Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. October 2008, 08:26 AM   #3
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Daha sonra, buraları çok iyi tanıyan Habbâb b. Munzir'in teklifiyle ordunun karargâhı değiştirilip Bedir köyünün en sonundaki kuyunun yararına geçildi. Resulullah (s.a.s.) elini kana bulamak istemediğinden kendisine ordunun gerisinde bir çadır kuruldu. Çadırının kapısında Sad b. Muaz nöbet tutuyordu.

Mekkeli müşrikler zırhlar içinde idi. Sayıları bin kişiye yakindi. Bunun yüz kadarı süvari yedi yüzü develi ve geri kalanı piyade idi. Bu sayı İslâm ordusunun üç kati idi.

Ordular ibret alınacak bir dağîlim sergiliyordu. Tarih hiç bir zaman bu derece anlamlı bir savaşa tanık olmamıştı. Bir tarafta Müminlerin dostu Ebu Bekr (r.a.), diğer tarafta müşrik saflarında yer alan oğlu Abdurrahman; bir tarafta müşrik ordusu komutanı, Utbe b. Rabia, karsısında oğlu Huzeyfe bulunuyordu. Resulullah’ın amcası Abbas ile Hazreti Zeynel’in esi ve Resulullah’ın damadı Ebu'l As, müşriklerin arasındaydı. Akil ise kardeşi Hz. Ali'ye karsı müşrik ordusunda yer almaktaydı.

Bu sırada Ebû Süfyan'in kervanının Mekke'ye ulaştığı haberi geldi. Ebu Süfyan müşriklere bir haber göndererek, "Siz kervanınızı korumak için harekete geçtiniz. Artik savaşmadan geri dönünüz" dedi. Ancak geri dönmek için arzulu olanlar olduysa da savaşma kararı alanlar çoğunluktaydı. Ebû Cehil, "Müslümanları öldürmeye bile lüzum yoktur. Ellerini bağlayıp onları tekrar Mekke'ye götürecegiz ve böylece İslâm da bitecek" diyordu.

Bu ordu, İslâm’ın tek ordusuydu. Eğer bu ordu ezilecek ve silinecek olursa Allah’ın hükmünü hâkim kılacak bir başka topluluk kalmayacaktı. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Allah’ın, vaat ettiğin yardımını bugün lütfet. Ya Rab, bu bir avuç mücahid yok olursa, bir muvahhidiler bu gün telef olursa, yeryüzünde sana ibadet eden kalmayacak!" diye dua ve niyazlarına devam etti. Bu sırada da su mealdeki vahiy gelmişti:"Bütün bu toplananlar (müşrikler) hezimete uğrayacak ve arkalarına dönüp kaçacaklardır. " (el-Kalem, 68/45).

Resulullah (s.a.s.) kan dökülmesini istemediğinden Ömer b. el-Hattab'i elçi olarak müşriklere gönderdi. Onlar savaş konusunda kararlı olduklarından Resulullah’ın bu şerefli elçisinin tekliflerini dinlemediler. Kur'an bir başka ayetiyle müminleri desteklemekte ve Mekkeli müşriklerin cezalandırılmasını talep etmektedir:"Onlar, (insanları, Rasülü ve müzminleri) Mescid-i Haram'dan geri çevirdikleri ve onun velisi, bakicisi ve koruyucusu olmadıkları halde Allah onlara neden azap etmesin? Onun velileri sadece muttakilerdir. Fakat çokları bunu bilmez. " (el-Enfal, 8/34).

Bu harpten itibaren, Kur'an-i Kerim’de, girişilen bütün savaşlarda müslümanların yani basında çok sayıda meleğin savaşa katıldığından bahsedilir. Ancak Bedir savası ötekilerden bir farklılık gösterir."O zaman sen müminlere.' Rabbinizin size indirilmiş üç bin meleği ile yârdim etmesi, size yetmez mi?' diyordun , "Evet, sabreder, (Allan’dan) korkarsanız, onlar hemen su dakikada üzerinize gelseler, Rabbiniz, size nisanlı beş bin melek ile yârdim eder", Allah, bunu size sırf müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yaptı.

Yârdim, daima galip ve hikmet sahibi Allah katındadır. " (Âli İmran, 3/124–126).
17 Ramazan (13 Mart 624) Cuma günü sabahleyin her iki ordu Bedir kuyularına doğru ilerledi. Müslümanlar bu kuyuların basına kâfirlerden önce ulaşmışlardı. Müşriklerin tarafındaki kuyular tamamen kapatılıp tutulduysa da Hz. Peygamber (s.a.s.) düşmanın kendi tarafındaki bir kuyudan su almalarına müsaade etmiştir. Cahiliye adetlerine göre savası iyice kızıştırıp heyecan doğurmak için gruplar öne adam çıkararak birbirlerine meydan okurlardı. Müşrikler tarafından Esved adındaki şahıs ortaya çıkıp er istemiş, buna karsı Hz. Hamza çıkarak onu derhal öldürüvermişti. Bunun üzerine Kureys'in ileri gelenlerinden Utbe b. Rabia, kardeşi Şeybe ve oğlu Velid ortaya atıldılar. Bunların karsısına Medineli gençlerden üç kişi çıkınca, kim olduklarını sormuş ve onlara: "Siz bizim dengimiz ve muhatabımız değilsiniz, bizim kavmimiz ve kabilemizden adamlar çıksın" demişlerdi.

Kureys kâfirlerinin bu istekleri üzerine Hz. Hamza, Hz. Ali ve Ubeyde b. Haris çıktılar. Hz. Hamza ile Hz. Ali hasımlarını derhal öldürdüler. Ubeyde ise hasmını yaralamış kendisi de yaralanmıştı. Onun yardımına kosan Hz. Hamza ve Hz. Ali (r.a.) derhal Ukbe’yi öldürüp yaralı arkadaslarını müslümanların karargâhına taşımışlardı. Bu mübarezelerin sonunda taraflar birbirlerine saldırıya geçtiler. İkindiye doğru müslümanlar tarihin kaydettiği büyük zaferlerden birini gerçekle yitirmişlerdi. Savaş sona ermişti. Müslümanları n, İslâm’ın ve özellikle Hz. Peygamber'in en büyük düşmanı Ebu Cehil basta olmak üzere müşriklerin ileri gelenlerinden çok kimse hayatini kaybetmişti. Müşriklerden tam yetmiş kişi öldürülmüştü. Müslümanlar ise on dört şehid vermişlerdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) namazlarını kıldırdıktan sonra Allah yolunda canlarını veren bu ilk şehitleri toprağa verdi. Müslümanlar Kureys'in ölülerini de yerde bırakmayıp açtıkları bir çukura gömdüler.

Mekkeli müşriklerden bir miktar esir âlindi. Ama henüz Cenâb-i Allah esirler hakkında hükmünü bildirmemişti. Peygamberimiz bu esirlerle ilgili olarak ashabıyla istişarede bulundu. Ashaptan bazıları bunların derhal öldürülmesini teklif ederken, en yakin müslüman akrabalarının bunu infaz etmelerini tavsiye etmişlerdi. Buna karşılık basta Hz. Ebu Bekir olmak üzere bazı sahabeler de bu esirlerin fidye karşılığında serbest bırakılmalarını teklif ettiler. Rasûlullah bu ikinci teklifi uygun buldu. Fidye ödeyemeyenlerden okuma yazma bilenlerin müslümanların çocuklarından onar kişiye okuma-yazma öğretmeleri istendi. Esirler müslümanlar arasında dağıtıldı.

Hz. Peygamber onlara iyi muamele edilmesini istedi. Esirlerden elbisesiz kalmış olanlara giyecekler verildi. Bu esirler müslümanlarla birlikte ve onlarla eşit şartlar altında yemeğe oturuyorlardı. Esir alınanlardan sadece ikisi idama mahkûm edilmiştir. Çünkü bunlar Mekke'de inananlara yapmış oldukları zulümden dolayı idamı hak etmişlerdi. Rasûlullah'in, bu ilk askerî karsılaşmada gösterdiği bu insanî tutum ve davranış daha sonraki olaylarda da değişmemiştir.
Mekke müşriklerinin ileri gelenleri ve başkanları, Bedir'de öldürülmüştü.

Ebû Süfyan ise büyük ticaret kervanının basında olduğu halde kaçıp kurtulmuş ve bundan böyle Mekke' nin başkanı olmuştu. Oğlu, kayınpederi ve kayınbiraderi Bedir savasında öldürülen Ebu Süfyan, bunların intikamını alıncaya kadar hanımına yaklaşmayacağına, saç ve sakalını kestirmeyeceğine yemin etti. Bunun yanında karisi Hine de kendi akrabalarını öldürenleri bulup onların ciğerlerini yiyeceğine and içmişti.

Bedir zaferi, siyasi-dini yapı daki İslâm devlet ve camiam inin daha da sağlam temeller üzerine oturmasını sağladı. Hz. Muhammed (s.a.s.) Bedir' de savaş başlayacağı sırada, secdeye kapanıp Allah'a yönelerek O'na, yardımını esirgememesi için dua ettiğinde o günkü durumu en güzel bir şekilde dile getiriyordu:

"Ey Allah’ım! Şayet su küçücük ordu eriyip giderse sana (yeryüzünde) artik ibadet edecek kimse kalmayacaktır... "

Kaynak: İslam tarihi
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (10. October 2008 Saat 10:11 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
EVVAB_İNSAN Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
40tr40 (4. February 2013)