Tekil Mesaj gösterimi
Alt 3. May 2013, 07:02 PM   #8
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm! Değerli Araştıran Kardeşim!

Bakara 200. ayetteki "abaaekum" sözcüğü "babalar" olarak çevirmek gerekir. Türkçede kullanılan "atalar" sözcüğü ile Arapçada kullanılan "ecdad/baba ve annenin babaları/dedeler" aynı kavramı vermezler.

Niçin "babalar" olarak çevrildiğini bilmek için "şükür" kavramını da bilmemiz gerekir.

Şükür”, “Hayvanın yediği besini, verdiği süt ve semizliği ile belli etmesi” demektir. (Lisan; 5/163-165, Tac ül Arus; 7/48-51)

Şükür sözcüğü türevleriyle birlikte Kur’an’da toplam 74 kez yer alır. Türkçede kullanılan teşekkür, müteşekkir ve şükran kelimeleri de aynı köktendir.

Bu anlam, aşağıda göreceğiniz ayetlerdeki anlamları da dikkate alındığında din terminolojisinde: “İnsanların Allah’ın kendilerine verdiği nimetlere karşı nimetin karşılığını Allah’a vermeleri”dir.

Şükür, laf ile olmaz. Mutlaka kişiye verilen nimetin o nimet cinsinden karşılığı ile olur. Sözcüğün gerçek anlamı böyle olmasına rağmen şükür, gerçek anlamından uzaklaştırılıp söz ile, kalp ile şükür çeşitleri icat edilmiştir.

Dildeki anlamını biraz daha açarsak, beslenen tavuk, beslenmesi karşılığında yumurta vermelidir. Beslenen inek, beslenmesi karşılığında süt vermelidir. Beslenen tazı, beslenmesi karşılığında avını tutmalıdır. “Şükür” sözcüğünün gerçek anlamı, bizim “Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını sallar” Atasözü’müze eş bir anlamdır.


Bunların kendilerinin beslenmesi karşılığı görevlerini yapmayıp da besleyenine karşı kuyruk sallamaları ve yahut geçip karşıda ses vermeleri şükür değildir. Sözlü, sesli şükür ancak, papağanın, bülbülün, kanaryanın şükrüdür. Sözcüğün vazı’ anlamı ve ayetlerdeki kullanımına dikkat edildiğinde “dilin şükrü, kalbin şükrü ve bedenin şükrü” gibi tasniflerin uygunsuzluğu ortaya çıkmaktadır.

Kur’an’da “Şükür”ün ne anlama geldiğini şu ayetler bize çok net bir şekilde açıklamaktadır:

Lokman; 12-14:

12- Ant olsun ki biz, Lokman’a “Allah’a şükret!” diye hikmet (zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler) verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övgüye en lâyık olandır.

13 - Hani bir zaman Lokman da , oğluna öğüt vererek, “Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma, hiç şüphesiz ki şirk (Allah’a ortak koşmak), büyük bir zulümdür.” demişti.

14- Ve Biz insana, anası ve babası hakkında tavsiyede bulunduk: - Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. – “Bana, anana ve babana şükret (karşılık öde)!” Dönüş, ancak banadır. Dönüş, ancak banadır.


İsra: 23, 24:
"Ve senin Rabbin kesin olarak, Kendisinden başkasına kul olmamanızı, anne ve babayı iyileştirmeyi- güzelleştirmeyi karar altına aldı. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererse, sakın onlara “Öf” deme, onları azarlama; onlara çok duyarlı davran. Ve ikisine de onurlu, tatlı ve güzel söz söyle. Ve merhametinden dolayı onlar için alçak gönüllülük kanatlarını indir. Ve de ki: “Rabbim! Onların beni küçükten eğitip görgülü biri olarak yetiştirdikleri gibi, onlara rahmet et.”

Bu ayetlerde görüyoruz ki Rabbimiz kendisine ve anamıza-babamıza şükretmemizi emretmektedir. Biz, anaya-babaya şükretmenin ne anlama geldiğini anlayabilirsek kesinlikle Allah’a şükretmeyi işte o zaman doğru anlayabiliriz.

Şükür” sözcüğünün anlamının “karşılığını ödeme
” olduğunu bildikten sonra yukarıda gördüğümüz İsra suresinin 23, 24. ayetlerindeki “Onlar beni küçükten nasıl terbiye ettilerse, Sen de onlara öyle rahmet et.” ifadelerine dikkat etmemiz yeterli olacaktır. Bu ifadelere göre Rabbimiz açıkça bizden, “ana-babamızın biz küçükken yaptıkları, koruma, kollama ve terbiye hizmetlerine karşılık, şimdi de bizden bunun karşılığını aynen ödememizi, yani onları koruma kollama, hoş tutma, iyi davranma hizmetlerimizi hakkıyla yerine getirmemizi” istiyor. Lafla geçiştirmemize izin vermiyor.


Özetlersek bütün nimetlerin şükrü, onları Allah’ın yolunda kullanmak ve onun rızası için uygun yerlere sarfedip değerlendirmektir.

Kur’an’da geçen tüm şükür ayetlerine özellikle de “Hala şükretmeyecekler mi”, “Umulur ki şükredersiniz” ifadelerine baktığımızda “geçip karşıya çok şükür Ya rabbi” demememiz; aksine ayetin bu ifadelerden evvel sayıp döktüğü nimetlerdeki Allah’ın hakkını vermemiz ve nimetleri Allah’ın ön gördüğü tarzda ve yolda harcamamızın istendiği görülür.

Şüphesiz ki Rabbimiz Nahl; 18’de de “Ve eğer Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız, onları sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah Gafur’dur, Rahıym’dir” şeklinde açıkça ifade edildiği üzere insana, insanın sayamayacağı kadar nimet vermiştir. Aldığımız nefesten tutun da sürdüğümüz ömre kadar, mal varlığımız, çorumuz çocuğumuz, sağlığımız ve her şeyin üstünde nail olduğumuz İman ve İslam nimetleri bunlardan bir kısmıdır.

Neml; 19:
"Ve (Süleyman) onun kararına/ sözüne gülümseyerek; “Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salihi işlememi gönlüme getir ve Rahmetinle, beni iyi kulların içine kat!” dedi."

Ahkaf;15:

"Ve Biz insana ana ve babasına ihsanı (iyilik yapmayı/ güzel davranmayı) tavsiye ettik. Anası onu zahmetle taşıdı ve zahmetle bıraktı (doğurdu). Ve onun taşınması ve ayrılması otuz aydır. Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk seneye geldiğinde der ki: “ “Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salihi işlememi sağla. Benim için soyumdan salih kimseler kıl. Şüphesiz ben sana yöneldim. Ve ben şüphesiz teslim olanlardanım.

Zümer; 7:
"Eğer inkâr edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size hiç bir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için küfre rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiç bir (suçlu) günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilendir."

Hacc 36:

"Büyükbaş hayvanları da; Biz onları sizin için Allah’ın nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O nedenle ön ayaklarının biri bağlı halde keserken/ saf halindeler iken üzerlerine Allah’ın adını anın. Sonra yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, ihtiyacını gizleyene ve isteyene de yedirin. Böylece Biz onları size boyun eğdirdik. Umulur ki, şükredesiniz."

A’raf; 10:

"Ve hiç kuşkusuz Biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçimlikler kıldık (sağladık); ne kadar da az şükrediyorsunuz!

Ya sin; 34, 35:
"Ve Biz onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık. Hâlâ şükretmeyecekler mi?"

Ya Sin; 73:

"Ve onlarda daha birçok menfaatler ve içecekler var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?"

Nahl; 14:

"Ve O, denizden taze et yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye lütfundan rızık aramanız için denizi sizin emrinize verendir. - Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. – Umulur ki şükredersiniz."

Nahl; 78:
"Allah, sizi annelerinizin karnından hiç bir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi."


Çoğu insanlar iman etmedikleri gibi şükür de etmezler:

Neml; 73:
"Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir de, velakin onların çoğu şükretmiyorlar."

Ve A’raf 17, Yunus; 60, Mümin; 61, Yusuf; 38, Bakara; 172, 243, Furkan; 62, A’raf; 58, Sebe; 13, İnsan; 3, Lokman; 31, Şûra; 33, İbrâhîm; 5, İsrâ; 3, En`âm; 53, Nahl; 120-121, Enbiyâ; 80, A`râf; 144 de bakılabilir.

Lokman; 12:
Ant olsun ki biz, Lokman’a “Allah’a şükret!” diye hikmet (zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler) verdik. Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övgüye en lâyık olandır.

Sebe; 13:

"Onlar, ona mihrablar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlar. - Ey Davud hanedanı, şükür için çalışın!- Ama kullarım içinde şükreden de çok azdır."

Sebe; 15:

"Ant olsun ki Sebe` kavmi için oturdukları yerde bir ayet vardı: Sağdan ve soldan iki bahçe! – “Rabbinizin rızkından yiyin ve O`nun için şükredin! – “Ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rab!”

Zümer; 65, 66:

"Ve ant olsun ki, sana ve senden öncekilere vahyedildi ki: “Ant olsun ki, eğer şirk koşarsan amelin kesinlikle boşa gidecek ve mutlaka kaybedenlerden olacaksın. Onun için, tam aksine yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol."

Nahl: 114:

"Öyleyse Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah`ın nimetine şükredin, eğer gerçekten sadece O`na kulluk ediyorsanız."

Ankebût: 17:

"Siz Allah’ın astlarından bir takım taştan, ağaçtan putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki o, sizin Allah’ın astlarından mabut diye taptıklarınız, sizin için bir rızık vermeye güç yetiremezler. Onun için rızkı Allah yanında arayın ve O’na kulluk edin ve O’na şükredin (karşılığını ödeyin). O’na döndürüleceksiniz.” demişti.

Bakara: 152:

"Öyleyse BENİ ANIN ki, ben de sizi ANAYIM. Ve Bana şükredîn, Bana nankörlük etmeyin. Ve Bana şükredîn, Bana nankörlük etmeyin."

Allah Şükreden Kullarını Ödüllendirir:

Kamer, 34, 35:

"Biz, onların üzerine ufak taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Lût`un ailesi müstesna. Onları katımızdan bir nimet olarak seher vaktinde kurtardık; Biz şükreden kimseyi böyle mükâfatlandırırız.
Biz, onların üzerine ufak taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Lût`un ailesi müstesna. Onları katımızdan bir nimet olarak seher vaktinde kurtardık; Biz şükreden kimseyi böyle mükâfatlandırırız."

Âl-i İmrân; 144-145:

"Ve Muhammed, ancak bir elçidir. Ondan önce elçiler gelip geçmiştir. Şimdi eğer o ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim ki de geri dönerse, Allah`a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.
145- Ve herkes sadece Allah’ın izniyle vakitlendirilmiş bir yazgı olarak ölür. Ve kim dünya karşılığını dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret karşılığını isterse ona da ondan veririz. Ve Biz şükredenleri mükafatlandıracağız.

İnsan; 22:
Şüphesiz ki bu, sizin için karşılıktır. Çalışmalarınız da meşkûrdur (karşılık ödenecek niteliktedir).

Allah şükredenlere nimeti artırır

İbrâhîm; 7:

"Ve hani Rabbiniz size şöyle ilan etmişti: “Ant olsun ki şükrederseniz elbette size artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok çetindir."

Nisa; 147:
"Eğer şükrettiyseniz ve iman ettiyseniz Allah size azabı ne yapar? Allah, Şakir’dir (karşılığını verendir) ve en iyi bilendir.

Şükür nimetin artmasına, şükrün karşıtı olan küfür (nankörlük) ise nimetin elden gitmesine sebep olur. İnsan şükrettikçe; nimeti veren Allah’a karşılığını ödedikçe Allah ona nimetini kat kat artırır. Ayrıca ona huzur, mutluluk verir. Ama nankörlük eden, hem biriktireceğim diye hem de biriktirdiğimi daha da artıracağım diye ve de koruyacağım diye maddi ve manevi sıkıntılara azaplara düçar olur. Ayrıca Allah verdiği nimeti onun elinden almak suretiyle de cezalandırır.

“Şükür” görevini yaparken nimetin karşılığı, “hasene” cinsinden yapıldı ise bire on; “infak, salihat” cinsinden yapıldı ise en az bire yediyüz oranında artış söz konusudur. Rabbimiz dilerse daha da artırır.

Allah`ın Kendisi de Şükredendir (Kullarına yaptıklarını karşılığını verendir).
Yüce Rabbimizin Esma-i Hüsna’sından ikisi de “eş Şekûr (yapılanın karşılığını çok çok veren)” ve “eş Şakir (yapılanın karşılığını veren)”dir.

(Nîsâ: 147) Eğer şükür ettiyseniz ve iman ettiyseniz Allah size azabı ne yapar? Allah, Şakir'dir [karşılığını verendir] ve en iyi bilendir.

Rabbimizin bu isimlerini Fâtır; 30, 34, Şûra: 23, Teğâbün; 17, Bakara; 158 ve Nisa; 147’de görebiliriz.

Şükür nedir anladığımıza göre şimdi sözkonusu ayetin bağlı olduğu ayet grubuna yeniden bakalım.

Bakara/196-198, 200-203, 199, 201-202, 204-207, 158:

196 Ve hac/programlı ilâhiyat eğitimi ve umre'yi/seminer, sempozyum gibi kısa süreli
eğitimleri Allah için tamamlayın. Buna rağmen, eğer siz alıkonursanız/ engellenirseniz, o zaman ilâhiyat eğitimi görenlere kolayınıza gelen şeylerle destek olun! Bununla beraber bu ilâhiyat eğitimi görenlere hediye; vereceğiniz destek, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.

197 Hac/programlı ilâhiyat eğitimi, bilinen aylardır. Artık her kim o aylarda haccı; programlı
ilâhiyat eğitimini, başlayıp kendisine farz ederse/mutlaka yapacağım derse, artık hac; programlı ilâhiyat eğitimi süresince kadına yaklaşmak, çirkin söz söylemek, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Siz hayırdan ne işlerseniz de Allah onu bilir. Ve azık edinin. Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah'ın koruması altına girmedir. Ve ey kavrama yetenekleri olanlar! Benim korumam altına girin!

198 Rabbinizden bir armağan istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Artık Arafat'tan; eğitim
birimlerinden ayrılıp akın ettiğinizde, Meş’ar-i Harâm'da; dokunulmaz bilinçlenme merkezinde hemen Allah'ı anın. Ve O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Ve siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

200-203 Sonra da Allah'a karşı görevlerinizi gerçekleştirdiğinizde, tıpkı babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. Ve Allah'ı sayılı günlerde anın. Artık kim iki gün içinde acele ederse ona günah yoktur. Kim de ertelerse ona da günah yoktur. Bu, Allah'ın koruması altına girmiş kimseler içindir. Allah'ın koruması altına girin ve şüphesiz kendinizin O'na toplanacağınızı bilin. Sonra da insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin ve Allah'tan bağışlanma isteyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. İşte insanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Onun için de âhirette hak edilmiş bir pay yoktur.

201 Yine onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik-iyilik ve âhirette de bir güzellikiyilik
ver ve bizi ateşin azabından koru!” diyenler vardır.

202 İşte onlar, kendileri için kazandıklarından hak edilmiş bir pay olanlardır. Ve Allah, hesabı çok çabuk görendir.

204 İnsanlardan kimi de vardır ki, onun basit dünya yaşamı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı şâhit tutar. Ve o, düşmanlığı en yaman olanıdır.

205 O, dönüp gitti mi/yetkilendi mi de yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini/kültürü/kadınları ve nesli değişime/yıkıma uğratmak için çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.

206 Ona, “Allah'ın koruması altına gir!” dendiği zaman da büyüklük, güç, kendisini günah işlemeye sürükler. İşte öylesine cehennem yeter. O, ne kötü bir döşektir!

207 İnsanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini satar [Allah yolunda malını-mülkünü harcar, canını ortaya koyar]. Ve Allah, kullarına çok şefkatlidir.

158 Şüphesiz Safâ ve Merve Allah'ın alâmetlerinden birkaçıdır. Onun için her kim Beyt'i/İlâhiyat eğitim merkezi olan Ka‘be'yi kasdedip Beyt'e gider veya umre/kısa süreli eğitim yaptırılırsa, buralarda dolaşmasında kendisine bir sakınca yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah karşılık verendir, en iyi bilendir."

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen sadece Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Araştıran (3. May 2013), bartsimpson (22. May 2013), Bilgi (3. May 2013), merdem (3. May 2013)