Tekil Mesaj gösterimi
Alt 7. September 2018, 03:44 PM   #6
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Kitapta "namaz" diye bir ifade geçmez.

Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta'nın YASNA bölümünde Namaz'ın içeriği anlatılır. Namaz kelimesini Türkçe'ye geçiren unsur Türklerin İran'lılardan İslamı öğrenmesiyle başladı. Namaz kelimesi tehlikeli bir kelimedir, kullanılması başka anlamları çağrıştıracağı için doğru değildir. Namaz Arapça bir kelime değildir, Farsça kökenli diyorlar; doğrusunu söyleyeyim. Namaz kelimesi "Zendçe" yani Zerdüştlüğün eski kutsal dili olan Avesta Dilinden gelir. Avesta dilinde Namaz " İran'da ateşe tapanların "ateş önünde eğilmesi" için kullanıldığı bir âyin ismidir. Zendçe yani Avesta diline Sanskritçe'den geçmiştir. Eski İranlıların dilinde Zerdüşti bir ayin olan Namaz kelimesi Orta Farsça'ya da Avesta dilinden geçmiştir. etimolojik anlamda yüzyıllardan beri kalmış Türkçe'ye de böyle geçmiştir. Namaz demek tehlikelidir bunu bizim dilimize sokanlar büyük vebal alacaklar..
(Yavuz Tellioğlu'ndan alıntı)
**************

KURANDA NAMAZ YOKTUR.NE ZAMAN NASIL KILINACAĞI DA YAZMAZ

Namaz kılmak İslam’ın Kuran'da yazan bir ibadeti değildir. Kuran'ın hiçbir yerinde "namaz kılınması"na dair bir açıklama ya da ayet yoktur.Kimse gösteremez çünkü yoktur. Namazın nasıl kılınacağı, ne kadar kılınacağı, ne zaman kılınacağına dair de ayet yoktur. Hiç kimse namazı açıklayıcı bir söz kuran’da bulamaz ve gösteremez. Göstereceğim diyen olursa mutlaka Kuran meallerden kontrol ediniz. Kuran'da yazanları hadis kitaplarıyla ya da başka bir şeyle anlatanlar Allah'a ve Kuran'a karşı gelmiş olmaktadırlar. Genel olarak böyle şeylerle çok karşılaşmaktayız. Günümüzde insanları siyasete uygun hareket ettirmek ve onları rahatça kullanabilmek için Kuran dışında uygulamalar yapılmakta, insanlar Dinden çıkarılmakta ve Allah'a karşı gelmesi sağlanmaktadır.

Aşağıda Zerdüş’ün kutsal kitabında namaz nasıl yapılır anlatılıyor.“Zerdüşt namazına başlamadan önce kişi; ellerini, ayaklarını ve yüzünü yıkar, başa takke veya başörtüsü giyip, güneşe doğru dönerek Ashem, Yatha, Kemna Mazda için dua eder. Güneşin doğuşundan öğlen 12:40’a kadar olan namaza Havan Geh, öğlen12:40 ile 15:40 arasındakine Rapithavan Geh, 15:40 ile günbatımına kadarki namaza Ujiren Geh, günbatımından 24:40’a kadar süresi olan namaza Aiwisuthrem Geh denirken 24:40’dan güneşin doğuşuna kadar kılınması gereken namaza ise Ushahin Geh denir.” Bu namaz da ne tesadüftür ki günde tam 5 vakittir!

“İSLAM'DA namaz Kuran'da yazmazken NAMAZ'I KİMLER NASIL ANLATIR.“ İşte aşağıda açıklaması okuyun.
1-İkindi Namâzı : Öğle vakti bitince başlar. Bu da: İmâm-ı Ebû Yûsüf ve İmâm-ı Muhammede göre,gölge kendisini meydâna getiren cism kadar uzayınca başlar ve güneş kayboluncaya kadar devâm eder.
2- İmam-ı A’zam Ebû Hanîfe'ye göre ise; gölge kendisini meydana getiren cismin iki misli olunca başlar, güneş kayboluncaya kadar devam eder. Fakat, güneş sarardıktan sonra yani ufuk hattına bir mızrak boyu yaklaşınca, her namazı kılmak haramdır. Yani ikindi namazını bu kadar geciktirmek haramdır. Fakat, ikindi namazını kılmamış ise, güneş batıncaya kadar da kılmak lâzımdır.
3-(Mukaddimet-üs-salât), (Tefsîr-i Mazherî) ve (Halebî-yi kebîr)deki hadîs-i şerîfde buyuruldu ki:
Fecr doğarken sabah namazını, güneş tepeden ayrılırken öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyu uzayınca ikindiyi, güneş batarken [üst kenarı kaybolunca] akşamı ve şafak kararınca yatsıyı kıldık. İkinci günü de, sabah namazını, hava aydınlanınca; öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyunun iki katı uzayınca; ikindiyi, bundan hemen sonra, akşamı, oruç bozulduğu zaman, yatsıyı gecenin üçte biri olunca kıldık.

İşte böyle Kuran'da olmadığı için aralarında görüş birliği bile yoktur. Ma’un suresinde Allah namaz kılanı beğenmediğini açık olarak söylemiştir. Diyanet mealinde Namaz kılanlar için Allah'ın düşünceleri aşağıdaki gibidir.

MA’UN-4.5.6.Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,Onlar namazlarını ciddiye almazlar.Onlar gösteriş yaparlar.

Kuranda olmayanları hadislerle yapın diye açıklamak Kuran'ı ve Peygamberini reddetmektir. Allah mecaz yapmadım açıklayıcı ayetler gönderdim diye aşağıdaki ayetlerde yazdırmış.
Allah anlatıp açıklayamamış ben onun yerine açıklayayım diyenler Müslüman olabilir mi siz karar verin.

ZUMER-27."Yemin ederim, öğüt alsınlar diye biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik."

EN’AM SURESİ-38 AYET.."Kitapta biz, hiçbir şeyi eksik bırakmadık..."

EN'AM SURESİ-114: Allah size Kitab’ı açıklanmış indirmişken, ondan başka hakem mi isteyeceğim?(hakem=hadisci)

NUR SURESİ-46AYET"Andolsun ki, biz, bilmediklerinizi size açık seçik bildiren ayetler indirdik."

BAKARA-159- apaçık ayetleri Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları anlamazsınız diyenler var ya,

Allah yapılmasını istediğim hiçbir şeyi eksik bırakmadım derken sen nasıl kuranda olmayan bir şeyi insanlara "bu Allahın emridir" diye şart koşarsın?
Bu ayetlerden sonra hâlâ "Kuran yeterli değildir; Kuran'da olmayan şeyler için açıklama gereklidir" diye düşünen biri nasıl Müslüman’ım diyebilir.
Kuran yeterli değil mecaz var o neden ile hadisçiler olmalı diye düşünen kişiler Kuran'a ve Allah'a karşı gelmiş olurlar.
Yukarıdaki ayetlerde Allah "Mecaz yapmıyorum. Kurandan başkasına uymayın." demektedir.

Kuran'da namazın olmadığını söyleyenlere karşılık olarak da bazıları Kuran'daki SALAT'ı “Dua” olarak namaz anlamında çevrilir.
Bu tamamen sahtekarlıktır.
Kuran'da Namaza dair hiçbir açıklama bulunmazken namaz kelimesinin olduğunu ifade etmek fayda sağlamayacaktır.
Bu yalanı söyleyenlerin cehennemden kurtuluşu yoktur.
Kandırdıkları insanları da cehenneme mecbur etmektedirler.
SALAT kelimesi bilerek ve isteyerek insanları kullanmak için yanlış tercüme edilmektedir.
(Namık Kemal Zeybekten alıntı)
****-*****

[SALÂT]

Anlamı:

الصّلوة [salât] sözcüğünün yapı olarak, ص ل ى [saly] ve ص ل و [salv] köklerinden türemiş olması mümkün görünmektedir. Dilbilgisi kurallarına göre her iki kökten de türemiş olabilir. Zira hem ص ل ى [saly] hem de ص ل و [salv] sözcükleri, son harflerinin “harf-i illet” olması sebebiyle “nâkıs”tırlar ve bu köklerden bir sözcük türediğinde, köklerin sonundaki harf-i illetler düşerek başka harfe dönüşür. Bu durumda, türeyen yeni sözcüğün, bu köklerin hangisinden türediği konusunda ciddi bir araştırma yapılmadığı takdirde ortaya bazı karışıklıklar çıkabilmektedir. Nitekim ص ل و [salv] kökünden olan kalıpların birçoğunun çekimlerinde و [vav] harfi, “galb” [değişim] neticesi ى ]ya]ya dönüşmekte ve bu şekilde türeyen sözcükler, ilk bakışta ص ل ى [saly] kökünden türemiş gibi görünmektedir.

Bu gibi durumlarda Kur’ân’ın mesajını doğru anlamak için yapılacak ilk iş, sözcüğün türemiş olabileceği köklerin anlamlarına bakmaktır. Bu sebeple biz de tahlilimize, الصّلوة [salât] sözcüğünün türemiş olabileceği ص ل ى [saly] veص ل و [salv] köklerinin anlamları ile başladık.

صلى [saly, sıla]; “pişirmek, yakmak, ateşe atmak-ateşe girmek, yaslamak” anlamına gelir. Sözcük bu manada Hâkka sûresi’nde geçmektedir:

Sonra cehenneme [صلّوه/sallûhû] yaslayın onu. (Hâkka/31)

Bundan başka, sözcük Kur’ân’da birçok kez, bu kökten türemiş olan إصلوها [islavhâ], يصلى [yeslâ], وسيصلون [veseyeslavne], ساصليه [seüslîhi], لايصلاها [lâ yeslâhâ] gibi farklı kalıplar hâlinde yine aynı anlamda yer almıştır. Meselâ, صلى [s-l-y] kökünden türemiş olan المصلّين [musallîn] sözcüğü, “destek veren, yardım eden” anlamında değil, “hayvanının sırtına, uyluğuna yaslanan” anlamında kullanılmaktadır.[8]

صلى[saly] sözcüğü, Türkçe’deki “sallamak” ve “yaslamak” sözcüklerinin de kaynağıdır.

Ancak, konumuz olan salât sözcüğünün kökünün saly olduğu varsayılırsa, Kur’ân’da geçen tüm الصّلوة [salât] sözcüklerinin ve türevlerinin “ateşe atmak, yaslamak” anlamında olduğunu kabul etmek gerekecektir ki bu durumda, meselâ Kevser sûresi’ndeki صلّ [salli] emrinden, “onu ateşe at” veya Ahzâb/56′daki صلّواعليه [sallû aleyhi] ifadesinden, “onu [Muhammed'i] ateşe sallayın/atın” anlamını çıkarmak gerekecektir. Sonuç olarak, “yardım, destek, çaba, gayret” anlamlarına gelen الصّلوة [salât] sözcüğüyle, “ateşe atmak, ateşe yaslamak, pişirmek, yakmak” anlamındaki صلى [saly] sözcüğü arasında herhangi bir mana ilişkisi kurma imkânı yoktur.

ص ل و[salv]: İsim olarak “uyluk, sırt” demek olan sözcük şöyle açıklanır: صلو [salv], “insanın ve dört ayaklı hayvanların sırtı, kalça ile diz arası” anlamına gelir.[9]

Bu anlam doğrultusunda fiil olarak kullanıldığında sözcük; “uyluklamak, sırtlamak” anlamına gelir ki, uyluğun [bacağın, diz ile kalça arasındaki bölümünün] yatay duruma getirilerek bir yükün altına uzatılması şeklinde bir hareket olan “uyluklamak” da, bir yükü sırta almak demek olan “sırtlamak” da, yük altına girmeyi, yüke destek vermeyi ifade eder.

Bize göre salât sözcüğünün kökü saly değil, salv‘dir. Sözcüğün aslı ise صلوة [salvet] olup, kök sözcük nâkıs [son harfi illetli] olduğundan, genel dilbilgisi kuralları gereği صلوة [salvet] sözcüğü,الصّلوة [salât] şekline dönüşmüştür. Nitekim sözcüğün çoğulu olan صلوات [salavât] sözcüğünde, kök sözcüğün asıl harfi olan و [vav] açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu durum, başka birçok sözcük için de geçerlidir. Meselâ, ğazâ [savaştı] sözcüğünün mastarı غزوة [ğazve]dir ve ğazve‘nin çoğulu غزوات [ğazevât] olarak gelir. Diğer fiil çekimlerinde de ğazâ‘nın “vav”ı, ya ى [ya]ya dönüşür yahut da düşer. Zaten salât sözcüğünün, s-l-v kökünden türediği hususunda ittifak olduğu içindir ki, bir anlam karışıklığı olmasın diye mushaflarda salât sözcüğü, الصلاة şeklinde ا [elif] ile değil, الصّلوة şeklindeو [vav] ile yazılır.

Diğer taraftan, صلو [s-l-v] kökünden türemiş olan صلّى [sallâ] (mastarı salât) sözcüğünün anlamı, Kıyâmet/31-32′de, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde net olarak açıklanmıştır:

فلا صدّق ولا صلّى ولاكن كذّب و تولّى [felâ saddaqa velâ sallâ velâkin kezzebe ve tevellâ (31Fakat o, ne onayladı, ne destekledi. 32Fakat o, yalanladı ve geri durdu. 33Sonra da gerine gerine yakınlarına gitti.].

Görüldüğü gibi yukarıdaki cümlede dört eylem zikredilmiş, bu eylemlerden ikisi diğer ikisinin karşıtı olarak gösterilmiştir. Şöyle ki: صدّق [saddaqa]nın karşıtı olarak كذّب [kezzebe], yani “tasdik etme”nin karşıtı olarak “tekzib etme, yalanlama” fiili kullanılırken, صلّى [sallâ] fiilinin karşıtı olarak da تولّى [tevellâ] fiili kullanılmıştır. Kalıbı itibariyle “süreklilik” anlamı taşıyan tevellâ sözcüğü; “sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lakayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek” demek olduğuna göre, تولّى [tevellâ]nın karşıtı olan صلّى [sallâ] da; “sürekli olarak destek olmak, seyirci kalmamak” anlamına gelmektedir.

Anlamı Kur’ân’da bu kadar açık olarak belirtilmesine rağmen salât sözcüğü, ünlü bilgin Râgıb el-İsfehânî’nin Müfredât adlı eserinde, “Lügat ehlinin çoğu, salât: ‘dua, tebrik ve temcit’tir demiştir” ifadesiyle âdeta geçiştirilmiştir.

Sonuç olarak الصّلوة [salât] sözcüğünün anlamını; “destek olmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak; sorunların çözümünü üzerine almak” şeklinde özetlemek mümkündür. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, buradaki sorunlar, sadece bireysel sorunları değil, aynı zamanda toplumsal sorunları da kapsamaktadır. Dolayısıyla الصّلوة [salât] sözcüğünün anlamını, “yakın çevrede bulunan muhtaçlara yardım” boyutuna indirgemek doğru olmayıp, “topluma destek olmak, toplumu aydınlatmak, toplumun sorunlarını sırtlamak, üstlenmek ve gidermek” boyutunu da içine alacak şekilde geniş düşünmek gerekir. Yapılacak yardımın, sağlanacak desteğin gerçekleştirilme şeklinin ise “zihnî” ve “mâlî” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır:

• Zihnî yönü ile salât; eğitim ve öğretimle bireyleri, dolayısıyla da toplumu aydınlatmak, rüşde erdirmek; en sağlam yola iletmek;

• Mâlî yönü ile salât; iş imkânları ve güvence sistemleri ile ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, onları zor günlerinde sırtlamak, böylece de toplumun sıkıntılarını gidermektir.
(Hakkı Yılmaz'dan alıntı.)
****************

33/AHZÂB-56: Allah ve melekleri peygambere salât/yardım ediyor, destekliyorlar. Ey inananlar sizde peygambere salât/yardım edip, destekleyin ve onun getirdiklerine tam bir teslimiyetle teslim olun.


Eğer "salat" kelimesine "namaz anlamını verirseniz bu son ayete göre Allah'a, meleklerine ve inananlara Peygamber için namaz kıldırırsınız.

(çok uzadı; daha sonra devam edeceğim.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (14. January 2021 Saat 09:32 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (11. September 2018)