Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:46 PM   #39
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

C- Kurayza Oğulları Yurdunun Fethi:


26- Kitâb ehlinden onlara yardım eden(Kurayza Yahûdî)lerini de kalelerinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü. (Onlar*dan) bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz. 27- Onların topraklarını, evlerini, mallarını ve henüz ayak basmadığınız bir toprağı size miras verdi. Allah, her şeye kadirdir. (Ahzâb: 97/26-27)

97/26-27'nci âyetlerde, müslümanları imha için gelen müşrik Arap ordularını (Ahzâbı), hiçbir yarar sağlayamadan öfke ile geri döndüren Allah'ın, onlara yardım eden Kitâb sâhiblerini de kalelerinden indirdiği, kalblerine korku düşürdüğü ve müslumanların, onların bir kısmını öldürüp, bir kısmını tutsak ettikleri, arazilerini ve yurtlarını ve henüz ayak basma*dıkları bir toprağı da müslümanlara verdiği; O'nun her şeyi yapabileceği

belirtiliyor.

Âyetlerde sözkonusu edilen Kitâb ehli, andlaşmalarını bozarak Müs*lümanlara hiyânet eden Kurayza Yahûdîleridir.

Müşrikler çekip gittikten sonra müslümanlar da evlerine dönmüş*lerdi. Peygamber (s.a.v.) Ümmü Seleme'nin evinde, seferin toz ve top*rağından henüz yıkanmış iken Cebrail Aleyhisselâm göründü, başındaki toprağı silkeleyen Cebrâîl:

Sen silâhı bıraktın mı? Fakat biz (melekler) silâhımızı bırakmadık. Şunların üstüne yürü! dedi ve Kurayza tarafını gösterdi. [175]

Başka rivayette Cebrâîl, ipek sarık sarmış ve atlas eğerli bir katıra binmiş olarak Peygamber'e görünmüş: "Melekler silâhlarını bırakmadılar, şimdi ben o kavmi takipten geliyorum. Allah sana kalkıp Kurayza Oğulları üzerine yürümeni emrediyor!" demiştir.

Hz. Peygamber, sahâbîlerine, derhal Medine'den birkaç mil uzakta bulunan Kurayza Oğulları üstüne yürümeyi emretti. Vakit ikindi idi:

İkindi namazını Kurayza Oğulları yurdunda kılacağız! dedi.

Medine'de, Abdullah ibn Ümmi Mektûm'u yerine vekil bırakarak yürüdü. Bayrağı Alî ibn EbîTâlib'e verdi.

Kurayza Oğullarını kuşattı. Kuşatma yirmibeş gün sürdü. Kayıtsız, şartsız teslîm olmalarını istedi. Barış isteklerini de reddetti. Yalnız seçecek*leri bir hakemin vereceği hükme razı olacağını bildirdi.

Kuşatma altında bir kurtuluş umudu kalmadığını anlayan Kurayza Oğulları, müttefikleri olan Evs'in lideri Sa'd ibn Mu'âz'ın hükmüne razı olacaklarını bildirdiler. Bu arada Peygamber'e haber gönderip, istişarede bulunmak üzere Ebû Lübâbe'yi göndermesini istediler. Sa'd'in vereceği hüküm hakkında düşüncesini sormak istedikleri Ebû Lübâbe gelince er*kekler ayağa kalktılar, kadınlar ve çocuklar başına toplanıp ağlaştılar:

Ne dersin Ebû Lübâbe, Muhammed 'in hükmüne boyun eğip teslîm olalım mı? dediler.

Durumlarına acıyan Ebû Lübâbe:

Evet, dedi ama elini de boğazına götürerek teslîm oldukları takdirde kesileceklerini imâ etti.

Bu tutumuyla Allah'ın Elçisi'ne hiyânet ettiğinin farkına varan Ebû Lübâbe, hemen Peygamber'in mescidine gidip kendisini direğe bağladı ve: "Allah bu yaptığım günâhı affedinceye dek yerimden kalkmayacağım! " dedi. Peygamber (s.a.v.) haberi duyunca: "Bana gelseydi ben onun için mağfiret dilerdim. Madem ki böyle yapmış, artık Allah affetmedikçe ben onun bağını çözmem " dedi.

Yedi gün yemeden, içmeden o halde kalan Ebû Lübâbe bayılmış, hakkında inen Enfâl: 93/27'nci âyet, Allah tarafından affedildiğini bildirin*ce Allah'ın Elçisi gidip onun bağlarını çözmüştür. [176]

Hendek'te düşmanın attığı ok ile kol damarı kesilmiş bulunan Sa'd ibn Mu'âz,Rufeyde isimli bir hanımın çadırında tedavi görüyordu. Rufeyde, yaralıları tedâvî eden, bakıma muhtaç müslümanların hizmetine koşan Eşlemi i bir kadın idi. Allah'ın Elçisi, kendi mescidinin yanında, bu hanım için bir çadır yaptırmıştı. İşte İslâm tarihinde ilk müslüman hemşire ve doktor kadın olan Rufeyde, ilk hastane sayılabilecek olan bu çadırda, yaralıları ve hastaları tedavi ederdi. [177]

Kurayzalılar Sa'd'ı hakem yapmak isteyince Peygamber (s.a.v.), onun Medine'den getirilmesini emretti. Sa'd'ı götürmek üzere bir eşeğe bindirdiler. Evsli bazı kişiler, Sa'd'dan, Kurayza Oğullarına acımasını, onlara iyilik etmesini rica ettiler. Hiç sesini çıkarmayan Sa'd, fazla ısrar karşısında:

Şimdi Sa'd için Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeden doğru hüküm verme zamanı geldi! dedi.

Hz. Peygamber, Sa'd çadırına doğru yaklaşınca ashabına:

Efendinizin önünde ayağa kalkınız! dedi.

Müslümanlar da ayağa kalkarak Sa'd'a saygı gösterdiler, böylece verdiği hükmün uygulanacağına işaret etmiş oldular. Sonra Allah'ın Elçisi Sa'd'a:

Şunlar senin vereceğin hükme razı oldular. Onlar hakkında istediğin hükmü ver! buyurdu.

Vereceği hükmün geçerli olup olmayacağını Peygamber'e ve orada bulunanlara sorup, olumlu yanıt alan Sa'd:

Savaşçılarının öldürülmesine, çocuklarının ve kadınlarının tutsak edilmesine hükmediyorum! dedi.

Peygamber (s.a.v.):

Sen kral hükmüyle (başka bir rivayete göre: Allah'ın hükmüyle) hükmettin! dedi.

Savaşta kolunun atardamarı kesilmiş olan Sa'd, daha sonra yarası açıldığı için kan kaybından ölmüştür[178]

Kurayza yurdunun fethi, beşinci Hicret yılının Zu'1-Ka'de ayının sonunda olmuştur. Allah'ın Elçisi, Kurayza Oğullarını önce Haris kızının evinde hapsetmiş, Medine çarşısına çukurlar eştirmiş, sonra bunlar elleri arkadan bağlanarak grup grup götürülüp boyunları vurulmuştur.

Boynu vurulanlar arasında Yahûdî liderlerinden Huyey ibn Ahtab ve Ka'b ibn Esed de vardı. Huyey, üzerine gül rengi bir kaftan giymişti. Fakat düşmanın soyup almaması için kaftanını her yanından parmak parmak kesmişti. Elleri iple boynuna bağlı olarak Allah Elçisi'nin huzuruna getirilen Huyey ona bakıp şöyle dedi:

Vallahi sana düşmanlığımdan dolayı ben nefsimi kınamadım. Fakat ne yapayım, Allah'ın perişan ettiği perişan olur!

Sonra:

Ey insanlar, zararı yok, Allah'ın emridir, bu büyük belâ İsrâîloğul-lannın yazgısıdır, dedi ve oturdu. Boynu vuruldu.

Kadınlar ve sakalı bitmemiş çocuklar öldürülmemiş, sadece tutsak edilmişlerdir. Yalnız bunlardan Hakem ibn Kurazî'nin karısı Bunâne'nin de boynu vurulmuştur. Hallâd ibn Süveyd'in üzerine el değirmeni taşını düşürüp onu öldüren bu kadın hakkında Hz. Âişe şöyle demiştir:

Vallahi o kadın benim yanımda idi. Allah'ın Elçisi, erkeklerini çarşıda öldürtürken o benimle şen şakrak konuşuyor, güle güle katılıyordu. Sonra birisi: "- Falan kadın nerede?" diye bağırınca:

O benim, dedi.

Senin neyin var? dedim.

Öldürüleceğim, dedi.

Niçin? dedim.

Yaptığım bir iş için, dedi.

Götürülüp boynu vuruldu. Vallahi onun, öldürüleceğini bildiği halde cana yakınlığını, soğukkanlılığını, gülüşünü hiç unutmam." [179]

Ünlü tabiî ve hadîs râvîsi Muhammed ibn Ka'b el-Kurazî'nin babası olan Ka'b ibn Süleym el-Kurazî ve Atıyye el-Kurazî henüz sakalları bit*mediğinden öldürülmeyip serbest bırakılmışlardır ki sahâbî olmak şerefine ermiş olan bu zâtlardan ikincisi hadîs de rivayet etmiştir. [180]Bulûğa ermiş olan Rifâ'a el-Kurazî ise Hz. Peygamber'in teyzelerinden Selmâ binti Kays'a sığınmış ve Selmâ'nın ricasıyla, Peygamber tarafından bağışlanmış, müslüman ve sahâbî olmuştur.

Allah'ın Elçisi, Sabit ibn Kays ibn Şemmâs'ın hatırına, Zibeyr ibn Bâtâ'yı ve ailesini bağışlamıştır. Rivayete göre Sabit ibn Kays, Bu'âs savaşında kendisini tutsak edip alnını çizerek serbest bırakmış olan Zibeyr ibn Bâtâ'ya borcunu ödemek için Allah'ın Elçisi'nden, onun bağışlan*masını, ailesinin ve malının kendisine geri verilmesini rica etmiş; Allah'ın Elçisi de Sabit'in ricasını kabul etmiştir. Fakat daha sonra Sâbit'ten kavmi*nin durumunu soran ve adamlarının hep öldürüldüğünü öğrenen İbn Bâtâ, Sâbit'e:

- Artık senin zimmetin kalmadı. Şu hurmalığa bir tek kova su dahi dökmem. Beni kardeşlerime kat! demiş.

Sabit onu öldürmek istemeyince bir başkası öldürmüştür. Rivayetten anlaşılıyor ki İbn Bâtâ'nın kendisi öldürülmekle beraber çocukları sağ bırakılmıştır. Abdu'r-Rahmân ibn ez-Zibeyr de bunlardandır ki bu da sahâbî olmuştur.

Boynu vurulanların, altıyüz, yediyüz kişi oldukları rivayet edilir. [181]

İşte 26'ncı âyette: Onlardan bir bölümünü öldürüyor, bir bölümünü de tutsak ediyordunuz" cümlesiyle bu duruma işaret edilmektedir.

Peygamber (s.a.v.) bu esirleri Necd'e gönderip sattırmış, paralarıyla at ve silâh aldırmıştır. Kadınlardan 'Amr ibn Cunâfe(ÜLr) kızı Reyhâne'yi kendisine câriye olarak almıştır. Hz. Peygamber'in evlenme önerisini kabul etmeyen, Allah Elçisi'nin vefatına kadar onun cariyesi olarak kalan ve ilk sıralarda İslâm'ı kabul etmeyip Yahûdî dininde kalmayı yeğlemiş bulunan bu hanım, bir süre sonra müslüman olmuştur. [182]

Esasen Hz. Peygamber, bunun müslüman olmasını arzu ediyordu. Bir gün ashâbıyla yürürken arkadan bir ayak sesi geldi. Peygamber:

Gelen, Sa'lebe ibn Şa'ya'dır. Bana Reyhâne'nin müslüman oldu*ğunu müjdeleyecek, dedi.

Gerçekten Sa'lebe geldi:

Yâ Resûlallah, Reyhâne müslüman oldu! dedi.

Peygamber buna sevindi. [183]

Durumu bütün yönleriyle değerlendirmeyenler, Kurayza Oğullarına uygulanan bu hükmü ağır bulabilirler. Ancak mes'ele iyice düşünülünce kararın yerinde olduğu anlaşılır. Çünkü bu Yahûdî kabileleri, müslüman-ların müttefiki idiler. Saldırgan yabancı güçlere karşı müslümanlarla birlikte Medine'yi savunacakları hususunda müslümanlarla ittifak yapmışlardı. Kendilerinden önce sözlerinde durmayan Kaynuka ve Nadîr Oğullarının sürgün edilmiş olmalarından da ibret almamış, onlardan çok daha büyük bir hiyânet içine girerek, müslüman lan tamamen imha etmek üzere gelen birleşik müşrik ordusuyla birleşmişlerdi. Eğer savaşta öteki taraf galip gelseydi, müslüman erkekler kesin olarak öldürülecek, çocukları ve kadın*ları esir edilecekti. Hiyânetin cezası ölümdür. Yapılan suçu dengiyle ceza*landırmak adalete uygundur.

Kaldı ki uygulanan bu karar, Tevrat'ın hükmüdür. Herhalde bu kararı veren Sa'd, Tevrat'ın bu konudaki hükmünü biliyordu. Peygamber'in ona: "Sen Allah'ın hükmüyle hükmettin!" demesi de Sa'd 'in hükmünün, Tevrat'a dayandığını gösterir. Şimdi bu konuda Tevrat'ın hükmünü gözden geçire*lim:

"Bir şehre karşı cenk etmek için ona yaklaştığın zaman, onu barı*şıklığa çağıracaksın. Ve vaki olacak ki eğer sana sulh cevâbı verirse ve kapılarını sana açarsa, içinde bulunan bütün kavm sana angaryacı (esîr, köle) olacaklar ve sana kulluk edecekler. Ve eğer seninle barış yapmayıp cenk etmek isterlerse o zaman onu kuşatacaksın ve Allah'ın Rab onu senin eline verdiği zaman, onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin; ancak kadınları ve çocukları ve hayvanları ve şehirde olan her şeyi, bütün malını kendin için çapul edeceksin (ganimet alacaksın)! [184]

İşte Kurayza Oğullarına, kendi Kitâblarının bu hükmü uygulanmıştır. Bir kavme kendi yasalarını uygulamak zulüm değil, adalettir.

Onların topraklarını, evlerini, malla*rını size miras verdi." âyeti de onların arazilerinin ve evlerinin müslü-manlara ganîmet olarak verildiğini belirtmektedir, ": ve henüz ayak basmadığınız bir toprağı da size verdi" cümlesinde işaret edilen toprak, müfessirlerin çoğunluğunun kanısına göre müslümanların ileride fethedecekleri Hayber toprağıdır. Âyet, ilerideki fetihleri müjdelemektedir. Bunun Mekke, îrân, Anadolu toprağı olduğunu söyleyenler de vardır. [185] Muhammed İzzet Derveze'ye göre bu cümlede işaret edilen toprak, Kuray-zalıların, kent dışında kalan topraklarıdır[186]

Rivayete göre Allah'ın Elçisi, Kurayza Oğullarından 1500 (binbeş-yüz) kılıç, 300 (üçyüz) zırh, 2000 (ikibin) mızrak, 1500 (binbeşyüz) kalkan ve birçok deve ve koyun ganîmet almıştır. [187]

Kuıtubî'nin kaydına göre Hz. Peygamber (s.a.v.) Kurayza Oğulla*rından kalan malları ashabı arasında üleştirmiş, atlıya üç hisse, piyadeye bir hisse; başka rivayete göre atlıya iki, piyadeye bir hisse vermiştir. O gün müslümanların sadece otuzaltı atı vardı. Rivayete göre Peygamber'in atlı ve yayaya ayrı ayrı hisse verdiği ve humus (beşte bir) hisseyi kendisi ve kamu harcamaları için aldığı ilk ganîmet malı, Kurayza ganîmetleridir. Fakat bu üleştirmenin, ilk defa Abdullah ibn Cahş seriyyesinde uygulandığı da söylenir. Ebû Amr'e göre Peygamber, Abdullah ibn Cahş Seriyyesinde kendi içtihadıyla humus almış, daha sonra Enfâl Sûresinin: "İyi biliniz ki aldığınız ganimetin beşte biri Allah'a, Elçiye, akrabaya, yetimlere, yoksul*lara, yolcuya mahsustur"[188]mealindeki âyet inmiştir. Bu âyet indikten sonra humus'un ilk uygulandığı ganîmet malı Kurayza ganimetleri olmuş-tur. [189]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)