Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:44 PM   #37
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Yahudilere Uyarı:


Ey Kitâb verilenler, biz bazı yüzleri, silip arkalarına döndürmeden, ya da Cumartesi adamlarını la'netlediğimiz gibi onları da la'netlemeden önce, yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimizi Kur'ân )a inanın. Allah'ın buyruğu yapılır. (Nisa: 98/47)

98/47'nci âyette Yahudilere hitaben, Allah'ın, birtakım yüzleri tams edip geriye döndürmesinden, ya da Cumartesi yasağını çiğneyenleri la'net-leyip azaba uğrattığı gibi kendilerini de la'netlemesinden önce, yanlarında bulunan Kitabı doğrulayıcı olarak indirdiği Kur'ân'a inanmaları buyurul-maktadır.

Tams, bir şeyin izini silmek, gidermek anlamına gelir. Yüzlerin tams edilmesi, kılığından çıkıp yüz denecek hallerinin kalmaması demektir. Müfessirlerden bir kesimi bu kelime ile, Yahudilerin yüzlerinin meshedilip deve tabanı, hayvan tırnağı şekline, ya da maymun suratına sokulacağını anlamışlardır. Kanâatimize göre bu ifade, inanmayan Yahudilerin, bir gün yurtlarını, evlerini barklarını bırakıp giderken üzüntüden yüzlerinin yüz olmaktan çıkacak derecede perişan olacağına, hasretle gözlerinin arkada kalacağına, dönüp dönüp geride bıraktıkları yurtlarına bakacaklarına işa*rettir. Râzî de bu noktaya işaret ederek Abdu'r-Rahmân ibn Zeyd'in şu tefsirini yazmıştır: "Bu tehdîd, Yahudilerin başına gelmiştir. Kaynuka ve Nadir Oğulları yurtlarından sürülüp Şam diyarında Erihâ ve Ezri'ât'a giderlerken Allah, yüzlerini arkaya döndürmüş, yurtlarına bakakalmış-lardır. [166]

Bilindiği gibi Medine'de üç Yahûdî kabilesi vardı: Kaynuka, Nadîr ve Kurayza Oğulları. Kaynuka Oğulları, Hicretin ikinci, Nadîr Oğulları üçüncü yılında Medine'den sürülmüş; Kurayza Oğulları da beşinci Hicret yılında ihanetleri yüzünden cezalandırılmışlardır. [167]


Yahûdî Kalelerinin Fethi:


A- Kaynuka Oğullarının Sürgünü ve Topraklarının, Müslüman*ların Eline Geçmesi:

55- Allah'a göre canlıların en kötüsü, kâfirlerdir; artık onlar inanmazlar. 56- Sen kendileriyle andlaşma yaptığın halde onlar, hiç çekinmeden, her defa andlaşmalarını bozarlar. 57- Savaşta onları yakalarsan, onlar(a vereceğin ceza) ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt ki ibret alsınlar. 58- Bir kavmin, (andlaşmaya) hiyanet etmesinden korkarsan, sen de(onların seninle yaptıkları andlaşmayı) aynı şekilde onlara at; çünkü Allah; hainleri sevmez. 59- İnkâr edenler (bizim elimizden kurtulup) geçtiklerini san-masınlar. Onlar (bizi) âciz bırakmazlar. 60-Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihâd için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın. Bununla Allah 'in düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız tam olarak size ödenir, hiç haksızlığa uğra*tılmazsınız. 61- Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş e Allah'a dayan, çünkü O işitendir, bilendir. 62- Eğer sana hîle yapmak isterlerse (korkma) Allah sana yeter. O ki, kendi yardımıyla ve inananlarla seni destekledi. 63- Ve onların kalblerinin arasını uzlaştırdı. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların kalblerinin arasını uzlaştıramaz-dın; fakat Allah, onların arasını uzlaştırdı. Çünkü O, dâima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfâl: 93/55-63)

57- £y inananlar, Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbir*lerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa, o onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez. 52- Kalblerinde hastalık bulu*nanların: "Bize bir felâket gelmesinden korkuyoruz!" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Belki Allah fetih, ya da kendi katından bir iş getirir de onlar, içlerinde gizlediklerine pişman olurlar. 53- (O zaman) İnananlar, "Bunlar mı o, bütün güçleriyle sizinle beraber olduk*larına yemîn edenler?" derler. Bütün çabaları boşa çıkmış, kaybedenlerden olmuşlardır. (Mâide: 110/51 -53)

Bu âyetlerde de müslümanlara, Yahûdî ve Hıristiyan lan veli edinme*meleri, onların birbirlerinin velîsi oldukları; onları koruyucu dost bilip onların ardınca gidenlerin onlardan olacakları; Allah'ın, haksızları doğru yola iletmeyeceği; yüreklerinde hastalık bulunanların, başlarına bir felâket geleceğinden korkarak onların peşinde gittikleri; o düşmanlarla dostluk*larını sürdürdükleri, ama Allah müslümanlan bir fetihle üstün getirince içlerinde taşıdıkları bu düşünceden ötürü pişman olacakları belirtilmektedir.

İslâm düşmanı olan Yahûdî ve Hıristiyanlar! velî yapmamayı emreden bu âyetler, müslümanlara saldırmayan, kendi halinde, barışçı gayri müslim-lerle, hattâ müşriklerle dostluk kurmalarına ve ittifak yapmalarına engel değildir. Çünkü ittifak başka, velî edinmek başkadır. Nitekim Hz. Peygam*ber Medine'ye geldikleri zaman, Medîne'de bulunan üç Yahûdî kabilesi: Kaynuka Oğulları, Nadîr Oğulları ve Kurayza Oğullarıyla şu şekilde ittifak yapmışlardır:

"Müzminlere tâbi olan Yahudilere yardım edilir, haksızlık edilmez, onlara karşı savaşılmaz. Onların dostları (müttefikleri) de aynen kendileri gibidir. Onlar kendi dinlerinde, müslümanlar da kendi dinlerinde serbesttir.

Zulüm, günâh yapanın, adam öldürenin sorumluluğu, bunları yapana ve ailesine aittir.

"Yahudiler de müzminlerle savaşanlara karşı müzminlere yardım ede*cekler, mü'minlerle birlikte savaş giderlerine katılacaklardır. Bu and-laşmada taraf olan müslümanlar ve Yahudiler, aralarında iyiliği öğütle-yecekler, günâh işlere girmeyecekler, birbirlerine iyi davranacaklardır. [168]

Bu andlaşmaya göre Yahudiler kendi dinlerinde serbest olacaklar; Evs ve Hazrec kabileleriyie yapmış oldukları andlaşmalar yürürlükte ka*lacak; müslümanlara bir saldırı durumunda Yahûdîler, müslümanların ya*nında yer alacak, müslümanlara karşı düşmanca bir tutum izlemedikleri takdirde de müslümanlar, bir saldırıya ma'ruz kalan Yahûdîlere yardım edeceklerdi.

Bu söz ve andlaşmalarına rağmen Yahûdîler, Bedir zaferinden sonra, bölgedeki siyasal ve ekonomik üstünlüklerini elden kaçıracakları endişe*siyle, müslümanlara karşı gittikçe artan bir kin ve düşmanlık beslemeğe başladılar. Zaman zaman andlaşmanın şartlarına aykırı davranmaktan çe*kinmediler. Bedir Savaşından sonra Allah'ın Elçisi, Kaynuka Oğulları çarşısına gidip onlara öğüt verdi; Allah'tan korkmalarını, Kureyşin başına gelen sonucun kendi başlarına da gelebileceğini söyleyerek onları uyardı. Yahûdî kabilelerinin en güçlüsü ve cesuru olan Kaynuka Oğulları:

Ey Muhammed, galiba sen bizi senin kavmin gibi sanıyorsun. Savaşmasını bilmeyen bir topluluğu savaşta yenmiş olman, seni aldatmasın! Vallahi eğer bizimle savaşırsan, ne yaman kahramanlar olduğumuzu anlar*sın! dediler.

Bir gün, hayvanını satmak üzere Kaynuka Oğulları pazarına giden ve orada bir Yahûdî kuyumcunun dükkânında oturan müslüman bir kadının eteğini, Yahûdî kuyumcu, arkadan gizlice kadının beline iliştirmiş ve kadın ayağa kalkınca edep yeri görünmüş. Kadının feryadını duyan bir müslüman, saldırıp kuyumcuyu öldürmüş. Yahûdîler de onu öldürmüşler. Bu olay, müslümanlarla Yahudilerin arasını iyice açmış.

Kaynuka Oğullarından, müslümanlara karşı hiyânet, gizli tertipler, andlaşmaya aykırı davranışlar birbirini izlemeğe başlayınca, yüce Allah, Enfâl Sûresinin kaydettiğimiz âyetlerini indirerek antlaşmayı bozanlara, andlaşmalarını geri vermeyi ve onları, geride kalanlara ibret olacak biçimde cezalandırmayı emretmiştir. Burada antlaşmalarını bozanlar ile, Kaynuka Oğulları kasdedilmiştir. Geride kalanlar da diğer Yahûdî kabileleri olan Nadîr, Kurayza Oğulları ve Hayber Yahûdîleridir.

Hz. Peygamber, İslâm ve müslümanlar için büyük tehlike oluşturan ve müslümanlara hiyanet eden Kaynuka Oğullarını, Hicretlerinin yirminci ayında kuşattı. Sonunda Yahudiler, Allah Elçisi'nin vereceği hükme razı oldular. Bu Yahudiler, Hazrec kabilesinin antlısı (müttefiki) idiler. Haz-rec'in liderlerinden olan Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl:

Yâ Muhammed, dostlarıma iyi davran! dedi.

Allah'ın Elçisi bu söze pek aldırmadı ise de Abdullah, Allah Elçisi'nin zırhının yırtmacından tuttu, dostlarına iyi davranmasını söyledi. Allah'ın Elçisi kızdı:

Yazık sana, beni bırak, dedi. Abdullah:

Vallahi dostlarım hakkında iyi hüküm vermedikçe seni bırakmam! Beni kırmızıdan, siyahtan korumuş olan şu dörtyüz hasir(zırhsız)i, üçyüz dâri'(zırhlıy)ı bir günde biçecek misin? Ben başıma bir felâket gelmesinden korkarım, dedi.

Allah'ın Elçisi de:

Peki, onları sana bağışladım, dedi.

Peygamber'in sürgün ettiği Kaynuka Oğullan Yahudileri, Şam'da Ezri'ât'a gittiler. Malları müslümanlara kaldı. [169]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)