Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31. January 2017, 12:54 AM   #6
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm değerli kardeş,m,

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Haşr(23). " O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah'tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah'tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır."
Mülkün gerçek sahibi şüphesiz Allah'tır.
(الملك)El Mülk, Maddî âlemin bütünü ve bunun üzerindeki hükümranlık anlamında Allah’a ve insanlara nisbet edilen bir kavramdır.

Sözlükte “güç yetirmek, hâkimiyet/egemenlik kurmak, sahip olmak, tasarrufta bulunmak” mânasındaki mülk (melk, milk) masdarı Kur’an’da isim olarak “duyular âlemindeki bütün cisimleri kuşatan varlık alanı ve bunlar üzerindeki hükümranlık” anlamında kullanılır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “mlk” md.; Lisânü’l-ǾArab, “mlk” md.).

Kur’an’da mülk kelimesi otuz iki yerde Allah’a nisbet edilir (M. F. Abdülbâkī, el-Mu'cem, “mlk” md.). Mülk kavramı zât-ı ilâhiyyeye atfen kullanıldığında O’nun tasarrufunda yer alan duyular âlemindeki bütün varlıkları ifade eder. Bununla beraber mülk Kur’an’da daha çok semâvât ve arza izâfetle Allah’a nisbet edilir. Birçok âyette göklerin ve yerin ve onların arasında bulunan her şeyin yani bütünüyle tabiat mülkünün Allah’a ait olduğu vurgulanır (meselâ bk. el-Bakara 2/107; Âl-i İmrân 3/189; el-Mâide 5/17-18, 120).

Ayrıca mülkte Allah’a ortaklığın söz konusu olmadığı (el-İsrâ 17/111; el-Furkān 25/2), Cenâb-ı Hakk’ın bütün mülkün sahibi bulunduğu ve onu dilediğine verip dilediğinden aldığı (Âl-i İmrân 3/26) belirtilir.

Yine Kur’an’da, önceki peygamberlere ve bazı şahsiyetlere “hükümranlık ve saltanat” anlamında mülk verildiği açıklanmıştır. Hz. İbrâhim’in soyuna (en-Nisâ 4/54), Hz. Yûsuf’a (Yûsuf 12/101), Dâvûd’a (el-Bakara 2/251; Sâd 38/20), Sü-leyman’a (el-Bakara 2/102; Sâd 38/35), Nemrud’a (el-Bakara 2/258), Firavun’a (er-Rahmân 43/51) ve Câlût’la savaşmak üzere İsrâiloğulları’ndan Tâlût’a (el-Bakara 2/247) mülk verildiği belirtilmektedir.

Bazı âyetlerde sonsuz mülkü elde edeceklerini söyleyerek şeytanın Âdem ve Havvâ’yı yasak ağaçtan yemeleri için kandırdığı zikredilir (Tâhâ 20/120-121). Ayrıca âhiret hayatındaki cennet tasvirleri yapılırken orada hangi taraftan bakılırsa bakılsın çok sayıda nimet ve büyük bir mülkün (ihtişam) görüleceği belirtilir (el-İnsân 76/20).

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
53/NECM-39: "Ve insan için, çalışmasından başka bir şey yoktur."
Amenna saddakna. Gerçekten de öyledir.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Şu halde insan sahip yani malik olamaz.
Kur’an’da mülk edinme duygusunun fıtrî olduğu ve mal sevgisinin insanın temel hazlarından birini teşkil ettiği belirtilmiş, bu hazzın kontrol altında tutulması ve mülkiyet hakkının iyi işlerde, ferdin meşrû ihtiyaçlarını karşılama yanında toplum menfaatini temin edecek şekilde kullanılması istenmiştir .
(Âl-i İmrân 3/14;Kadınlardan, oğullardan, kanrat kantar altın ve gümüşten, salma atlardan, davarlardan ve ekinden şehvetli bir düşkünlük insanlara süslenmiştir... (Oysa) bunlar en aşağı hayatın meta’ıdır ... Ve Allah;varılacak yerin en güzeli O’nun indindedir.
el-İsrâ 17/100;De ki: “Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz malik olsaydanız, infak haşyeti ile elbette imsak ederdiniz /tutardınız”. İnsan çok katur’dur /cimridir, eli sıkı’dır.
el-Fecr 89/20;Mirası toptan yiyorsunuz.
el-Âdiyât 100/8;Ve muhakkak ki o hayrın sevgisi için çok şiddetlidir..

Bazı âyetlerde mülkiyet ve mal kavramı insanlara izâfe edilmiş veya malın onların tasarrufunda olduğu bildirilmiş, bazılarında fertlerin kazanç elde etmelerinden ve harcamalarından söz edilmiştir (el-Bakara 2/267, 274, 279; Âl-i İmrân 3/186; en-Nisâ 4/32; el-En‘âm 6/152; en-Nûr 24/61; Yâsîn 36/71)

Kur’an’da özel mülkiyet anlayışının esas alındığını pek çok âyette gösterilir:
Malları Allah yolunda harcamanın ve zekât vermenin emredilmesi terekenin belli yakınlık düzeyindeki aile fertleri arasında paylaşılması ilkesine dayalı ayrıntılı miras hükümleri konması (özellikle en-Nisâ 4/7-8, 11-12, 176),
Ticarî ilişkilerin düzenlenmesi (el-Bakara 2/275, 282, 283),
Haksız yollardan mal edinmenin yasaklanması (el-Bakara 2/188, 279; en-Nisâ 4/10, 29)
Mala karşı işlenen suçların cezalandırılması (el-Mâide 5/33, 38)

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ancak ihtiyacı sürdükçe ve ihtiyaç miktarınca rızıklanıp/nimetlenebiliyor ve faydalanabiliyorsa
ihtiyaç ortadan kalktığında ihtiyaç sahibi bunlar üzerinden elini çeker veya ölüm geldiğinde bu haklar da asıl sahibine geri döner.
İnfak,sadaka zekat sürekli olarak emredildiği gibi miras ile ilgili de ayetler belirtilmektedir.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Durum böyle olunca bir malın maliki siz değilseniz mülkiyetini bir başkasına nasıl vasiyet edebilirsiniz?
Ve de....
Miras bahsinde de belirttik ki bir mülkiyeti miras adı altında diğer bir kimseye de miras yoluyla da geçiremezsiniz.
Kur’ân-ı Kerîm’de kalıcı mülk ve hâkimiyetin Allah’a ait olduğunu bildiren iki âyette
(Âl-i İmrân 3/180;Fazlından Allah’ın kendilerine verdiği ile cimrilik edenler, onun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu onlar için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Semavat ve Arz’ın mirası Allah’ındır . Allah yapmakta olduğunuz şeyleri Habiyr’dir.
el-Hadîd 57/10;Semavat’ın ve Arz’ın mirası Allah’ın olduğu halde ne oluyor size ki Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Sizden fetihten önce infak etmiş ve mukatele yapmış kimse bir olmaz. Bunlar derece itibarıyla sonra infak etmiş ve mukatele yapmış kimselerden daha büyüktür. Allah hepsine en güzeli va’detmiştir.Allah yaptıklarınızı Habiyr’dir.)

miras kelimesi geçtiği gibi bu kökten türemiş isim ve fiiller gerek sözlük anlamlarında gerekse hukukî ilişki bakımından mirasçılık mânasında birçok âyette yer alır. Mülkün mutlak sahibi cenabı Allahtır. İnsanların da tasarrufunda olan mülkiyetleri vardır ve bunların tasarrufu ölümüyle birlikte varislerine geçer. Bu taksimin nasıl yapılacağı da Kur'an'da belirtilmiştir.

Bu nedenlerle biz Bakara:180-181-182. ayetlerin meallerinin veya üç ayetten/mealden oluşan necmin ne anlattığını sormuştuk.
Aldığım ve daha evvel defalarca okuduğum verilen cevaplar beni tatmin etmiyor.
Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Acaba meallendirmeler, açıklamalarım göz önünde bulundurulursa değişebilir mi?
Yoksa ben mi yanılgıdayım?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
Değerli kardeşim cevabı yazımda da belirttiğim gibi:
Bağımsız bir necm olan bu âyetlerde, الوصيّة [vasiyyet] ilkesi öngörülmektedir. ölmeden önce Müslümanların vasiyette bulunarak mirasta adaletsizliği engellemeleri istenmekte; vasiyetin usûlü de Mâide sûresi'nde açıklanmaktadır:

106Ey iman etmiş kişiler! İçinizden birine ölüm hazır olduğu zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şâhitlik, kendi içinizden adalet sahibi iki kişidir. Yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, sonra da ölümün musibeti size gelip çatmışsa, sizden olmayan iki kişidir. Eğer şüpheye düşerseniz, salâttan [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmadan; toplumu aydınlatman] sonra onları bekletirsiniz. Sonra da onları, “Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şâhitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi hâlde günahkârlardan oluruz” diye Allah'a yemin ettirirsiniz.
107Sonra da eğer o iki şâhitin bir günah işledikleri anlaşılırsa, ölene daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler de: “Bizim şâhitliğimiz, o önceki iki kişinin şâhitliğinden daha doğrudur ve biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi hâlde biz, yanlış davrananlardan; kendi zararlarına iş yapanlardan olurduk” diye Allah'a yemin ederler.
108İşte böyle bir yemin, şâhitliklerini usulüne göre yapmaları yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmaları için en yakın/en iyi yoldur. Allah'ın koruması altına girin ve kulak verin. Ve Allah, hak yoldan çıkanlar topluluğuna kılavuzluk etmez.
(Mâide/106-108)

Nisâ/11-12'de miras taksimiyle ilgili âyetlerde vasiyete değinilir ve taksimatın vasiyetin tatbikinden sonra yapılması istenir.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla