Araf 199. ayetten önce gelen ayetleri okuduğumuzda bu ayetlerde hitabın Müslümanlığa aday, daha Müslüman olmamış ama araştıran kişiler olduğu anlaşılır. Bu ayet de bu kişilere Peygamberin hitap ve hareket tarzını anlatır.
Müslümanlara ekonomik yaptırımları -Nahl-71/Mu minun-4-5 ve Tevbe-103 ayetleri ile anlatılmış, mizanda vezin kuralı ile de nasıl uygulanacağı izah edilmiştir. Bunlar Tevbe-l03 teki sadaka ve Nahl-71/Mu minun-4deki zekattır.
Burada ise aynen İsa Peygamberin kendisine katılmak isteyen zenginden yerine getirmesini istediği gibi, Peygamberimiz de başka kişilerin haklarını taşıyan mal, mülk ve para ne varsa elden çıkartılarak muhtaçlara, mustazaaflara dağıtılmak ve devlete gelir olmak üzere tahsilinde yetkilendirilerek, bu kişilerin tertemiz kişiler olarak, sanki hayata yeniden başlıyormuş gibi İslama katılınmasını istiyor; yerine getirmeyenler de ayette cahil olarak nitelenerek Peygamberden bunlarla ilgilenmemesi, kendi başlarına bırakılması isteniyor.
Daha Müslüman olmamış kişilere kazancının /ihtiyaçtan fazlasını dağıt denmesi abestir ve dolayısı ile afve de ihtiyaçtan fazlasını dağıtmak(zekatı vermek) anlamını taşımaz. Kaldı ki ihtiyaçtan fazlası standart bir ölçü olmayıp, ihtiyaçtan fazlası denilen miktar kişiden kişiye ve zamana göre değişir ve verenler arasında vermede eşitlik olmaz ve adaletsizlik doğar; keyfiliktir. Bu nedenle de mizanda vezin/objektif eşitlik kuralı indirilmiştir.
Yani: Afve=vaftiz(İsa Peygamberin vaftizi)
Afve=Vefa: Geçmişe bağlılık,
Dolayısı ile doğduğundaki gibi haramlardan temiz olmak
Aklımızda kaldığına göre çok zengin olan Ebu Bekir de böyle hareket etmiş, bütün varlığını harcamıştır.
Bakara-219. ayetin açılımına baktığımız zaman AFVE karşılığında şu ifadeye de rastlıyoruz: VAZGEÇİLEN, yani YAŞANTIDAN/HAYATINDAN ÇIKARTILAN (yok sayılan)
Bizim naçizane anlayışımız böyle.
Saygılarımla.
Konu galipyetkin tarafından (17. February 2021 Saat 08:39 AM ) değiştirilmiştir.
|