Tekil Mesaj gösterimi
Alt 9. July 2014, 12:52 PM   #7
ozkanates
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 20
ozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud of
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun aleyküm, Değerli ozkanates Kardeşim,

Kur'an sözkonusu olduğunda hiçbir zaman aklımızdan çıkarılmaması gereken tek gerçeğin Kur'an'ın “ عربيّاarabiyyen” olduğu gerçeğidir ki,
Halil kardeşim, altını çizdiğim kısmı okumanı rica ederim.
Düşüncelerimizi düşünce olmaktan çıkarıp nefsimiz yaptığımızda,
Onları savunmak için artık sonuna kadar gitmek zorunda kalırız.

Bu alem bir hayal dünyasından ibaret.
10 yıl önce bir hayaldeydik, şimdi başka bir hayaldeyiz.
10 yıl sonra da başka bir hayalde olacağız.
Hepsi gelip geçici hevesler, oyalanmalar.

Bunu unuttuğumuzda aşırılığa varırız da,
"Kuran'ın akılda tutulacak tek gerçeği Arapça olması" olur.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Rabbimiz olan Yüce Allah bunu sıkça vurgu yaparak âyetlerle belirtmiştir:

Ve kesinlikle Biz, onların “kesinlikle ona bir beşer öğretiyor” deyişlerini biliyoruz. Kastettikleri o kişinin dili yabancıdır. Bu [Kur’an] ise, apaçık Arapça bir lisandır. (Nahl/103)

Ve eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette “Ayetleri detaylandırılmalı değil miydi? İster yabancı dilde ister Arapça!” diyeceklerdi. De ki: “O, iman edenler için bir kılavuz ve bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekandan seslenilmektedir.” (Fussılet/44)

Ve Biz onu [apaçık kitabı] yabancılardan [Arapça bilmeyenlerden] birine indirseydik de, bunu o, onlara okusaydı, onlar, buna iman ediciler değillerdi. (Şuara/198, 199)

Apaçık kitaba ant olsun ki Biz onu aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kur`an [okuma] yaptık. (Zühruf/2, 3)

Onunla [apaçık kitapla], uyarıcılardan olasın diye apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Emin Ruh [Güvenilir Can, sağlam bilgi] indi. (Şuara/193-195)

Ve Biz böylece onu [Kur’an’ı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, Allah’tan sana bir Yakın Kimse ve bir koruyucu yoktur. (Ra’d/37)

Ve bundan [Kur`an`dan] önce bir rehber ve rahmet olarak Musa`nın kitabı vardı. Ve bu [Kur`an] ise zulmeden kimseleri uyarmak, iyilik-güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine tasdik eden bir kitaptır. (Ahkaf/12)

Ve işte böylece Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Onda tehditlerden tekrar tekrar açıklama yaptık. Belki takva sahibi olurlar yahut onlara yeni bir öğüt oluşturur. (Ta Ha/113)

Ve ant olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir kur`an [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur`an`da insanlar için her türlüsünden örnek verdik. (Zümer/27, 28)

Bu, Arapça bir Kur`an [okuma] olarak, bilen bir kavim için ayetleri detaylandırılmış bir kitaptır. (Fussılet/3)

İşte böylece Biz kentlerin anasını ve onun kıyısındaki kişileri uyarasın ve kendisinde hiç şüphe olmayan toplanma günü ile uyarasın diye sana Arapça bir Kur`an vahyettik. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir. (Şûra/7)
Bu ayetlerin konumuz ile ilgisi var mı. Ya da mümkün en geniş haliyle sorayım; şu ayetin dışına taşmış bir anlamları var mı:

Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!” İbrahim 4

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur'an; kendi dilinde indiği toplumun bildiği bir sözcüğe şerh koymaz.
Bundan daha önce bahsetmiş ve örnekler vermiştim:
"Büyü" sözcüğünün açıklaması Taha 69,
"Allah'ın elleriyle yaptığı işler"in anlamı Bakara 115,
"Açıklama yapma"nın açıklaması Hasr 21 ve Isra 89.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İndiği toplumun bilmediği bir sözcük olursa ancak o zaman açıklama yapar.
Kavramlar sadece indikleri dilde değil tüm dillerde zor.
Kuran, tüm dillerdeki tüm zorlukları gözeterek açıklar:
"Hamt, âlemlerin Rabbi Allah'adır." Fatiha 2
"Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey değildir." Kalem 52
Kaldı ki bu açıklamalar tüm dünya dillerine göre bile değil,
İnsan sayısı kadar olan tekamül kademelerinin her birine göre.

Araplar da aynı bizim gibi, Kuran'ı ancak gönüllerine inmiş ilim kadar okuyorlar.
Bir Arap hangi tekamül kademesindeyse, okuduğu Kuran da o kademenin Kuran'ıdır.
Tıpkı senin gibi benim gibi. Tıpkı Arapça bilen ve birbiriyle hiç alakasız onca anlamlar çıkaran,
O anlamlardan yola çıkıp birbirleriyle boğuşmaya varan onca Arap olanlar ve olmayanlar gibi.

Elbetteki dilin ayrıntılarını, anlatım inceliklerini takip edeceğiz.
Ama buradan Arapça'nın kutsallaşmasına, Kuran'ın Arapça'ya eşitlenmesine varmayacağız.
Arapça'yı "Kuran'ın akılda tutulacak tek gerçeği"ne yüceltmeyeceğiz.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur'an bir yorum kitabı değildir. Sana göre, bana göre, ona göre Kur'an olmaz.
Etrafına bakınmanı rica edeceğim. Bu cümleyi onca topluluğun hepsi kullanıyor ve hepsi aynı anlamda kullanıyor: "Sadece benim topluluğumun Kuran yorumu doğru, diğerlerininki keyfe keder".

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Herkesin bildiği "sene", "âm" sözcüğü ile -cümle içinde çokluk belirtme için kullanılan- "elfe/bin" için neden açıklama yapılsın.

Biz; Arabiyyen olan Kur'an'ın Türkçe çevirilerinin yapıldığı âyetlerde geçen sözcüklerin açıklamalarını okuyanlarda yanlış anlamalar oluşmasın diye yaparız. Çevirilerle ilgili yapılan bu açıklamalara "Kur'an'da şerh nerede" diye sorulamaz ancak, yapılan açıklamaların dilin yapısında olup olmadığı ile ilgili deliller sorulabilir.

Kur'an bir yorum kitabı değildir. Sana göre, bana göre, ona göre Kur'an olmaz. Sadece müteşabihin tevili gerekçeleri de belirtilerek yapılır.

Allah ne derse o. Âyetlerde geçen sözcükler "sene" ve "âm".
Arap dilinde "sene" sözcüğünün; “şiddet, kıtlık, zorlu, iyiliğin azlığı” demektir. Ki, zorlu, meşakkatli geçen yıllara denir. (Lisanü’l-Arab; 4/720)
"Âm" sözcüğünün de; “yaz ve kışı kapsayan dönem” olarak tarif edilir. (Lisanü’l-Arab; 6/530, “avm” mad.) diye belirtmiştik.

Sene= Âm değildir.
Bin sene= Bin âm değildir.

Sözkonusu âyetlerde "elfe/bin" sözcüğü sayısal değeri değil çokluğu belirtmek için kullanılmıştır. Meariç Suresinde geçen ve "ellibin elfe" de aynı şekilde insanların kıyas yapabilmeleri için daha uzun süreyi belirten bir ifadedir. Türkçe dilinde de benzer uygulamalar çoktur.
"Türkçe dilinde de benzer uygulamalar çoktur"... evet, örneğin "başımda bin bir dert var" dediğimizde kasıt "1001 adet dert" değil, "aşırı çok sayıdaki dertler"dir. Bu yüzden "bin sene kaldı" deyişi de "çok uzun sıkıntılı sürelerle kaldı" anlamında olabilir. Ama olmayabilir de.

http://www.kuranmeali.org/29/ankebut..._mealleri.aspx 'deki 30 mealin otuzu da (ki bu muhtemelen 30 fraksiyon demek), "bin sene"yi bin sene olarak tercüme etmiş. Hatta o kadar emin olanlar var ki, çıkarma işlemini de bir zahmet yaparak doğrudan "950 sene" deyivermişler. Site elfe için... elfe: bin (1000) demiş (ki artık bundan açık yazılmaz herhalde).

Bu kardeşlerim Arapça bildiklerine göre... "bin sene", Arapça bilen "herkesin bildiği" sıradan bir deyiş değil... tersine, Arapça uzmanlarının bile emin olmadığı (veya bilmediği), zor, incelikli bir deyiş.

Madem 30 uzman içinde sadece senin (veya fraksiyonunun) bileceğin kadar zordur, o halde "bin seneyi", Türkçe'deki "bin yıldan"dan çıkarıp "zorlu, meşakatli geçen birçok yıllara" eşitlemek için Kuran'a yaslanma gereği var (="Kuran'da şerh nerede"):

Senin verdiğin 4 ayetin 2'sinde böyle bir anlam gerekmediği gibi, diğer 2'si tersi anlamda. Konuştuğumuz ayet de aynı durumda: "Biz, Nûh'u kendi toplumuna elçi gönderdik de, içlerinde elli yılı sıkıntısız nice uzun sıkıntılı seneler kaldı." Bu neyi anlatıyor dersek, Nuh uzun bir hayat yaşamış (diyelim ki 70 veya 90 yıl), bunun 50'si sıkıntısız, geri kalanı sıkıntılıymış. Yani ???

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bunları anlayabilmek için kullanılan dilin anlatım sanatlarının iyi bilinmesi gereklidir.
Arapça dilindeki söz sanatları da:

A) Mecaza Dayalı Söz Sanatları
Mecaz (Değişmece), Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması, Düz Değişmece)
Teşbih (Benzetme), İstiare (Eğretileme / Deyim Aktarmaları),
Teşhis (Kişileştirme), İntak (Konuşturma), Kinaye (Değinmece),
Tariz (Dokundurma, İğneleme)

B) Anlama Dayalı Söz Sanatları
Hüsn-i Talil (Güzel neden bulma), Tecâhül-i Ârif (Bilip de bilmezlikten gelme),
Tenasüp (Uygunluk), Leff ü Neşr, Mübalağa (Abartma),
Tezat (Karşıtlık), Tekrir (Yineleme), Telmih (Hatırlatma), Tevriye,
İstifham (Soru sorma), İrsâl-i Mesel, Rücû, Terdîd, İktibas, Îham vb.

başlıkları altında incelenmelidir.
Bundan daha önce bahsetmiştim.
"Sanattır, tekniktir, ilimdir, bilimdir" vb.leri, yorumları dokunulmaz kılmak için.
Yukarıdaki anlatım sanatlarını inceleyerek, iyi bilerek anladığımız ne ise,
O anladıklarımızı getirelim ki her birimiz kendi adına düşünebilsin.
ozkanates isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ozkanates Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
beyazasi (9. July 2014)