Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. September 2011, 12:03 AM   #7
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Yeryüzü de Allah’ındır

Yeryüzü, parsellenip insanların Allah’ın nimetlerinden yararlanması engellenemez. Herkes, rahat bir hayat geçirebilmek için dünyanın her yerine gidebilir. Bakara; 58 ve Nisa; 154’ün hükmüne göre gidilen yerin otoritesine bilgi verilir, gelindiği yerin hukukuna uyulacağı, orada kargaşaya sebep olunmayacağı da taahhüt edilir.

Kesinlikle görevli güçlerin, kendilerine haksızlık ederlerken, geçmişte yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırdıkları şu kimselerin durumuna gelince; görevli güçler, “Ne işte idiniz?” derler. Onlar: “Biz yeryüzünde güçsüzleştirilmiş kimselerdik” derler. Görevli güçler: “Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz orada hicret etseydiniz ya?” derler. Artık, –erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan göçe güç yetiremeyen, kılavuzlandıkları doğru yolu bulamayan kimseler hariç– işte bunların varacakları yer cehennemdir. Ve o ne kötü gidiş yeridir! (Nisa/ 97)

Ey iman etmiş kullarım! Şüphesiz Benim yeryüzüm geniştir. O hâlde yalnız Bana kulluk edin. (Ankebut/ 56)

Ve Nisa; 126, 131, 132, 170, 171 ve Maide; 17.

Kur'ân'a göre, mülk, hâkimiyet yalnızca Allah'ındır, yani yeryüzünde Allah hükmeder. (İslâm dini genel hükümler ifade eder. Genel hükümlerin hepsi de evrenselliğin göstergesidir.)

Bu bakımdan Kur'ân'ın şu âyetleri anlamlıdır:

De ki: “Ey hükümranlığın hükümranı Allah'ım! Sen hükümranlığı dilediğin kimseye verirsin, dilediğin kimseden de hükümranlığı çeker alırsın, dilediğin kimseyi güçlü yaparsın, dilediğin kimseyi de alçak, rezil edersin. Hayır Senin elindedir. Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin! Sen geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; Sen ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Sen dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” (Al-i İmran/ 26, 27)

Göklerin ve yeryüzünün yönetimi Allah'ındır. Ve Allah her şeye en iyi güç yetirendir. (Al-i İmran/ 189)

Göklerde ve yerde olan şeyler sadece Allah'ındır. Şüphesiz Allah, zengindir/ hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye lâyıktır. (Lokmân/ 26)

İnsanlar kendilerinden güçlü olan Allah’ın otoritesinden ayrılarak hayat sürdürürlerse dünyada hak hukuk, düzen kalmaz. Allah ise insanları Dârusselâm’a (esenlik, güvenlik, mutluluk yurduna) çağırır.

Sonra kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder ve düzeltirse, bilsin ki şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Göklerin ve yerin sahipliğinin, yönetiminin Allah'a ait olduğunu bilmedin mi? O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar? Ve Allah her şeye en iyi güç yetirendir. (Maide/ 40)

Dediler ki: “Allah, çocuk edindi.” O, bundan arınıktır. O, zengindir/ hiçbir şeye muhtaç değildir. Göklerde ve yerde olan şeyler O'nundur. Buna dair yanınızda hiçbir delil yoktur. Allah'a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? (Yunus/ 68)

Ve Allah, selâmet [esenlik, mutluluk] yurduna çağırıyor ve O, dilediği/dileyen kimseye kılavuz olur. “Yunus/ 25”

Hiç şüphesiz Allah, göklerin ve yeryüzünün mülkü yalnızca Kendisinin olandır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için O'nun astlarından bir yol gösterici, koruyucu yakın ve bir yardımcı yoktur. (Tevbe/ 116)

De ki: “Allah, yazıt ashâbının ne kadar kaldıklarını en iyi bilendir.” Göklerin ve yerin görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği yalnızca O'nun içindir. O, ne güzel görür, O ne güzel işitir! Onlar için, O'nun astlarından bir yardım eden, yol gösteren, koruyan bir yakın kişi yoktur. Allah, Kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez. (Kehf/ 26)

Allah, “Rabbülâlemîn”dir. Rabb, “terbiye edip eğiten, yarattıklarını belirli bir programa uygun olarak birtakım hedeflere götüren, gelişmeyi programlayıp yöneten” demektir. Her mü’min Allah’ın Rabbliğini; dünya hayatına müdahale edişini kabul eder. Kabul etmeyenlerin Mekke müşriklerinden farkı kalmaz. Mekke müşrikleri de Allah’a inanırlar ama Allah’ın Rabbliğini; dünya hayatına müdahale edip yasalar, ilkeler gönderdiğini kabul etmez, dünyadaki yasaları kendi çıkarları doğrultusunda oluştururlardı.

Bu âyetlerden anlaşıldığına göre, evrende Allah'ın hükümleri uygulanmalıdır. Çünkü evren onun mülküdür. Kimsenin babasının malı değildir.

“Hâkimiyet (egemenlik)”; “kendi üstünde bir başka güç ve irade olmama durumu” demektir. “Hükmün,/ hâkimiyetin Allah’ın olması, “Allah’ın kulları arasına inip de onları tek otorite olarak yöneteceği” şeklinde anlaşılmamalıdır. Bunun anlamı, “insanların, yönetimde Allah’ın gönderdiği fıtrata uygun evrensel ilkelerden başkasına uymamaları” demektir. Allah elçiler aracılığı ile yasalar, ilkeler içeren kitapları gönderir kullar da bunlara uyarlar. Aynı zamanda bu uyuma ibadet (kulluk) denir.

İnsanlar tek bir önderli toplum idi de Allah müjdeciler ve uyarıcılar olmak üzere peygamberler gönderdi ve anlaşmazlık ettikleri konularda insanlar arasında hükmetsinler diye onların beraberinde hak ile kitap indirdi. Ve sırf o Kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra aralarındaki azgınlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, Kendi bilgisi gereği, iman edenlere, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka kılavuz oldu. Ve Allah, dilediği kimseyi/dileyen kimseyi dosdoğru yola kılavuzlar. (87/2, Bakara/213)



Şüphesiz Biz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmedesin diye Kitab'ı hak olarak indirdik. Sen de hainler için savunucu olma! Ve Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir. Kendilerine hainlik edenleri de savunma. Şüphesiz Allah, aşırı derecede hainlik eden günahkârları sevmez. (Nisa: 105- 107)

Sana da Tevrât'ın bir bölümünden kendisinin içinde konu edilenleri doğrulayan ve onları kollayıp koruyan olarak hak ile Kitab'ı/Kur’ân'ı indirdik. Öyleyse onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen haktan saparak onların arzu ve heveslerine uyma. Ve Biz, sizden hepiniz için bir yol haritası/ toplu yaşam ilkeleri ve yol belirledik. Ve eğer Allah dileseydi sizi tek bir önderli toplum yapardı, fakat size verdiklerinde sizi yıpratmak/ denemek için böyle yapmadı. Öyleyse iyiliklere yarışın. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah'adır. Sonra O, kendisi hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. (Maide/ 48)

Ayrıca A’raf/ 3, Lokman/ 21, En’am/ 150-153, Şûra/ 115, Casiye/ 18-20’e de bakılmalıdır.

İslâm dini, bazılarının iddia ettiği gibi bir inançlar manzumesi değildir. Herkesin Dinin ne demek olduğunu iyi bilmesi gerekir. Hakk Dîn, “Yüce Allah'ın kullarını hakka ulaştırmak üzere peygamberleri aracılığı ile akıl sahibi insanlara tebliğ ettiği, onları kendi iradeleriyle dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşturan sistem, Allah'ın koyduğu hükümler”dir.

Burada şunu tekrar hatırlatıyoruz: Allah, merhameti gereği insanların kişisel davranışlarından; yemelerinden içmelerinden, giyinmelerinden, kazanma şekillerinden harcamalarına, savaşmalarına, evlenmelerine, boşanmalarına, doğayla olan ilişkilerine, yönetim biçimlerine kadar her şeylerine müdahale edip, toplumdan zulüm ve fesattan kurtarıp adaletin sağlanması için bir takım ilkeleri kullarına elçileri aracılığı ile bir kitap ile göndermiştir. Kısacası Rabbimiz insanları ve evreni cahil ve zalim insanların eline bırakmamıştır. İnsanların dünya ve ahirette esenliğini, mutluluğunu sağlayacak ilkeleri göndermiş ve bunların tamamına uyulmasını istemiş, bazılarının kabulüne bazılarının reddine razı olmamıştır.

Ve hani Biz, sizin mîsâkınızı almıştık: “Kanlarınızı dökmeyeceksiniz, kendilerinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.” Sonra siz tanıklık ederek ikrar verdiniz. Sonra, siz, işte o kimselersiniz; kendi kendinizi öldürüyorsunuz ve sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onların aleyhinde günah ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar size esir olarak gelirlerse de onlar için fidye/kurtarmalık almaya çalışırsınız. Hâlbuki o; onların çıkarılmaları, size harâmlaştırılmıştır. Peki, siz Kitab'ın bir bölümüne inanıp da bir bölümüne inanmıyor musunuz? Şu hâlde içinizden böyle yapanların alacağı karşılık dünya hayatında bir rüsvâlıktan başka nedir? Kıyâmet günü de azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan bilgisiz, duyarsız değildir.

İşte onlar, âhiret karşılığında basit dünya yaşamını satın almış kimselerdir. Artık bunlardan azap hafifletilmez, onlar yardım da olunmazlar. (Bakara/ 84-86)



Allah'a ve elçilerine inanmayarak Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örten, “Biz, bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız” diyerek Allah ve Elçisi'nin arasını ayırmayı isteyen ve böylece imanla Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtme arasında bir yol tutmaya çalışan kimseler; işte onlar gerçek Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtenlerin ta kendileridir. Ve Biz, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örten o kimselere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa/ 150, 151)



Ve kim İslâm'dan başka bir din ararsa, o takdirde hiçbir zaman ondan kabul edilmeyecektir. Ve İslâm'dan başka din arayan kimse, âhirette zarar edenlerden olacaktır. Al-i Imran/ 85



O hâlde sen yüzünü, eski inançlarını terk eden biri olarak dine, insanları üzerine ilk olarak yaratmış olduğu Allah'ın fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik söz konusu değildir. Dosdoğru/ ayakta tutan din, budur. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.

Kalben O'na yönelenler olarak, Allah'ın koruması altına girin, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma kurumları oluşturun-ayakta tutun], ortak koşanlardan; dinlerini parça parça bölmüş, ayrılıkçı gruplara ayrılmış kimselerden de olmayın. –Her ayrılıkçı grup kendi yanlarındaki şeylerle böbürlenmektedir.– (84/30, Rûm/30-32)



Rabbimiz, Kur’an’da yer alan ana ilkelerde de kullar içi herhangi bir serbestlik tanımaz.

Ve Allah ve Elçisi bir işte hüküm verdiklerinde, hiçbir mü’min erkek ve mü’min kadın için kendiişlerinde serbestlik yoktur. Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne isyan ederse o, açık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzab/ 36)



Allah koyduğu ana ilkeleri tabulaştırmıştır; bunların uygulamalarını ve uygulama şekillerini insanların istişare ederek alacakları karara bırakmıştır.

De ki: “Geliniz, Rabbinizin size neleri tabulaştırdığını; dokunulmaz kıldığını okuyayım:

‘Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamanızı,

ana babaya iyilik yapmanızı- güzel davranmanızı,

fakirlik endişesiyle / fakirleştiriliriz korkusuyla çocuklarınızı öldürmemenizi, - Sizi ve onları Biz rızklandırıyoruz.-

kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmamanızı,

haksız yere, Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmemenizi, -İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O’nun size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.-

Yetimin malına da yaklaşmamanızı, -Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar en güzel biçimde yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz.-

ölçüyü, tartıyı hakkaniyetle tastamam yapmanızı, -Biz kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile; kapasitesi dışındaki bir şeyle yükümlü tutmayız.-

söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa adil olmanızı

ve Allah'a verdiğiniz sözü tastamam tutmanızı.’ -İşte bunlar öğüt alıp düşünesiniz diye Allah’ın size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.-”

Ve şüphesiz ki, bu, dosdoğru olarak Benim yolumdur. Hemen ona uyun. Ve başka yollara uymayın da sizi O’nun yolundan ayırmasın. İşte bunlar, Allah’ın koruması altına girersiniz diye Allah’ın size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır. (En’am/ 151- 153)



Yüce Allah, koyduğu kuralları uygulamayan sözde inanmış geçinenleri de tehdit eder.

İçinde doğru yol rehberi ve ışık bulunan Tevrât'ı, şüphesiz Biz indirdik. Müslümanlaşmış kişiler olan peygamberler onunla Yahudilere hükmederler, kendilerini Allah'a adamış kişiler ve hahamlar da, Allah'ın kitabından kendilerinden korumaları istenilen ve kendilerinin de üzerine tanıklık ettikleri şeylerle hükmederler. İnsanlara saygı duyup ürpermeyin Bana saygı duyup ürperin. Benim âyetlerimi de az bir paraya satmayın. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimselerin ta kendileridir.

Ve Biz Tevrât'ta onlara, zata zat, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş yazdık. Yaralara kısas vardır. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendisi için kefaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar yanlış iş yapanların ta kendileridir.

Ve Biz o peygamberlerin izleri üzerine, yanlarındaki Tevrât'tan içinde konu edilenleri doğrulayıcı olarak Meryem oğlu Îsâ'nın gelmesini sağladık. Ve o'na Tevrât'tan içinde konu edilenleri doğrulamak, Allah'ın koruması altına girmiş kişilere yol gösterme ve öğüt olmak üzere içinde yol gösterme olan İncîl'i verdik.

İncîl ehli de Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, artık işte onlar, hak yoldan çıkanların ta kendileridir.

Sana da Tevrât'ın bir bölümünden kendisinin içinde konu edilenleri doğrulayan ve onları kollayıp koruyan olarak hak ile Kitab'ı/Kur’ân'ı indirdik. Öyleyse onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen haktan saparak onların arzu ve heveslerine uyma. Ve Biz, sizden hepiniz için bir yol haritası/ toplu yaşam ilkeleri ve yol belirledik. Ve eğer Allah dileseydi sizi tek bir önderli toplum yapardı, fakat size verdiklerinde sizi yıpratmak/ denemek için böyle yapmadı. Öyleyse iyiliklere yarışın. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah'adır. Sonra O, kendisi hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

Sen yine aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların tutkularına uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni davandan vazgeçirerek ateşe atmalarından sakın. Artık sırt çevirirlerse, artık bil ki şüphesiz Allah, bir kısım günahları sebebiyle/ günahlarının acısıyla onları musibete uğratmak istiyor. Ve şüphesiz insanlardan pek çoğu kesinlikle hak yoldan çıkan kimselerdir.

Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? Kesinlikle bilen bir toplum için, hüküm yönünden Allah'tan daha güzel kim olabilir? (112/5, Mâide/41- 50)

Şüphesiz Biz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmedesin diye Kitab'ı hak olarak indirdik. Sen de hainler için savunucu olma! Ve Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir. Kendilerine hainlik edenleri de savunma. Şüphesiz Allah, aşırı derecede hainlik eden günahkârları sevmez. (92/4, Nisâ/105- 107)
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
40tr40 (11. February 2013), Bilgi (25. December 2012), hiiic (14. September 2011), merdem (3. July 2013)