Konu: Tur Suresi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:12 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Tur Suresi

Tur suresi Mekke’de 76. sırada inmiş olup adını 1. ayetteki “ الطّورet-Tur” sözcüğünden almıştır.
Surenin ana ekseni tevhid, elçilik ve ahıret [öldükten sonra dirilme] ile ilgili konulardır. Ahıretin gerçekliğine ilişkin kanıtların ortaya konduğu surede hem iman edenlerle ilgili özendirici sahneler, hem de inkârcılarla ilgili uyarıcı sahneler nakledilmektedir. Ayrıca puta tapan müşrikler şiddetli inatları ve aşırı azgınlıkları sebebiyle kınanıp azarlanmakta, Resulullah ise kendisine yapılan saldırılara karşı sabra davet edilerek kendisinden elçilik görevini sabırla sürdürmesi istenmektedir.

https://youtu.be/w-S50pJBRg8 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 403. Bölüm Tur Suresi 1. Bölüm


MEAL:
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA
1 – 8- Tûr’a, yayılmış ince deri [parşömen] üzerine satırlaştırılmış Kitab’a, Ma’mur Ev’e, yükseltilmiş tavana, doldurulmuş/tutuşturulmuş denize kasem olsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı kesinlikle vuku bulacaktır, ona engel olacak yoktur.
9, 10 - O gün gök sarsıldıkça sarsılır, dağlar da yürüdükçe yürür.
11, 12 – Öyleyse, o gün boş uğraş içinde oynayıp duran yalanlayıcıların vay haline!
13- 16 - O gün onlar [yalanlayıcılar], cehennem ateşine itildikçe itilirler. -İşte bu, yalanlayıp durduğunuz ateştir! Peki, bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz? Yaslanın oraya! İster sabredin ister sabretmeyin, artık sizin için birdir. Siz sadece yaptıklarınızın karşılığını alacaksınız! -
17- 20 - Şüphesiz takvalı davrananlar, Rablerinin kendilerine verdiği ile sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak, zevkusafa sürerek cennetlerdedirler, nimetler içindedirler. Ve Rableri onları cehennem azabından korumuştur. Biz onları iri gözlülerle eşleştirdik de. -“Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!”-
21 – Ve iman eden, zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olan kimseler; işte Biz, onların zürriyetlerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden bir şey eksiltmedik. Herkes kendi kazandığıyla rehindir.
22 - Onlara canlarının istediği meyveler ve etlerden bol bol sergiledik.
23 - Orada kendisinde lağv [boş söz, saçmalama] ve günaha sokma olmayan bir kadehi kapışırlar.
24 - Ve kendilerine ait bir takım delikanlılar onların etrafında dönerler; sanki onlar sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
25- 28 – Birbirlerinin yüzüne dönüp soruyorlar: “Gerçekte biz daha önce ailemiz içinde korkanlardan idik. Allah bizi kayırdı ve bizi içe işleyen azaptan korudu. Şüphesiz biz daha önce, O’na yalvarıyor idik. Şüphesiz O, iyilik yapanın, acıyanın ta kendisidir.
29 - Hadi sen öğüt ver! Artık sen Rabbinin nimeti sayesinde kâhin ve mecnun biri değilsin.
30 – Yahut onlar: “Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz” mu diyorlar?
31 – Sen, de ki: “Bekleyin, işte, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
32 - Onların akılları mı bunu emrediyor yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
33 – 34- Yahut onu kendi uydurup söyledi mi diyorlar? Aslında onlar inanmıyorlar. Peki, onun gibi bir sözü onlar getirsinler, eğer doğru kimseler iseler.
35 - Yoksa onlar, hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcılardır?
36 - Yoksa gökleri ve yeryüzünü kendileri mi yarattılar? Aslında, onlar kesin bilgi sahibi değildirler.
37 - Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut kendileri egemenlik sürenler midirler?
38 - Yoksa kendileri için dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin.
39- Ya da kızlar O’na, oğullar size mi?
40 - Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar, borçtan dolayı ağır bir yük altına mı girdiler?
41 - Yoksa gayb kendilerinin yanındadır da onlar mı yazıyorlar?
42- Yoksa bir sinsi plan mı yapmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri sinsi plana düşenlerdir.
43 - Yoksa onlar için Allah'tan başka bir ilâh mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
44 – Ve gökten düşmekte olan bir parça görseler, “Üst üste yığılmış bulutlardır” derler.
45 - Artık onları, baygın düşüp yıkılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
46 - O gün sinsi planları, kendilerine hiçbir şeyce fayda vermez ve onlar yardım olunmazlar.
47- Evet, şüphesiz zalimlik eden kimselere, bundan aşağı bir azap var; ama onların çoğu bilmiyor.
48, 49 – Ve Rabbinin hükmüne sabret. Artık şüphesiz sen Bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığın zamanda, gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında Rabbinin övgüsü ile tesbih et! Haydi, O’nu tesbih et!
TAHLİL

1 – 8- Tûr’a, yayılmış ince deri [parşömen] üzerine satırlaştırılmış Kitab’a, Ma’mur Ev’e, yükseltilmiş tavana, doldurulmuş/tutuşturulmuş denize kasem olsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı, kesinlikle vuku bulacaktır, ona engel olacak yoktur.
Sure, beş şeye kasem edilerek Allah’ın azabının kesinlikle gerçekleşeceği ve hiç kimsenin, hiçbir şeyin buna engel olamayacağı hükmünün bildirilmesiyle başlamaktadır. Ayetlerin açık ifadesi, Allah’ın azabının daha evvel yaşandığı, kimsenin buna engel olamadığı, gerektiğinde Allah’ın azabının yine vuku bulacağı ve kimsenin buna engel olamayacağı mesajını vermektedir.
Kasem pasajını iyi anlayabilmek için kasem edilen [referans verilen] olayların iyi anlaşılması gerekmektedir. Ne var ki, daha evvel Tebyinü’l-Kur’an’ın muhtelif yerlerinde de değindiğimiz gibi, değerli seleflerimiz Kur’an’daki kasem cümlelerinin birçoğuna gerekli özeni gösterememiş, bu nedenle de söz konusu kasem cümleleri ve bu cümlelerin oluşturduğu pasajlar doğru dürüst tahlil edilememiştir.
Konuyu doğru anlamamız için önce konuya ait klasik kabullerden birini naklediyoruz:
Andolsun Tur’a” buyruğunda sözü edilen “Tur”, Yüce Allah'ın Musa (as) ile üzerinde konuştuğu dağın adıdır.
Yayılmış sahife[ler] içinde yazılmış Kitab’a…” Bununla müminlerin mushaflardan, meleklerin de Levh-i Mahfuz'dan okuduğu Kur'ân-ı Kerim kastedilmektedir. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde “Şüphesiz o, oldukça şeref*li bir Kur'ân'dır. Korunan bir kitaptadır (Vakıa/77, 78)” buyur*maktadır.
Bir başka açıklamaya göre, bu ifadeden maksat diğer peygamberlere indirilmiş kitaplardır. Bu kitapların her birisi, o kitabı okuyanlarca okumak maksadıyla yayıp açtıkları inceltilmiş bir deri üzerinde bulunuyordu.
"Beyt-i Ma'mur'a" buyruğu hakkında Ali, İbn Abbas ve başkaları şöyle demişlerdir: Bu, Kâbe hizasında semadaki bir evdir. Her gün oraya yetmiş bin melek girer, sonra oradan çıkarlar ve tekrar bir daha oraya dönmezler.
Ali (r.a) dedi ki: O, altıncı semada bir evdir. Dördüncü semada olduğu da söylenmiştir. Enes b. Malik, Malik b. Sa'saa'dan şöyle dediğini rivayet etmek*tedir: Rasûluüah (sav) buyurdu ki: "Ben dördüncü semaya götürüldüm. Önümüze Beyt-i Ma'mur yükseltildi. Onun Kâbe’nin tam hizasında olduğunu gördüm. Eğer aşağı düşecek olursa, Kâbe’nin üzerine düşer. Her gün ora*ya yetmiş bin melek girer. Ondan çıktılar mı bir daha oraya dönmezler.' Bunu el-Maverdi zikretmiştir
El-Kuşeyrî'nin İbn Abbas'tan naklettiğine göre, Beyt-i Ma'mur dünya semasındadır.
Ebu Bekr el-Enbarî dedi ki: İbnu'l-Kevva, Ali (r.a)'a “Beyt-i Ma’mur nedir?” diye sormuş, o da şöyle cevap vermiştir: “O, Arş’ın altında ed-Durah diye anı*lan yedi semanın da üstünde bir evdir.”
Es-Sıhah'da da böyledir: "Ed-Durah", semada bir ev olup İbn Abbas'tan rivayete göre o Beyt-i Ma'mur'dur. Oranın mamur olması ise oraya çokça meleklerin girip çıkmasından dolayıdır.
El-Mehdevî de İbn Abbas'tan söyle demektedir: Beyt-i Mamur Arş’ın hiza-sındadir.
Müslim'in Sahih'inde yer alan Malik b. Sa'saa'nın Peygamber (sav)'dan İsra hadisinde yaptığı rivayet de şöyledir; "Sonra bana Beyt-i Mamur yüksel*tildi. ‘Ey Cebrail, bu nedir?’ diye sordum. Dedi ki: ‘Bu, Beyt-i Ma'mur'dur. Bu*raya her gün yetmiş bin melek girer. Ondan çıktılar mı bir daha oraya geri dön*mezler. Bu onların üzerindeki son sorumluluktur." Böyle diyerek hadisin geri ka*lan bölümünü zikretmektedir.
Sabit'in Enes b. Malik'ten rivayetine göre de Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bana burak getirildi..." Bu hadiste şu ifadeler de yer almaktadır: "Sonra yedinci semaya yükseltildik. Cebrail (a.s) kapının açılmasını istedi. ‘O kim?’ diye soruldu, ‘Cebrail’ dedi. ‘Seninle beraber kim var?’ diye soruldu, O ‘Muhammed (sav)’ diye cevap verdi. ‘Ona peygamberlik verildi mi?’ diye sorul*du, o ‘Evet, ona peygamberlik verildi’ dedi. Kapı bize açıldı. İbrahim (a.s)’ı sırtını Beyt-i Ma’mur'a yaslamış olarak gördüm. Bir de baktım ki oraya her gün yetmiş bin melek giriyor ve tekrar oraya geri dönmüyorlar
Yine İbn Abbas'tan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Göklerde ve yerler*de Yüce Allah'ın on beş evi vardır, Bunların yedisi semada, yedisi yerlerde ve biri de Ka'be'dir. Bütün bu evler Ka'be'nin karşısındadırlar.
El-Hasen: ‘Beyt-i Ma’mur, Ka'be'nin kendisidir’ demiştir. El-Beytu'l-Haram, insanlar tarafından imar edilen beyttir. Yüce Allah burayı her yıl altıyüzbin kişi ile imar eder. Eğer insanlar bu kadar sayıyı tamamlayamayacak olursa, Allah bu sayıyı meleklerle tamamlar. Yüce Allah'ın yeryüzünde kul*lar için koyduğu ilk ev odur.
Er-Rabi b. Enes dedi ki: Beyt-i Mamur yeryüzünde Âdem (a.s) dönemin*de Kâbe’nin bulunduğu yerde idi. Nuh (a.s)'ın dönemi gelince, Yüce Allah onlara haccetmelerini emrettiği halde onlar bunu kabul etmediler, ona kar*şı geldiler. Su yükselince Beyt-i Mamur kaldırıldı ve dünya semasında onun hizasına yerleştirildi. Her gün orayı yetmişbin melek imar eder. Sura üfürüleceği vakte kadar da bir daha oraya geri dönmezler. (Er-Rabi b. Enes devam ederek) dedi ki: Aziz ve celil olan Allah, İbrahim'e, Beyt’in yerini Beyt-i Ma’mur'un bulunduğu yerde gösterdi. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Hani Biz İb*rahim'e Beyt’in yerini tayin etmiş ve şöyle demiştik: Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Tavaf edenler, orada ikamet edenler, rüku' ve sucud edenler için bey*timi temizle! (Hac/26)”
"Yükseltilmiş tavana" buyruğu ile semayı kastetmektedir. Yüce Allah ona "tavan" adını vermektedir. Çünkü yere nisbetle sema, eve nisbetle tavan gi*bidir. Bunu da Yüce Allah'ın “Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık (Enbiya/32)” buyruğu açıklamaktadır. ( Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an)
Ma'mûr olan ev [Kâbe]”: Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde mevcut İsrâ hadîsine göre Allah Rasûlü (s.a.), yedinci semâyı geçtikten sonraki kısmı şöyle anlatıyor: (Cebrail) beni Beyt-i Ma'mûr'a yükseltti. Bir de baktım ki, her gün yetmiş bin melek oraya giriyor ve kıyamete kadar bir daha dönmüyor. Yani bu yetmiş bin melek orada ibâdet edip onu tavaf ediyorlar. Aynen yeryüzü halkının Kâ'be'yi tavaf ettiği gibi. Beyt-i Ma'mûr da yedinci gök ehlinin Kâbe'sidir. Bu sebeple Hz. Peygamber, Hz. İbrahim Halîl (a.s.)’ı Beyt-i Ma'mûr'a sırtını dayamış olarak bulmuştur. Zira Hz. İbrâhîm yeryüzündeki Kâbe'nin bânîsidir. Elbette mükâfat amel cinsinden olacaktır. Beyt-i Ma'mûr Kâ'be’nin hizâsındadır. Her semâda o semâ ehlinin, içinde ibâdet edeceği ve kendisine doğru namaz kılacakları bir Beyt [Kâ'be] vardır. Dünya semâsındakine Beyt el-îzzet denilir. En doğrusunu Allah bilir.” (İbn Kesir)
Pasajda kasem edilen, yani şahit gösterilen, referans verilen olgular Allah’ın azabının kesinlikle olacağına kanıt gösterildiğine göre, yukarıdaki alıntılarda nakledilenlerin çoğunu kabul etmek mümkün olmaz. Çünkü kasem edilen olgular, bu alıntılardaki nakillerde vehme, hayale dayalı olarak anlatılmıştır. Hâlbuki verilen referanslar, gösterilen tanıklar ve kanıtlar gerçek-somut, yaşanmış ve yaşanabilir olmalıdır.
Surenin başında kasem edilerek Allah’ın azabına kimsenin engel olamayağına verilen referanslar:
1- TUR: Burada kasem Tur’un kaldırılmasınadır. Tur’un eteğinde bulundukları dönemde azmış olan İsrailoğulları, bu dağdaki patlama ile cezalandırılmıştır. Bu hem Kur’an’da, hem Kitab-ı Mukaddes’te, hem de İsrailoğulları tarihinde var olan, bilinen, inkâr edilmeyen bir olaydır. Kimse bu azaba engel olamamıştır.
Kur’an’da:
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla