Konu: Tevbe-103.
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 4. April 2013, 11:19 AM   #3
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart

Sayalim mi saymayalim mi derken sayenizde bilgimi arttirmis oluyorum Galip Kardesim ( saydiralim ). Sonzuz tesekkürlerimi sunarim.

Alintidir.





ZEKÂT NEYİ TEMİZLER; MALI MI NEFSİ Mİ? – DEĞERLERİN DERECE DÜZENİ (VII) / AHMET BAYDAR
Yayınlandı: 19 Şubat 2012 / Ahmet Baydar, İktibaslar


Kadim dillerde bir sözcüğün anlamı, çoğu zaman bulunduğu cümleye göre belirlenir. Bu işi kolaylaştıran hususlar da doğal olarak söz akışında aranır.

Kur’an, ilk nazil olan pasajlarından birisinde, nefsin iki zıt telkininden söz eder. Umutsuzluğa sebep olacak saptırma ve örtme telkinine “tedsiye”, arındırma ve geliştirmeye sebep olacak telkinine ise “tezkiye” der. (Şems 91/019-10)

Zekât eylemi işte bu son telkinden doğar.

Ne var ki bu hususa dikkat etmeyenler, arınma ve gelişme durumunu mal veren nefse değil, verilen mala tahvil etmişlerdir.

Zekât işinde sözü edilen arınma ve gelişmenin malda değil de, kişinin kendisinde olacağını, nüzulü son döneme rastlayan şu ayet de açıkça göstermektedir:

“Mallarından, onları arındıran bir sadaka al, onunla onları tezkiye edersin.” (Tevbe 9/103, anlam için bkz. Zemahşerî.)


Burada istenen, herhâlde cami önlerindeki sadaka taşlarına bırakılan bir simit parası tutarı değildir. Nitekim bu pasajın biraz öncesinde, verme işine infak tabir edilmişken (Tevbe 9/99) bu ayette sadaka denmiştir. Çünkü sözü edilenler, tövbekar münafıklardır, verecekleri de dine gelişlerini “tasdik” eden bir “sadaka”ya dönüşecektir. Ayrıca bu sadaka, onları “tezkiye” edecek, geliştirip eğitecek, böylece sadaka da zekâta dönüşmüş olacaktır.

Ayetin ikinci yarısı, bu anlam akışını doğrulamaktadır:

“Mallarından onları arındıran bir sadaka al, onları bununla tezkiye edersin. Bir de onlara salat et, çünkü salatın onlar için bir huzurdur.”

Başkası hakkında salat etmenin ne anlama geleceğine şimdi girmeyeceğiz. Fakat şunu hemen kaydetmemiz gerekir. Burada “tezkiye”den sonra salat fiiline geçiş yapılarak bu işin kişinin nefsinde olacağı teyit edilmiş, hem de dini ayakta tutacak olan salat-zekât ikilisi tamamlanmıştır.

Kur’an, infakın ve sadakaların Allah katında kat kat artacağını söyler. (Bakara 2/261) Ayrıca sadakaları “Riba” ile karşılaştırır. (Bakara 2/276)

Kur’an’ın riba ile karşılaştırdığı başka bir şey de zekâttır. Ayrıca onun da infak ve sadakalar gibi kat kat artacağını ifade eder. (Rum 30/39)

Şimdi bu durumda şu sorunun cevaplandırılması gerekir. Bir bağlamda sadaka, başka bir bağlamda infak olan şeyin zekâtla ilişkisi nedir?

Sadaka, nafaka, salih amel, karz-ı hasen ve zekât gibi sözcükler, aynı eylemin farklı safhalarını nitelemektedir. Verme işi; ilahi emrin tasdik edilmesine nispetle sadaka, verileni geçindirmesi yönüyle nafaka, bir ihtiyacı gidermesi açısından salih amel, karşılığının öteki hayatta alınacak olmasına nispetle karz-ı hasen, arındırıp eğitmesine nispetle de zekâttır.

Burada önemli bir hususa daha işaret etmemiz gerekiyor. Kur’an’ın zekât için kullandığı genel üslup “zekâtı vermek” şeklindedir. Ancak bir ayette bu üslubun dışına çıkılır ve müminler; “zekâtı yaparlar” ifadesi kullanılır. (Müminûn 23/4)

İlk dönem müfessirlerinden Ebu Müslim, bu ayetteki “zekât” sözcüğüne, salih amel anlamı vermiştir. Bu gerçekten yerinde bir tefsirdir. O zaman ayet; “Onlar salih amel yaparlar” şeklinde anlaşılır.

Buna göre; zekât, kimi zaman verilen miktarın adı olarak “arınmalık” demek olsa da, kimi zaman da verendeki ve verilendeki etkisi açısından “arınma” ve “salih amel” olur.

Verilenin türü ve miktarı ne olursa olsun, yolda halkın geçişine zarar veren bir unsuru gidermekten, cihada katkı sağlamaya kadar her şey böyledir. İman ailesine ve insanlara yapılan her hizmet nefsi arındırıp tezkiye eder.

Bu durumda, iman ailesinde dayanışma kapısı olan zekâtın kapsamı, her mükellefin durumuna göre, miktarı ise her muhtacın durumuna göre değişecek demektir.

Yani salât, imanın kolaylaştırılmış bir simgesi olduğu gibi, zekât da salih amelin kolaylaştırılmış bir simgesidir.

Bu tespitle, ilk nazil olan pasajlarda salat ve zekâttan bahseden ayetlerin farziyet ifade edip etmeyeceği üzerine yapılan tartışmalar artık anlamsız kalacaktır.

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla