Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11. September 2017, 04:32 PM   #4
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim,
Arapça olan Kur'an'ın ayetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için ayetlerde geçen sözcüklerin daha iyi anlaşılmasına yönelik olarak KELALE ile ilgili bilgi paylaşmak istedim.

LÜGATTE KELÂLE:
كلالة - kelâle sözcüğü, "yürümekten yorgun düşme, aciz olma, yorgunluktan kuvvetin gitmesi" anlamlarındaki كلل - k-l-l fiilinin mastarı olup kesici yerleri işe yaramaz hâle gelmiş bıçak ve kılıca, kimsesiz-desteksiz kalmış yetime ve hâmile olduğu dönemde saldırganlığını yitirmiş yırtıcı hayvana da كلّ - kell denir ki bu, Türkçedeki "kelerme, kelleşme" sözcüğüyle aynı anlamdadır. [92–21] Lisânu'l-Arab, c. 7, s. 713–717; Tâcu'l-Arûs, c. 15, s. 659–663; Zemahşerî, c. 1, s. 510.
Kell sözcüğü, –dilimize Farsça'dan (aslında Farsça'ya Arapçadan geçmiştir), "saçı dökülmüş" anlamıyla girmiş olsa da– mecazen "zayıf düşmüş, cılız" anlamında da kullanılır. Her ne kadar TDK'da "kelerme" sözcüğü yoksa da, Anadolu'da, yıpranmış ve zayıf düşmüş şeylere kelermiş denir.
كلل - k-l-l kökünden türeme sözcükler Kur'ân'da üç yerde; Nisâ Sûresinin 12, 176, . kelâle ve Nahl Sûresinin 76'. Âyetlerinde kell [zayıf, güçsüz olduğundan yük hâline gelmiş] şeklinde yer alır.
Bu sözcük, "dıştan kuşatma" [yakın kimsesi olmadığından uzak olanların mirasçı olması] anlamıyla da açıklanabilirse de, buna lüzum yoktur. Sözcüğün vaz'ı yukarıda zikrettiğimiz gibidir.

MİRAS HUKUKUNDA KELÂLE:
Bu sözcük miras hukukunda mesnetsiz rivayetlerdeki nakillere göre ele alınmış, bunun sonucu olarak da işin içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkmıştır. Genellikle kelâle, "vâlidi ve veledi olmadan miras bırakan kişi" olarak tarif edilmiştir. Vâlid "baba", veled ise "erkek çocuk" olarak kabul edildiğinden, çevirilerde "babasız ve çocuksuz" şeklinde yer almıştır. Aslında vâlid, "ana-baba"yı, veled ise "erkek ve kız çocuğu" birlikte ifade eder. Kur'ân'da ana-baba için vâlideyn, erkek-kız çocuk için veled, evlâd sözcükleri kullanılır.
Kutrub, "Kelâle , ana-baba ve kardeşin dışındaki şeylerin adıdır" (yani, "anasızlık-babasızlık ve kardeşsizlik") der. [92–22] El-Müfredât, s. 437.
Görüldüğü üzere Kutrub, anayı sözcük anlamına katarken, çocukları dışarıda bırakmıştır.
Rivayet destekli yorumlardan yola çıkıldığında, hatalı bir sonuca varıldığı için sözcüklerin asıl anlamları dikkate alınmalıdır. Kelâle'nin asıl anlamı, "zayıf düşmüş, kimsesiz, desteksiz kalmış" demektir. İnsan bu duruma, ancak eşi, usul ve furûu [anası-babası, erkek ve kız çocukları] olmadığı zaman düşer. Bu bakımdan kişiler; eş, usul ve furûuna bakmakla, onları zayıf ve desteksiz bırakmamakla yükümlüdürler. Eşe, usule ve furûa işte bu nedenle zekât ve sadaka verilmez.
Nisâ Sûresinin 12. ve 176. Âyetlerinde konu edilen "kelâle" işte budur; yani, "eş, ana-baba ve erkek-kız çocuklardan mahrum kalma hâli"dir.
176. Âyetten anlaşıldığına göre birileri Rasûlullah'a kelâle'nin miras durumunu sormuş, Allah da o'na, Allah, size fetva verecektir demesini emretmiştir. Kelâle ile ilgili fetva da 12. Âyette verilmiştir. Bulunması gereken pasaj dışında tertip edilmesi sonucu, 176. Âyetin, Çocuğu olmayan, kız kardeşi bulunan bir kişi helâk olursa [ölürse], bıraktığı şeyin yarısı onundur [kız kardeşinindir] bölümü, "kelâle" hakkında verilen fetva zannedilip, miras Âyetleri anlaşılmaz sözler yumağı hâline getirilmiştir. Özellikle bu Sûrenin 12. Âyetinde kelâle hakkındaki fetva ile burada kelâle hakkında olduğu kabul edilen fetva arasındaki çelişki nedeniyle çıkmaza girilmiş, "üvey kardeş, öz kardeş" takdirleri yapılmaya mecbur kalınmıştır. Hâlbuki kelâle hakkındaki fetva, 176. Âyette değil, 12. Âyette bulunmaktadır.
Âyetteki, çocuğu yoksa ifadesinden, murisin eşinin bulunduğu anlaşılmaktadır. O nedenle buradaki taksimde, eş ve kardeşler vâris durumundadırlar.
Burada üzerinde durulması gereken bir husus da, 176. Âyetin yapısıdır. Âyetteki, Senden kelâle [birinci derecede mirasçısı olmayan kişiler] hakkında fetva isteyecekler. De ki: "Allah, size fetva verecektir" ifadesinden sonra gelen Çocuğu olmayan, kız kardeşi bulunan bir kişi helâk olursa [ölürse], bıraktığı şeyin yarısı onundur [kız kardeşinindir]… bölümü, birinci kısmın açılımı değildir. Zira Çocuğu olmayan, kız kardeşi bulunan bir kişi helâk olursa [ölürse] ifadesinden, söz konusu kişinin evli olduğu, ama çocuğunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hanımı olduğuna göre ölen kişi "kelâle" değildir. Bu, mirastaki başka bir durumun izahıdır. Kelâle ise 12. Âyette açıklanmıştır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla