Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15. August 2009, 02:21 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Enbiya Suresine Giriş

GİRİŞ
Enbiya [Peygamberler]suresi Mekke’de 73. sırada inmiş olup adını surede kıssaları özet olarak nakledilen “peygamberler”den almıştır. Kıssaları nakledilen bu peygamberler İbrahim (as), İshak (as), Yakub (as), Lut (as), Nuh (as), Davud (as), Süleyman (as), Eyyûb (as), İsmail (as), İdris (as), Zülkifl (as), Zünnûn [Yunus] (as), Zekeriyya (as) ve İsa (as)’dır. Diğerlerininkine kıyasla İbrahim peygamberin kıssası, onun putperest kavmiyle olan mücadelesi ekseninde çekici bir üslupla ve herkesi etkileyen kanıtlarla geniş bir şekilde anlatılmıştır.
Sonra da Resulullah’ın gönderilişinin amacının âlemlere rahmet olması olduğu vurgulanır.
Nübüvvet [elçilik] müessesesi surenin ana temasıdır. Bununla beraber Al*lah’ın birliği, öldükten sonra dirilme ve hesaba çekilme gibi inanç ilkeleri da işlenen konular arasındadır. Ayrıca ibret alınsın diye hem insanın biyolojik yapısında hem de kâinatta bulunan delillere dikkat çekilerek Allah’ın kud*reti gözler önüne serilmiştir.
Sure birçok necmden oluşmuştur. Ayetlerinin birbirleriyle olan münasebeti dikkate alındığında, surenin bir kerede veya yakın aralıklarla indiği, tamamlandığı anlaşılmaktadır.


https://youtu.be/3Y4N9PhllYI Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 396. Bölüm Enbiya Suresi 1.Bölüm

https://youtu.be/Vko7BqiiU4k HakkıYılmaz Kuran ve İslam 397. Bölüm Enbiya Suresi 2. Bölüm

https://youtu.be/NBFLCouFoeY Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 398. Bölüm Enbiya Suresi 3. bölüm

MEAL:
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA
1 – İnsanlar için hesapları yaklaştı. Onlar ise aldırmazlık içinde, yüz çeviricidirler.
2, 3 - Rablerinden kendilerine gelen her yeni öğüdü/ hatırlatmayı ancak oyun yaparak ve kalpleri eğlenerek dinlerler. Ve o zalimler aralarında şu fısıltıyı gizlediler: “Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Artık görüp dururken büyüye mi gidiyorsunuz?”
4 – De ki: “Benim Rabbim gökte ve yerde her sözü bilir. Ve O, en iyi işiten, en iyi bilendir.”
5 – Aksine onlar: “Bunlar karmakarışık düşlerdir; yok yok, onu kendisi uydurdu; yok yok, o bir şairdir. Hadi öyleyse öncekilerin gönderildiği gibi bize bir ayet [mucize] getirsin” dediler
6 - Onlardan önce yok ettiğimiz hiçbir karye [memleket] iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecekler?
7 - Ve Biz, senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz olgun kimseleri gönderdik [elçi yaptık]. Haydiyin, siz bilmiyorsanız zikir ehli olanlara [Tevrat’ı bilenlere] soruverin.
8 – Ve Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık. Onlar sürekli kalıcılar da [ölümsüz] değillerdi.
9 - Sonra Biz, onlara, o vaadi [verdiğimiz sözü] yerine getirdik. Böylece onları ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Aşırı gidenleri de helak ettik.
10- Hiç kuşkusuz Biz, size, öğüdünüz/ şan şerefiniz içinde olan bir kitap indirdik. Buna rağmen hala akıllanmayacak mısınız?
11 – Biz, zalim olan nice kentleri de kırıp geçirdik. Onlardan sonra da başka toplumları var ettik.
12 – Öyle ki onlar azabımızın şiddetini hissettikleri zaman ondan topukluyorlardı [hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı].
13 – - Topuklamayın! [Hızla uzaklaşıp kaçmayın]; sorgulanmanız için, içinde şımarıp azdığınız şeylere ve evlerinize dönün.-
14 – Onlar: “Yazıklar olsun bizlere! Şüphesiz biz gerçekten zalimler imişiz” dediler.
15 – İşte onların bu çağrıları, onları biçilmiş bir ekin ve sönmüş ocak [kül] haline getirinceye kadar son bulmadı.
16 – Ve Biz göğü, yeryüzünü ve aralarındaki şeyleri, oyun oynayanlar olarak yaratmadık.
17 - Eğer Biz, bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu kendi katımızdan edinirdik; eğer Biz, yapanlar olsaydık.
18 – Bilakis Biz hakkı batılın başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın o [batıl], yok olup gitmiştir. Ve Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan dolayı size yazıklar olsun!
19, 20 - Göklerde ve yeryüzünde olan kimseler de yalnızca O'nundur. O’nun katında olan kimseler de O'nun kulluğundan büyüklenmezler ve usanmazlar, gece gündüz ara vermeyerek tesbih ederler.
21- Yoksa onlar yeryüzünden birtakım ilahlar edindiler de onlar mı canlandıracaklar [onları diriltecekler]?
22 - Eğer o ikisinde [yer ile gökte] Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de kesinlikle kargaşa içinde olurdu [düzenleri bozulurdu]. O halde Arş'ın Rabbi olan Allah, onların nitelemekte oldukları şeylerden münezzehtir.
23 – O [Arşın Rabbi Allah], yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise sorumlu olacaklardır.
24 - Yoksa onlar, O'nun astlarından bir takım ilâhlar mı edindiler? De ki: “Kesin delilinizi getirin. İşte şu, benimle beraber olanların öğüdüdür ve benden öncekilerin öğüdüdür." Bilakis, onların çoğu gerçeği bilmezler. Artık onlar, yüz çevirenlerdirler.
25 – Ve Biz senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona: “Gerçek şu ki Benden başka ilâh diye bir şey yoktur. Onun için bana ibadet edin” diye vahyetmiş olmayalım.
26 – 28- Ve onlar: “Rahman çocuk edindi” dediler. O [Rahman], bundan münezzehtir. Aksine onlar lütuflandırılmış kullardır. Onlar, O’nun sözünün önüne geçemezler; onlar, yalnız O’nun emriyle iş yaparlar. O, onların [Rahman’ın çocukları saydıkları şeylerin] önlerinde olanı ve arkalarında olanı bilir. Ve onlar, O’nun hoşnut olduğu kimselerden başkasına şefaat edemezler. Bununla birlikte onlar O’nun haşyetinden [O’na duydukları derin saygı ve sevgiden dolayı ondan uzaklaşma korkusundan] tir tir titrerler.
29 – Ve onlardan her kim: "Ben, şüphesiz O'nun astlarından bir ilâhım" derse, artık Biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte zalimleri Biz böyle cezalandırırız.
30 – Ve şu kâfir olan kimseler, gökler ve yer bitişik bir halde idi de Bizim onları [o ikisini] ayırdığımızı ve hayatı olan her şeyi sudan kıldığımızı görmediler mi? Buna rağmen hâlâ inanmıyorlar mı?
31- Ve Biz, yeryüzünün içinde, onlar sarsılmasın diye sağlam kazıklar kıldık. Ve orada yollarını bulsunlar diye bol bol yollar kıldık.
32 – Ve Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, onun [gökyüzünün] ayetlerinden yüz çevirenlerdirler.
33 – Ve O, geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratandır. Hepsi bir yörüngede yüzmektedir.
34 – Biz, senden önce de hiçbir beşer için sonsuzluk kılmadık. Peki, sen öldün de onlar sürekli kalanlar mıdırlar?
35- Her nefis [kimliği olan varlık] ölümü tadıcıdır. Ve fitne olmak üzere, sizi Biz, şer ve hayır ile belâlandırırız. Ve siz yalnız Bize döndürüleceksiniz.
36 – Ve o inkâr etmiş kişiler seni gördükleri zaman, sadece, seni alaya alıyorlar; “İlâhlarınızı anıp duran bu mudur?” Hâlbuki onlar Rahman’ın zikrini inkâr edenlerin ta kendileridir.
37 - İnsan aceleden yaratılmıştır. Size yakında alametlerimi göstereceğim. Şimdi siz Benden acele istemeyin.
38 – Ve onlar [inkâr eden kişiler], “Eğer doğrular iseniz, bu vaat ne zamandır?” diyorlar.
39 - Bu küfretmiş kişiler ateşi yüzlerinden ve sırtlarından men edemeyecekleri ve kesinlikle yardım da olunmayacakları zamanı bir bilseler!
40 – Aslında o [bu azap], onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecek ve onlara mühlet verilmeyecek.
41- Ve hiç kuşkusuz senden önce birçok elçiyle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alay ettikleri şey kuşatıverdi.
42 - De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman'dan kim koruyabilir?" Aslında onlar, Rablerinin zikrinden yüz çevirenlerdir.
43 - Yoksa onlar için, Bizim astlarımızdan, onlara engel olan bir takım tanrılar mı var? Onlar [O tanrılar] kendilerine yardıma güç yetiremezler. Onlar tarafımızdan desteklenmezler de.
44 – Aslında Biz, onları [o kâfirleri] ve atalarını kendilerine ömür uzun gelinceye dek yararlandırdık. Peki, şimdi Bizim yeryüzüne gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? O halde üstün gelen onlar mıdır?
45 - De ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum." Uyarıldıkları zaman sağırlar çağrıya kulak vermezler.
46 - Ve şüphesiz, Rabbinin azabından bir esinti onlara dokunursa, kesinlikle ‘Eyvah bizlere! Şüphesiz biz zalimler imişiz’ diyeceklerdir.
47- Biz kıyamet günü için “kıst [hak edilen pay] terazileri” koyarız; hiçbir kimse, hiçbir şeyce haksızlığa uğratılmaz. (O şey) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getiririz. Ve hesap görenler olarak Biz yeteriz.
48, 49 – Ve ant olsun ki, Musa ve Harun'a Furkan’ı; ve gaybde Rabblerine haşyet duyan, Saat’ten [kıyametin kopmasından] içleri titreyen takva sahipleri için bir ışığı ve öğüdü verdik.
50 - İşte bu [Kur'ân] da Bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu inkâr eden kimseler misiniz?
51 – Ve ant olsun ki, Biz daha önce İbrahim’e rüşdünü vermiştik. Ve Biz onu bilenler idik.
52 – Hani o [İbrahim], babasına ve kavmine: “Israrla kendisine tapınıp durduğunuz heykeller nedir?” demişti.
53 - Onlar: “Biz atalarımızı bunlara tapanlar olarak bulduk” dediler.
54 – O [İbrahim]: “Ant olsun ki sizler ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz” dedi.
55 - Onlar: “Sen bize hakkı mı getirdin, yoksa sen oyun oynayanlardan mısın?” dediler.
56, 57 – O [İbrahim] dedi ki: “Bilakis, Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları O yaratmıştır. Ben de buna şahitlik edenlerdenim. Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra, ben putlarınıza kesinlikle bir tuzak kuracağım.”
58 – Sonra da o [İbrahim], ona müracaat etsinler diye kendilerine ait büyükleri dışında bunları parça parça etti.
59 – Onlar [Kavmi], “Bizim tanrılarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, kesinlikle zalimlerdendir” dediler.
60 – Onlar [Bazıları] “Onları anıp duran bir genç duyduk. Onun için “İbrahim” deniliyor” dediler.
61 – Onlar, “O halde ona tanık olmaları için onu [İbrahim’i] insanların gözleri önüne getirin” dediler.
62 – Onlar, “Ey İbrahim! Bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?” dediler
63 – O [İbrahim]: “Aksine, onu şu büyükleri yaptı. Konuşabiliyorlarsa haydiyin onlara sorun” dedi.
64 - Bunun üzerine kendi kafalarına [vicdanlarına] döndüler de: “Şüphesiz siz, zalimlerin ta kendisisiniz” dediler.
65 – Sonra onlar yine kendi kafalarına döndüler: “Ant olsun ki bunların konuşmayacağını bilirdin” dediler.
66, 67 - O [İbrahim]: “O halde, Allah’ın astlarından size hiçbir şeyce fayda vermeyen ve size zarar vermeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Size de, Allah’ın astlarından taptıklarınıza da üff [yazıklar olsun]! Siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?” dedi.
68 – Onlar [kavmi]: “Eğer yapanlarsanız, şunu tahrik edin [yandırın] ve tanrılarınıza yardım edin” dediler.
69 - Biz: “Ey ateş! İbrahim'e karşı soğuk ve güvenli ol” dedik.
70 – Ve ona bir düzen kurmak istediler de Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğramışlar kıldık.
71 - Onu da, Lût'u da, âlemler için, içinde bolluklar bulunan topraklara kurtardık.
72- Ve Biz ona İshak’ı, ilave olarak da Yakup’u bağışladık. Ve hepsini iyi kimseler yaptık.
73- Ve Biz onları, bizim emrimizle kılavuzluk yapan önderler kıldık. Ve Biz onlara hayırlar işlemeyi, salâtı ikame etmeyi, zekâtı vermeyi vahyettik. Ve onlar, sadece Bize kulluk yapanlar idiler.
74 - Ve Lut; Biz ona bir hüküm, bir ilim verdik. Onu çirkin işler işleyen kentten kurtardık. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdiler, fasıklar idiler.
75 – Ve Biz onu [Lut’u] rahmetimizin içine girdirdik. Şüphesiz o, salihlerdendir.
76 – Ve Nuh’u; hani o daha önce nida etmişti de Biz de ona cevap vermiştik. Sonra da Biz kendisini ve ehlini [ailesini, yakınlarını, inananlarını] büyük sıkıntıdan kurtardık.
77 – Ve ayetlerimizi yalanlayan kavmine karşı ona yardım ettik. Şüphesiz onlar kötü bir kavimdiler de Biz onları topluca suda boğduk.
78 - Davud ve Süleyman'ı da; hani onlar, kavmin koyunlarının, içinde geceleyin yayıldığı ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz de, onların hükmüne şahit idik [kavmin yasalarının ne olduğunu biliyorduk].
79 - Sonra da Biz, onu Süleyman’a hemen iyice kavrattık. Ve hepsine yasa ve ilim verdik. Davud’la beraber tespih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Ve Biz yapanlarız.
80 – Ve Biz, sizin kötülüğünüzden sizi korumak için, sizin için zırh yapımını ona öğrettik. Artık siz şükredenler misiniz?
81- Ve Süleyman’a, içinde bolluklar oluşturduğumuz toprağa doğru onun emriyle akıp giden kasırga halindeki rüzgârı … (boyun eğdirdik). Ve Biz her şeyi bilenleriz.
82- Ve şeytanlardan, kendisi için dalgıçlık eden ve bundan daha düşük iş yapan şeytanları da …[boyun eğdirdik]. Ve Biz onlar için koruyucular idik.”
83, 84 – Ve Eyyûb; hani o: “Şüphesiz bana zarar dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye Rabbine nida etmişti de Biz, Onun için icabet etmiştik. Sonra ondan zararlı olan şeyleri kaldırdık. Ve katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir öğüt olmak üzere, kendisine ehlini [ailesini, yakınlarını] ve kaybettikleriyle bir mislini daha verdik.
85 – Ve İsmail, İdris ve Zülkifl; hepsi sabreden kimselerdendi.
86 - Onları da rahmetimizin içine girdirdik. Şüphesiz onlar salih kişilerden idiler.
87- Ve Zünnûn’u [kılıç sahibini, Ninovalı’yı]; hani, öfkelenerek gitmişti de kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı. Sonra da karanlıklar içinde, “Senden başka ilah diye bir şey yoktur! Seni tespih ederim. Şüphesiz ben zalimlerden oldum!” diye seslenmişti.
88- Sonra da Biz, ona cevap verdik ve onu, gamdan/ üzüntüden kurtardık. Ve işte, inananları Biz böyle kurtarırız.
89, 90 – Ve Zekeriya; hani o, Rabbine: “Rabbim! Beni tek başıma bırakma, sen varislerin en hayırlısısın” diye seslenmişti de Biz, onun için icabet etmiştik. Ve kendisine Yahya’yı ihsan ettik. Ve onun için eşini düzelttik [doğum yapmaya elverişli hale getirdik]. Şüphesiz onlar hayırlarda yarışıyorlar, umarak ve korkarak Bize yalvarıyorlardı. Ve Bize karşı derin saygı duyuyorlardı.
91- Ve o, ırzını titizlikle koruyan kadın; işte Biz, ona ruhumuzdan üfledik. Ve kendisini ve oğlunu âlemler için bir ayet [mucize] kıldık.
92 – Şüphesiz bu, bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin.
93 – Halbuki onlar [müşrikler], işlerini aralarında paramparça ettiler. Hepsi yalnızca Bize dönücülerdir.
94 – Öyleyse kim inanmış olarak salihatı işlerse onun emeği için nankörlük edilmeyecektir. Biz, hiç şüphesiz onu yazanlarız da.
95 – Ve helak ettiğimiz bir kent üzerine, “kendilerinin dönmemeleri” haramdır [dönmemeleri düşünülemez].
96 – Hatta Ye'cûc ve Me'cûc [akıncılar] açıldığı zaman, onlar, yüksek tepeden akın edip çıkarlar.
97 - Ve gerçek vaat yaklaştığı zaman o küfretmiş olan kişilerin gözleri dönüverir: “Eyvah bizlere! Kesinlikle biz bundan gaflet içindeydik. Aslında biz zalim kimseler idik."
98 – Kesinlikle siz ve Allah’ın astlarından taptıklarınız, cehennemin odunusunuz [yakıtısınız]; siz oraya gireceksiniz.
99, 100 - Eğer onlar [Allah’ın astlarından tapınılan şeyler] ilâh olsalardı, oraya girmezlerdi. Ve hepsi orada temelli kalacaktır. Orada onların bir inlemeleri vardır. Bunlar orada bir şey işitemezler de.
101, 102- Şüphesiz tarafımızdan kendilerine “En Güzel” hazırlanan kimseler; işte onlar, ondan [cehennemden] uzaklaştırılmışlardır. Onlar, onun [cehennemin] uğultusunu duymazlar. Onlar, nefislerinin istediği şeyler içinde sürekli kalıcıdırlar.
103 - O en büyük korku onları üzmez ve kendilerine melekler: “İşte bu, size söz verilmiş olan gününüzdür” diye ilka eder dururlar [akıllarına getirirler].
104 – Biz, göğü, kitapların dürüldüğü gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi -katımızdan verilmiş bir söz olarak- onu iade edeceğiz [yeniden var edeceğiz]. Şüphesiz Biz yapanlarız.
105 – Ve ant olsun ki Biz, Zikir’den [Tevrat’tan] sonra, Zebûr'da da ‘Şüphesiz yeryüzüne ancak Benim salih kullarımın mirasçı olacak’ yazdık.
106 - Şüphesiz bunda [Kur'ân'da] kulluk eden toplum için kesinlikle bir ulaşma [iletilen mesaj] vardır.
107- Biz seni de ancak, âlemler için bir rahmet olarak/ rahmet için gönderdik.
108 - De ki, “Bana ‘İlâhınız ancak tek bir ilâhtır’ diye vahyolunuyor. Şimdi siz müslümanlar mısınız?"
109 – 111- Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse: “Size dosdoğru / eşit [tarafsız] olarak açıkladım ve tehdit olunduğunuz şey yakın mı, uzak mı bilmiyorum. Şüphesiz O [Allah], sözden açığa vurulanı bilir, gizlediğiniz şeyleri de bilir. Ve ‘belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar faydalandırmak içindir’ ben bilmiyorum” de.
112 – De ki: “Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet” ve “Bizim Rabbimiz, o Rahmandır, sizin nitelemeleriniz üzerine yardımı istenendir”.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla