Konu: Secde Suresi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:08 PM   #7
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Ve de ki: “O hak [gerçek], Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Şüphesiz Biz zalimler için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O ne kötü bir içecektir! Dayanma/sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür! (Kehf/29)
Doğrusu Biz, insanı karışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan edeceğiz bu nedenle onu işitici, görücü yaptık. Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör. (İnsan/3)
Şüphesiz bu, bir öğüttür. Artık dileyen kişi Rabbine doğru yol tutar. (İnsan/29)

Hâl böyleyken siz nereye gidiyorsunuz?
Bu, âlemler için öğütten başka bir şey değildir,
içinizden doğru gitmek isteyenler için… (Tekvîr/26- 28)
Oysa Rabbin dileseydi elbette yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inananlar olmaları için, insanları sen mi zorlayacaksın?
Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme yoktur. Ve O [Allah], kirliliği/ azabı aklını kullanmayanların üzerine kılar [bırakır]. (Yunus/99- 100)
Bürüyüp örttüğü zaman geceye, parıldadığı zaman gündüze ve erkeği, dişiyi yaratan şeye ant olsun ki, sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır.
Bu nedenle kim malını/kazancını verir, takvalı davranır ve en güzeli doğrularsa, Biz ona, o en kolay olan için kolaylık sağlayacağız.
Kim de cimrilik ederse ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görürse ve en güzeli yalanlarsa, Biz ona en zor olan için kolaylık vereceğiz. Aşağı yuvarlanıp helâk olduğunda malı onu kurtaramayacaktır. (Leyl/1-11)
Ğaşiye suresinde de Resulullah’ın görevinin sadece öğüt verip hatırlatmak olduğu açıklanmıştı:
Haydi öğüt ver/ hatırlat; şüphesiz sen sadece bir öğütçüsün/ hatırlatıcısın. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. (Ğaşiye/21, 22)
Ayrıca dinde zorlamanın olmayacağı, herkesin inanıp inanmamakta serbest olduğu birçok ayette açıkça belirtilmiştir:
Dinde zorlama yoktur; rüşd ğayden [iman küfürden, iyi kötüden, güzel çirkinden, doğruluk sapıklıktan] iyice ayrılmıştır. O halde kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Bakara/256)
Ve de ki: “O hak [gerçek], Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Şüphesiz Biz zalimler için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O ne kötü bir içecektir! Dayanma/sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür! (Kehf/29)
Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Ve sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkan kimselere Kur’ân ile öğüt ver. (Kaf/45)
Oysa Rabbin dileseydi elbette yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inananlar olmaları için, insanları sen mi zorlayacaksın? (Yunus/99)
Bunlardan başka Zümer/7, 15, Fussılet/40, İnsan/2, 3, Hud/28, Nahl/9, Secde/13, Maide/48, Nahl/36, 93, Yunus/108, İsra/15, Şûra/20, 48, Hud/15, İsra/18, En`âm/35, Rad/31, Şuara/3, 4’e de bakılabilir.
13. ayetteki “Velâkin Benden ‘Bütün insanlar ve cinlerden [herkesten] cehennemi elbette tamamen dolduracağım’ sözü hak olmuştur” ifadesinde geçen “söz”, daha evvel Sad suresinde nakledilen (Tebyinü’l Kur’an; c.2, s.448, 449) temsili sahnedeki “ilahi karar”dır:
Hani Rabbin bir zaman meleklere, “Şüphesiz Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım. Onu tesviye edip, rûhumdan kendisine üflediğim zaman derhal ona secdeye kapanın” demişti.
Bunun üzerine meleklerin tümü hep birlikte secde ettiler,
İblis etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden [görmezden gelenlerden] oldu.
(Allah,) “Ey İblis! O benim iki elimle/kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Büyüklendin mi? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?” buyurdu.
(İblis) dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
(Allah,) “Hemen çık oradan, artık sen kesinlikle racîmsin” dedi.
“Ve elbette lânetim (hayırdan uzak tutmam), karşılık gününe kadar senin üzerindedir.”
(İblis,) “Rabbim! O hâlde tekrar diriltilecekleri güne kadar beni bakıt (beni karşında tut, mühlet ver)” dedi.
(Allah,) “Haydi sen belirli bir vakte kadar bakıtılanlardansın (karşıda duranlardansın/mühlet verilenlerdensin)” buyurdu.
(İblis,) “Öyle ise izzet ve şerefine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka azdıracağım; ancak içlerinden arıtılmış kulların müstesna…” dedi.
(Allah) buyurdu ki: “Hakk budur. Ben de şu hakkı söylüyorum:
And olsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından; hepinizden dolduracağım.” (Sâd/71 -88)
14. ayetteki “Öyleyse bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuzdan / terk ettiğinizden dolayı tadın azabı! Hiç şüphesiz ki Biz unuttuk/terkettik [cezalandırdık] sizi. Ve yapmış olduğunuza karşılık sonsuzluk azabını tadın!” ifadelerinden anlaşıldığına göre, inkârcılar için tüm ümit kapıları kapatılmaktadır.
Allah’ı umursamamanın cezası Kur’an’da değişik yerlerde gündeme getirilerek gerekli uyarılar yapılmıştır:
Kim Benim zikrimden [Benim anılmamdan / Benim öğüdümden] yüz çevirirse, hiç şüphesiz onun için zor, sıkıcı bir geçim/yaşam vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz. O der ki: “Rabbim ben gören biri olduğum hâlde beni neden kör olarak haşrettin?” [Allah] Der ki: “Bu böyledir, ayetlerimiz sana geldi de sen onları terk etmiştin; bu gün de aynı şekilde sen terk ediliyorsun [cezalandırılıyorsun].” (Ta Ha/126)
Ve her kim Rahman’ın zikrinden körleşirse Biz ona bir şeytan musallat ederiz de artık o, onun için karindir [yaştaştır, yandaştır]; ve şüphesiz ki onlar [karinler], onları [körleşenleri] Yol’dan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Nihayet Bize gelince: “Keşke seninle benim aramda iki doğu [doğu ile batı] arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı.” der. -Öyleyse bu ne kötü bir karindir [yaştaştır, yandaştır]! -
Ve bugün o [pişmanlık duymanız] size hiçbir fayda sağlamayacak. Siz zulmettiğiniz zaman kesinlikle azapta ortaklarsınız. (Zuhruf/36- 39)
Ve ateşin ashabı, cennetin ashabına, “Biraz su veya Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın” diye seslendiler. Onlar da, “Allah, dinlerini alaya ve eğlenceye alan, basit, iğreti hayata aldanan inkârcılara ikisini de gerçekten yasaklamıştır!” dediler. -Bu günle karşılaşacaklarını umursamadıkları, ayetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi, Biz de bu gün onları umursamayacağız [cezalandıracağız].- (Araf/51)
Ve denilmiştir ki: “Bugün Biz sizi, sizin bu gününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi unuturuz/ terk ederiz [cezalandırırız]. Yeriniz de ateştir. Sizin için yardımcılardan herhangi biri de yoktur. İşte bunlar, sizin Allah’ın âyetlerini alaya almanız ve basit yaşamın sizi aldatması sebebiyledir.” Artık bugün onlar, ondan [ateşten] çıkarılmaz ve özür dilemeleri de kabul edilmez/ Allah’ı memnun etmeleri de istenmez. (Casiye/34)
15 – Gerçekten Bizim ayetlerimize ancak kendilerine öğüt verildiği zaman secde ederek yerlere kapanan ve Rablerine hamd ile tesbih eden ve büyüklük taslamayan kimseler inanırlar.
16 - Onların yanları yataklardan uzaklaşır, onlar korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan bağışlarlar.
Yaptıklarının karşılığını mutlaka tadacak olan inkârcılara karşılık, bu ayetlerde de Allah’ın ayetlerine inananların nitelikleri sayılmaktadır. Onlar:
  • Kendilerine öğüt verildiği zaman secde ederek yerlere kapanırlar
  • Rablerine hamd ile tesbih ederler
  • Büyüklük taslamazlar
  • Yataklarında fazla yatmazlar
  • Korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler
  • Allah’ın kendilerine verdiği rızıklardan bağışlarlar.
Gerçek müminlerin hangi niteliklere sahip olduğu başka ayetlerde de dile getirilmiştir:
O sabredenleri, o doğru olanları, o kunut yapanları [sürekli saygıda duranları], o infakta bulunanları ve seherlerde istiğfar edip yalvaranları (görür). (Al-i Imran/17)
Ya da o, gece saatlerinde kalkan, secde ederek, kıyam durarak, daima saygıda duran ve Rabbinin rahmetini uman kimse ... (öyle yapmayan gibi midir?) De ki: “Hiç bilen kimseler ve bilmeyen kimseler eşit olur mu?” Kesinlikle sadece temiz akıl sahibi olanlar öğüt alırlar/ gereği gibi düşünürler.(Zümer/9)
Müminler, sıkıntı karşısında Allah’a yönelen, nimete erişince de şımarıp azan istikrarsız tipler değil, bu psikolojik zaafını bilen, bildiği için de o tuzağa düşmekten kaçınan, sıkıntılı zamanlarda olduğu gibi iyi günlerde de Rabbine bağlı kalmayı başaran, imanlı, sorumlu, mutmain olmuş kimselerdir. Bunlar evren kitabını iyi okuyup anlamışlardır. İnkârcılar ise temel hakikat olan “varlığın Allah ile olan bağı”nı kavrayamamış, cahil kimselerdir.
Müminler gece vakti yataklarından kalkar, istiğfar ederler. Yorgun olsalar bile gecelerini zevk ve sefa ile değil, Rabblerine ibadet ile geçirmeye çalışırlar:
Şüphesiz takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri almış olarak cennetlerde [bahçelerde] ve pınarlardadırlar. Şüphesiz onlar, bundan önce Muhsinler [iyilik güzellik üretenler] idiler. Onlar geceleyin pek az uyurlardı. Onlar, seherlerde bağışlanma dilerlerdi ve onların mallarında isteyen ve mahrum [isteyemeyen] için bir hak vardı. (Zariyat/17, 18)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla