Konu: Secde Suresi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:04 PM   #2
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

De ki: “Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Ve sizi ve ulaşan herkesi uyarayım diye bana bu Kur'an vahyolundu.Allah’la beraber gerçekten başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten tanıklık eder misiniz?” De ki: “Ben etmem.” De ki: “O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım.” (En’âm/19)
Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya/107)
Surenin 2. ayetindeki “Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbindendir” ifadesi, Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş olması nedeniyle Kur’an’dahiçbir şüphe, çelişki ve tutarsızlık olmadığı mesajını içermektedir. Kur’an’da hiçbir çelişki ve tutarsızlığın olmadığı Rabbimiz tarafından birçok kez vurgulanmıştır:
Elif [1], Lâm [30], Mîm [40]. İşte bu kitap; kendisinde kuşku yoktur. (Bakara/1-2)
Hamd [tüm övgüler], katından şiddetli azaba karşı uyarmak, salihatı işleyen müminlere, şüphesiz kendileri için, içinde sürekli kalıcılar olarak güzel bir mükâfat bulunduğunu müjdelemek ve “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak için, kuluna, gözetici olarak, kendisi için hiçbir pürüz kılmadığı Kitap’ı indiren Allah içindir. (Kehf/1)
Ve ant olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir Kur'ân [okuma] olarak; takvalı davransınlar diye bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden örnek verdik. (Zümer/27, 28)
Hala Kur’an’ı gereği gibi düşünmezler mi? Eğerki o, Allah’tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı. (Nisa/82)
Bilindiği üzere, Mekkeli inkârcılar o “Kitap”ı Muhammed'in (as) kendisinin uydurduğunu ileri sürüyorlardı. Bu iddiaları birçok ayette nakledilmiş idi:
De ki: “Ortaklarınızdan doğru yolu gösterecek olan kimdir?” De ki: "Allah, hakk olan doğru yola hidayet eder. O hâlde kim doğru yola kılavuz olur? O hâlde doğru yola kılavuz olan mı kendisine uyulmaya daha lâyıktır, yoksa kendisine yol gösterilmeyince onu bulamayan mı? O hâlde size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?"
Ve onların çoğu, ancak bir zanna uyarlar. Şüphesiz ki zann, “Hakk”tan hiçbir şey kazandırmaz. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
Ve bu Kur'an, Allah'ın astları tarafından uydurulan değildir. Lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiçbir şey yoktur. Âlemlerin Rabbindendir.
Yahut “Onu kendisi uydurdu” diyorlar. De ki: “Öyleyse siz benzeri, bir sure meydana getirin, Allah’ın astlarından çağırabileceklerinizi de çağırın. Eğer doğru kimseler iseniz.” (Yunus/35- 38)
Aksine onlar: “Bunlar karmakarışık düşlerdir; yok yok, onu kendisi uydurdu; yok yok o bir şairdir. Hadi öyleyse öncekilerin gönderildiği gibi bize bir ayet [mucize] getirsin” dediler. (Enbiya/5)
Ve inkâr etmiş olanlar, “Bu [Kur’an], onun [Muhammed’in] uydurduğu yalandan başka bir şey değildir. Ona başka bir topluluk da bunun için yardım etmiştir” dediler. Böylece onlar kesinlikle haksızlık ettiler ve asılsız bir iddia getirdiler. (Furkan/4)
Ya da onlar, “Onu [Kur’an’ı], o [Muhammed] uydurdu” diyorlar. De ki: “Eğer onu ben uydurmuşsam bana Allah’tan olacak şeye güç yetiremezsiniz [beni Allah gibi cezalandıramazsınız]. O, sizin neyin içine atıldığınızı daha iyi bilir. Sizinle benim aramda tanık olarak O yeter. Ve O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Ahkaf/8)
Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Resulullah'tan önce uzunca bir süre Arap toplumuna herhangi bir uyarıcı gelmediğine göre, o süre içinde yaşamış kişilerin akıbetleri nasıl olacaktır? Bu süre içinde yaşamış olan kimseler nelerden sorumludurlar?
Arapların Cahiliye döneminde veya herhangi bir dönemde yaşayıp da kendilerine vahiy/ilahi mesaj ulaştırılmamış kimseler, Allah’ın varlığını ve birliğini tanımaktan sorumlu olacaklardır. Zira Allah’ın varlığını ve birliğini algılamak için uyarıcıya, herhangi bir öğretmene ihtiyaç yoktur. Aklın varlığı bu sorumluluk için yeterlidir. Kur’an’da Allah’ın varlığını ve birliğini tanımaya yönelik ayetlerin hepsi de aklı kullanmayı emretmektedir. Kısacası; aklını kullanan herkes Allah’ı ve O’nun birliğini tanır. Nitekim Resulullah’ın elçi gönderildiği dönemde Mekke’de kendilerine “hanif” denilen Kuss b. Saidetü’l-İyadî, Ümeyye b. Ebi es-Salt, Suveyd b. Amr el-Mustalikî, Vaki’ b. Selame b. Züheyr el-İyadî, Amr b. Cündüb el-Cühenî, Ebu Kays Serme b. Ebi Enes, Zeyd b. Amr b. Nüfeyl, Varak b. Nevfel, Osman b. el-Huvaris, Ubeyde b. Cahş, Amir b. ez-Zerb el-Advanî, Allâf b. Şehab et-Temimî, El-Mütelemmis b. Ümeyye el-Kinanî, Züheyr b. Ebu Selmâ, Halid b. Sinan b. Gays el-Absî, Abdullah b. Kudâî gibi Allah’ı tanıyan, birliğine inanan kimseler bulunmaktaydı.
4- Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratan ve de arş üzerine egemenlik kurandır. O’nun astlarından size bir Yakın ve bir şefâatçi yoktur. Hala düşünüp ibret almayacak mısınız?
5 – O [Allah], gökten yere işleri düzenler, sonra da o [işler], ölçüsü sizin saydıklarınızdan bin yıl olan bir günde O'na [Allah’a] yükselir.
6 - İşte O [Allah], görüleni ve görülmeyeni bilendir, Azîz’dir, Rahîm’dir.
Bu ayetlerde Rabbimiz Kendi niteliklerinden bir kısmını daha tanıtarak birçok hakikate ışık tutmaktadır:
  • Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratandır.
  • Allah, Arş üzerine egemenlik kurandır.
  • Allah, gökten yere işleri düzenler.
  • Allah’ın astlarından insanlar için bir Yakın ve bir şefâatçı yoktur.
  • İşler, çok uzun yıllar sonra Allah’a yükselecektir [yani evrenin sistemi yok olup kıyamet kopacaktır].

Daha evvel A’raf suresinde “yaratma”nın ve “idare etme”nin [evrenin işleyiş planlarının ve yasalarının] Allah’a ait olduğunu görmüştük:

Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratan, sonra Arş üzerine istiva eden, gündüzü, durmadan kovalayan gece ile bürüyen ve güneş, ay ve yıldızları emrine boyun eğmiş olarak yaratan Allah'tır. İyi biliniz ki, yaratma ve emir sadece O'na özgüdür. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne cömerttir! (A’raf/54)
GÖKLERİN ve YERYÜZÜNÜN YARATILMASI:Âyette geçen الخلق [halk] sözcüğü, “yoktan var etme” anlamında olmayıp “takdir etmek, şekil vermek, düzene sokmak” anlamındadır. Dolayısıyla, Rabbimizin gökleri ve yeryüzünü yaratmasından onlara şekil verdiği, onları düzene soktuğu anlaşılmalıdır. Elbette ki her şeyi yoktan var eden de Yüce Allah'tır. Ancak Rabbimizin bu ifadede “halk [yaratma]” sözcüğünü kullanması, bize göre, göklerin ve yeryüzünün araştırılarak incelenmesini, elde edilecek bulgulardan yola çıkılarak “eserden müessire ulaşma” yöntemiyle, evrene düzen veren programlayıcının da Kendisi olduğunun bilinmesini istemesinden dolayıdır. Bizim, Kur’ân çalışmalarımızda gökler ve yeryüzüyle ilgili tespit edilebilmiş mucizelere yer verip bu bilgileri aktarma çabamız da kullara yüklenen bu görevin bir gereğidir.
Rabbimiz birçok âyette insanların yeminle dikkatlerini çekerek Kendisine delâlet edecek kanıtları sadece göklerde ve yeryüzünde değil, enfüste [kendi içyapımızda] de aramamızı istemiştir. Kur’ân'da Rabbimizi tanımamıza vesile olacak deliller arasından özellikle “gökler” üzerinde fazlaca durulmuş ve göklerin halk edilişinin [düzene sokuluşunun] insanın halk edilişine göre daha büyük bir iş olduğu bildirilmiştir:
Ki O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı. Rahmân'ın yaratmasında bir çatlaklık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür [de bak], bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha döndür [bak]. Gözün, [aradığı bozukluğu bulmaktan] âciz bir hâlde sana dönecektir. Ve o çok bitkindir. (Mülk/3-4)
O [aklını kullanan] kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar vegöklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşu boşuna yaratmadın! Senin şanın yücedir. Bizi ateşin azabından koruyuver!” (Âl-i İmrân/191)
Elbette ki göklerin ve yeryüzünün yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Velâkin insanların çoğu bilmiyorlar. (Mümin/57)
İŞLER ALLAH’A YÜKSELİR:
5. ayette geçen “İşlerin Allah’a yükselmesi”, Allah’ın yeryüzünde cari kıldığı kuralların, nizam ve intizamın ortadan kalkması demektir. Burada konu edilen “bin sene” de bu kalkış zamanının çok zaman sonra olacağından kinayedir.
Melekler ve Ruh, miktarı ellibin yıl olan bir gün içinde O’na yükselir (yeryüzünden çekilir).
O halde sen, güzel bir sabır ile sabret.
Şüphesiz Biz onu (olacak azabı) çok yakın görürken onlar, onu çok uzak görüyorlar. (Mearic/4-7)
Ve senden azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Hâlbuki Allah sözünden asla caymayacaktır. Bununla beraber Rabbinin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir. (Hacc/47)
İşlerin tedbiri ve Allah’a urûcu konu edilen ayetlerden anlaşıldığına göre, Rabbimiz evrenin düzenini makrodan mikroya doğru kurmuştur; evrenin kıyametini de mikrodan makroya doğru oluşturacaktır.
ALLAH, GÖKLERİ VE YERİ ALTI GÜNDE YARATMIŞTIR:
"اليوم Yevm" sözcüğü Türkçeye "gün" olarak çevrilebildiği gibi "devir" olarak da çevrilebilir. Çünkü Arapçada "yevm" sözcüğü hem gündüz ve geceden oluşan 24 saatlik bir "devir [gün]" anlamına, hem de genel olarak "devir" anlamına gelir.
“Yevm" sözcüğünün buradaki anlamının "devir" olarak kabulü, bizlere Kur`an`ın bir mucizesini daha görme imkânı vermektedir. Bilindiği gibi günümüz itibariyle elde edilmiş kozmolojik bulgular, evrenin [dolayısıyla Dünya’nın da] bir takım evrelerden geçerek bugünkü durumuna geldiğini göstermektedir. Kur`an, evrenin ve dünyanın 6 "yevm"de [devirde] yaratıldığını bildirerek, bugünkü bilimsel bulgularla varılan sonucu, yani oluşumun evreler, devirler hâlinde gerçekleştiğini 14 asır önceden ilân etmiş ve bir mucizesini daha gözler önüne sermiştir.
Kaf/38'in tahlilinde ayrıntılı olarak açıkladığımız gibi, “altı gün”, “altı evre” ifadesi ile evrenin ve ona bağlı olarak dünyanın oluşması ve mevcut düzene girmesindeki evreler kastedilmiştir. Kur’ân'da birçok yerde geçen “altı gün” ifadesi, bize göre Kur’ân'ın mucizelerindendir ve bilim hâlen bu evreleri araştırmakla meşguldür.
Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratan ve de arş üzerine egemenlik kurandır” ifadesinde yer alan “ ثمّsümme [sonra]” edatı zamanda tertibi/sıralamayı değil, kelamda tertibi/sıralamayı ifade etmektedir. Bu edattan dolayı, ifadenin ikinci bölümü “ve de arş üzerine egemenlik kurandır” diye çevrilmiştir.
Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine istiva eden, işi yönetip duran Allah’tır. Şefaatçi ancak O’nun izninden sonradır. İşte Bu, Rabbiniz Allah’tır. O hâlde O'na kulluk ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almaz mısınız? (Yunus/3)


Bu konu daha evvel Kaf suresinde detaylı olarak açıklandığı için bu kadarla yetiniyor, daha fazla bilgi edinmek isteyenlerin ilgili bölümü yeniden okumalarını öneriyoruz. (Tebyînü’l-Kur’an; c:2, s:122-125)
ALLAH, ARŞ ÜZERİNDE İSTİVA EDEN’DİR:
“العرش Arş” sözcüğü, iktidar alameti olan “kral koltuğu, taht” demektir. “Arşın sahibi” ifadesi ise yeryüzünün, gökyüzünün, içindeki varlıklarıyla tüm evrenin tek sahibi, tek yöneticisi, tek hükümranı anlamına gelir. Her şeyin ve herkesin sahibi olan bu yüce varlık, kimsenin ve hiçbir şeyin kendisinden kaçamayacağı Allah’tır.
Müteşabih bir kavram olan “استوى istiva” sözcüğü ise ayette mecaz olarak kullanılmıştır. Bu sözcük lâfzen “arşın üstüne kurulmak”, mecâzen de “en büyük makama sahip olmak, en büyük gücü elinde bulundurmak” anlamına gelir. Allah'ın mekândan münezzeh olduğu birçok âyetle bildirildiğine ve aklen de böyle olduğu sabit olduğuna göre, bu ifadede sözcüklerin “hakikat” manalarının murat edilmiş olması mümkün değildir. Dolayısıyla “Allah'ın arşa istiva etmesi”, Allah'ın en büyük makama sahip olduğunu ve en büyük gücü elinde bulundurduğunu ifade etmektedir.
Rahman, Arş üzerine istiva etmiştir [egemenlik kurmuştur]. [Ta Ha/5]
Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra da Arş üzerine istiva eden [egemenlik kuran], gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen, Güneş, Ay, yıldızları emrine boyun eğdirmiş olarak var eden Allah'tır. Gözünüzü açın; yaratış da O’nundur, buyruk da. -Âlemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir.- [A'râf/54]
O, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra semaya istiva edip [egemenlik kurup] onları yedi gök olarak düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilicidir. [Bakara/29]
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ÖmerFurkan Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (15. July 2010)