Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:49 PM   #2
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
İşte onlar [öne geçenler], yaklaştırılanlardır.
İşte onlar [öne geçenler], Naim cennetlerindedirler.
Bir topluluk [çoğu] evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. [Onlar] Yaptıklarına karşılık olarak; mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar. Üzerlerinde [çevrelerinde], kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler -ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir- beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; süreklileştirilmiş [hep aynı bırakılmış] çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. Orada lağv [boş söz, saçmalama] ve günaha sokan işitmezler. Sadece söz olarak: “selâm!”, “selâm!”
Ve sağın yaranı, nedir o sağın yaranı! [Onlar], dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar/akasyalar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen [tükenmeyen] ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
Şüphesiz Biz onları [kiraz, muz, gölgeler, fışkıran su…] öyle bir inşa ile inşa ettik [yarattık]. Ki onları, sağın ashabı için albenili ve hepsi bir ayarda bakireler [dokunulmamışlar] kıldık [yaptık].
Bir cemaat [çoğu] öncekilerdendir. Bir cemaat da sonrakilerdendir. (Vakıa/10- 40)
İşte bu [bilgeleşmiş, bilinçlenmiş kimseler], vaat olunup durdukları doğru bir vaat olarak ve onlar zulmedilmeden, O’nun [Allah’ın] onlara amellerini tam olarak ödemesi için kendilerinden, yaptıklarının en güzelini kabul edeceğimiz ve cennet ashabı içinde kötülüklerden koruyacağımız kimselerdir. (Ahkaf/16)
Şüphesiz takvalı davrananlar, Rablerinin kendilerine verdiği ile sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak, zevk-ü sefâ sürerek cennetlerdedirler, nimetler içindedirler. Ve Rableri onları cehennem azabından korumuştur. Biz onları iri gözlülerle eşleştirdik de. – “Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!”-
Ve iman eden, zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olan kimseler; işte Biz, onların zürriyetlerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden bir şey eksiltmedik. Herkes kendi kazandığıyla rehindir.
Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol sergiledik.
Orada kendisinde lağv [boş söz, saçmalama] ve günaha sokma olmayan bir kadehi kapışırlar.
Ve kendilerine ait bir takım delikanlılar onların etrafında dönerler; sanki onlar sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
Birbirlerinin yüzüne dönüp soruyorlar: “Gerçekte biz daha önce ailemiz içinde korkanlardan idik. Allah bizi kayırdı ve bizi içe işleyen azaptan korudu. Şüphesiz biz daha önce, O’na yalvarıyor idik. Şüphesiz O, iyilik yapanın, acıyanın ta kendisidir. (Tur/17- 28)
Şüphesiz ki takvalı davrananlar Rabbinden bir lütuf olarak güvenli bir makamdadırlar; Bahçelerde ve pınardadırlar. Onlar karşılıklı oturarak ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerler. İşte böyle! Biz onları iri siyah gözlülerle eşleştirdik. Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler. Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve O [Allah] onları cehennem azabından korumuştur. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir. (Duhan/51- 57)
10 -14- Kitabı kendisine arkasından verilen kişiye gelince de o, ölümü çağıracak ve alevli ateşe girecektir. Şüphesiz o, yakınları içinde sevinçli idi. Şüphesiz o, asla dönmeyeceğine kani idi.
15 – Hayır, şüphesiz Rabbi onu çok iyi gören idi.
Bu ayet grubunda, amellerinin kayıtlı olduğu kitap kendilerine arkalarından verilenlerin durumu aşağılayıcı bir üslup ile verilmektedir. Kitabı arkasından verilen o bedbaht kişi, bir zamanlar forslu ve havalı birisiydi. Ölüp Allah’a döneceğine de inanmazdı. Şimdi ise hesap vermesi çok çetin geçmekte, utancından kitabını arkadan almakta, durumunu saklamaya çalışmaktadır.
Şüphesiz suç işleyen o kimseler, inanan kimselerden bir kısmına gülüyorlardı.
Onlara uğradıkları zaman da birbirlerine kaş-göz işareti yapıyorlardı.
Kendi yakınlarına döndükleri zaman da zevklenenler olarak dönüyorlardı.
Ve onları [Müminleri] gördükleri zaman; “Şüphesiz işte bunlar, kesinlikle sapıklardır” diyorlardı. (Mutaffifin/29- 32)
Rablerine uyanlar için daha güzeli vardır. O'na uymayanlar ise, yeryüzünde bulunan ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha kendilerinin olsa, onu kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte onlar, hesabın kötüsü kendileri için olanlardır. Varacakları yer de cehennemdir. Orası da ne fena yataktır. (Ra’d/18)
Ve kitabı solundan verilen kimseye gelince; işte o: “Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim. Ne olurdu o iş bitmiş olsaydı. Malım bana hiç fayda vermedi. Gücüm [otoritem] de benden yok olup gitti” der. (Hakka/25- 29)
Ve solun ashabı; nedir o solun ashabı?
Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
Şüphesiz onlar [solun ashabı] bundan önce mütref [varlık içinde sefahate dalanlar] idiler. Ve büyük günah [şirk] üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı. (Vakıa/41- 48)
Aslında onlar Saat’i [kıyameti] yalanladılar. Biz ise Saat’i yalanlayanlara çılgın alevi [cehennemi] hazırladık.
O [çılgın alev] onları uzak bir yerden görünce, onun öfkelenmesini ve uğultusunu işittiler [işitecekler].
Ve elleri boyunlarına bağlanmış olarak ondan [cehennemden] dar bir yere atıldıkları zaman, oracıkta ölümü isterler.
-Bugün bir ölüm değil birçok ölüm isteyin!- (Furkan/11-14)
16 – 19- O halde, o şafağa, geceye ve içinde barındırdığı şeylere, derlendiği zaman o aya kasem ederim ki, siz kesinlikle halden hale biniyorsunuz.
Bu ayetlerde; şafak,gece, içinde barındırdığı şeyler ve dolunaykanıt gösterilmek suretiyle insanların da halden hale girmeleri kanıtlanmaktadır. İnsanların dikkatleri evrendeki değişime çekilerek Sünnetüllah’ta [Allah’ın koyduğu düzende] her şeyin bir plan çerçevesinde gerçekleştiğine, değişimin bu plandaki temel süreçlerden biri olduğuna, bu sürecin kıyamete kadar sürüp gideceğine işaret edilmektedir.
İnsan da evrenin bir parçası olarak sürekli bir değişim içindedir; “nutfe”den sonra “alaka”ya, sonra bir çiğnem ete, sonra da canlı ve akıllı bir varlık haline gelmektedir. Bunu bebeklik, çocukluk, delikanlılık, yaşlılık aşamaları takip etmektedir. Sosyal bakımdan ise zenginlik ve fakirlik, sağlıklılık, hastalıklılık gibi değişimlere uğramaktadır. En sonunda ise yaratılmış bir varlık olarak yeni bir değişime tabi olmakta ve ölmektedir.
Konumuz olan ayet, insanın tabi olduğu bu değişim yasasının ölümle de sona ermeyeceğini; dirilme, toplanma, hesap, ödül ya da ceza görme aşamalarıyla ahirette de devam edeceğini; insanın bunu asla aklından çıkarmaması gerektiğini öğütlemektedir.
20, 21 – O halde onlara ne oluyor? İman etmiyorlar ve kendilerine Kur'ân okunduğu vakit boyun eğmiyorlar [ikna olmuyorlar]?
Bu ayetlerde, 15- 19. ayetlerde gösterilen kanıtlar tam anlamıyla ortada iken insanların akılsızlık ederek iman etmeyişlerinin, kendilerine haber verilen akıbete ikna olmayışlarının nedeni sorgulanmaktadır:

O halde onlara ne oluyor? İman etmiyorlar ve kendilerine Kur’an okunduğu vakit boyun eğmiyorlar [ikna olmuyorlar]?
Buradaki soru bir hayret mesajıdır. Yani “Bu inkârcı tavır, şaşılacak, akıllı insanın göstermeyeceği bir tavırdır” denilmektedir.
22 – Aksine, o, küfretmiş kimseler yalanlıyorlar.
23 – Hâlbuki Allah, içlerinde sakladıklarını en iyi bilendir.
24 – Artık sen onlara elem verici bir azabı müjdele.
Bu ayetler, bunca kanıta rağmen gözlerini, gönüllerini kapatanların halini ortaya koyarak Rabbimizin onlara hazırladığı akıbeti haber vermektedir. Küfrettikleri gibi bir de yalanlama cihetine giden bu katmerli inkârcıların akıbeti nükteli bir üslupla ele alınmaktadır.
Birçok ayette açıklandığına göre; bu kâfirler, iman etmeyi gerektiren deliller çok net ve açık olmasına rağmen ya atalarını taklit ettikleri için, ya kıskançlıklarından dolayı, ya da iman ettiklerini ortaya koyduklarında dünyevi bir takım makam ve menfaatlerin ellerinden çıkacağı endişesiyle yalanlama cihetine gitmişlerdir.
Klasik kaynakların birçoğunda (Mukatil) bu ayetlerde konu edilen kişilerinAmr b. Umeyroğulları olduğu nakledilmiştir. Ancak ayetin mesajı, bu karakterdeki tüm kâfirleri kapsamaktadır.
24. ayette, inkârcılarla ilgili anlatım bırakılarak Resulullah’a hitap edilmiş ve “Artık sen onlara elem verici bir azabı müjdele!”denilmiştir. İnkârcılar hemen müjdenin ne olduğuna kulak kabartsalar da, buradaki müjde sevindirici bir müjde değildir.
Ve Biz, cehennemi o gün, Beni hatırlatan âyetlerimden gözleri bir örtü içinde olan ve dinlemeye [vahye kulak vermeye] güçleri olmayan kâfirler için genişlettikçe genişlettik.
Peki, o kâfirler Benim astlarımdan bir takım veliler edineceklerini mi sandılar? Şüphesiz Biz cehennemi o kâfirlere bir konukluk olarak hazırladık.
De ki: “Ameller bakımından en çok zarara uğrayanları haber verelim mi?
Onlar, kendileri sanat/sanayi olarak, güzellik ürettiklerini sanarken basit hayatta çalışmaları da boşa gitmiş olan kimselerdir.”
İşte onlar, Rabblerinin ayetlerini ve O’na ulaşmayı inkâr etmiş kimselerdi de bu yüzden yaptıkları bütün amelleri boşa gitti. Artık kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız [hiç bir değer vermeyiz].
İşte, inkâr etmeleri, Benim âyetlerimi ve elçilerimi alaya almaları sebebiyle, onların cezaları cehennemdir. (Kehf/100-106)
İşte şu bedbaht olanlar cehennem ateşi içindedirler. Onlara orada iç çekme ve hıçkırma vardır. Gökler ve yer durdukça onlar da o ateşte sürekli kalacaklardır. -Ancak Rabbinin dilediği müstesna.- Şüphesiz Rabbin dilediğini en üst seviyede yapandır. (Hud/106- 108)
Şüphesiz şu, iman edip sonra inkâr eden, sonra iman edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri giden kimseler; Allah onları bağışlayacak ve onları bir yola kılavuzlayacak değildir.
Münafıklara, şüphesiz, çok acıklı bir azabın kendileri için olduğunu müjdele! (Nisa/137, 138)
Ve “en büyük hac” günü, Allah’tan ve O’nun elçisinden insanlara bir bildiri: “Şüphesiz Allah ve O’nun elçisi müşriklerden beridir[ilişkili değildir]. Artık eğer hemen tevbe ederseniz, bu, sizin için hayırlıdır. Ve eğer sırt çevirirseniz o zaman biliniz ki, Şüphesiz siz, Allah'ı acizleştirecek değilsiniz. Şu küfretmiş kişilere de acıklı bir azabı müjdele! (Tevbe/3)
25 - Ancak iman etmiş ve salihatı işleyen kimseler müstesnadır. Onlar için tükenmez bir ecir vardır.
Kendilerini acı bir akıbet bekleyen kâfirlerin aksine, inanmış ve salihatı işlemiş müminler tükenmez; başa kakılmaz, boğaza takılmaz, mükemmel ödüllere kavuşmakla müjdelenmiştir.


SALİHATI İŞLEMEK
Kur'an'da kullanıldığı bağlam dikkate alınarak “salihat” ve “salihatı işlemek” konusunda şunları söylemek mümkündür: Namaz, oruç, zekât “salihat” olmadığı gibi, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek de “salihatı işlemek” değildir. Ancak öğüt verme yolu ile namaz kılmayanı namaz kılar hale getirmek, zekât vermeyeni zekât verir hale getirmek, oruç tutmayanı da oruç tutar hale getirmek “salihatı işlemek”tir. Bu kavramı toplumsal boyuta taşıdığımızda, bulunduğumuz zaman ve zeminde adlî, idarî, siyasî, iktisadî ve benzeri alanlarda her türlü bozukluğun düzeltilmesi için gösterilecek çaba, yapılacak uygulama, salihatı işlemek kapsamına girer.
“Dışa yansımayan güzel işler” demek olan “hasenat” ile “salihat” arasındaki fark iyi anlaşılmalıdır. Bu iki konu arasındaki farka Kur’an şu şekilde işaret etmiştir: Rabbimiz her bir haseneye on karşılık verirken [En'âm 160] salihat karşılığında ise cenneti vaat etmektedir.
“Salihatı işlemek” konusu Asr suresinin tahlilinde genişçe ele alındığından, detayın oradan (Tebyinü’l-Kur’an; c:1 s: 261, 262) okunmasını öneriyoruz.
Ve şu mutlu olanlara gelince, onlar da gökler ve yer durdukça ardı arkası kesilmeyen bir ikram olarak cennetin içinde sürekli olmak üzere kalacaklardır. -Ancak Rabbinin dilediği müstesna.- (Hud/108)
Onların oradaki duaları “Allah’ım, Sen her türlü eksiklikten münezzehsin!”dir. Ve onların oradaki selâmlaşmaları, “selâm!”dır. Dualarının sonu da “Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun!”dur. (Yunus/10)
Allah doğrusunu en iyi bilendir.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla