Konu: Secde Suresi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:09 PM   #8
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçirmekte olduğunu biliyor. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle… Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlar. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O hâlde Kur'an'dan kolay geleni okuyun! Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın fazlından bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O hâlde ondan kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin! Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin! Hiç kuşkusuz Allah çok affedici, çok esirgeyicidir. (Müzzemmil/20)
17- İşte, kişi, kendileri için, yaptıklarına karşılık gözler aydınlığı olacak şeylerden gizlenmiş olan şeyleri bilmiyor!
Mümin ve mücrim kimselerin durumları sergilendikten sonra, bu ayette de kişinin basit hayata kapılıp iyi hesap yapmadığına dikkat çekilmektedir. Öyle ki, iyi hesap yapmadığı için gözleri aydınlatacak, başka şeyleri unutturacak, kalpleri huzura erdirecek en önemli kazancı, “ebedi hayat”ı feda etmektedir. Bu, kınanacak bir davranıştır.
Ayetteki “yaptıklarına karşılık gözler aydınlığı olacak şeylerden gizlenmiş olan şeyleri bilmiyor” ifadesiyle kastedilen nimetler, kimsenin düşünemediği, düşünemeyeceği ölçüde değerli nimetlerdir. Bu, büyük bir müjdedir. Müminler bu müjde ile Al­lah’ın rızasını kazanmak için maddi ve manevi olarak daha çok çaba sarf etmeye özendirilmektedir.
18- Peki, mümin olan kimse “fasık” olan kimse gibi midir? Bunlar, aynı olmazlar.
19 - İman etmiş ve salihatı işlemiş kimselere gelince; artık yaptıklarına karşılık, bir ağırlanma olarak, Me'vâ [Barınak] Cennetleri yalnızca onlar içindir.
20, 21- Ve fasıklara [yoldan çıkanlara] gelince, onların varacağı yer de, Ateş’tir. Her çıkmak istediklerinde oraya yeniden çevrilecekler ve onlara “yalanlayıp durduğunuz Ateş’in azabını tadın” denilecektir. Hiç kuşkusuz, dönerler diye onlara büyük cezanın astından en yakın cezadan da tattıracağız.
Suçlular ve inançlılar ile ilgili açıklamalarından sonra Rabbimiz bu pasajın ilk ayetinde her iki grubu simgeleyen insan tiplerinin birbirine denk olmadığını vurgulayacak şekilde “Peki, mümin olan kimse ‘fasık’ olan kimse gibi midir?” diye sormakta, sonra da bu soruya kendisi cevap vermektedir: “Bunlar, aynı olmazlar.
Bu “istifham-ı inkari” ve ona verdiği cevaptan sonra Rabbimiz bu iki insan tipi arasındaki farkı belirten açıklamalar yapmaktadır:
İman etmiş ve salihatı işlemiş olanlar, yaptıklarına karşılık, bir ağırlanma olarak yalnızca kendilerinin olan Me'vâ [barınak] cennetleri içindedirler.” Yoldan çıkmış olanlar da Ateş’tedirler. Her çıkmak istediklerinde oraya yeniden çevrileceklerdir. Onlara “yalanlayıp durduğunuz Ateş’in azabını tadın” denilecektir. Ahiretteki halleri böyle olacağı gibi, akıllarını başlarına alıp dönerler diye dünyada da açlık, kıtlık, hastalık, esaret gibi bir takım cezalar ile cezalandırılacaklardır.
Evet, şüphesiz zalimlik eden kimselere, bundan aşağı bir azap var; ama onların çoğu bilmiyor. (Tur/47)
İnsanlar dönerler diye; kendilerinin elleriyle kazandıkları şeyler yüzünden, yaptıklarının bir kısmını onlara tattırmak için karada ve denizde fesat/kargaşa ortaya çıktı. (Rum/41)

Şu ikisi, Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. Artık küfretmiş kimseler; kendileri için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. Bununla karınlarındaki şeyler ve derileri eritilir. Ve onlar için demirden topuzlar vardır. Gamdan dolayı, oradan ne zaman çıkmak isteseler, oraya geri çevrilirler. Ve “Yakıcı azabı tadın!”
Şüphesiz Allah iman eden ve salihatı işleyenleri, altından ırmaklar akan cennetlere girdirecek. Onlar orada altından bilezikler ve inciler ile süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.
Onlar, sözden, güzel-hoş olana kılavuzlanmışlardır da. Hem de Hamîd’in [övülmeye layık olan Allah'ın] yoluna kılavuzlanmışlardır. (Hacc/19- 24)
22 – Ve Rabbinin ayetleriyle kendisi öğütlendirilen, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Biz, günahkârlardan intikam alanlarız.
Allah’ın ayetlerine karşı duyarsız kalan, yeterli bilgi ve belge ile öğütlendirilmesine rağmen onlara yüz çeviren bu tür kimseler, Rabbimizin “zalim” nitelemesine de müstahak olmaktadırlar. Ayette sorulan “onlardan [Rabbinin ayetlerinden] yüz çeviren kimseden daha zalim kimdir?” şeklindeki cevabı belli olan soru ile hem böyle kimselerin nankörlük konusundaki derecelerinin en üst düzeyde olduğuna işaret edilmekte, hem de böyle bir kişiye bizzat kendisinin verdiği zulümden daha fazla hiç kimsenin zulüm yapamayacağı mesajı verilmektedir.
Burada konu edilen “ayetler” ile Rabbimizin tüm ayetleri kastedilmektedir. Bunlar: Yer ve göklerdeki [evrenin işleyiş düzenindeki] ayetler; insanın biyolojik ve fizyolojik sistemlerine yerleştirilen ayetler; insanın zihinsel fonksiyonlarındaki ayetler; Rabbimizin kendi elçilerine vahiy olarak indirdiği ayetlerdir.
Çağımızdaki bilimsel gelişmeler itibariyle, Kur’an’da ortaya konan enfüsi ve âfâki mucizelerden bir kısmı şunlardır:
ENFÜSİ MUCİZELER: Her insanda koruyucu hücrelerin varlığı, eşler halinde yaratılma, meninin bir karışım olduğu, cinsiyetin belirlenmesi, rahim duvarında asılı olma, bir çiğnemlik et parçası olma, kemiklerin oluşumu ve etle kaplanması, üç karanlıkta yaratılma...
AFAKÎ MUCİZELER: Evrenin sürekli genişlemesi, yokluktan yaratılma, evrenin gaz aşaması, evrendeki mükemmel yörüngeler, Güneş’in akıp gitmesi, Güneş ve Ay’ın farkı, ayın yörüngesi, gökyüzünün tabakaları, yeryüzünün tabakaları, gökyüzünün korunmuşluğu, göğün geri çevirdikleri, gökyüzünün direksiz yükselişi, dünyanın geoit [Devekuşu yumurtasına benzeyen, tam küre olmayan, kutuplardan basık, küremsi] şekli, dünyanın ve uzayın çapları, döndükçe kutupların basıklaşması, dünyanın dönüşü, aşılayıcı rüzgârlar, yağmurdaki ölçü, suyun çevrimi, kazık şeklindeki dağlar, petrolün oluşumu, solunum ve fotosentez, gökyüzüne yükselmenin zorluğu, bitkilerdeki erkeklik ve dişilik... Dipnot: (Daha geniş açıklama için bkz: Tebyinü’l-Kur’an; c: 5, s: 314, 315)
Rabbimiz konumuz olan 22. ayetin sonunda “Şüphesiz Biz, günahkârlardan intikam alanlarız” buyurmuştur. Ancak daha evvel de ifade ettiğimiz gibi, intikam Türkçede kullanıldığı anlamıyla “öç almak” değil, “suçluyu yakalayıp cezalandırmak suretiyle adaleti sağlamak” demektir. Ayette verilen mesaj, Rabbimizin inkârcıları yakalayıp kesinlikle cezalandıracağı ve böylece adaleti tam olarak sağlayacağıdır.
23 – Ve ant olsun ki Biz, vaktiyle Musa'ya o kitabı verdik. -Şimdi sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma.- Ve Biz, onu İsrailoğulları için bir kılavuz kıldık.
24 – Ve onlardan, sabrettikleri zaman Bizim emrimizle kılavuzluk eden önderler kıldık. Ve onlar, Bizim ayetlerimize kesin bir şekilde inanıyorlardı.
Bu ayetlerde, Kur’an’ın mesajlarına direnen müşriklerin hali nedeniyle peygamberimiz teselli edilip görevini sabır ve sebatla sürdürmesi istenmektedir. Bu teselli, aydınlatıcı, doğru yolu gösterici bir kitabın daha evvel Musa’ya (as) da verildiği hatırlatılarak yapılmaktadır. İsrailoğulları Musa’ya (as) uyarak, sabrederek, Allah’ın ayetlerine kesin inanarak birçok nimetlere mazhar olmuş, çevrelerine kılavuzluk eden önderler haline getirilmişlerdir. Dolayısıyla aynı süreci izledikleri takdirde Resulullah’a uyanların da övgüye layık kişiler olacakları mesajı verilmektedir.
Kur’an’dan öğrendiğimize göre, peygamberlere verilen vahiyler, o toplumlar için doğru yolu göste­ren birer rehber işlevi görmüştür. Bu nedenle “rehberlik” tüm ilahi kitapların ortak özelliğidir.
25 – Şüphesiz senin Rabbin; O [Allah], onların ihtilafa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
Bu ayette, Allah’ın inkarcıların ihtilafa düştükleri şeyler hakkında, yani müminler ile kâfirler arasında hüküm vereceği ve herkesin hak ettiği karşılığı alacağı açıklanmaktadır.
Ayetteki “onların ihtilafa düştükleri şeyler” ifadesi ile kastedilen dindeki tefrikalardır. Tarihe ve günümüze bakıldığında Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların birçok gruba ayrılmış oldukları; her grubun diğerini küfürle, isyanla itham edip kendi grubu ile övündüğü görülmektedir. Hâlbuki ilahi mesajlar ihtilafı ve tefrikayı değil, birliği ve beraberliği emretmektedir.
Şüphesiz şu, dinlerini parça parça edip grup grup olanlar; sen hiçbir şeyce onlardan değilsin. Şüphesiz onların işi Allah’adır. Sonra O [Allah], onlara yapmakta oldukları şeyleri haber verecektir. (En’am/159)
Hâlbuki onlar [müşrikler], işlerini aralarında paramparça ettiler. Hepsi yalnızca Bize dönücülerdir. (Enbiya/93)
Sonra insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedir. (Mü’minun/53)
Günümüzde Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların kendi içlerinde çeşitli mezheplere ayrılmaları; bu mezheplerin birbirlerine çok yanlış yerde olduklarını söyleyip birbirlerini dinden çıkmakla itham etmeleri vahyin temel amacını yaralamaktadır.
Gerek Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın aslı, gerekse İslam dini, “tevhîd inancı”nı yerleştirmek ve onun eğitimini vermek için gelmiştir. Vahyin izleyicilerince ortaya konan ayrılıkçı ve ayrıştırıcı tavırlar âhirete intikal edecek ve Yüce Allah tarafından sorgulanacaktır. Allah’ın emri daima birlik ve beraberlikten yanadır.
Ve hep birlikte Allah'ın ipine sıkıca sarılın, ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O [Allah], kalpleriniz arasında ülfet oluşturdu. Sonra da siz O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de oradan sizi O kurtarmıştı. İşte Allah doğru yolu bulasınız diye ayetlerini sizin için böyle ortaya koyar. (Al-i Imran/103)
De ki: “Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın astlarından bazımız bazımızı rabler edinmeyelim.” Buna rağmen eğer onlar, yüz çevirirlerse, artık “Şüphesiz bizim Müslümanlar olduğumuza şahit olun” deyin. (Al-i Imran/64)
26 - Yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları kendilerinden önceki nice kuşakları helâk etmiş olmamız da, onlara kılavuz olmadı mı? Şüphesiz bunda nice ayetler vardır. Hâlâ kulak vermeyecekler mi?
27 - Ya da, Bizim kır yere suyu salıverip de onunla hayvanların ve kendilerinin yediği bir ekin çıkarmamızı da mı görmediler? Hâlâ görmezler mi?
Bu ayetlerde Rabbimiz, müşrikleri geçmişten ibret almaya ve çevrelerindeki ayetleri incelemeye davet etmektedir.
27. ayette yeniden canlanmaya somut bir örnek verilmektedir. Kıraç, bitkisiz bir alana gökten su indirilerek [yağmur yağdırılarak] bitkiler nasıl canlandırılıyorsa, Yüce Allah ölüleri de böyle canlandıracaktır. İnsanlar gözlerinin önünde sürekli cereyan eden bu olaydan ders almalıdır.
Bu örnek Kur’an’da birçok kez tekrarlanmıştır:
Ve Biz gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.
Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş büyük ve yüksek hurma ağaçları da; kullara rızık olmak üzere… Ve Biz onunla ölü bir beldeyi canlandırdık. İşte çıkış [diriliş] böyledir. (Kaf/11)
Ve O, hatırlarsınız/öğütlenirsiniz diye, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeciler/dağıtıcılar [yayıcılar] olmak üzere gönderir. O rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları yüklenince, onu kurak bir beldeye gönderir, sonra onunla suyu indiririz. Böylece onunla ürünün hepsinden çıkartırız. İşte Biz, ölüleri de böyle çıkaracağız. (A’raf/57)
Ve Allah rüzgârları gönderendir. Sonra onlar da bir bulutu harekete geçirip yukarılara kaldırır. Derken Biz onu ölmüş bir beldeye sevk etmişizdir. Böylece yeryüzüne ölümünden sonra onunla hayat veririz. İşte böyledir ölmüş çürümüş insanlara hayat vermek. (Fatır/9)
Sen, şüphesiz Allah'ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündeki pınarlara koyduğunu, sonra onunla renkleri değişik bir ekin çıkardığını, sonra onun olgunlaşıp da senin onu sararmış gördüğünü, sonra da onu bir çöpe çevirdiğini görmedin mi? Şüphesiz, bunda kavrama yeteneği olanlar [temiz akıl sahipleri] için kesinlikle bir öğüt/hatırlatma vardır. (Zümer/21)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla