmıştı.
011.042] [DI] Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken, Nuh, bir kenarda ayrı kalmış olan oğluna «Ey oğulcuğum! Bizimle beraber gel, kafirlerle birlik olma» diye seslendi.

Hz. Hud (as)dan müşrikler hakkında kendisinden her hangi bir istekte bulunmamasını da istiyor Rabbimiz. Dolayısıyla müşrik olan oğlunun kurtarılması için Allah’tan bir istekte bulunamıyor. “Müminlerin dışında da kimseyi gemiye alma” dendiği için de müşrik olan oğlunu gemiye alamıyor.
Oğlunu da ölüm ile baş başa bırakmaya gönlü razı olmuyor. Bu durumda tek bir yol kalıyor, “gel sen de iman getir, gemiye bin” demek.
Ama “bundan böyle kimse inanmayacak dendiği halde bir Peygamber oğluna nasıl iman etmeyi teklif ediyor” denebilir. Bence, büyük ihtimal “ehlini ve iman edenleri bindir” emrinden oğlu her ne kadar mümin değilse de iman etmeyeceklerden müstesna olduğu ve iman edip binebileceği kanaatiyle iman edip binmesini teklif etmiş olabilir son anda. Nitekim 45 ve 46 ayetler bu görüşü desteklemektedir.

[011.045] [DI] Nuh Rabbine seslendi: «Rabbim! Oğlum benim ehlimdendi. Doğrusu Senin vadin haktır. Sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin» dedi.
Bundan anlaşılıyor ki Hz. Nuh, oğlunun ehlinden olduğunu ve dolayısıyla gemiye bindirebileceği kanaatini taşıyor ama bir yandan da imansızlık engelini görüyor bu ikilemden kurtulabilmek için iman edip binmesini istiyor.
[011.046] [DV] Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.

Allah’ın kavimlerin helaki hakkında değişmez kuralları (sünneti) vardır. Bu sünneti şu ayet-i Kerimede bize bildiriliyor:
وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا كَذلِكَ نَجْزِى الْقَوْمَ الْمُجْرِمينََ
10/13-Celâlim hakkı için biz sizden evvelki kurunu, kendilerine Peygamberleri beyyinat ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmeleri ihtimali kalmadığı vakit helâk eyledik, işte mücrim kavimleri biz böyle cezalandırırız 13
Deniyor ki; Şu üç husus gerçekleşmeden biz hiçbir kavmi helak etmeyiz:
1-Kendilerine beyyinelerle bir Peygamber gönderilmeden
2-Gönderilen Peygamber her şeyi delilleriyle anlatmasına rağmen zulme devam etmeden
3-İman etme ihtimali tamamıyla kalkmış olmadan helak etmeyiz. Bir toplum helak edildi mi bil ki o topluma Peygamber gönderilerek yeteri kadar uyarılmış, içlerinden iman edecekler etmiş, başka iman edecek kalmamıştır. İman edenler kurtarılmış, etmeyenler de toptan helak edilmiştir. Kuranda ve tarihte misalleri çoktur; Nuh kavmi, Semud kavmi, Lut kavmi vs….
Nuh kavmiyle ilgili yine Cenabi Hak şöyle buyuruyor:
وَاُوحِىَ اِلى نُوحٍ اَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ امَنَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ (36)
[011.036] [E0] Bir de Nuha vahyolunmuştu ki haberin olsun kavminden iyman etmiş olanlardan maada hiç biri iyman etmiyecek, onun için her ne yaparlarsa gam yeme…

Peki, Rabbimiz kullarının ne yapacaklarını bilmiyordu da Nuh kavminden bundan böyle kimsenin iman etmeyeceğini nereden bildi, -haşa- bilmedi de atmasyon mu yaptı?

-Keza Tebbet suresinde anlatıldığı gibi Ebu Lehep ve karısının müşrik olarak ölüp cehenneme gireceğini önceden haber vermedi mi? Bazı hoca efendiler nüzül zamanı hakkındaki rivayetleri yalanlayarak “surenin Ebu Lehebin ölümünden önce indiğini kimse iddia edemez” derler. Ben de derim ki, tebbet suresinin nüzül zamanını hangi tarihe ertelese ertelesinler, hiçbir kimse bu sureyi Mekki olmaktan çıkaramaz, dolayısıyla hiçbir kimse Ebu lehebin ölümünden sonra indi diyemez. Çünkü Ebu Lehep hicretin 2. senesinde Bedir savaşındaki yenilgiyi haber aldıktan sonra evinde ölmüştür, bütün tarih ve siyer kitapları bu konuda müttefiktirler. Dolayısıyla bu sure de bir kulun geleceğiyle ilgili bir ihbardır. Hiçbir kimse Allah Ebu Lehebin kafir olarak ölmesini istediği için kafir olarak ölmüştür iddiasında bulunamaz, bulunursa Allah’a (cc) büyük bir iftirada bulunmuş olur.

Hani Kuranda Allah’ın, kullarının geleceğini bildiğine dair ayet yoktu, bunlara ne diyecekler?

Keza Kehf suresi 80. ayette anlatılan genç, anne ve babasını azgınlığa ve küfre götüreceği önceden bilinip de ona göre öldürülerek anne ve babasının ahret hayatı tehlikeden kurtarılmadı mı? Bir insan başkalarının hidayet veya tuğyanında etkili değilse Peygamberler niçin gönderilecekti ki? Demek bu iki zat Allah’ın hoşnutluğunu kazanmışlardı, dolayısıyla çocuklarının büyüyüp de onları yoldan çıkarmasına Allah razı olmamış, her üçünün de iyiliğine çocuğu erken öldürtmüştür.

Hani Allah’ın, kullarının ne yapacağını önceden bildiğine dair Kuranda delil yoktu?

Bir de bunlar derler ki; Allah kullarının ne yapacağını önceden biliyor idiyse niçin imtihan ediyor? Muhammed suresi 31, maide suresi 94 ayet gibi içinde iptila ve ilim geçen ayetleri delil getirirler. Güya Rabbimiz kimin ne yapacağını bilmiyor da imtihan ederek öğreniyor.

Buradaki imtihandan gaye kimin ne olduğunu kimsenin itiraz edemeyeceği bir şekilde ortaya çıkarmak içindir, Allah’ın bilmesi için değil. Zaten Allah (cc) kimin ne olduğunu çok iyi biliyor.
Muhammed suresi 31. ayet:
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتّٰى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدٖينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِرٖينَ وَنَبْلُوَا اَخْبَارَكُمْ

047.031] [DI] And olsun ki sizi, içinizden cihada çıkanları ve sabredenleri meydana çıkarana ve haberlerinizi açıklayana kadar deneyeceğiz.

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَیْءٍ مِنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ اَيْدٖيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَلٖيمٌ
[005.094] [DI] Ey İnananlar! Gıyabında Kendisinden, kimin korktuğunu ortaya koymak için, (ihramlıyken) elinizin ve mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle Allah and olsun ki sizi dener. Bundan sonra kim haddi aşarsa ona elem verici azab vardır.

Allah’ın, gıyabında kimin kendisinden korktuğunu bilmediğini söyleyebilecek bir kimse var mı? Varsa eğer:
اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ [Şüphesiz Allah, sinelerde olanı bilendir] ayet-i Kerimelerini inkar etmeleri gerekir.
-Allah niçin imtihan ediyor?
-Allah’ın bizzat bildiği ve fakat içlerinde gizlemekte oldukları şeyleri görünür hale getirmek için imtihan ediyor, bilmediği için değil.

Bir de bu gibi ayetlerde geçen “A-L-M” kökünden gelen “lina’leme ve liya’leme” kelimelerine “bilmek için” manasını vermeye zorluyorlar sanki başka manalarda da kullanılmıyormuş gibi.

Bu kökün:
“Alime, ya’lemu, ilmen” şeklinde çekimi olduğu gibi “aleme, ya’lumu, alemen, alametun” şeklinde çekimleri de vardır. Yerine göre de manaları: Delmek, işaretlemek, belli etmek, bilmek, öğrenmek, öğretmek…”.[Bak:Yeni kamus. Bekir Topaloğlu. Sayfa280-281; Arapça-Türkçe Sözlük: Akçağ yayınları,Yrd. Doç. Dr. Hikmet Özdemir, Suat CEBECİ, sayfa:298; Arapça-Türkçe Temel Sözlük, İlyas Karslı, sayfa:455]

Dolayısıyla bu kelimeye yerine göre bilmek yerine göre belli etmek manası verilir. Hele Allah’a izafe edilen bir yerde bilmek manasını vermek hiç doğru olmaz, çünkü Onun bilmesi, bizim gibi sonradan deneyerek öğrenme şeklinde değildir. Kainata de âlem denmiştir, yaratıcısına, Onun kudretine, sanatına işaret ettiği için.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla