Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15. August 2009, 02:01 PM   #9
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Ecel konusu ile ilgili detay A’raf suresinin sonundadır. (Tebyinü’l Kur’an; c.3, s. 168-173)
62- (Yukarıda, 59. ayetten sonra tahlil edilmiştir.)
63 – Allah’a yemin olsun ki, Biz kesinlikle senden önce bir takım ümmetlere elçiler gönderdik de şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. İşte o şeytan, bu gün onların velisidir. Ve onlar için acı bir azap vardır.
64 - Ve Biz, sana Kitab’ı [Kur'ân’ı] sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyleri onlar için açığa koyasın diye ve iman edecek bir topluma bir kılavuz, bir rahmet olarak indirdik.
Rabbimiz, 63-69. ayetlerde insanlığa lütfettiği nimetlerin bir kısmını sayıp dökmüştür. Bu nimetler, Allah'ın gücüne, yüceliğine, evrende koyduğu yasaların mükemmelliğine apaçık deliller olan nimetlerdir. Tabii, bunlar aklını kullanabilen, tutkularının esiri olmayan kimseler içindir.
Bu nimetlerin başında, insanın ebedi hayatını kazanmasına vesile olacak olan “kitap” ve “elçi” nimeti gelmektedir. İnsan, Allah’ı ve Allah’ın doğru yolunu bu nimetler aracılığı ile bulabilmekte ve ancak onlar sayesinde dünya ve ahıretini kurtarabilmektedir.
Kitap ve elçinin rahmet ve kılavuz oluşuna dair Kur’an’da yüzlerce ayet mevcuttur. İnsanların ihtilaf ettikleri, problem çıkardıkları konuların başında din, tevhîd inancı, kitap, İsa, öldükten sonra dirilme, haram-helal gibi konular gelmektedir. Bütün bu ihtilafların çözümü ise ancak Kur’an’la mümkündür. Bu ayet ihtilafların çözümünde Kur’an dışı bir başvuru kaynağı tanınmamasını emretmektedir. Zira Allah’tan gelmeyen her çözüm yeni ihtilafları da beraberinde getirecektir.
65 – Ve Allah gökten bir su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir kavim için kesinlikle bir ayet vardır.
66 – Şüphesiz sizin için en’amda [keçi, koyun, deve sığırda] da size bir ibret vardır. Biz, size Onların karnındaki dışkı ile kan arasındaki şeylerden içenlerin boğazından kolaylıkla geçen halis süt içiriyoruz.
67 – Ve hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden -ki siz ondan içki ve güzel rızk edinirsiniz- [size içiririz]. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için kesinlikle bir ayet vardır.
Bu ayet gurubunda ise insanlara yeryüzündeki bitki ve canlı türünden verilen nimetler hatırlatılmaktadır.
Yağmur bu nimetlerin en başta gelenlerindendir. Yağmurun, dolayısıyla suyun canlılar ve özellikle de insanlar üzerindeki hayatî fonksiyonu birçok ayette hatırlatılmıştır. Allah’ın yağmur yağdırıp onunla ölü toprağı canlandırması, söz dinleyen, akıllı toplumlar için gerçekten de bir ibret kaynağıdır. Ölümden sonra yeniden dirilmeyi çağrıştıran bu olay, Kur’an’da birçok yerde ahırete delil olarak gösterilmiştir:
Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah’ın semadan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesi ve onda, her dabbeden [deprenen canlılardan] yaymasında, rüzgârları evirip çevirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllarını çalıştıran bir kavim için elbette ayetler vardır. (Bakara/164)
Yine O’nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice deliller vardır. (Rum/24)
Şüphesiz göklerde ve yeryüzünde müminler için âyetler vardır. Ve sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı dâbbehlerde [canlılarda] da kesin bilgiyle inanan bir kavim için âyetler vardır. Ve gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde ve Allah’ın gökten bir rızktan indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği şeyde ve rüzgârları evirip çevirmesinde aklını çalıştıran bir kavim için ayetler vardır. (Casiye/3- 5)
66. ayette, hayvanların yapısına yerleştirilen biyolojik sistemlere işaret edilerek fışkı üreten boşaltım sistemi ile kan dolaşımını sağlayan dolaşım sistemi arasından insanların zevkle içtiği tertemiz süt nimetinin çıkarılışına dikkat çekilmektedir. Bu mucize sistemler sadece hayvanlar için söz konusu olmayıp daha karmaşık ve mükemmel olanları insan vücudunda da bulunmaktadır. Mesela, erkeğin aldığı besinlerden dışkı, kan ve sperm üretilmektedir. Kadın vücudu ise aldığı besinlerle dışkı, kan, yumurta ve süt üretmektedir. Bunu yüzlerce sistemle genişletmek mümkündür. Akıllı insanlar bu sistemlerin tesadüfen oluşmadığı gibi, o vücudun sahibi tarafından da oluşturulmadığını iyi bilirler. Onlar bütün bu biyolojik sistemlerin Yüce Allah’ın eseri olduğu hakkında zerrece kuşku duymazlar.
67. ayette ise Rabbimiz meyvelere dikkat çekmekte ve meyvelerin insan hayatı üzerindeki önemini bildirmektedir. Ayette sadece hurma ve üzümden bahsedilmesi, Arapların daha çok bu meyveleri tanıması ve bilmesinden dolayıdır. Ayetin işaret ettiği ibretlik özellikler, elma, armut, ayva, erik, kaysı, kiraz gibi tüm meyveler için de geçerlidir.
“SEKER”
Ayette “Ki siz ondan içki ve güzel rızık edinirsiniz-” ifadesi geçmektedir. Bazıları bu ifadedeki “seker [içki]” sözcüğünü “yiyecek, sirke, nebiz” gibi anlamlara çekmeye çalışmıştır. Hâlbuki “seker” sözcüğü “sislilik, bulutluluk, tozluluk, bulanıklık” anlamında olup aklın karışıklığı, bilincin bulanıklığı, argo tabiriyle “kafanın kıyak”lığı demektir. Bu psikolojik haller Türkçede “sarhoşluk” kelimesiyle ifade edilmektedir.
Ayette özellikle dikkatten kaçırılmaması gereken bir nokta da, Rabbimizin söz konusu nimetleri özellikle henüz iman etmemiş kişilere hatırlatıyor olmasıdır. Bu nedenle, onlar için içki yasaktı, serbestti diye bir konu yoktur. Bu ayetin içkinin yasaklanmasından evvel nazil olduğunu, daha sonra da hükmün kaldırıldığını iddia etmek, Kur’an’ı tanımamaktan başka bir şey değildir.
İçki ile ilgili detayı ise inşaallah Bakara/219’u tahlil ederken “Hamr” sözcüğü kapsamında ele alacağız.
68, 69 - Ve Rabbin bal arısına dağlarda, ağaçlarda ve yapacakları çardaklarda evler/ yuvalar edinmesini, sonra ‘meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin [sana] kolay kıldığı yollara gir’ diye vahyetti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, kesinlikle bir ayet vardır.
Bu ayetlerde Rabbimiz bir başka nimetine daha dikkat çekmektedir. Bunlar bal arısı ve onun ürettiği baldır. Rabbimiz bal arısına şöyle vahyetmiştir [genlerine kodlamıştır]: Dağlarda, ağaçlarda çardaklarda yuvalar edinecek, her türlü meyveden yiyecek, her kolay yoldan geçecektir. Böylece karnında şifa olan bal oluşacaktır. Bunu gözlemleyen her akıllı insan da bunda açık bir kanıt bulacak, insanlık arıdaki bu sistemi gözlemleyerek kendilerine şifa veren ilaçların da üretim şekillerini öğrenecektir.
Bal arısı ve ürünü olan bal ile ilgili birkaç tespiti burada naklediyoruz.
1- Arılar, tabiatları gereği, altıgen şeklindeki evlerini [peteklerini] birbirinden farklı olmayacak şekilde, birbirine eşit ve denk olarak yaparlar. Hiçbir insanın cetvel ve pergel gibi aletleri olmaksızın bu peteklerin benzerini yapması mümkün değildir.
2- Mühendislikte, bu peteklerin altıgen dışında bir şekilde şekillenmeleri halinde, ister istemez o evler arasında birtakım kullanılamayacak boşlukların kalacağı; fakat altıgenli olarak yapılmaları halinde, aralarında boşa gitmiş yerlerin kalmayacağı sabittir. Şu halde bu zayıf ve ufacık hayvanları, böylesine gizli ve ince hikmetlere vakıf etmek elbette dikkate değer şeylerdendir.
3- Arılar arasında bey durumunda olan bir tek arı bulunur. O arı diğerlerinden daha yapılı olur ve öbürlerine hükümran olur. Diğerleri ona hizmet ederler ve uçuşma esnasında onu sırtlarında taşırlar. Bu da şayan-ı dikkat şeylerdendir.
4- Arılar, yerlerinden hoşlanmadıkları zaman topluca başka bir yere çekip giderler. İnsanlar onları eski yuvalarına döndürmek istediklerinde, tambur ve benzeri çeşitli sesli musiki aletleri çalarlar. İşte bu sesler ve musikiler sayesinde insanlar onları yuvalarına döndürebilirler. Bu da enteresan bir durumdur. Binaenaleyh arıların ileri derecede zekâlarına delâlet eden bu şaşırtıcı özelliklerle, başka hayvanlardan temayüz edip, bu çeşit akıl ve zekâ da vahye benzer bir durum olan ilham yoluyla tahakkuk edince, Hak Teâlâ onlar hakkında, ''Rabbin bal arısına vahdetti ki..." buyurmuştur. (Razi; el Mefatihu’l Gayb)
YUVAYI DİŞİ ARI YAPAR
Rabbin dişi bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda, insanların kurdukları kovanlarda evler edin.” (Nahl/68)
Kur’an, arının yaptıklarını anlatırken fiilin dişil formunu kullanmaktadır. Arapçada fiiller dişiye ve erkeğe göre farklı çekilirler [Başka birçok dünya dilinde de böyledir]. Arının yaptıkları anlatılırken fiilin dişil formunun kullanılması Kuran'ın saydığı eylemleri dişi bal arısının yaptığını göstermektedir. Bu yüzden ayeti "dişi bal arısı" diye çevirmek daha doğrudur. Dişi bal arısının yaptıkları Kuran'da şöyle tarif edilmektedir: [Arapça'da arının erkeği ve dişisi aynı şekilde yazılır, bu kelimenin ayrıca dişisi yoktur.]
1- Evini [kovanını] inşa etmesi (68. ayet)
2- Bal özünü toplamak için doğadaki faaliyeti (69. ayet)
3- Bal yapması (69. ayet, bir sonraki bölümde inceledik.)
Kur’an'ın saydığı bu üç faaliyeti de dişi arı olan işçi arılar gerçekleştirmektedir. Bu yüzden Kur’an'da arıdan sonra gelen fiile dişilik takısı eklenmiştir. Kuran'ın saydığı bu faaliyetler ile erkek arıların hiçbir ilişkisi yoktur. Dişi olan işçi arılardan daha iri yapılı ve kocaman gözlü olan erkek arıların tek görevi genç ana arıyı döllemektir. Yaz sonunda bu görevini yerine getiren erkek arılar dişi arılar tarafından kovandan atılır ve dişi arıların bakımıyla yaşamaya alışkın oldukları için çok geçmeden açlıktan ölür.
Kur’an'ın indiği dönemde insanların kovan içindeki iş bölümünün detaylarından, işçi arıların dişi olduğundan, kovanı inşa etmenin, bal yapmanın, bal yapmak için meyvelerin özünü toplamanın dişi işçi arıların görevi olduğundan haberleri yoktu. Bu yüzden Kur’an'ın dişi arının görevlerini sayarken fiili dişiye göre çekmesi ve erkek arıları bu görevlerden dışlaması mucizevî bir ifadedir.
ARI BİR MATEMATİK PROFESÖRÜ MÜDÜR?
Kur’an'da dikkat çekilen dişi bal arısının yaptıklarını iyice incelediğimizde arının kabiliyetlerine şaşmamak elde değildir. Arının yaşayacağı evini [kovanını] oluşturması, bu evin içindeki petekleri inşa etmesi matematiksel bir deha gerektirmektedir.
Bal arıları milyonlarca yıldır peteklerini altıgen yapmaktadır [On milyonlarca yıl öncesine ait arı fosillerinden bu anlaşılmaktadır]. Acaba neden bu şekil dikdörtgen, beşgen, sekizgen değil de altıgendir? Bunu araştıran matematikçiler birim alanın tamamen kullanılması ve en az malzemeyle petek yapılabilmesi için en ideal şeklin altıgen olduğunu ortaya koydular. Petekler üçgen ya da dörtgen olsaydı, boşluksuz kullanılabilecekti. Fakat altıgen hücreler için kullanılan malzeme üçgen ya da dörtgen için kullanılan malzemeden daha azdır. Diğer birçok geometrik şekilde ise kullanılmayan bölgeler ortaya çıkacaktı. Sonuç olarak altıgen hücre, en çok miktarda bal depolarken, yapılması için en az balmumu gereken şekildir.
Dişi [işçi] arıların bu çalışmalarında en çok ilgi çeken durumlardan biri on binlerce işçi arının her birinin, birer tuğlacığını bıraktığı bu yapının, geometrik ölçülere bütünüyle uyabilmesidir. Matematikçiler verilen belirli miktardaki balmumuyla yumurtadan çıkacak kurtçukları içine alabilecek daha geniş bir yer yapılamayacağını ispatlamışlardır. Böylece işçi arılar belirli miktardaki gereçle, gereken büyüklükteki bir yapının en ekonomik biçimde nasıl yapılabileceğini göstermektedirler.
Antoine Ferchault adındaki bir Fransız böcek bilgini, bunu "Arılar problemi" diye tanınan bir geometri problemi olarak ortaya koymuştur. Bu problem şudur: "Tabanı birbirlerine göre eğimi aynı olan üç çeşit eşkenar dörtgen ile kapanmış düzgün altıgen bir dik prizma verilsin. Bu prizmanın toplam yüzey alanının en küçük değerde olması için eşkenar dörtgenler arasındaki açılar ne olmalıdır?" Biri Alman, biri İsviçreli, biri de İngiliz olan üç tanınmış matematikçi bu problemin çözümüyle uğraştılar ve şu sonuca vardılar: 70° 32' [70 derece ve 32 dakika]. Gerçekten de bu, dişi bal arılarının yaptığı petek gözeneklerinin açısının tamı tamına aynısıdır.
İşçi arılarımız peteğin yapımına birkaç farklı noktadan başlarlar. İş ilerledikçe peteğin gözenekleri orta yerde birleşir. Bu durumda kaynaşma noktasındaki peteklerin açıları yine kusursuzdur. Bu işçi arıların peteğin yapımına rasgele koyulmadıklarını, başlangıç ve bitiş noktaları arasındaki uzaklıkları, arkadaşları olan diğer işçi arılarının pozisyonlarını önceden çok ince bir şekilde hesapladıklarını ortaya koyar. En usta matematikçiler bile arının hesabının kusursuzluğunu 70° 32' [70 derece ve 32 dakika]'yı hesaplayarak ortaya koymaktadırlar. Fakat bu matematik profesörlerine elinize bir cetvel alın, bu açıları tam tutturarak bir altıgen çizin desek, hele hele bu hesapları yapan üç profesöre üçünüz ayrı yerden başlayarak altıgenler çizin, ortadaki altıgenler de tam düzgün, kusursuz olsun desek hiç şüphesiz bu kadar ince bir çizimi beceremezlerdi. Görülüyor ki arı, hem büyük bir teorisyendir, hem de müthiş bir pratisyendir. Teoride hesaplanması çok zor olanı hesaplamış, pratikte ise bizim el ve gözlerimizle tayin edemeyeceğimiz hassaslıktaki ölçüleri tutturmuştur.
Altı hafta yaşayabilen arılar tüm bu hesapları ve uygulamaları nasıl gerçekleştirmektedir? Arıların bu yaptıklarını "içgüdü" diye niteleyip, tüm bu harikalıkları tesadüfen oluşmuş gibi göstermek Yusuf suresinin 40. ayetinin işaret ettiği gibi isimlendirmelerin arkasına sığınmaktır. İçgüdü kelimesi, sadece bir isimlendirmeden ibaret olup aslında hiçbir açıklama ortaya koymayan bir terimdir. Kur’an arıya vahyedildiğini söyleyerek, arının tüm bu yaptıklarının, Allah'ın programlaması ve düzenlemesinin sonucunda olduğu ortaya koymaktadır. Altı haftada en zeki canlı olan insan "1, 2, 3" diyerek, üçe kadar saymayı bile beceremez. Arının tüm bu yaptıklarının ne arı tarafından öğrenildiğini, ne de tesadüfen oluştuğunu söylemek mümkündür. Açıkça bellidir ki, arıyı Yaratan, arıyı bütün özellikleriyle beraber yaratmış, tüm bu matematiksel problemleri halletmiş ve arıya en mükemmel uygulamaları yaptırmıştır. Yine bu Yaratıcı, arıya kendi ihtiyaçlarından fazla bal yaptırtarak, insanlara nimetlerini göstermektedir.
Görmezler mi ki kudretimizle nice hayvanları yarattık da onlara sahip olmaktadırlar.
Onları kendilerine boyun eğdirdik. Bir kısmına binmekte, bir kısmını yemektedirler.
Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Hala şükretmiyorlar mı? (Yasin/71-73)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla