Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:27 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart 79.Mearic Suresi

MEARİC SURESİ'NE GİRİŞ
Mearic suresi Mekke’de 79. sırada inmiş olup adını üçüncü ayetteki “ المعارج Mearic [Yükseliş Zamanları]” sözcüğünden almıştır.
Surede İslam inançlarının temeli olan Allah’a ve ahirete iman ile elçilik müessesinin gerçekliği ele alınmıştır. Ayrıca inkârcıların yüz yüze gelecekleri azap sahnelerine yer verilmiş, insanın sıkıntı içindeyken sabırsızlık, nankörlük; bolluk içindeyken de şımarıklık göstermesi gibi karakteristik özelliklerine değinilmiştir.
MEAL:
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA

1- 3 - Bir isteyen, “yükselme zamanları” sahibi Allah’tan, kendisini savacak kimsenin olmadığı, kâfirlere özgü, ‘olacak azab’ı istedi.
4 - Melekler ve Ruh, miktarı elli bin yıl olan bir gün içinde O’na yükselir [yeryüzünden çekilir].
5 - O halde sen, güzel bir sabır ile sabret.
6, 7 – Şüphesiz Biz onu [olacak azabı] çok yakın görürken, onlar onu çok uzak görüyorlar.
8- 10- O gün gök erimiş bir maden gibi olur. Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur. Ve bir sıcak dost, bir sıcak dosta sormaz.
11- 14 - Birbirlerine gösterilmiş oldukları halde, suçlu, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, eşini ve kardeşini, kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye versin sonra da kendini kurtarabilsin ister.
15 -18 – Hayır… Hayır… O, sırtını dönen ve yüz çevireni, toplayıp da kasada yığanı çağıran, kavurup soyan, alevlenen bir ateştir.
19- 21 - Şüphesiz insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır; kendisine kötülük dokundu mu sızlanır. Kendisine hayır dokundu mu da engelleyicidir [küçük bir yardımı bile engeller].
22 - Ancak “musallîn [destekçiler]” bunun dışındadır.
23 – Onlar [Destekçiler] ki salâtlarını [desteklerini] sürdürenlerdir.
24, 25 – Ve onlar [destekçiler], kendi mallarında, isteyen ve mahrumlar [istemekten utanan yoksullar] için belli bir hak olan kimselerdir.
26 - Ve onlar ceza gününü tasdik ederler.
27 – ve onlar Rablerinin azabından korkanlardır.
28 - - Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunmaz.-
29 – 31- Ve onlar, ırzlarını koruyanlardır. -Ancak eşlerine ve sözleşmelerinin sahip oldukları hariçtir. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar. Artık ötesini isteyenler; işte onlar haddi aşanların ta kendileridir.-
32 – Ve onlar, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler.
33 – Ve onlar, şahitliklerini yerine getirirler.
34 – Ve onlar, salâtları [destekler i] üzerine korumacıdırlar.
35 - İşte bunlar, cennetlerde ağırlanırlar.
36 – 37- Şimdi o inkâr eden kimselere ne oluyor da, sağdan-soldan [her yandan], grup grup boyunlarını uzatarak sana doğru koşuyorlar?
38 - Onlardan her biri, bir nimet cennetine girdirileceğini mi umuyor?
39 – Hayır… Hayır… Biz, onları bildikleri şeyden yarattık.
40, 41 - Artık hayır! Doğuların ve Batıların Rabbine kasem ederim ki, Biz, onların yerine kendilerinden daha hayırlı olanları getirmeye kesinlikle güç yetirenleriz. Ve Biz, önüne geçilenler değiliz.
42- Sen onları hemen bırak da, vaat edilen günlerine kavuşuncaya dek boşa uğraşsınlar ve oynayadursunlar.
43- O gün onlar, kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar. Sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi.
44- Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!
TAHLİL:

1- 3 - Bir isteyen, “yükselme zamanları” sahibi Allah’tan, kendisini savacak kimsenin olmadığı, kâfirlere özgü, ‘olacak azab’ı istedi.
Bu ayetlerde, kimliği bildirilmeyen bir kişinin “kâfirler için olan, mutlaka gelecek olan, kimsenin de engelleyemeyeceği azab”ı istediğinden bahsedilmektedir.
“İSTEYEN KİŞİ” KİMDİR?
Rabbimiz, engellenemez azabı isteyenin kim olduğunu bildirmediği halde klasik kaynaklarda söz konusu kişinin kimliği ile ilgili şu bilgilere yer verilmiştir:
Bu isteyen-soran kişi en-Nadr b. cl-Hârs'dir. O şöyle demişti: "Ey Allah! Eğer bu Senin katından gelen hak­kın kendisi ise, durma, bizim üzerimize gökten taş yağdır! Yahut bize acık­lı bir azap gönder!" (Enfal/32) Onun bu istediği kendine gelmiştir. Bedir günü, o ve Ukbe b. Ebi Muayt, esir alındıktan sonra öldürülmüşlerdir. Bunu İbn Ab­bas ve Mücahid söylemiştir.
Burada azabın gelmesini isteyenin el-Hâris b. Kuman el-Fihrî olduğu da söylenmiştir. Şöyle ki: O, Peygamber (sav)]in Ali (r.a) hakkında: "Ben her ki­min mcvlâsı [dostu ve yakını] isem, Ali de onun mevlâsıdır [dostu ve yakınıdır]" dediğini haber alınca, devesine binerek geldi ve el-Ebtah denilen yerde devesini çöktürdükten sonra “Ey Muhammed!” dedi, “Sen bize Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına, senin Allah'ın Rasûlü olduğuna şahitlik etme­mizi emrettin, senin bu emrini kabul ettik. Beş vakit namaz kılmamızı em­rettin, senin bu emrini de kabul ettik. Mallarımızın zekâtını vermemizi em­rettin, bu emrini de kabul etlik. Her sene ramazan ayında oruç tutmamızı em­rettin, bunu da kabul ettik. Hac etmemizi emrettin, bunu da kabul ellik. Son­ra bununla da yetinmeyerek bu sefer amcanın oğlunu bizden üstün kıldın. Bu senin bizzat kendinin yaptığı bir iş mi, yoksa Allah'tan gelen bir şey mi?” Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ye­min olsun ki; bu ancak Allah'tan gelen bir iştir."
El-Hârîs: “Allah'ım, eğer Muhammed'in dediği gerçek ise Sen üzerimize ya semadan bir taş yağdır yahut bize çok acıklı bir azabı getir!” diyerek ge­ri dönüp gitti. Allah'a yemin ederim, henüz daha devesine varmadan Allah onun üzerine bir taş attı, bu taş beyninin üzerine düştü, makadından çık­tı ve onu öldürdü. Bunun üzerine de "İsteyen biri inecek azabı istedi" ayeti nazil oldu.
İsteyen kişinin Ebu Cehil olduğu ve bu sözleri onun söylediği de söylenmiştir. Bu da er-Rabi'in görüşüdür. (Kurtubi; el Camiu li Ahkami’l Kur’an, Neseî, Hakim)
Nadr b. el-Haris, "Allah’ım, eğer bu senin katından bir hak ise, üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize elim bir azap ver" (Enfal/32) deyince, Allah Teâlâ bu ayeti indirdi. Buna göre, ayetteki ifadesi, "Gelecek azabı, çağıran birisi çağırdı [istedi]" şeklinde olur. ‘Razi; el Mefatihu’l Gayb)
“Esbab-ı Nüzul” kayıtlarında Şuara/185-187’de “Onlar: ‘Sen, kesinlikle büyülenmişlerden birisin. Sen de bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Biz senin kesinlikle yalancılardan biri olduğundan eminiz. Şayet doğrulardan isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver!’ dediler.” diye konu edilen şahsın Ebucehil; Enfal/32’de “Bir vakit de, “Ey Allah’ım, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak/gerçek ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize çok acı veren bir azap ver’ demişlerdi” diye konu edilen şahsın da النضر بن الحرث Nadr b. Hars olduğu nakledilmiştir. Bize göre bütün bu iddialar birer yakıştırmadan ibarettir.
Ayrıca ayetin iniş sebebinin Resulullah’ın kuzeni ve damadı Ali ile ilişkilendirilmesi de hiç uygun düşmemektedir. Zira bu ayetler indiği dönemde Ali henüz “mevla”lıkla nitelenecek bir konumda değildi.
Bizim sureden anladığımıza göre, engellenemez azabı isteyen bizzat Resulullah’tır. Kur’an’ın edebî üslubu gereği, Abese suresinin başında olduğu gibi, ikinci şahıs yerine üçüncü şahıs ile kelam edilmiştir. Anlaşıldığına göre, peygamberimiz inkârcıların tavırları yüzünden çok bunalmış ve Allah’tan kendisine ve inananlara zulmedenlerin cezalandırılmasını istemiştir. Peygamberimizin bu isteğine 5-7. ayetlerde şöyle cevap verilmiştir: “O halde sen, güzel bir sabır ile sabret! Şüphesiz Biz onu [olacak azabı] çok yakın görürken, onlar onu çok uzak görüyorlar.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla