Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25. April 2009, 09:43 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Pasajda geçen “Kalb-i Selim” ifadesini kısaca hatırlamakta yarar vardır: “ قلب Kalp” sözcüğü ile ilgili ayrıntılar daha önce Kaf suresinin tahlilinde (Tebyinü’l Kur’an; c.2. s.118-120) verilmişti. İbrahim peygamberin duasında geçen “Kalb-i Selim” ise “sağlam, hastalıksız, evrendeki mucizeler karşısında hiçbir şüphesi ve zihinsel sancısı kalmamış, tamamen mutmain olmuş kalp” demektir. Bu ifade ile konumuz olan ayette “gerçek iman” kastedilmiştir. Çünkü “kalp hastalığı” Kur’an’da “nifak, münafıklık” olarak tanımlanmıştır:

Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırdı. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara/10)

Ant olsun ki, eğer münafıklar ve kalplerinde bir hastalık olanlar ve Medine’de dedikodu yapanlar, bu yaptıklarından vazgeçmezlerse, mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar. (Ahzab/60)

İbrahim peygamber Allah’ın huzuruna “kalb-i selim” ile gelmeyi başarmış ve Rabbimiz de bunu Kur’an’da bildirmiştir:

Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti. (Saffat/84)

Kişilerin mahşerde rezil olmaları Kur’an’da şöyle açıklanmıştır:

Sonra kıyamet günü [Allah], onları rezil rüsva edecek ve “Hani uğrunda düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede?” diyecektir. Kendilerine ilim verilmiş olanlar: “Şüphesiz ki bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirler üzerinedir” diyecekler. (Nahl/27)

Rabbimizin İbrahim peygamber ve sonra gelenler ile ilgili lütuflarından bazıları şunlardır;

Ve sonradan gelenler içinde onun hakkında ... bıraktık. (Saffat/108)

Ve Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Ve onlar için yüce bir doğruluk dili kıldık. (Meryem/50)

KURBAN EDİLEN, MAĞDUR EDİLEN BU ÇOCUK KİMDİR?

Bilindiği gibi, İbrahim’in (as) kurban edilen, mağdur edilen oğlunun adı Kur’an’da verilmemiştir. Kitab-ı Mukaddes’te bu çocuğun İshak olduğu yer almaktadır. Bu konuda İslam bilginleri de net kanaat sahibi değildirler. Biz, Bakara/124-132. ayetlerden oluşan pasajın delaletiyle bu çocuğun İsmail (as) olduğu kanaatindeyiz.

Bu konuya dair eski müfessirlerce dile getirilen yorum ve görüşlerden bazıları şöyledir:

Bu çocuk Hz. İsmail [a.s.]’dir. O, Hz. İbrahim [a.s.]’in müjdelenmiş olduğu ilk çocuktur. Müslümanların ve kitap ehlinin ittifakı ile Hz. İsmail, Hz. İshak’tan daha büyüktür. Hatta onların kitaplarında belirtildiğine göre, Hz. İsmail doğduğunda Hz. İbrahim 86 yaşındaymış. Hz. İshak’ın doğumunda ise İbrahim`in yaşı 99 imiş. Yine onların kitaplarında belirtildiğine göre, Allah Teala Hz. İbrahim`e tek olan oğlunu kurban etmesini [boğazlamasını] emretmiştir. Onların kitaplarının bir nüshasında: “İlk çocuğunu boğazlaması emredildi” denilmektedir. Onlar burada yalan ve iftira yoluna saparak boğazlanması emredilen çocuğun İshak olduğunu söylemişlerdir. Bu, asla caiz değildir. Zira kendi kitaplarının metnine bile muhaliftir. Onların, boğazlanması emredilen çocuğun İshak olduğunu söylemeleri, onun kendilerinin babaları, İsmail`in ise Arapların babası olmasındandır. Onlar çekememezlik ederek kitaplarına ilâveler yapmış, «Yanında kimse olmaksızın» anlamına gelecek şekilde kitaplarının metnini tahrif etmişlerdir. Zira Hz. İbrahim, oğlu İsmail ve annesini Mekke`ye götürmüştü. Şüphesiz onların yaptığı bir yorum ve batıl bir tahriften ibarettir. Zira Arapçada “biricik” anlamına gelen “vahiyd” kelimesi başka bir eşi olmayan şeye ıtlak olunur. Ayrıca ilk çocuğun, ondan sonra gelecek diğer çocuklarda bulunmayan bir değeri vardır. Onun boğazlanmasının emredilmesi deneme ve imtihan yönüyle daha beliğ, daha üstündür. (İbn Kesir)

İlim ehlinden bir topluluk, boğazlanması emredilenin İshak olduğu görüşündedirler.
Bundan da sonra: “Ona sâlihlerden bir peygamber olmak üzere İshak’ı müjdeledik” buyurmuştur. Melekler Hz. İbrahim`e İshak’ı müjdelediklerinde: “Korkma, Biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik” (Hicr/53) demişlerdi. Allah Teâlâ da: “Biz de ona [İbrahim’in hanımına] İshak’ı, İshak’ın ardından Yakup’u müjdeledik” (Hûd/71) buyurmuştur. Yani İbrahim ve İshak hayatta iken, İshak’ın Yakup adındaki çocuğu doğacak ve böylece Hz. İshak’ın soyundan bir nesil gelecektir. Daha önce de açıkladığımız üzere, bundan sonra [neslinin devam edeceği bildirildikten sonra] küçükken boğazlanmasının emredilmesi tabiîdir ki caiz olmaz. Zira Allah Teâlâ Hz. İbrahim ve İshak’a, İshak’ın neslinin devam edeceğini vaat etmiştir. Bundan sonra küçükken boğazlanması nasıl emredilebilir? Ayrıca burada Hz. İsmail hilim sıfatıyla nitelenmiştir ki, bu, makama son derece uygundur.
“O, kendisinin yanı sıra yürümeye başlayınca dedi ki: Ey oğulcuğum, doğrusu ben, rüyâda iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin?” Ubeyd b. Umeyr: “Peygamberlerin rüyası vahiydir” demiş, sonra da: “Dedi ki: Ey oğulcuğum, doğrusu ben, rüyada iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin?” ayetini okumuş. İbn Ebî Hatim der ki: Bize Ali b. Hüseyn b. Cüneyd`in ... İbn Abbas’tan rivayetine göre, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: “Peygamberlerin uykudaki rüyası vahiydir.” Hâdis bu şekliyle Kütüb-i Sitte`de bulunmamaktadır. Hz. İbrahim`in bunu oğluna bildirmesi, ona durumunun daha kolay olması, bir de Allah`a ve babasına itaatte küçüklüğüne göre sabrını, gücünü ve azmini denemek içindir. (İbn Kesir)

Şeytan Taşlama Hikâyeleri:

İmam Ahmed der ki: Bize Süreye ve Yunus’un... İbn Abbas’tan rivayetine göre; o, şöyle anlatmış: Hz. İbrahim hacc farzlarını yerine getirmekle emrolunduğu zaman şeytan sa`y sırasında karşısına çıkmış. Hz. İbrahim ile yarışmış ve İbrahim onu geçmiş. Sonra Cibril, Hz. İbrahim’i Akabe cemresine götürmüş. Şeytan orada da karşısına çıkmış. Hz. İbrahim ona yedi taş atmış ve gitmiş. Şeytan orta cemre yanında yine karşısına çıkmış, Hz. İbrahim yedi taş daha atmış. Ve orada oğlunu alnı üzere yatırmış. İsmail`in üzerinde beyaz bir gömlek varmış. Hz. İbrahim`e: Ey babacığım, beni kefenleyebileceğin başka bir elbisem yok. Bunu çıkar ki, beni onunla kefenleyesin, demiş. Hz. İbrahim gömleği çıkarmaya çalışırken arkasından: “Ey İbrahim, sen rüyayı gerçekleştirdin” diye nida edilmiş. Hz. İbrahim dönüp bir de bakmış ki, beyaz, boynuzlu ve iri gözlü bir koçla karşılaşmış. İbn Abbas der ki: Biz bu çeşit koçları (kurban etmek suretiyle) ona uymaktayız. Râvi, el-Menâsik bahsinde hadisi uzunca zikretmiştir. Ayrıca İmam Ahmed hadisi uzun bir şekilde Yunus kanalıyla... İbn Abbas’tan rivayetle yukarıdakine benzer şekilde zikretmiştir. Ancak bu rivayette (Hz. İsmail değil de) İshak’ın ismi geçmektedir. İbn Abbas’tan kurban edilenin kim olduğu konusunda iki rivayet vardır ki, ileride de açıklaması geleceği üzere ondan gelen rivayetlerin kuvvetlisinde kurban edilenin İsmail olduğu belirtilmektedir. Muhammed b. İshak’ın Hasan b. Dînâr kanalıyla... İbn Abbâs`tan rivayetine göre; o, “Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik” âyeti hakkında şöyle demiş: Hz. İbrahim`e cennetten bir koç geldi. Bundan önce [cennette] kırk sene otlamıştı. Hz. İbrahim, oğlunu bırakarak koçun peşine düştü. Onu ilk cemrede buldu. Cemreyi yedi taşla taşladıktan sonra orada koçu kaybetti. Orta cemreye geldiğinde koçu orada gördü. Bu cemreyi de yedi çakılla taşladı, sonra koçu yine kaybetti. Büyük cemrenin yanında ona yetişti, bu cemreyi de yedi taşla taşladı, koçu orada buldu, tuttu, Minâ`daki kurban kesme yerine getirip orada boğazladı. İbn Abbas’ın nefsi kudret ellerinde olan [Allah]’a yemîn ederim ki, İslâm`ın başlangıcında o koçun başı kurumuş halde Kâ`be`nin oluğunda boynuzlarından asılı olarak duruyordu. (İbn Kesir)

Abdürrezzâk der ki: Bize Ma`mer`in Zührî`den, onun da Kâsım`dan rivayetinde o, şöyle anlatmış: Ebu Hüreyre ve Kâ`b bir araya gelmişlerdi. Ebu Hüreyre Hz. Peygamber (s.a.)’den, Kâ`b da kitaplardan rivayet etmeye başladı. Ebu Hüreyre dedi ki: Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: Şüphesiz her peygamber için icabet olunacak bir dua vardır. Ben duamı kıyamet günü ümmetime şefaat olarak sakladım. Kâ`b da ona şöyle dedi: Sen bunu Allah Rasûlü (s.a.)’nden mi işittin? Ebu Hüreyre, evet, dedi. Kâ`b da şöyle devam etti: Anam babam sana feda olsun -veya anam babam ona feda olsun, demiştir- sana Hz. İbrahim (a.s.)’den haber vereceğim. Rüyasında oğlu İshak’ın boğazlandığını [oğlu İshak’ı boğazladığını] gördüğünde şeytan: Şayet bunları bu sırada fitneye düşüremezsem bir daha asla fitneye düşüremem, dedi. Hz. İbrahim boğazlamak üzere oğlunu çıkardı. Şeytan gelip Sâra’nın yanına girdi ve ‘İbrahim oğlunu nereye götürdü?’ diye sordu. Sâra: Bazı ihtiyâçları için götürdü, diye cevap verdi. Şeytan: Bir ihtiyacı için götürmedi, aksine onu boğazlamak için götürdü, dedi. Sâra: ‘Onu niçin boğazlasın ki?’ diye sordu da şeytan: Bunu kendisine Rabbinin emrettiğini sanıyor, dedi. Sâra: Rabbine itaat etmekle güzel iş yapmış, dedi. Şeytan, onların [İbrahim ile İshak’ın] peşlerinden gidip çocuğa: ‘Baban seni nereye götürüyor?’ diye sordu. Çocuk: Bir ihtiyacı için diye cevap verdi. Şeytan: Şüphesiz o seni bir ihtiyaç için götürmüyor, seni boğazlamak için götürüyor, dedi. Çocuk: ‘Beni niçin boğazlasın?’ diye sordu da şeytan: Bunu kendisine Rabbinin emrettiğini sanıyor, diye cevap verdi. Çocuk: Allah`a yemin ederim ki, şayet bunu ona Allah emretmişse mutlaka yapacaktır, dedi. Şeytan ondan ümidini kesip İbrahim`e kavuştu ve ‘Oğlunu nereye götürüyorsun?’ diye sordu. İbrahim: Bir ihtiyaç için, diye cevap verdi. Şeytan: Şüphesiz sen onu bir ihtiyaç için değil, boğazlamak için götürüyorsun, dedi. İbrahim: ‘Onu niçin boğazlayayım?’ diye sordu da şeytan: Sana bunu Rabbinin emrettiğini sanıyorsun, dedi. İbrahim: Allah`a yemin ederim ki, şayet bunu bana Allah emretmişse mutlaka yerine getireceğim, dedi. Şeytan kendisine itaat olunmasından ümidini keserek onu bırakıp gitti. İbn Cerîr`in Yûnus kanalıyla... Amr ibn Ebî Süfyân ibn Esîd ibn Câriye es-Sekâfî`den rivayet ediyor ki, Kâ`b, Ebu Hüreyre`ye şöyle demiş... Ve râvî hadîsi uzunca zikretti. Ancak sonunda şu fazlalık vardır: Allah Teâlâ İshak’a: Şüphesiz Ben sana bir dua bahşettim ki, bunda sana icabet edeceğim, diye vahyetti. İshak da şöyle dedi: Allah`ım, icabet buyurman için Sana dua ediyorum: Sana hiç bir şeyle ortak koşmaksızın ilklerden ve sonlardan hangi kul Sana kavuşacak olursa onu cennetine koy. İbn Ebu Hatim der ki: Bize babamın... Ebu Hüreyre`den rivayetine göre, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: Allah Teâlâ, ümmetinin yarısını bağışlamak veya şefaatimi (kıyamet gününe) saklamak arasında beni muhayyer bıraktı, ben de şefaatimi kıyamet gününe sakladım. Öyle sanıyorum ki, ümmetimden büyük bir topluluk bağışlanacaktır. Şayet bunda [icabet edilecek duasında] sâlih kul benden önce geçmiş olmasaydı, bu husustaki duamda acele ederdim. Allah Teâlâ, İshak’ın üzerinden boğazlanma durumunu kaldırdığında ona: ‘Ey İshak! İste, sana verilecek’ buyurmuştu. İshak dedi ki: Nefsim kudret elinde olan [Allah]’a yemin ederim ki şeytanın vesvese ile dürtmelerinden önce bu duada acele edeceğim: Allah`ım, Sana hiç bir şeyle ortak koşmaksızın kim ölürse onu bağışla ve cennete koy. Bu, garip ve münker bir hadîstir. Râvîlerden Abdurrahmân b. Zeyd b. Eslem`in hadîsi zayıftır. Hadîste ziyâde ve sonradan olmasından korkarım ki, bu fazlalıklar sonuna kadar olmak üzere “Allah Teâlâ İshak’ın üzerinden boğazlanma durumunu kaldırdığında...” kısmıdır. En doğrusunu Allah bilir. Her ne kadar hadîs mahfuz bir hadîs ise de, hadîsin lâfzının Hz. İsmail hakkında serdedilmiş olması doğruya daha yakın görünmektedir. Ancak daha önce de geçtiği üzere İsrâîloğulları, hasetlerinden bunu İshak ile değiştirerek tahrif etmişlerdir. Yoksa hacc farzları ve kurban kesmenin yeri Mekke arazisindeki Minâ`dır. Orada bulunan ise İshak olmayıp Hz. İsmail`dir. Zira Hz. İshak Şam arazisindeki Kenan ülkesindeydi. (İbn Kesir)

“Biz, ona şöyle seslendik: Ey İbrahim! Sen rüyayı gerçekleştirdin.” Çocuğu boğazlamak üzere yatırmanla rüyandan maksat hâsıl olmuştur. Süddî ve bir başkasının anlattığına göre, Hz. İbrahim, çocuğun boynuna bıçağı sürtmüş de bıçak kesmemiş, aksine bıçakla boynu arasında bakırdan bir tabaka kesmeyi engellemiş ve o sırada Hz. İbrahim`e: “Sen rüyayı gerçekleştirdin” diye seslenilmiş.
İmam Ahmed`in Süfyân kanalıyla... Safiyye Bint Şeybe`den rivayetine göre, o şöyle anlatmış: Bana Süleym oğullarından bir kadının -bu kadın bizim ev ahâlîsinin hepsini doğurmuş olan kadındır- haber verdiğine göre, Allah Rasûlü (s.a.) Osman İbn Talha`ya bir haber göndermiş. Bir keresinde râvî şöyle anlatıyor: Bu kadın Osman İbn Talha`ya sormuş: Hz. Peygamber (s.a.) seni niçin çağırmıştı? Osman dedi ki: Allah Rasûlü (s.a.) bana şöyle buyurdu: Ben Beyt [Kâbe]`e girdiğim zaman o koçun iki boynuzunu görmüştüm. Onları örtmeni sana emretmeyi unutmuşum, onları ört. Zira Kâbe`de namaz kılanı meşgul edecek bir şeyin olmaması gerekir. Süfyân der ki: O koçun iki boynuzu Kâbe yanıncaya kadar orada asılı duruyordu. Kâbe yangınında onlar da yandı. Hz. İbrahim`in boğazlaması emredilen oğlunun İsmail olduğuna bu da başlı başına bir delildir. Şüphesiz Kureyş nesilden nesile, seleften halefe Allah Rasûlü (s.a.) peygamber olarak gönderilinceye kadar, Hz. İbrahim`e oğlunun fidyesi olarak gönderilen o koçun boynuzlarını miras olarak saklamıştır.

Boğazlananın kim olduğuna dair seleften varit olan haberler:
Boğazlananın İshak Olduğunu Söyleyenler:

Hamza ez-Zeyyât`ın Ebu Meysere’den -Allah ona rahmet eylesin- rivayetine göre, o şöyle demiştir: Hz. Yûsuf (a.s.) karşı karşıya geldiklerinde krala şöyle demiş: Benimle beraber yemek yemekten mi kaçmıyorsun? Allah`a yemin olsun ki, benim babam Allah`ın peygamberi Yakûb`dur. O, Allah`ın kurban edilmesini [boğazlanılmasını] emrettiği İshak’ın oğludur. O da Allah`ın dostu İbrahim`in oğludur. Sevrî`nin Ebu Sinan`dan, onun da Ebu`l-Hüzeyl`den rivayetine göre, Hz. Yûsuf (a.s.) krala böylece söylemiştir. Süfyân es-Sevrî`nin Zeyd b. Eslem`den, onun Abdullah b. Ubeyd İbn Umeyr`den, onun da babasından rivayetine göre, o, şöyle anlatmış: Hz. Musa: “Ey Rabbim, ‘Ey İbrahim, İshak ve Yakup’un ilâhı” diyorlar, bunu niçin söylüyorlar?” demişti. Buyurdu ki: Şüphesiz ki İbrahim Bana bir şey ortak koşulduğu zaman mutlaka Beni ona tercih ederdi. İshak Benim için boğazlanmak üzere seve seve boynunu uzatmıştı. Bunun dışındaki şeylerde de son derece cömertti. Yakup’a gelince; Ben onun musibetini ne kadar arttırdımsa Benim hakkımdaki hüsnü zannı o derece artmıştı.
Şu`be`nin Ebu İshâk`dan, onun da Ebu Ahvas`dan rivayetine göre; o, şöyle anlatıyor: İbn Mes`ûd`un yanında birisi övünüp: Ben şerefli şeyhlerin oğlu filân oğlu filânım, demişti. Abdullah dedi ki: Allah`ın dostu İbrahim`in oğlu Allah`ın boğazlanmasını emrettiği İshak’ın oğlu Yakup oğlu Yusuf (böyle övünmemişti). İbn Mes`ûd`a kadar bu haberin isnadı sahihtir. Boğazlananın İshak olduğunu İkrime, İbn Abbas’tan da rivayet etmektedir. Ayrıca boğazlananın İshak olduğu, İbn Abbas’ın babası Abbas’tan ve Ali b. Ebî Tâlib`den de rivayet edilmiştir. İkrime, Saîd b. Cübeyr, Mücâhid, Şa`bî, Ubeyd b. Umeyr, Ebu Meysere, Zeyd b. Eslem, Abdullah b. Şakîk, Zührî, Kasım b. Ebu Bezze, Mekhûl, Osman b. Hâzır, Süddî, Hasan, Katâde, Ebu`I-Hüzeyl ve İbn Sabit de böyle söylemiştir. İbn Cerîr de bu görüşü tercih ediyor. İbn Cerîr`in Kâ`b el-Ahbâr’dan rivayetine göre, daha önce geçtiği gibi boğazlanan çocuk İshak’tır. İbn İshak’ın Abdullah b. Ebî Bekr kanalıyla... Kâ`b el-Ahbâr`dan rivayetine göre, o, boğazlanan çocuğun Hz. İshak olduğunu söylemiştir. En doğrusunu Allah bilir ama bu sözlerin hepsi Kâ`b el-Ahbâr`dan alınmıştır. Kâ`b, Hz. Ömer devrinde müslüman olduğunda Hz. Ömer`e İsrail kitaplarından rivayette bulunmaya başlamıştı. Hz. Ömer (r.a.) bazen onu dinlerdi. Böylece insanlar, onda bulunan şeyleri dinlemenin mubah olduğuna inandılar ve değerli olsun veya olmasın ondan alarak naklettiler. Ancak bu ümmetin, -en doğrusunu Allah bilir- onda bulunanlardan bir harfe bile ihtiyacı yoktur. Boğazlanan çocuğun Hz. İshak olduğu görüşünü Beğavî ayrıca Hz. Ömer, Ali, İbn Mes`ûd ve Abbâs`tan; tabiin neslinden ise Kâ`b el-Ahbâr, Saîd İbn Cübeyr, Katâde, Mesrûk, İkrime, Mukâtil, Ata, Zührî ve Süddî`den nakletmektedir. Beğavî`nin belirttiğine göre, İbn Abbas’tan gelen iki rivayetten birisi de böyledir. Bu hususta bir de hadîs varit olmuştur. Şayet hadîs sabit olsaydı, biz, başımız gözümüz üzere der, kabul ederdik. Ama isnadı sahih değildir. İbn Cerîr der ki: Bize Ebu Küreyb`in... Abbas b. Abdülmuttalib`den, onun da Hz. Peygamber (s.a.)’den rivayet etmiş olduğu bir hadîste Efendimiz: Boğazlanması emrolunan çocuk, İshâk`dır buyurmuştur. Bu hadîsin isnadında iki tane zayıf râvî vardır. Bunlardan Hasan b. Dînâr el-Basrî metruktür. Ali b. Zeyd b. Cüd`ân`ın hadîsi ise münkerdir. Hadîsi İbn Ebî Hatim de babası kanalıyla... Ali b. Zeyd b. Cüd`ân`dan merfû olarak rivayet etmiştir. İbn Ebî Hatim der ki: Hadîsi Mübarek b. Fudâle... Abbas’tan onun sözü olarak rivayet etmiştir. Bu, daha sıhhatli ve doğruya daha yakın görünmektedir. (İbn Kesir)

Boğazlanması emrolunan çocuğun Hz. İsmail olduğu kesin ve sahih haberlerde varit olmuştur ki, şimdi bu haberleri zikredelim:
İbn İshak der ki: Muhammed b. Kâ`b el-Kurazî`yi şöyle derken işittim: Allah Teâlâ`nın Hz. İbrahim`e iki oğlundan boğazlanmasını emrettiği, İsmail`dir. Biz bunu Allah`ın kitabında bulmaktayız. Şöyle ki: Allah Teâlâ, Hz. İbrahim`in iki oğlundan boğazlananla ilgili kıssayı bitirdikten sonra: “Ona sâlihlerden bir peygamber olmak üzere İshak’ı müjdeledik” buyurmuştur. Allah Teâlâ başka bir ayet-i kerime’de: “Biz de ona İshak’ı, İshak’ın ardından Yakup’u müjdeledik” (Hûd/71) buyurmaktadır. Yani ona oğlunu ve bu oğlun oğlunu müjdelemiştir. Ondan da olacak bir çocuk va`dolunmuşken elbette Allah Teâlâ İshak’ın boğazlanmasını emredecek değildir. Dolayısıyla boğazlanması emredilen olsa olsa İsmail olabilir. İbn İshak’ın Büreyde b. Süfyân b. Ferve el-Eslemî`den, onun da Muhammed b. Kâ`b el-Kurazî`den rivayetine göre, Ömer b. Abdülaziz’in halifeliğinde onunla beraber Şam`da iken Muhammed b. Kâ`b bu konuyu halifeye anlatmış. Ömer, Muhammed İbn Kâ`b`a: Bu, üzerinde hiç düşünmediğim bir konudur. Ben de senin söylediğin gibi olduğunu sanıyorum, demiş. Sonra Şam`da daha önce yanında bulunan ve Yahudi iken müslüman olup islâm`da ihlâslı ve samimî olan birisine haber göndermiş. Bu adamın Yahudi âlimlerinden olduğuna inanırmış. Ömer b. Abdülaziz konuyu bu adama sormuş. Muhammed b. Kâ`b kendisinin de Ömer b. Abdülaziz’in o sırada yanında olduğunu belirtiyor ki, Ömer b. Abdülaziz o kişiye: İbrahim, iki oğlundan hangisini boğazlamakla emrolundu, diye sorduğunda adam: Ey Mü`minlerin emîri, Allah`a yemin ederim ki, İsmail`dir, Yahudiler şüphesiz bunu biliyorlar. Allah`ın emrine sabretmesini Allah`ın zikretmiş olmasından dolayı kazandığı üstünlük yüzünden boğazlanılması emredilen çocuğun siz Arapların babası olması sebebiyle onlar sizi çekememektedirler. İşte bu yüzden bunu inkâr etmekte ve İshak babaları olduğu için boğazlanılması emredilen çocuğun İshak olduğunu sanmaktadırlar. Hâlbuki bu ikiden hangisi olduğunu en iyi Allah bilir. O ikiden her biri tertemiz, Allah`a itaat eder kimselerdi, dedi. Abdullah b. İmam Ahmed İbn Hanbel -Allah ona rahmet eylesin- der ki: Boğazlanması emredilen; İsmail mi, yoksa İshâk mı olduğunu babama sordum. İsmail’dir, dedi. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, bu haberi Kitâbu’z-Zühd`de zikretmektedir. İbn Ebî Hatim babasının şöyle dediğini işitmiş: Sahih olan, boğazlanılması emredilenin Hz. İsmail (a.s.) olduğudur. Hz. Ali, İbn Ömer, Ebu Hüreyre, Ebu Tufeyl, Saîd İbn Müseyyeb, Saîd b. Cübeyr, Hasan, Mücâhid, Şâ`bî, Muhammed b. Kâ`b el-Kurazî, Ebu Ca`fer Muhammed b. Ali ve Ebu Salih`ten rivayete göre, onlar da boğazlanılması emredilenin İsmail olduğunu söylemişlerdir. Tefsirinde Beğavî der ki: Abdullah b. Ömer, Saîd b. Müseyyeb, Süddî, Hasan el-Basrî, Mücâhid, Rebî` b. Enes, Muhammed b. Kâ`b el-Kurazî ve Kelbî de bu görüştedirler. İbn Abbas’tan gelen bir rivayet de böyledir. Ayrıca Beğavî bu görüşü Ebu Amr b. Alâ`dan da nakletmektedir. Bu konuda İbn Cerîr garîb bir hadis rivayet eder ve der ki: Bana Muhammed İbn Ammâr er-Râzî`nin... Sunâbihî`den rivayetine göre; o, şöyle anlatmış: Muâviye b. Ebu Süfyân`ın yanındaydık. Boğazlanması emredilenin İsmail mi yoksa İshak mı olduğu konusu anıldı. Tam bilenine düştünüz deyip şöyle devam etti: Allah Rasûlü (s.a.)’nün yanındaydık. Birisi ona geldi ve: Ey Allah`ın elçisi, ey iki boğazlanmışın oğlu, Allah`ın sana bahşettiklerinden bana da ver, dedi. Allah Rasûlü (s.a.) güldüler. Muâviye`ye: ‘Ey mü`minlerin emîri, iki boğazlanmış da nedir?’ denildi de o şöyle cevap verdi: Abdülmuttalib zemzemin kazılmasını emrettiğinde, şayet Allah bu işi kendisine nasip ederse çocuklarından birini boğazlamayı adamıştı. (Çocukları arasında çekilen) kur`a Abdullah`a çıktı. Dayıları (Abdullah`ın boğazlanmasından) onu alıkoyarak: Oğlunun yerine yüz deve fidye ver, dediler. Abdülmuttalib oğlunun fidyesi olarak yüz deve [kurban etti]. İkinci kurban ise İsmail`dir. Bu, gerçekten garîb bir hadîstir. Ümevî`nin el-Meğâzî`de ashabından birisi kanalıyla... Sunâbihî`den rivayetine göre; o: ‘Muâviye`nin meclisinde bulunuyorduk. Topluluk İsmail ve İshâk`ı tartışıyordu ...’ diyerek hadîsi zikretmiştir. Ayrıca bozulmuş [tahribe uğramış] bir nüshadan da bu şekilde yazdım, diye ilâve ediyor. Boğazlanması emredilen çocuğun İshak olduğuna dair tercihinde İbn Cerîr, “Biz de ona hilim sahibi bir oğul müjdeledik” ayetine dayanmaktadır. Böylece “Ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler” (Zâriyât/28) ayetindeki Hz. İshak ile ilgili müjdeyi bu müjde ile aynı kabul etmektedir. (Hz. İshak’ın ardından) onun Ya`kûb ile müjdelenmesi müşkiline de şöyle cevap veriyor: Mümkündür ki, Hz. İshak, babasıyla beraber çalışabilecek bir çağa gelmişti ve yine mümkinâttandır ki, Hz. Ya`kûb ile beraber onun başka çocukları da olmuştu. Kâbe`de asılı bulunan (iki koç) boynuzu konusundaki müşkile ise o, bu boynuzların Şam ülkesinden Kâbe`ye getirilmiş olabileceği ihtimaliyle cevap verir. Daha önce de geçtiği üzere bazı kimseler İshak’ın, orada [Şam ülkesinde] boğazlanmış olduğu görüşündedirler. İbn Cerîr`in tefsirinde dayanağı budur. Ancak onun görüşü ne bir mezheptir [gidilecek yoldur], ne de gereklidir. Aksine gerçekten uzak bir te`vîldir. Muhammed b. Kâ`b el-Kurazî`nin, boğazlanması emredilenin Hz. İsmail olduğuna dair istidlali daha sabit, daha sıhhatli ve daha kuvvetlidir. En doğrusunu Allah bilir. (İbn Kesir)
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla