Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. November 2011, 04:46 PM   #9
yeşil
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2011
Mesajlar: 107
Tesekkür: 791
69 Mesajina 174 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
yeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud of
Standart

2 - TASAVVUFUN KAYNAKLARI

Çoğu zaman sölendiği gibi; mezkûr tasavvufun kaynağı sadece Kur`an olamaz. Eğer böyle birşey sözkonusu olsa, tasavvufun en mükemmel ve en güzel şekliyle Resûlullah (sav) ve ashabında görülmesi gerekirdi. Halbuki ne Vahdet-i Vûcud` dan Hûlul inancına, ne de Şeyh-Mürid ilişkisinden , tarikat ayinlerine kadar bu özelliklerden hiçbirine ilk iki yüzyılda yaşayan müslümanların hiçbirinde rastlanmadığına bütün deliller şahitlik etmektedir.[1]

Eğer Sahabe ve sonraki müslümanların bir kısmında görülen, bazı ibadetlerdeki ifrat, delil olarak ileri sürülecek olursa, bu aldatıcı bir yarı olur. Zira bir yönüyle zühd olarak tanımlanabilecek bu eğilimle, din içinde din[2] haline gelen, inanç, ibadet, teşkilat ve sistemiyle apayrı bir yapı oluşturan tasavvufun arasında bağlantı kurmaya çalışmak, tarihi ve gerçekleri tersine çevirmek olur.

Bu konuda araştırma yapan herkesin malûmudur ki, tasavvuf çok eski kökleri olan kadim bir görüştür..

Antik Yunan, Hind ve Mısır toplumlarında yaşayan dini inançların, tasavvuf adlı mistik anlayışın menşei olduğunu görmek zor değildir. Yine yahudi ve hristiyan toplumlarda yaşayan mistisizmle tasavvuf arasında tam bir mutabakat olduğu görülmektedir.


Konuyla ilgilenen araştırmacıların ortak kanaati şudur:

Sözkonusu tasavvuf , zühd eğilimi olarak başlayan bir yaşantı biçiminin oluşturduğu temel üzerinde, çok farklı etkenlerden beslenerek gelişip büyümüş ve başlıbaşına inanç, yaşantı sistemi haline gelmiş bir olgudur. Onun oluşup gelişmesini bir kaynağa bağlamak yanlış olur. Zira o, düşünceler ve inançlardan işine geleni alıp, bünyesine katarak sistemleşmiş eklektik inançlar ve yaşantılar bütünüdür. [3]

Onun bünyesinde en ilkel inanç biçimleri olan fetişler olduğu kadar, gelişip bir medeniyet sistemi haline gelmiş olan Budist, Mâni, Yahudi, Hristiyan, felsefe unsurlarını da gayet açıkca görmek zor değildir.
Tasavvufun eklektik yapısının oluşumunda rol oynayan etkiler hakkında ypılacak pek ayrıntılı olmayan bir çalışma bile, birçok malzemeyi araştırıcıya sunacaktır. Zira etkiler gayet açık ve çoktur. Bu etkilenmelerin bazılarını şöyle sıralayabiliriz:


A -Felsefe[4]

Tasavvufun oluşumunda felsefenin payı büyüktür. Eski Yunan filozoflarının kitaplarından doğrudan olduğu kadar, müslüman toplumdaki filozofların aracılığıyla da bu etkilenme gerçekleşmiştir. Filozofların akıllar nazariyesi ya olduğu gibi ya da felekler sistemi biçiminde tasavvufa geçmiştir. Bunun yanısıra, felsefedeki panteist düşünce tasavvufta Vahdet-i Vucûd olarak açığa çıkar.
Zaten felsefenin daha açık göstermesi açısından filozof kimliğini hak etmiş sûfilerin bulunduğunu hatırlamak yeterlidir. Sehabeddin Suhreverdî veya ibn Arabî bunlardan en önemlileridirler.

Genel olarak südûr, gök nazariyeleri, İbn Sina kozmolojisi, Kamil-insan düşüncesinin Yunan filozoflarında karşılığı olan logos (yaklaşık olarak) , İhvan-ı Safa risalelerindeki Ruhun Mutlak Varlığa Erişmesi veya bu varlık içinde erimesi inani, büyü ve sihirin sistemleşmiş şekli olan Simya, felsefeden tasavvufa geçen unsurlar arasında yer alır.[5]

Bunlardan ayrı olarak, tasavvufun eksenini oluşturan bilgi nazariyesi (epistomoloji) büyük oranda felsefi etkilerle oluşmuştur. İbn Arabî gibi bazıları, bilginin kaynağı olarak akla da büyük fonksiyon yüklemelerine karşılık [6] özellikle marifet bilgisi olarak tanımlanan ve duyula ötesi alemle ilişki kurarak, doğrudan bilgi elde etme anlayışı, Yunan filozofu Pitagoras ve Platon`un düşüncelerinden alınan ilhamla oluşturulmuştur.[7]

Pitagoras, Sokrates ve Platon`un'un Yunan mistisizminin bilinen ilk temsilcileri olduğu zaten malumdur.

Platon'un; 'Vücüd alemine çıkan şeylerin, Allah'ın ezeli sıfatlarından ibaret olduğu... Allah'ın vücudundan ayrı bir vücuda sahip olmadıkları...' şeklindeki düşünceleri [8] vahdeti vücudun kökleri hakkında bilgi vermektedir.


B - Hint Mistisizmi

Hint düşüncesinin genel karakteri olan mistik eğilim herkes tarafından bilinir. Hint düşüncesinin tasavvufa etkileri müslümanlarla Hintliler arasındaki ticari ilişkiler, Hint düşüncesinin etkilerinin açıkca görüldüğü Fars mistikleri veya Hint`e gidip oradan bu düşünceyi doğrudan öğrenen sûfiler aracılığıyla gerçekleşir.[9]

Hint düşüncesinin müslüman toplumdaki tasavvufa etkileri arasında ruh göçü analamına gelen Tenâsuh inancı, ve kainatın tanrının tecellisi olduğu inançını, kozmolijik yorumları, bazı hokkabazlık ve sihirleri, sayılarla ilgili inançları, kutsal kalıntılara tapma ve fetiş inancı, tanrıya erişmek ve bir olmak anlamındaki fenâ-bekâ inancını sayabiliriz.[10]

Hinduizm (Brahmanizm)'in kutsal kitabı olan Vedalar'ın tefsiri sayılan Vadenta'nın öğretilerinin temel itibariyle vahdet-i vücut'tan ibaret olduğu da konunun uzmanları tarafından kaydedilmektedir. [11]

Brahmanizm'in bir uzantısı olan Budizm de, inziva, riyazet ve çileyle 'Nirvana'ya ulaşmanın mümkün olabileceğini iddia etmektedir ki; 'nirvana', sofilerin 'fenafillah' olarak adlandırdıkları hayali mertebeyle, tıpatıp örtüşmektedir.

Ayrıca tarikat ayinlerinde büyük rol oynayan tesbih, hırka giyme, zikir ve ayin sırasında sistemli nefes alış veriş usullerinin kaynağı da büyük oranda Hint`tir.[12]

Hint`in etkileri o kadar büyük omuş ve erken başlamıştır ki, ilk sûfilerden İbrahim b.Ethem`in hayatıyla, Buda`nınki aynılaştırılmıştır. Bunun yanısıra Bistamî`nin inancındaki birçok unsur Upanişadlar`la Vedantalar`daki düşüncelerle benzerlik arzeder. Hallac-ı Mansur`daki harfelrin gizemi inancı aynı şekilde Hint etkilenmesi sonucudur.[13]

Zaten o, Hint düşüncesinin tasavvufa geçişinde köprü görevini üstlenmiş durumdadır. Hint`e olan seyhatlarıyla bunu sağlamıştır.

[1] İbnHaldun, 186 [Ibn Haldun-Tasavvufun Mahiyeti, Çev: Süleyman Uludağ, Dergah yy. 1984]
-Mutasavvıflar 16 [Prof.Dr.Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, DİB yy.6.baskı, Ank.]
-Cerrahoglu 1/7,8 [Prof.Dr. İsmail cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, DİB yy. Ank. 1988, 2 cilt]
[2] İslam 189
-Bir Veli,34 [Martin Lings, Yirminci Yüzyılda Bir Veli, Çev: Ufuk Ayan-Bekir Şahin, Yeryürzü yy. İst.]

[3] İslam, 195 ; Gölpınarlı, 78 ; Mutasavvıflar, 16 ; Bir Veli, 44-45 ; Üç Müslüman,113 ; Teymiye 1/442
[4] Bu ve bundan sonraki bazı bölüm değerli hocamız Celaleddin Vatandaş`ın VAHİYDEN KÜLTÜRE isimli kitabından alınmıştır. Konuyu detaylı incelemek isteyenler şiddetle tavsiye edilir. [Vahiyden Kültüre, Celaleddin Vatandaş, Pınar yy, ist. 2001]

[5] Futûhat, 2/B-409-411 ; Cerrahoğlu, 2/9 ; İslam Felsefesi, 105, 243 ; Hitti 2/666 ; Fahri, 200
[6] Futûhat, 2/A 3
[7] Güngör 36, 119 ; İslam,180
[8] İ. Sarmış, Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm, Sh. 37

[9] İslam Tarihi 4/144 ; Cerrahoğlu 1/271 ; Yurdaydın, 30
[10] -Gölpınarlı, 42
- Islam Nedir, 152 [-Dr. Ali Şeriati, Çev: Ali Seyyidoğlu, Bir yy.1987]
- Mazeheri, 10 ;Nicholson, 14 ;Cerrahoğlu 1/271 ;Fahri, 193 ;Bir Veli,162 ;Teymiye, 1/442 ;İslam Tarihi, 4/144
[11] İ. Sarmış, Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm, Sh. 34

[12] Gölpınarlı, 123 ; Nicholson, 14, 41
[13] Fahri, 193 ; Nicholson, 14 ;
- Islam Felsefesi, 24- [Islam Felsefesi, Ord. Prof.Dr. Hilmi Ziya Ülken, Selcuk yy.]

...

Konu yeşil tarafından (30. November 2011 Saat 05:36 PM ) değiştirilmiştir.
yeşil isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla