Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19. July 2016, 08:31 AM   #18
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

ISMET PASA'YI ÖLDÜRMÜSLER!

Bir yil önceki darbe girişimi sırasında olanlar da
sürü psikolojisi (mob psychology) açısından ilginçtir.

O zaman komutan, Talat Aydemir'di.

22 Şubat 1962,
akşam 19.00 gibi aniden alarm verildi.
İç avluya koştuk.

"Ne olmuş?"
"İsyan olmuş."
"İnönü’yü öldürmüşler!"
"Eyvaaah!"

Çok üzüldüğümü anımsıyorum.
İçimizde ağlayanlar vardı.
Tabur komutanımız Binbaşı Ahmet Eroğlu göründü.

Çevresini sardık.

"Binbaşım, biz napıcaz?"
"Bi dakka çocuklar."

İç avlunun orta yerinde üstü tahtalarla kapatılmış kuru bir havuz vardı. Biraz yüksekçe olduğu için tekmiller orda alınırdı. Tabur komutanımız oraya çıkıp konuştu.

"Dinleyin! Daha önce size söylemediğim şeyler oluyor Türkiye'de. Söylemedim çünkü istedim ki yalnızca derslerinize verin kendinizi. Ama şimdi vaktidir. Bizim milli şefimiz kimdir?"

Sessizlik. Aklımıza İSMET İNÖNÜ gelmedi nedense. Komutanımız devam etti: "İnönü! Evet, İnönü… Bazı maceracılar bugün milli şefimize karşı harekete geçtiler."

Binbaşı Eroğlu, "Milli şefimiz!" dedikce biz hep birden "İnönü!" diye bağırdık. Tıpkı stadda takım destekler gibi. Adamcağız sözünün sonunu bir türlü getiremedi. Ya da belki o da öyle yapmamızı istiyordu.

"Milli şefimiz!"
"İnönü!"
"Milli şefimiz!"
"İnönü!"
"Milli şefimiz!"
"İnönü!"

Sonra birden çatık kaşlı bazı abiler peydahlandı. Komutanımızı tuttukları gibi hiç te nazik olmayan bir şekilde götürdüler. Bize de zılgıt geçtiler:

"Yahu, biz hükümet darbesi yapıyoruz, siz napıyosunuz!"
"Ama İnönü’yü öldürmüşler!"
"Şimdilik yok öyle bi şey. Hem... gerekirse o da öldürülür."
"?!"
"Evet, bu hareket mevcut hükümete karşıdır."
"Abi, daha önce niye söylemediniz? Valla bilmiyoduk."
"Ata'mıza ihanet eden bu eyyamcılardan Türkiye kurtulacak."
"Tamam abi, görev verin yapalım."
"Güzel. Şimdi sınıflarınıza gidin, bekleyin."

Sabaha kadar sınıflarımızda bekledik. Ha şimdi çağıracaklar, ha birazdan çağıracaklar da ihtilal yapcez diye. Bir türlü çağırmadılar. Öyle alındık ki.


*

TÜNEGiNDE VURULAN TAVUKLAR

21 Mayıs 1963 sabahı. Hezimet. Muhafız Alayının otobüsüne bindirildik. Harb Okuluna dönüyoruz. Ben koltuğa oturur oturmaz başımı dirseklerimin arasına gömdüm. Halkın bakışlarını görmek istemiyordum. Hareket ettik.

Yanımdaki koltukta oturan arkadaş bir süre sonra dirseğiyle dürttü. "Kana bak!" Baktım. Okula gelmiştik. Koru duvarının dibi sofra genişliğinde kan olmuş.

Bunun öyküsünü
sonra
sınıf arkadaşım Yüksel Ulukal’dan dinledim.

Koruda duvarın üstünde birinci sınıftan bir arkadaşla oturuyorduk. Ölümden filan söz ediyorduk. Bir uçak geldi. Koruyu önce bir süzdü. Pilota el salladık. Sonra yine geldi. Birden üstümüze ateş etti. Duvarın arkasına düştüm. Kalktım.

Arkadaş duvarın önünde çırpınıyordu. Mermi tam tepesine denk gelmiş. Başından bilek kalınlığında kan fışkırıyordu. Kucağıma aldım. Bir şey söyler mi diye ağzına eğildim. Acayip sesler çıkarıyordu. Yakında bir cip vardı. Ona götürdüm. Ama cipe koyduğumda ölmüştü.

Sonradan farkına vardım,
mermi beni yanlamasına görüp yalnızca sıyırtmış,
ben o itmeyle düşmüşüm,
sonra arkadaşın başına saplanmış.


Tüneğine saklanan tavuklar gibi okulunun korusuna saklanan harbiyelilerin kime ne zararı vardı ki üzerlerine uçaklardan ateş açıldı?

Konu Hasan Akçay tarafından (19. July 2016 Saat 07:14 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla