Konu: Secde Suresi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:02 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Secde Suresi

SECDE SÛRESİ’NE GİRİŞ
GİRİŞ

Secde suresi Mekke’de 75. sırada inmiş olup adını 15. ayetin “Allah’ın ayetlerine canı gönülden inanıp yere kapanmayı, büyüklük taslamamayı ve Allah’ı hamd ile tesbih etmeyi”öngörenmesajından almıştır. Klasik kaynaklarda 16-20. ayetlerin Medeni olduğuna dair nakiller de mevcuttur. (Mukatil, Süyuti; el-İtkan)
Sure, Kur’an’a dikkat çekerek başlamaktadır. Üzerinde durulan ana tema, Mekke’de inen diğer sureler gibi, insanların tevhid, ahiret ve elçilik ile ilgili şüphelerini gidermek ve onları gerçeğe davet etmekle ilgilidir.
Kâfirlerin ve müminlerin mukayese edildiği surede ayrıca Resulullah teselli edilmekte, ahiretten ibret verici bir sahne sergilenmektedir.
Geçmişle ilgili hatırlatmalar bağlamında Musa [as] ve İsrailoğulları ilişkisine kısa bir gönderme yapılmakta, sabırları karşılığında nimetlere mazhar oldukları ifade edilerek bu durumdan ibret alınması istenmektedir.

https://youtu.be/t0YkLlTWfV8 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 401. Bölüm secde Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/4KM4D5GtOXE Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 402. Bölüm Secde Suresi 2. Bölüm
MEAL
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA
1 – Elif [1] , Lâm [30], Mim [40].
2 - Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbindendir.
3- Yoksa onlar, “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? Bilakis o [Kur’an], doğruya ulaşırlar diye, senden evvel kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan toplumu uyarasın diye Rabbinden gelen gerçektir.
4- Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratan ve de Arş üzerine egemenlik kurandır. O’nun astlarından size bir Yakın ve bir şefâatçi yoktur. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
5 – O [Allah], gökten yere işleri düzenler, sonra da o [işler], ölçüsü sizin saydıklarınızdan bin yıl olan bir günde O'na [Allah’a] yükselir.
6 - İşte O [Allah], görüleni ve görülmeyeni bilendir, Azîz’dir, Rahîm’dir.
7- Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.
8- Sonra onun soyunu bir özden [sülale'den], basbayağı bir sudan yapmıştır.
9- Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
10- Ve onlar: “Biz yeryüzünün içinde kaybolduğumuzda mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta olacağız?” dediler. Aslında onlar, Rablerine kavuşmayı [O’nun huzuruna varacaklarını] inkâr ediyorlar.”
11 - De ki: “Size görevlendirilmiş ölüm meleği sizi vefat ettirecek, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”
12- Suçluları, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz” derlerken bir görsen!
13- Ve eğer Biz dileseydik her nefse [kişiye] hidayetini verirdik. Velâkin Benden: “Bütün insanlar ve cinlerden [herkesten] cehennemi elbette tamamen dolduracağım” sözü hak olmuştur.
14 – Öyleyse bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuzdan/terk ettiğinizden dolayı tadın azabı! Hiç şüphesiz ki Biz unuttuk/terkettik [cezalandırdık] sizi. Ve yapmış olduğunuza karşılık sonsuzluk azabını tadın!”
15 – Gerçekten Bizim ayetlerimize ancak, kendilerine öğüt verildiği zaman secde ederek yerlere kapanan ve Rablerine hamd ile tesbih eden ve büyüklük taslamayan kimseler inanırlar.
16 - Onların yanları yataklardan uzaklaşır, onlar korku ve ümid içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan bağışlarlar.
17- İşte, kişi, kendileri için, yaptıklarına karşılık gözler aydınlığı olacak şeylerden gizlenmiş olan şeyleri bilmiyor!
18- Peki, mümin olan kimse, fasık olan kimse gibi midir? Bunlar, aynı olmazlar.
19 - İman etmiş ve salihatı işlemiş kimselere gelince; artık yaptıklarına karşılık, bir ağırlanma olarak, me'vâ [barınak] cennetleri yalnızca onlar içindir.
20, 21- Ve fasıklara [yoldan çıkanlara] gelince, onların varacağı yer de Ateş’tir. Her çıkmak istediklerinde oraya yeniden çevrilecekler ve onlara “yalanlayıp durduğunuz Ateş’in azabını tadın!” denilecektir. Hiç kuşkusuz, dönerler diye, onlara, büyük cezanın astından en yakın cezadan da tattıracağız.
22 – Ve Rabbinin ayetleriyle kendisi öğütlendirilen, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Biz, günahkârlardan intikam alanlarız.
23 – Ve ant olsun ki, Biz, vaktiyle Musa'ya o kitabı verdik. -Şimdi sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma.- Ve Biz, onu İsrailoğulları için bir kılavuz kıldık.
24 – Ve onlardan, sabrettikleri zaman Bizim emrimizle kılavuzluk eden önderler kıldık. Ve onlar, Bizim ayetlerimize kesin bir şekilde inanıyorlardı.
25 – Şüphesiz senin Rabbin; O [Allah], onların ihtilafa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
26 - Yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları kendilerinden önceki nice kuşakları helâk etmiş olmamız da, onlara kılavuz olmadı mı? Şüphesiz bunda nice ayetler vardır. Hâlâ kulak vermeyecekler mi?
27 - Ya da, Bizim kır yere suyu salıverip de onunla hayvanların ve kendilerinin yediği bir ekin çıkarmamızı da mı görmediler? Hâlâ görmezler mi?
28 - Bir de onlar, “Ne zaman o fetih [yargı], eğer doğru kimseler iseniz?” diyorlar.
29 - De ki: “İnkâr eden kimselere, o fetih günü, iman etmeleri fayda vermez ve onlara mühlet verilmez.”
30 – Artık sen onlardan mesafelen ve gözetle! Şüphesiz onlar gözetleyenlerdir.
TAHLİL

1 – اElif [1] , لLâm [30], مMim [40].
Birçok kez ifade ettiğimiz gibi, “ الحروف المقطعةHurûf-ı Mukattaa [Kesik Harfler]” diye adlandırılan bu harflerin neyi ifade ettiği henüz kesin olarak bilinmemektedir. Uyarı veya gelecek ayetlere dikkat çekme ünlemi olabilecekleri gibi, Kur’an’ın içyapısına ait önemli bir yapı taşı da olabilirler. Ayrıca Kur’an indiği dönemde henüz rakamların icat edilmemiş olduğu ve rakam yerine “ ا ب ج د [EBCD]” harflerinin kullanılmakta olduğu dikkate alındığında, bu harflerin belirli sayıları ifade ediyor olması da mümkündür. Böyle olduğu takdirde, söz konusu sayıların matematiksel olarak neyi ifade ettikleri de henüz bilinmemektedir. İleriki dönemlerde yapılacak çalışmalar sonucunda bu harflerin işaret ettiği anlamların doğru şekilde tevil edilebileceği kanaatindeyiz.
Ebced hesabına göre surenin başındaki harflerin sayısal değerleri, 1. ayetin mealinde verilen rakamlardır.
2 - Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbindendir.
3- Yoksa onlar, “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? Bilakis o [Kur’an], doğruya ulaşırlar diye, senden evvel kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan toplumu uyarasın diye Rabbinden gelen gerçektir.
Uyarı edatlarıyla dikkat çekildikten sonra surenin bu ilk iki ayetinde Kur’an’a bir kez daha vurgu yapılarak içinde şüphe, çelişki ve tutarsızlık bulunmayan bu kitabın âlemlerin Rabbi Allah’ın indirmesi olduğu bildirilmektedir. Resulullah’tan evvel kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan ve “Onu kendisi uydurdu” diyen müşriklere ise Kur’an’ın doğruya ulaşırlar diye insanları uyarması için Resulullah’a Yüce Rabb’den gelen gerçekolduğu açıklanmaktadır. Böylece Kur’an’a “büyüdür”, “şiirdir”, “kâhin sözüdür”, “öncekilerin efsaneleridir” diyenlerin iddiaları reddedilmektedir.
Ayetteki “senden evvel kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan toplumu uyarasın” ifadesiyle o dönemdeki Kureyşliler kastedilmektedir. Kureyşliler ümmi bir toplum idiler. Peygamberimiz uyarıcı elçi olarak gelmezden evvel kendilerini Allah'ın azabı ile uyaran hiçbir kimse gel*memişti. Ancak bununla kastedilen Mekkeli Araplara hiç uyarıcı elçinin gelmediği değil, Resulullah’tan önceki dönemde bir uyarıcının gelmediğidir. Çok uzun zaman önce onlara da peygamber geldiği halde, zamanla o uyarıcının getirdiği mesajın etkisi azalmış, yok olmuştu.
Bu ayette verilen bilginin bir benzerini Ya Sin suresinde görmüştük:
Babaları uyarılmamış bu yüzden de kendileri gafil [duyarsız] bir kavmi kendisiyle uyarasın diye Aziz [çok güçlü], Rahîm’in [çok merhametlinin] indirdiği çok hikmetli Kur’an’a ant olsun ki sen, o gönderilenlerdensin [elçilerdensin], hiç şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerinesin. (Ya Sin/2- 6)
Ya Sin suresindeki bu ayet de Mekke ve civarındaki Arap toplumunun, ataları [yakın zamanda] uyarılmadığı için iyice gaflete dalmış; dini, imanı, Allah’ı, ahireti umursamaz hale gelmiş bir toplum olduğunu göstermektedir. Bu noktada akla “Allah’ın elçisi Muhammed (as) sadece Arap toplumunu uyarmakla mı görevlendirildi?” sorusunun gelmesi mümkündür. Ancak orijinal metinde böyle bir kısıtlama getiren ifade bulunmamaktadır. Bilindiği gibi Rabbimizin bu konudaki buyrukları şöyledir:
Ve en yakın aşiretini [oymağını] uyar. (Şuara/214)
Ve Biz onlara açıkça ortaya koysun diye her peygamberi yalnız kendi kavminin / halkının diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini / dileyeni saptırır, dilediğini / dileyeni de doğru yola iletir. Çünkü O, çok güçlüdür, hikmet sahibidir. (İbrahim/4)
Doğal olarak, bir uyarıcı [elçi], kendisine tevdi edilen göreve önce kendi ailesinden, yakınlarından, halkından başlamak durumundadır. Yani, uyarı halkası uyarıcının kendi bölgesinden başlar, daha sonra genişler. Nitekim peygamberimize uyarıya kendi oymağından başlamasını bildiren Rabbimiz, bununla beraber onun tüm insanlığa gönderildiğine dair de birçok ayet göndermiştir:
Ey Kitap Ehli! Kesinlikle Kitap’tan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açığa koyan, çoğundan da vazgeçen Bizim elçimiz size geldi. Kesinlikle size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi. (Maide/15)
Ve Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; velâkin insanların çoğu bilmiyorlar. (Sebe/28)
De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah’ın size, hepinize gönderdiği elçiyim. O hâlde Allah’a ve O’nun sözlerine iman eden, ümmî peygamber olan elçisine iman edin ve ona uyun ki, doğru yolu bulmuş olasınız.” (A’râf/158)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla