Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. December 2010, 03:39 AM   #1
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart Reenkarnasyon nedir?

Reenkarnasyon nedir? (ALINTIDIR)

Ruhun, bir bedenden diğer bir bedene geçişini kabul eden bâtıl inanışa tenasüh yada bugün daha yaygın bilinen adıyla reenkarnasyon denilmektedir. Bu inanca göre, bedenler ruhların kalıpları gibidir; ruh, kalıptan kalıba, bedenden bedene göç etmektedir, insan ruhu, cesedini terk ettikten sonra, karada, havada, yahut denizde yaşayan herhangi bir hayvanın bedenine girmekte, oradan da başka bir hayvanın bedenine, sonra, tekrar diğer bir insanınkine girerek varlığını devam ettirip gitmektedir.

Hattâ bâzı eski kavimler, insan ruhunun, önce madenlere, sonra bitkilere, daha sonra insanlara geçerek bir döngü şeklinde bir bedenden diğer bir bedene hicret ettiğine inanmışlardır. Fisagor, "Ruh, tamamen maddeye baskın gelinceye kadar beden değiştirir." diyerek bunu, bir felsefi teori haline koymaya çalışmıştır. Tâ ilkçağlara kadar uzanan bir görüş, daha çok basit fikirli insanlarca kabul görmüştür. Semavî kitaplara, inanmayan, peygamberlerin tebliğlerinden uzak olanlar, Allahü Azimüşşân'ın âhiretteki ebedî ve dâimi menzillerini kavrayamadıklarından, yahut dar düşüncelerine sığıştıramadıklarından, fıtratlarındaki ebediyet haykırışlarını bu şekilde susturacakları ve bu arzularını bu şekilde tatmin edebilecekleri zannıyla bu fikre saplanıp kalmışlardır. Bu yanlış inanışa, zamanla felsefi bir kılıf bile giydirilmiştir.

Tenasühün Tarihçesi:

Tenasüh fikrinin, ilkönce nerede doğduğu hakkında ihtilâflar vardır. Bâzı kaynaklara göre, bu teorinin kaynağı Eski Mısır'dır. Tarihçi Herodot da aynı kanaattedir. Eski Mısır'da, ölen bir kimsenin ruhunun, hayvanların, bilhassa kuş ve yılanların cesetlerine geçerek hayatını devam ettirdiğine inanılırdı. Mısırlılar, ruhun, ölümün hemen akabinde bir hayvan cesedine girdiğine, havada, karada ve suda yaşayan pek çok hayvan cesedini dolaştıktan sonra, tekrar insan cesedine döndüğüne inanırlardı. Firavunlar devrinde, Piramitlerin yapılması, bu kaba hurafenin etkisiyledir.

Bazı kaynaklarda, bu köhne safsatanın, Mısır'da tahsilini yapan Fisagor tarafından Yunanlılara ve böylece, Batı Dünyası'na götürüldüğü kaydedilmektedir.

Doğu'da ise, tenasüh görüşü daha yaygın bir şekilde, Hindistan'da görülmüştür. Ganj ve Sent nehirlerinin sıcak havzalarında yaşayan insanlar, öldükten sonra ruhlarının, kuşların hayatında devam edeceğine inanırlardı.

Dinler Tarihi araştırıldığında görülür ki, bu hurafe, Eski Mısır ve Hind'den önce, çok tanrıya inanan, iptidaî kavimlerin inanışları içerisinde de vardır. Keza, Totemizmde de, tenasühün izlerine rastlanmaktadır.

Eski insanlar, ruhların yalnız insan bedenlerine değil, aynı zamanda hayvanlara, bitkilere ve cansız varlıklara da göç ettiklerine inanmaktaydılar. Bu sebeple, ruhun bir insan bedeninden diğer bir insan bedenine intikaline "Nash", kendi ruh kabiliyetine uygun bir hayvanın bedenine göçüne "Mash", bitkilere geçişine "Rash", maden ve cansızlara geçişine de "Fash" denilmiştir.

Bu hurafe, Eski Yunan, Mısır, Hind, Çin ve İran'da farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Meselâ, Hindistan'da tenasüh görüşü bütün varlıklara genelleştirilmiştir. Buda ve Brahman dinlerinde mistik bir şekle bürünmüştür. Neticede şöyle bir inanış benimsenmiştir. "Temizlenen ve günahsız ruhlar Nirvana'ya erişir, günahkâr ruhlar da temizleninceye kadar, hayvan cesetlerinde dolaşırlar."

Eski Mısırlılar ise, tenasühü, yalnız insandan hayvana, hayvandan da tekrar insana göç şeklinde kabul etmişlerdir.

Eski Yunan'da, felsefe tarihinden anlaşıldığı kadarıyla, tenasüh görüşüne, önce Fisagor, Eflâtun, sonra da, Yeni Eflâtuncular tarafından felsefi bir elbise giydirilmeye çabalanmıştır.

Başlangıç olarak, Mısır'da ortaya çıkan bu köhne görüş, Hint'te mistik şekle, Yunan'da felsefi şekle sokulmuş, İran'da ise bu bâtıl inanca bir ahlâki meslek ve din süsü verilmiştir. Bu görüş, Zerdüşt ve Mezdekiler gibi dini gruplarda taraftar bulmuştur.

İran'da, eskilerden gelen bu bâtıl felsefe, Şiîlik perdesi altında Gulat gibi bâzı Şiî kollarına geçmiştir. Maalesef, bu ilim ve fikir asrında bile, hâlâ bu safsataya inananlara rastlanmaktadır! Bunlar, fikren tâ İlkçağlarda dolaşan ve bu asrın çalkantıları içerisinde bunalımlar geçiren kimselerdir.

Görülüyor ki, Eski Yunan, Hint, Mısır ve Mezopotamya'da rastlanan bu inanış, daha sonra, kuvvet ve te'sirini yavaş yavaş kaybetmiş, semavi dinlerin, bilhassa İslâm Dini'nin yayılıp gelişmesi ile, fikir dünyasından büsbütün silinip gitmiştir.

Fakat asrımızda, bu safsatayı yeniden sergilemek isteyen bâzı kasıtlı simalara rastlanmaktadır. Bunların başında Fransız Charles Fourrier ve Pierre Lerou gelmektedir. Bunların her ikisi de katı birer sosyalisttir. İdeolojileri icabı, ruha inanmamaktadırlar. Buna rağmen, bu materyalistler semavi dinlerdeki âhiret inancını zedelemek kastıyla, tenasüh fikrine sarılmakta ve böylece sapık ideolojilerine malzeme hazırlamak istemektedirler. Bugün de, bu hurafeye rağbet gösterip onu yaymak, propaganda etmek isteyenler, maddeci tezgâhtarlardan başkası değildir.
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)

Konu FEDAKARADAM tarafından (30. December 2010 Saat 03:45 AM ) değiştirilmiştir.
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
FEDAKARADAM Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (30. December 2010)