Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15. August 2009, 01:40 PM   #3
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

TAHLİL
1- 4 – Hamd [tüm övgüler], katından şiddetli azaba karşı uyarmak, salihatı işleyen müminlere, şüphesiz kendileri için, içinde sürekli kalıcılar olarak güzel bir mükâfat bulunduğunu müjdelemek ve “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak için, kuluna, gözetici olarak, kendisi için hiçbir pürüz kılmadığı Kitap’ı indiren Allah içindir.


Surenin girişi olan bu ayetlerde, Kur’an’a ve onun indiriliş amacına dikkat çekilmiş ve bunun ne kadar önemli olduğunu vurgulayacak şekilde Allah’ın tüm övgülere layık olduğu ifade edilmiştir. Kur’ân’ın içeriği; emirleri, yasakları, uyarıları, öğütleri, bize işaret ettiği ayetleri, geçmişe ait anlatımları hem peygamber hem de bizim için bir nimettir.

Ayette Kur’an’ın herkesi uyarmanın yanı sıra özellikle de “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak için indirildiği açıklanmıştır.
Burada Kur’an iki sıfatla, “pürüzsüz” ve “gözetici” sıfatlarıyla nitelenmiştir.



PÜRÜZSÜZLÜK



Pürüzsüz” sıfatıyla Kur’an’da hiçbir eğriliğin, yanlışlığın, çelişkinin ve işe yaramazlığın olmadığı kastedilmektedir. Yani Kur’an haktır; gerçektir, içinde çelişki, tutarsızlık ve işe yaramaz hiçbir şey yoktur. İçinde ne varsa, tevhit, peygamberlik, iman, ibadet ve ahlak ilkeleri, hepsi doğru şeylerdir.



Hala Kur’an’ı gereği gibi düşünmezler mi? Eğerki o, Allah’tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı. (Nisa/82)

Ve ant olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye Pürüzsüz Arapça bir kur'ân [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden örnek verdik. (Zümer/27, 28)


Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbindendir. (Secde/2)

İşte bu kitap; kendisinde kuşku yoktur, gaybde iman eden, salâtı ikame eden, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden, sana indirilene ve senden önce indirilene iman eden muttakiler -ki bunlar, ahirete de kesinlikle inanırlar- için bir kılavuzdur. (Bakara/2-4)


KAYYİMLİK/GÖZETİCİLİK
Mealde “gözetici” olarak çevirdiğimiz sözcüğün aslı “ قيّمkayyim”dir. Bu sözcük dilimize genellikle “dosdoğru” olarak çevrilmiştir. Bu anlam doğru değildir; zira sözcüğe bu anlam verildiğinde “pürüzsüz” sözcüğüyle hemen hemen aynı anlama gelmiş olur. Bu da tekrardan başka bir şey olmaz.
“ قيّمKayyim” sözcüğü “dik, ayakta tutan, gözeten” demektir. Günlük hayatta “mescidin kayyımı, hamamın kayyımı” diye kullanılır. (Lisanü’l Arab, c. 7, s. 549)
Demek oluyor ki, “kayyım” sıfatı “başkasının faydasına olan şeyleri yerine getiren” demektir. Nitekim sözcüğün mübalağa kalıbıyla çoğul formu Nisa/34’ün başında “Allah’ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından harcadıkları şey nedeniyle erkekler, kadınlar üzerine kavvamdırlar/koruyup, gözeticidirler ...” diye yer alır.
Bu ayetten hareketle, “kayyim” sıfatının burada Kur’an’ın insanlar üzerindeki fonksiyonuna; gözeticiliğine, yani insanlara rehber oluşuna, ölü mesabesindeki kimseleri ikna edip imana eriştirerek diriltişine işaret ettiğini söyleyebiliriz.
Konumuz olan ayet grubunun içerdiği mesajlardan biri de Kur’an’ın özellikle uyarı amaçlı indirilmiş olması gerçeğidir. Bu husus Kur’an’da yüzlerce ayette konu edilmiştir:
Ruh ve melekler saf saf dikildikleri gün, Rahmân'ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. Ve o [izin verilen], doğruyu söyler: “ İşte bu, hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir sığınak edinir. Şüphesiz Biz sizi yakın bir azap ile uyardık.” O gün, kişi iki elinin[iki gücünün; mal ve çevresi] ne takdim ettiğine bakar [yaptıklarıyla yüz yüze gelir] ve kâfir der ki: “Ah ne olaydı, ben bir toprak olsaydım.” (Nebe/38- 40)
Öyleyse Allah’a kaçın. Şüphesiz ki ben, sizin için O’ndan apaçık bir uyarıcıyım.
Ve Allah ile beraber başka bir tanrı kılmayın [oluşturmayın]. Şüphesiz ben sizin için O’ndan apaçık bir uyarıcıyım. (Zariyat/50, 51)
Ve Biz ona şiir öğretmedik. Bu onun için yaraşmaz da. O, sadece diri olanları uyarmak ve kâfirlerin üzerine Söz’ün hak olması için bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. (Ya Sin/69, 70)
Ayette “... katından şiddetli azaba karşı uyarmak için” denildikten sonra özellikle de “ve ‘Allah çocuk edindi’ diyenleri uyarmak için” denilmiştir. Bu, Allah’a çocuk isnadının ne derece büyük bir suç olduğuna dikkat çeken bir ifadedir.
Kur’an’a baktığımızda, (İsrâ/40, 111, Mâide/18, En’am/100 ve Tevbe/30) Allah'a çocuk isnat etme cürmünün hem İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu söyleyen Hıristiyanlar; hem Uzeyr'in Allah'ın oğlu olduğunu söyleyen Yahudiler; hem de meleklerin Allah'ın kızları olduğunu söyleyen Arap müşrikleri tarafından işlendiği görülmektedir.
5 – Kendilerinin ve atalarının buna [Allah’ın çocuk edinmişliğine] hiçbir bilgileri yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne kadar büyük! Onlar, sadece yalan söylüyorlar.
Bu ayette, 4. ayette konu edilen “Allah çocuk edindi” diyenler uyarılmakta ve ağızlarından çıkan sözün ne büyük bir sapıklık olduğuna işaret edilmektedir. Onların bu inançlarının herhangi bir temeli olmadığını bildiren Rabbimiz, dile getirdikleri iftiralarını “Onlar, sadece yalan söylüyorlar” diyerek reddetmektedir.
Ve onlar “Rahman, çocuk edindi” dediler.
Ant olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz.
Az kalsın bundan; Rahman’a çocuk isnat ettiler diye gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı.
Hâlbuki Rahman için çocuk edinmek yaraşmaz.
Göklerde ve yerde bulunan tüm herkes Rahman’a, yalnızca kul olarak gelecektir. (Meryem/88-93)
“İLİMLERİ OLMAMASI” MESELESİ
Konumuz olan 5. ayette aynı zamanda bilginin de önemine dikkat çekilmektedir. Demek ki, maddi ve manevi tüm zararlar, yanlışlık ve sapmalar bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Aynı uyarı Mü’minun suresinde de yapılmıştır:
Her kim, hiç bi delili olmadığı halde, Allah ile birlikte diğer bir ilaha yakarırsa, bilsin ki o kimsenin hesabı, ancak Rabbinin nezdindedir. Şüphesiz kâfirler, iflah olmazlar [durumlarını koruyamazlar, zafer kazanamazlar]. (Mü’minun/117)
6- Sonra da sen onlar bu söze [Kur’an’a] inanmazlarsa, bıraktıkları eserlerden [yaptıklarından dolayı], üzüntüden neredeyse kendini harap edeceksin!
Bu ayette, Resulullah’ın müşriklerin inatla şirklerinde direnmelerine çok üzüldüğü ifade edilerek aslında onlar için üzülmeye değmeyeceği bildirilmektedir. Bununla Resulullah hem teselli edilmekte, hem de uyarı sürecinde ölçülü olunması gerektiği mesajı verilmektedir. Uyarma konusundaki bu ölçülülük “ilgisizlik” ve “umursamazlık” anlamında değil, insanın psikolojisini olumsuz etkilemeyecek bir ölçü tutturulması anlamındadır. Zira başkasının sıkıntılarına duyarsızlık münafıklık alametidir.
Eğer sana bir iyilik dokunursa fenalarına gider. Eğer sana bir musibet dokunursa “Biz kesinlikle işimizi [tedbirimizi] önceden almıştık” derler. Ve onlar sevinenler olarak sırt çevirirler. (Tevbe/50)
Ayetteki “bıraktıkları eserler” ifadesi, “onların yaptıkları” demektir. Bu durumda ayetin manası, “onların senden yüz çevirip arkalarını dönüp git­melerinden dolayı kendini nerdeyse harap edeceksin” demektir.
Ayette dikkati çeken bir diğer nokta da, Resulullah’ın gerek kendisinin gerekse arkadaşlarının gördüğü işkenceye ve çektiği çileye değil, kavminin sapıklık ve akılsız davranışlarına üzülmekte olduğudur. Ancak; ayetten anlaşılacağı üzere, müminler bir başkasına üzülürken de ölçülü olmalıdırlar. Resulullah’ın bu konudaki tutumları bize birçok kez nakledilmiştir.
Onun için, kötü ameli kendisine süslü gösterilen sonra da onu güzel gören kişi mi? Şüphe yok ki Allah dilediğini / dileyeni şaşırtır, dilediğine / dileyene de kılavuzluk eder. O hâlde canın onlara karşı hasretlerle [üzüntülerle] sıkılıp gitmesin. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilir. (Fatır/8)
Onlar iman edenler olmuyorlar diye sen kendini helâk edeceksin! (Şuara/3)

Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider ve eğer size bir kötülük isabet etse onunla sevinirler. Ve eğer sabreder ve takvalı davranırsanız, onların hileleri size hiçbir şeyce zarar vermez. Şüphesiz Allah onları kendi yaptıkları şeylerle kuşatmıştır. (Al-i Imran/120)

Sen sabret! Senin sabrın da ancak Allah iledir. Onlar için üzülme! Onların kurdukları tuzaklardan sıkıntıya düşme! (Nahl/127)
7- Şüphesiz Biz yeryüzündeki, ona süs olan şeyleri onların hangisinin daha güzel amel edeceğini sınamamız için yaptık.
8 – Ve şüphesiz Biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak kılacağız.
Bu ayetlerde, yeryüzünde ne varsa hepsinin birer süsten ibaret olduğu, sonunda hepsinin de işe yaramaz toprak olacakları, dolayısıyla hiçbirinin geçici hallerine aldanılmaması, değer verilmemesi gerektiği bildirilmektedir.
Bilin ki, iğreti yaşam ancak bir oyun, ‘[eğlence türünden] tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme [süresi ve konusu], mal ve çocuklarda bir çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin [veya kâfirlerin] hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk [rıza] vardır. İğreti yaşam, aldanış metaından [malından, malzemesinden] başka bir şey değildir.” (Hadid/20)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla