Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. January 2010, 09:26 AM   #2
müslümanlardan
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 207
Tesekkür: 30
72 Mesajina 144 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
müslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud of
Standart Laiklik nedir

2- LAİKLİK NEDİR ?

3.Kısım

6. Laiklik Fransa'da doğmuş*tur. Fransızca'da dinî kuruluş*ların hakimi*ye*tinden bağım*sız olan ku*ruma Laik (laic veya laique) de*nir.[1]. Bu ül*kede dinî kuru*luş de*yince Katolik kilisesi anlaşılır. Lâiklik mü*cadelesi hırıstiyan*lığa karşı değil, kili*seye karşı verilmiştir
7. Kilise, Allah adına hareket et*tiğini öne sürerek kralı, hü*kü*met*leri ve vali*leri belir*le*mede ve gö*reve getirmede kendini yetkili görmüştür[2]. Bugün, seçilmiş kişi*lere ye*min ettir*mekle bu yetkisini az da olsa sür*dürmek*tedir. Fransız tarihi, kili*seye karşı ve*ril*miş mücadelelerle dolu*dur. Kilisenin devlet üzerin*deki ege*menliğini kırma ça*baları XIV. yüz*yılda başlamıştır [[3]].

8. Laiklik mücadelesinin dine karşı veril*mediğinin en önemli göstergesi, Fransa'da ku*rucu meclis üyeleri tarafından hazırlanan ve Ağustos 1789'da kabul edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin 10 ve 11. mad*deleridir. Bu madde*ler şöyledir:

Madde 10. Hiç kimse, dinsel inançları dahil, inançlarından dolayı rahatsız edi*lemez; elverir ki, bu inançların açık*lan*ması yasa tarafından sağlanan kamu düzenini bozmasın.
Madde 11. Düşünce ve inançların başkalarına öz*gürce iletilmesi insanın en önemli haklarından biridir; her yurttaş öz*gürce konu*şabilir, yazabilir ve bunları basıp yayabilir; bu özgürlü*ğün kötüye kullanılmasından ancak yasaca belirle*nen du*rumlarda sorumlu olur.
9. Bu bildirge, 1791 tarihli Fransız Anayasası'nın baş*langıç bö*lümü ol*muştu [[4]].
Bu anayasa, Katolik Kilisesinin imtiyaz*larına son vermeyi ve protestan, yahudi veya dinsiz olanların haklarını, özellikle din ve vicdan hürri*yeti adına her çeşit dinî gö*rüntüyü eşit görmeyi hedefli*yordu [[5]].
Çünkü kilise bir başka din men*su*buna hayat hakkı tanı*mazdı.

Bildirgenin başlangıcında insan hak ve hürriyetlerinin önemi şu ifadelerle be*lirtil*mektedir:
"Fransız halkının, Ulusal meclisi oluşturan temsilcileri, halkın mutsuzlukla*rına ve hü*kümetlerin yozlaşmasına tek neden olarak, insan hakları*nın bilinme*mesini, unutulma*sını ve çiğnenmesini gördük*lerinden insanın doğal, vaz*geçil*mez ve kutsal haklarını resmi bir Bildirge ile açıkla*maya karar verdiler.."

10. Burada özgürlüğün tanımı yapılmış ve yasa ile gere*ğinden fazla sınırlan*maması için Bildirge'ye madde kon*muş*tur. İlgili maddeler şöy*ledir:

Madde 4. Özgürlük başka*sına zarar vermeyen her şeyi yapabilmek demektir. O halde her insanın doğal haklarının kullanılması ancak, toplumun öteki üyele*rine sağladığı aynı nitelikteki haklarla sınırlanır. Bu sınırlar ancak yasayla be*lir*lenebilir.
Madde 5. Yasa yalnızca topluma za*rar verici eylem*leri yasaklar. Yasa ta*ra*fın*dan yasaklanmayan hiç bir şeye en*gel olunamaz ve hiç kimse yasanın em*retmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz
11. Türkiye'deki resmi belge*lerde de lâiklik dine karşı değildir. Anayasa'nın 2. mad*desi şöyledir:
"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun hu*zuru, milli daya*nışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına say*gılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, de*mokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. "
12. Demek ki, lâiklik Türk Devleti'nin bir özel*liğidir. Devletin bir başka özelliği de insan haklarına saygılı ol*masıdır.
Anayasa'nın 24. maddesi her vatan*daşa vicdan, dinî inanç ve kanaat hürri*yeti ta*nımıştır. Yani Anayasa, lâik*li*ğin devletin bir özelliği ol*duğunu, vatanda*şın dindar olabileceğini kabul etmiştir.

13. Anayasa'nın 26. maddesi de dü*şün*ceyi açıklama ve yayma hürriyeti ver*miştir. Maddenin giriş cümlesi şöy*ledir:
"Herkes düşünce ve ka*naatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek ba*şına veya toplu olarak açık*lama ve yayma hakkına sa*hiptir..."
Anayasa'nın böyle olması tabiidir. Zaten İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin 16. maddesi şöyledir:
"Hakları güvence altına alınmamış, kuvvetlerin ayrı*lığı belirlenmemiş toplum*la*rın anayasaları yok demek*tir."
14. 1948'de Birleşmiş Milletler ta*rafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de düşünce vicdan ve din hürriyeti konu*sunu karara bağlamıştır. Bu madde dini, ne sosyal alan*dan ne kamu alanından ne de başka bir alandan so*yut*lar. Böyle bir şey zaten dü*şünüle*mez. Dindar kişi, di*ni*nin emrini bıraka*rak başka kişilerin emrini ye*rine getire*mez. Eğer ye*rine getirmek zorunda ka*lırsa ya giz*lice ya da açıktan buna karşı koyar. Bu da İnsan ve Yurttaş Hak*ları Bildirgesi'nin giriş kıs*mında belir*tildiği gibi "...halkın mutsuzlukla*rına ve hükümetlerin yozlaşma*sına.." sebep olur. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 18. mad*desi şöyledir:
"Herkes düşünce, vicdan ve din öz*gür*lüğüne sahiptir; bu herkes için yalnız ya da topluca, gerek kamu önünde ge*rekse özel olarak öğre*timle, uygulama*larla, ta*pın*mayla ya da dinsel yükümlü*lükleri ye*rine getirerek dinini ya da inan*cını ortaya koy*mak öz*gürlüğünü de içe*rir[[6]].

15. Anayasa'nın Başlangıç'ında da; ".. lâiklik ilkesinin ge*reği kutsal din duygula*rının, Devlet işle*rine ve politikaya kesin*likle karış*tırılma*yacağı.." ifade edil*miştir. Demek ki va*tandaşa hizmet götü*rülürken dinî inançlarına göre ayı*rım yapı*lamaz*.

16. Bu, İslam'da zaten vardır. Bu konuda sabıkası olma*yan bir dinin men*subuyuz. Dinimiz insanlarla ilişkilerde onların dinle*rinden kay*nakla*nan bir ayırıma izin vermez.
17. Bütün bu durumlara göre la*iklik, dine karşı değil devle*tin dinî kurumların ha*ki*miye*tine girmesine karşıdır.
İslam'da devleti hakimiyeti altına alacak bir dinî kurum yoktur. Fransa'da kiliseye karşı yürütülen laiklik müca*delesi bir kaç asır sürmüş ve çok kanlı olaylar meydana gelmiştir ama Türkiye Cumhuriyeti lâikliği kabul eder*ken hiçbir dinî kuruluşun tepkisini almamıştır. Çünkü İslamda hem devleti hakimi*yeti altına alacak bir dinî ku*rum yoktur hem de lâiklik için yapılan yukarıdaki tamınların İslam'a aykırı bir yanı yoktur. Ayrıca İslam'da ruhban sı*nıfı da bulunmaz. Hiç kimse bu dini, insanlar üzerinde nüfuz sağlamanın aracı olarak kullanamaz. Camiler de ki*lise teşkilatı gibi değildir[7].
İslam, inançlara baskı yapılmasını kabul etmez. Bir kimsenin müslüman ol*ması tamamen kendi kara*rına bağ*lıdır. Bunun için bir dinî kuruluşun onayı aranmaz. Vaftize benzer bir törenin ya*pılması da sözkonusu değildir. Çünkü İslamda ne din adamı, ne de bir başka kişi Allah adına hareket edebilir. Allah müslüman ol*mayı öyle bir kaideye bağ*lamıştır ki, buna kimse karı*şamaz. Çünkü dinin özü imandır. İmanın temeli de onu içten kabul etmek, yani kalp ile tasdiktir. Kalpteki tasdiki bir o kişi, bir de Allah bilir. Orası in*sanın en hür ol*duğu yerdir. Bu se*beple hiç kimse bir inancı kabule veya inkara zorlanamaz.

18. Kiliseye benzer bir teşki*latı ol*ma*yan, din adamla*rını birer ruhanî lider değil, sa*dece din konusunda toplumu aydınlatan ve onlara ör*nek olmaya çalı*şan kişiler olarak gö*ren ve kapısını teokrasiye tama*men kapamış olan bir di*nin yaygın olduğu yerde lâiklik ne anlama gelebilir?
İşte problem tam bu nok*tada doğmak*tadır. Burada lâikliği İslamın alternatifi sa*yan ve onu dine karşı kabul edenler ortaya çıkmaktadır.
19. Türkiye'de, azımsanma*yacak oranda ateist[8], yani hiç bir dini kabul etmeyen* insanlar vardır. Kimileri de dine uzak dururlar; ondan beğendiklerini alır beğenme*diklerini kenara iterler. Bunlar etkin ko*num*dadırlar.

Ateistler din ile ilgili her görüntüyü lâikliğe aykırı sayarken dine uzak duran kişi*ler, kendilerinin hoşlan*madığı dinî görüntüleri laik*liğe aykırı sayıp or*tadan kaldır*maya çalışırlar. Bunlar laikliği dinî bir ku*rumun haki*miyetine karşı müca*dele ol*mak*tan çıkarıp doğrudan dine karşı mücadeleye dö*nüş*türmüş*lerdir. Onlara göre Allah'ın sosyal ve kamusal alanla ilgili emirleri uygula*namaz. O alanda yetkili olan kendileridir. Bunu açıkca söylemezler ama söz, davranış ve uygulamalarına başka bir anlam verme imkanı yoktur. Özel alanı da ilgi*lendirse, kendi karar ve uygulamalarına, dine aykırı diye karşı çıkılmasını asla kabul etmezler. Onların görüşlerine aykırı düşen dinî emir ve uygulamalar ya değiştirilmeli, ya da yürürlükten kaldırılmalıdırlar. Onların saygı duydukları din, kendi anlayışlarına uyan dindir. İslam dini konusunda karar mercii, Kur'an, sünnet ve din bilginleri değil, kendileridir. Yani insanlar, ancak onların mü*saade ettik*leri kadar dindar olabilirler.
20. Vicdanlara sıkıştırılmak istenen din, İslam dini olunca ona karşı mücadele çok zor olmaktadır. Çünkü islam'a karşı çık*mak her şeyden önce evrensel değerlere karşı çık*maktır. Zira İslam'ın iste*diği şey*ler, insan tabiatı ve sosyal hayatla, yani bü*tün evrensel de*ğerlerle tam bir uyum içindedir. Çünkü bu din, o değerleri ko*yan Allah'ın di*nidir. Kur'an'da şöyle buyuru*lur:
“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın fıtratına (yaratma kanununa) çevir. O İnsanları ona göre yaratmış*tır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din bu dindir. Ama in*sanların çoğu bunu bilmez*ler.” (Rum 30/30)
21. Bu sebeple onlara lâiklik tanımından, insan hakların*dan, anayasa ve yasalarla tanınmış haklardan ve ev*rensel değer*lerden bahset*tiğiniz za*man ülkenin özel şartlarını ileri sürerek kabul etmezler. Laiklik devletin bir özelliği iken onu kendilerine ait bir özellik olarak belirtir ve "Ben lâikim, sen laik değil*sin." gibi ifadeler kullanırlar. İnsanları da "laik olanlar ve olmayanlar" diye ikiye böler*ler. Bunlar kendi vicdanlarına karşı da rahat değillerdir. Vicdanlarını rahatlat*mak için zaman zaman yaptıklarının doğru olma*dığını söyleyen*ler çıkar. İşte bü*tün hu*zursuz*lukların temelinde bu yanlış anla*yış ve davranış vardır. Bunlarla yapıla*cak en etkili mücadele, bıkmadan doğru*ları anlatmaktır. Çünkü ev*rensel değer*lere karşı mü*cadele ta başından kaybe*dilmiş bir mücadeledir. Eğer o değerlerin samimi savunu*cuları varsa onlar, kısa sü*rede başarıya ulaşırlar.


-----------------------------
[1]- Büyük Larousse Ansiklopedisi, Laik maddesi

[2]- Günay TÜMER, Abdurrahman KÜÇÜK, Dinler Tarihi, Ankara 1993, s. 256.

[3]- Büyük Larousse Ansiklopedisi, Laiklik maddesi,

[4]- Büyük Larousse Ansiklopedisi, insan maddesi

[5]- GRIC (Groupe de Rechercehes Islamo- Chretien = İslam Hırıstiyan Araştırmaları Topluluğu), Din ve Devlet, Islamochristana, 12, Roma 1986, s. 49-72' den. Tercüme M. Sait HATİPOĞLU, İslâmî Araştırmalar Dergisi, C. III, sayı 3, Ankara 1989, s. 102.

[6]- Büyük Lrousse Ans. İnsan maddesi. İst. 1986.

[7]- Şeyhülislamlığı bir dini kurum sayanlar olabilir. Şeyhülislamlık kilise gibi bir dini durum değildir. Bunun Kur'an'a veya sünnete dayandırılan bir tarafı yoktur. O, ihtiyaç duyulduğu için ihdas edilmiş bulunan ilmî ve hukuki bir kurumdur. Şeyhülislam siyasi otoriteye bağlı idi. Göreve gelmesi ve görevden ayrılması siyasi otoritenin emri ile olurdu. Nitekim bir kanunla varlığına son verilmiştir. Ama devletler binlerce kanun çıkarsa kilisenin varlığını sona erdiremez.

[8]- Ateizm, tanrıtanımazlık anlamına gelir. Adına ister tabiat, ister Gök Tanrı isterse ne denirse densin, bütün varlıkları yaratan ve evrenin tek hakimi olan Allah'ı inkar mümkün olmadığından tanrıtanımaz, babasını tanımazlık eden kişiye benzer. O, en sıkışık zamanında nasıl babasını ararsa tanrıtanımaz da iyice dara düşünce Allah'a sığınır. Aslında bunlar, her şeyi veren ama kendilerine emir vermeyen bir Allah isterler.

Bazı kimseler de Allah'a inandıklarını açıkca söyler ve ateizmi redderler. Ama Allah'ın ve peygamberinin emirlerini, kendi anlayışlarına göre sınıflara ayırır, kimini kabul eder kimini de reddederler. Bunların durumu, Kur'anda yer alan Şeytanın durumuna benzer. Şeytanı o hale getiren Allah'ın bir tek emrini beyenmemesidir. Yoksa o Allah'a, ahiret gününe ve inanılması gereken bir çok şeye inanır. Kur'an'da bunu açıkca ifade eden ayetler vardır.

Ahazâb suresinin 36. âyeti şöyledir:
"Allah ve Rasulü bir işte hüküm verince inanmış hiçbir erkek ve kadın o işle ilgili davranışlarında ser*best ola*maz."

Müslüman, bu ayete uygun davranır.
müslümanlardan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla