Konu: Mülk
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21. May 2012, 09:19 PM   #4
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

AYDIN-MÜNEVVER.


''Aydın ismi, daha ziyade uyanık, uyanmış anlamı ile kullanılır. Bir müşteri kazıklayan bir satıcı da uyanıktır. Halkı halk yardakçısı politikalarla aldatan da uyanıktır. Fazla açıkgöz insana da bu isim verilmektedir.

Ahdi Yakîn(Kuran) Nurla-akılla aydınlanmayı önemsemiş ve onların Münevver olduğunu vurgulamıştır. Rönesans bir aydınlanmadır denilmektedir. Bu kısmen doğrudur. Akılcılık ve aklı kullanma yönü ile öyledir. Ama görgücülük bir karanlıktır. .Görgücü akıl karanlıktır. Çünkü Nurla aydınlanma gibi, gerçek iyinin, gerçek güzelin farkına varmak için bir gayret değil, aksine özel için iyinin, faydalının farkına vardığını açığa çıkartmak için bencilleşmek uyanıklık olarak ortaya konulmuştur. Aydınlanmanın “Uyanıklığın” temelinde yatan,evrensel güzel değil, hevasına uyarak yaşamaktır. ''Çok uyanık'' deriz ya!.

Aristokrasin biçim değiştirip, oligarşi ve plütokrasinin ağırlık kazanması gafletin terki değildir. Çünkü Gaflet kavramının kapsamında “Bol dirlik” vardır. Yani refah içinde yaşamak, müstevli olmak(el koymak) v.b tavırlar vardır. Görgücülüğün etkisine girmiş Rönesans aydını ise, bundan gafildir. Ten zevklerinin tatmini kültürünü entelektüellik zannedenler, aklın anlamını ve işlevini bilmezler. Tensel dürtüler üzerine oluşmuş yüzeysel bilgilerini ilim zannederler.

Oysa ilim, doğru bilimi de içeren hakikatin bilgisidir. Pratik ve yararcı, yüzeysel sonuç bilgisinin ötesinde, onu önceleyen, ama ilk sebeplere de uzanan sağlam bilgidir. Bir başka anlatımla, münevver, nurla aydınlanan insanın niteliğidir ki, bir başka isimlendirilmesi de Nuri’dir(nur ile aydınlanmış-aklını ilimle çalıştırandır).

Sözde aydınlanmada, ten(ceset) zevkleriyle aydınlanan ve buna taraftar olanlar, kendilerine pay çıkarmak için, kendilerini aydın olarak isimlendirmişlerdir. Analizimizin aydın ve aydınlığa karşıtlıkmış gibi anlaşılmaması için, bu kimliği taşıyan kimselerin doğru isimlendirilmeleri de karşıtlarına uygun olarak Nârî ismiyle anılabilirler. Böyle anılmaları, terminoloji açısından daha uygundur. Çünkü ateşle, ihtirasla hararetlenmedir durum ve konumları.

Nûr'îler, ilimle, gerçekle aydınlananlardır ki, yeni Ahit’in(incil'in) isimlendirmesiyle, bunlara nur oğulları denilir. Bunlar, ne, neye yararın ötesinde, ne nedir, ne içindir ve nasıldır sorularına cevap arayan, hakikati öğrenmeye çalışanlardır.

Nârî’ler ise, ne faydama-çıkarımadır der ve gerçeği ile meşgul olmaz, tek bir bilimde derinleşir. Deneylerle ulaştığı yüzeysel sonuçları yasalaştırmakla yetinir ve bununla öğünürler. Faydacılık mizacına göre ve üstelik ''herkese'' şartını da getirmeden “bana faydalı” kriteri ile yetinir. Belki, en geniş ufku da biz diye tanımladığı klik içinde, evrensel biz değil, bölgesel, sınıfsal yada ırksal tarafgirliktir. Yine iki uyanmış tip arasındaki bir diğer bariz fark ise; Nuri, bilimde kalandır.

Nâri’den farklı olarak, Nurî, evrensel aklın yüksek kapasitesi ile herkes için iyi olanı düşünürken, akıl etmeye malzeme olacak bütünün tam bilgisi olan ilimle bezenmiş bir aklı ve şeylerin parça bilgisi diye tanımlayacağımız parçanın bilimini kullanarak, ufuk ötesini algılar ve aklın zevklerini tatmin için düşünür. Bu nedenle idealisttir. Buna erdem ve faziletin bilimi, yani bütünün bilimi, ilim deriz. Bu Kur'an'dır

Gerçekten akıl etme, eldeki mevcut bilgiler arasında bağ kurarak yükselmedir. İsabet etmek ise akıllı olmaktır. Bu, aklın yasalarını bilmek kadar önemli olan, gerçeğin bilgisine vakıf-ermiş olmakla mümkündür. Gerçeğin bilgisinin kaynağı ise, ''Gerçek Âlim''in ilmidir. Bu kavramı bihakkın taşıyan ise, ilim kendisine isim olan Allah’tır. O Hak’tır. Yani gerçektir. Gerçek(Hakikat) ise, O’nun kendisidir. İşte aklın evrensel seviyede isabet kaydedebilmesi için, Hakk’ın öğretmenliğine ihtiyaç vardır. Bunun din literatüründeki ismi ise, Rabb’i Rabb bilmektir.

İşte evren, Rabb’ın nuru ”gerçeğin ilmi” ile aydınlanmıştır. Bu nur haktır, hakikattir. Tabi ki, idrak edenler için bu aklın ışığıdır.

Yakın gökte ışık kaynakları vardır ama bunlar aynı zamanda ısı, hararet, hatta yakıcı ateş kaynaklarıdır. Bunlar nur değil, nardır. Yani hararettirler, hararete sebep olurlar. Bunlarla aydınlanmayı biz, narla aydınlanmaya benzetebiliriz. Çünkü nur gibi serin ferahlık verici ve latif değil, hararet vericidirler. Bir çok faydalar sağlarız ama, ışınsal zararları da o nispette çoktur.

İşte nurdan ışık alamayanlara da “aydın” denir. Ancak, bu hararettir, kızgınlıktır, ihtirastır, kindir, öfkedir, hased’dir, şehvettir, aç gözlülüktür. Prometheus’un mitolojide ateşi çalma masalı ile simgelenen şey budur işte. Aşkla, ihtirasla, şehvetle aydınlanma. Bunun mitleştirilerek gerçek yüzünün örtülmesidir. Yani insanın bu yakıcı his, duygu, mizaç ve karakterinin farkına varmasıdır. Bu ise nurdan mahrum olmak, algılarını nara çevirip ona konsantre olmaktır.

Bu aslında yeni bir şey keşfetmek değil, insandaki ilkel libidoyu daha fazla hisseder olmaktır. Yani aklın değil, bedenin ihtiyaçlarının açlığını duyup, tatmin etmeye çalışmaktır. Bu ne yenidir, ne ileridir, ne de ilericiliktir. İnsanlık tarihinde çok eski bir fikir ve hayat tarzının yeni ambalajı ile yürürlüğe konulmasıdır. İlgi toplaması ise, insan egosuna hitap etmesi, nefsin hevâsının tatmininin teşvik edilmesidir.

İşte bu, mülk ve cinsel şehvetin teşvik ve ödüllendirilmesiyle insanın insan için kurt haline getirilmesidir. Bu gerçeğin bilgisine vâkıf olmayan veya olup ta egolarının baskın çıkması ile gerçeğe kulaklarını, gözlerini tıkama yolunu tercih eden eski Bâbil, Mısır ve öteki Yunan tarafından çok eski tarihlerde uygulanan eski bir düşünce ve hayat tarzıdır. Epiküros’un öteki Yunan’da ideoloji haline getirdiği ve Rönesans sonrası Epiküros’la aynı değerleri paylaşan sosyologların, yeniden sahneye koyduğu, felsefi yönünü materyalistlerin yüzeye çıkardığı, son asırlarda Freud’un psikolojisiyle yeniden yapılandırıp pekiştirdiği zevkçilik (hedonizm), eski mi eski, geri mi geri, aşağı düzeyde bir akıl etme yöntemidir. Daha doğrusu ilkel libido isteklerini his etmesidir. Kendisinde hayvani zevklerin olduğunun iyice bilinç üzerine çıkması ve bunun tatminini öncelikli gaye edinmesidir

İşte bu eski yırtık-pırtık, yamalı bohça gibi şeyin ambalajına, yeni yaftasının iliştirilmesi, ona ilericilik denmesi, onun pespayelik niteliğine en ufak bir olumlu nitelik kazandırmaz. Bunun yeni olarak sunulması, gerçek ve üst düzeyde akıl etmesini beceremeyen ve aklın tanımını bilmeyenleri aldatmaktır. İnsanın, aklın ve ilmin kendisine değil, sadece akıl etme yetisine sahip olduğunun farkında olmayanlara, cin fikirlilerin yutturdukları bir avcı tuzağı yemidir.

Saygılarımla
Galip Yetkin.
(İlhami Çetin'en)

Konu galipyetkin tarafından (1. September 2012 Saat 01:03 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Barış (5. September 2013), dost1 (21. May 2012)