Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10. October 2018, 08:25 PM   #9
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sevgili bartsimpson

Bu yazdıklarım Hakkı Yılmaz-İşte Kur'an'dan

Neml Suresi 82, 83, 84, 85. ayetler.
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=168

"“من ا لارض MİNE’L-ARZ [YERYÜZÜNDEN]” İFADESİ

Ayetteki bu ifadede geçen “ منmin” edatı [harf-i cerri] için gelenekçiler “çıkardık” fiilini müteallek olarak kabul etmişler ve ifadeyi “Yeryüzünden bir dabbeh çıkardık” şeklinde anlamışlardır. Bize göre, ayeti anlamaya engel olan yanlışlardan biri de budur. Çünkü mahşer gününde bildiğimiz bu yeryüzü olmayacaktır ki ondan “dabbeh” denilen şey çıkarılsın. Arapça dilbilgisi kuralları gereği, her “harf-i cerr”e mutlaka bir müteallek gerektiğine göre, bizim düşüncemiz, ifadedeki “min” “harf-i cerr”ine müteallek olarak “ كائنةkâineten” veya “ معمولة ma’muleten” mana fiillerinden birininin takdir edilmesi gerektiği yönündedir. Bu durumda ifadenin anlamı “yeryüzünden yapılmış bir dabbeh” şeklinde olur. Yani “dabbeh” denen varlık Arz [Yeryüzü] maddelerinden yapılmıştır; canlı değildir. Bazılarının ileri sürdüğü gibi “melek” cinsinden de değildir.

“İnsanların Allah’ın ayetlerine gerektiği gibi inanmadıklarını” konuşur

Dikkat edilecek olursa, “dabbeh” insanlar ile değil, insanlara konuşacaktır. Bunun anlamı, söz konusu konuşmanın insanlarla yapılacak karşılıklı bir konuşma olarak değil, “dabbeh” tarafından tek taraflı olarak yapılacak bir konuşma şeklinde gerçekleşeceğidir. Konuşmanın içeriği sadece insanlara Allah’ın ayetlerine gerektiği gibi inanmadıklarının duyurulmasından ibarettir.
“Dabbeh” olarak isimlendirilen bu konuşmacının ne olduğuna gelince: Gerek sözcüğün hareketliliği içeren kök anlamı, gerekse söz konusu varlığın yeryüzü kökenli oluşu gibi nedenler zihne bazı ihtimalleri çağrıştırmaktadır. Cansız maddelerden yapılmış, hareket eden, konuşan bir şey? Sanki bir teyp, televizyon, video, bilgisayar, robot ya da günümüzden kıyamete kadar olan zamanda geliştirilecek başka bir cihaz?
Tefsirciler arasında “dabbeh” üzerinde en fazla duran ve meseleyi önemseyen kişi İbn-i Kesir’dir. Ne var ki, o da “dabbeh” sözcüğünü kıyamet alâmetleri sadedinde açıklamış ve bu konudaki mesnetsiz söylentilere geniş yer vermiştir. Neticede o da söylenti niteliğindeki bu rivayetleri aşamamış, konunun sonunu da “Bütün bunlar tartışma götürür” diye bitirmiştir.
İbn-i-Abbas ise ayette geçen “ تكلّمهمtükellimühüm [onlara konuşur; anlatır]” ifadesini iyi anlayamadığından olsa gerek, işin içinden çıkamamış ve ifadeyi “ تَكَلّمهم tekellimühüm [onları yaralar]” şeklinde okumuştur. İbn-i-Abbas’ın söz konusu ifadeyi bu şekilde okuması, muhtemeldir ki, yaşadığı çağda cansız maddelerden yapılmış bir aletin, bir makinenin konuşmasının, hareket etmesinin hayal bile edilememesinden kaynaklanmaktadır.
Bugünkü bilgimizle yukarıda saydığımız duyuru cihazları da mutlaka ilerideki çağlarda “ilkel” olarak nitelenecek, “dabbeh” sözcüğü o çağda yine cansız maddelerden yapılmış ve insanlara duyuru yapan, o günün modern araçları olarak ifade edilecektir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
“Dabbeh”, mahşerde ortaya çıkarılacak yeryüzü maddelerinden mamul bir çeşit yayın aracı olup kendisine yüklenmiş olan “insanların Allah’ın ayetlerine gerektiği gibi inanmadıkları” duyurusunu anons edecektir.

83, 84. Ayetler:

Ve her ümmetten [önderli topluluktan] ayetlerimizi yalan sayanlardan bir grup topladığımız gün, artık onlar tutuklanıp dağıtılırlar.
Ve geldikleri zaman, O [Allah] der ki: “Siz benim ayetlerimi, bilgi bakımından onu kavramadığınız hâlde yalanladınız mı? Ya da ne yapıyordunuz?”

Bu ayetlerde mahşere ait sahneler yer almakta ve duyarsızları uyarmak için kendilerine sayısızca bilgi ve kanıt gösterilmiş olan inkârcıların akılsızlık ederek, temelsizce, herhangi bir bilgi ve kanıta dayanmadan, ayetleri yalanlamalarının yüzlerine vurulacağı bildirilmektedir. Aynı zamanda ahireti de inkâr etmiş olan inkârcılar bu akılsızlıklarını ahiret gerçekleştiğinde artık kendileri de anlamış olacaklardır. 82. ayette bildirildiği gibi, bu inkârcıların Allah’ın ayetlerine gerektiği gibi inanmadıkları“Dabbeh” aracılığıyla mahşer halkına ilân edilecek olması, onların bir de rezillik azabı tadacaklarını göstermektedir.

Saffat 22, 23: O zulmetmiş olan kişileri, eşlerini ve Allah’ın astlarından taptıkları şeyleri bir araya toplayın. Sonra da onlara cehennemin yolunu gösterin.

85. Ayet:

Ve zulmetmelerine karşılık, Söz kendi aleyhlerine gerçekleşmiş bulunmaktadır, artık onlar konuşmazlar.

Artık olan olmuş, Söz onların aleyhine gerçekleşmiştir. “Dabbetün mine’l-arz” ifadesiyle ilgili açıklamamızda ve Kaf suresinin 29. ayetinin tahlilinde de belirttiğimiz gibi, ayette geçen “Söz”, Rabbimizin insanlarla ilgili olan bir ilke kararıdır ve O’nun kesinlikle cehennemi dolduracağı anlamına gelmektedir.

Mürselat 35–37: Bu, onların konuşmayacakları gündür [andır].
Kendilerine izin de verilmez ki, özür dilesinler.
O gün, yalanlayanların vay hâline!"

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (10. October 2018 Saat 08:44 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (10. October 2018)