Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18. August 2017, 07:24 PM   #2
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Yukarıdaki yazıyı doğru yanıtlayabilmek ve kişileri doğruya ulaştırabilmek için ilk önce dinsel yayınların başat kitabı 'İşte Kur'an/Tebyin'ül Kur'an"dan Bakara 30 ve insanın; dikkat edin canlı bir varlık olarak değil de, evrilmiş ve bir insana dönüştürülmüş bir şekil olarak, onun da ötesinde halife olarak yaratılıyor olması ile ilgili kısım çok dikkatli okunmalıdır. İlgili kısımı vereceğim.
Sayın Eliaçık'ın da bu yönde yazısı var. Aynılık(destek) görülsün diye bir zamanlar bu siteye bir makalemde o yazıyı aktarmıştım.

Sonra "halife"nin ne olduğunu öğrenmek gerekiyor.
Halife, İslam tarihindeki hani var ya dört tane mostralık ve de benzetmeleri işte o ve o görevi üstlenmişler değil.
Allah tarafından gorevlendirilmediklerinden dolayı(Peygamber olamayacaklarından) görevli de değiller. Çünkü görevi ancak Allah verir. O görev de Peygamberliktir.
Devlete HİZMET görevi Kur'an'da ancak halkın seçimi ile elde edilebilir ve seçilen ancak toplumun talimatlarıni yerine getirilebilir.

Yani halifelik onların masalları değil. Onlar, İslam=Selam=Barış olmasına rağmen savaşçı, işgalci, haraççı, can alıcı.... vs insanlardı. (Tarihten sayfalar.)

İşte vereceğimi söylediğim ilgili kısım: (bu kısımda geçen 'yapacağım' veya 'yapacaksın' ifadelerinin zaman anlatımlarını tartışabiliriz)

"Bakara-30.-: Ve bir zaman Rabbin, meleklere, “Ben yeryüzünde bir halîfe kılıcıyım [yapacağım]” demişti. Onlar [melekler], “Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi kılacaksın [yapacaksın]? Oysa biz, Seni överek tesbîh ediyor ve Seni takdîs ediyoruz” demişlerdi. O [senin Rabbin], “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri çok iyi bilirim” demişti.

31. Ve O [senin Rabbin], Âdem'e o isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere sundu ve “Hadi, haber verin Bana şunların isimlerini, eğer doğru kimseler iseniz” dedi.

32. Onlar [melekler], dediler ki: “Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin! Senin, bize öğretmiş olduğunun dışında bizim için bilgi diye bir şey yoktur. Şüphesiz Sen, en iyi bilenin, en iyi yasa koyanın ta kendisisin.”

33. O [senin Rabbin], dedi ki: “Ey Âdem! Haber ver onlara; onların adlarını.” Sonra da o [Âdem], onlara, onların adlarını haber verince, O [senin Rabbin], “Dememiş miydim Ben size! Şüphesiz Ben, göklerin ve yerin gaybını bilirim. Ve Ben, sizin açığa vurduklarınızı ve sakladıklarınızı bilirim” dedi.

Bu âyet grubunda, insanların evrendeki konumuna ilişkin temsîlî bir açıklama yapılmakta; insanın ilk yaratılışı değil, dünyadaki bilgilenme ve güçlenme süreci anlatılmaktadır. Bu açıklamalar, temsîlî anlatım tekniğiyle canlı bir piyes sahnesi gibi sunulmuştur. Bir sahne, sahnede de aktörler [Allah, melekler ve Âdem] vardır, aralarında konuşuyorlar.

Bu bölüm iki sahneden oluşuyor:

SAHNE 1

Allah:

-- Ben yeryüzünde bir halîfe kılıcıyım [yapacağım].

Melekler:

-- Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi kılacaksın [yapacaksın]. Oysa biz, Seni överek tesbîh ediyor ve Seni takdîs ediyoruz.

Allah:

-- Ben sizin bilmediğiniz şeyleri çok iyi bilirim.

Allah Âdem'i, bilgilenme sürecinden geçirmiş, ona eşyayı ve isimlerini tanıtmıştır. İsim, müsemmayı [adı taşıyan varlığı] ifade eder. Demek oluyor ki Allah, Âdem'in aklını-fikrini, zekasını geliştirmiş, o da varlıkları tanımış ve onların özelliklerine göre birer isim vermiştir. Varlıkların isimleri, anlam ve ses itibariyle varlıkların özelliklerine göre verilir. Meselâ; taş, kaya, demir (aslı, temur'dur), çelik gibi isimler, bir yandan onların sertlik özelliğini ifade ederken, diğer yandan da sert harflerle [seslerle] telaffuz edilmiştir. “Yağ” ise, yumuşak bir varlık olduğundan yumuşak seslerle isimlendirilmiştir. İnsanlığın diline kazandırılan yeni isimlerin tümü, o varlığın özelliğine uygun olarak verilmektedir. Varlığın özelliği bilinmediği takdirde, varlığa verilen isim uygun düşmeyecektir. Artık, insan türü [Âdem] bilgili, bilgilenen bir konumdadır. Bu sürecin ne kadar zaman aldığı Kur’ân'da bildirilmemiştir. Bu süreç belki yüzbinlerce, belki milyonlarca yıl sürmüştür. Bu bilgilenme, daha evvel “Rûh üfürme olarak açıklanmıştı.[11]

SAHNE 2

Allah, Meleklere:

-- Hadi, haber verin Bana şunların isimlerini, eğer doğru kimseler iseniz.

Melekler:

-- Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin! Senin, bize öğretmiş olduğunun dışında bizim için bilgi diye bir şey yoktur. Şüphesiz Sen, en iyi bilenin, en iyi yasa koyanın ta kendisisin.

Allah:

-- Ey Âdem! Haber ver onlara; onların adlarını.

Âdem, hepsinin ismini bildirir.

Allah:

-- Dememiş miydim Ben size! Şüphesiz Ben, göklerin ve yerin gaybını bilirim. Ve Ben, sizin açığa vurduklarınızı ve sakladıklarınızı bilirim.

Sahne burada kapanır.

Pasajın doğru anlaşılması için öncelikle خليفة [halîfe] sözcüğünün iyi bilinmesi gerekir. Halîfe, “birinin ardından onun yerine gelen, geçen” demektir. Bununla ilgili geniş açıklama Sâd sûresi'nin sonunda mevcuttur.[12] Buradan, insanlardan evvel dünyaya egemen olan bazı varlıklar olduğu anlaşılıyor. Allah onların egemenliğini sona erdirip onların yerine insanı dünyaya egemen kılmıştır.

Âyetlerden açıkça anlaşıldığına göre insan, bilgilenmezden evvel yeryüzünde kan döken ve fesat çıkaran bir yaratık konumundaymış. Bu demektir ki bilgiden uzaklaştığında insan yine kan döken ve fesat çıkaran bir varlık konumuna dönmektedir.

Âdem'in bilgilenmesi, başka âyetlerde, “Âdem'e rûh üfürülmesi” olarak geçer. Meleklerde bilgilenme istidadı yoktur, zira Allah onları robotvari yaratmıştır. Dolayısıyla onlar, yaratılış programı çerçevesinde varlıklarını sürdürürler.

Buradaki meleklerin –ki ملك[milk] kökünden türemiştir– “doğal güçler” olduğunu unutmayalım. Melek kavramı ile ilgili detaylı bilgi birçok yerde verilmişti.

34. Ve hani Biz, meleklere, “Âdem'e secde edin [boyun eğin, teslim olun]” demiştik de İblis dışında melekler hemen secde etmişti [boyun eğmişti, teslim olmuştu]. O [İblis] yan çizdi, büyüklendi. Ve o kâfirlerden idi.

Bu âyette ise, Sâd, A‘râf, Tâ-Hâ, Hicr ve İsrâ sûrelerinde detaylı olarak sunulan başka bir temsîlî anlatıma gönderme yapılmaktadır. Konu Sâd sûresi'nde detaylı bir şekilde verilmişti. Sâd sûresi'ndeki pasajın tahlilini burada da naklediyoruz:

Hani Rabbin bir zaman meleklere, “Şüphesiz Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım. Onu tesviye edip(sağını-solunu yontup, şekil verip düzenleyeceğim), rûhumdan kendisine üflediğim zaman derhal ona secdeye kapanın” demişti. (Sâd/71-72)

71-85. âyetlerin oluşturduğu pasaj da bağımsız bir necm olup insan soyunun ilk yaratılış aşamalarına dair özellik arzeden noktalar Kur’ân'da ilk kez bu pasajda yer almıştır. Daha sonra A‘râf, Hicr, İsrâ, Kehf ve Bakara sûrelerinde de değinilen bu konuya, Kur’ân'ın iniş sırasına göre ilk defa bu sûrede yer verildiğinden, biz de ayrıntılı tahlilimizi burada yapacak ve konu ile sonraki karşılaşmalarımızda buraya atıfta bulunacağız.

Hemen belirtmek gerekir ki, insanoğlunun yeryüzündeki sorumluluk sınavının nasıl başladığı ile ilgili olay, burada ve konunun yer aldığı diğer sûrelerde temsîlî olarak anlatılmıştır. Olayın bir tiyatro sahnesi gibi canlandırılarak anlatılması, evrenin, dünyanın ve canlıların varoluş aşamaları hakkında bilgi sahibi olmayanların konuyu iyi anlamalarını sağlamaya yöneliktir.

Konunun Allah, melekler, Âdem ve İblis arasında geçen diyaloglarla anlatılması, olayın tamamen temsîlî olduğunu göstermektedir. Çünkü Yüce Allah'ın bir insanla bu tarz konuşması veya Kendi yarattığı bir şeyin O'na isyan etmesi, bizzat Kendisinin Kur’ân'da bildirdiğine göre mümkün değildir.

71. âyette ifade edilen “çamurdan yaratılış”, “tesviye-bir halden başka bir hale geçirilerek şekillendirerek düzenleme”, “rûhun üfürülmesi”, "eşeysiz üreme/eşeyli üreme" safhaları ve “meleklerin secdesi”, bir anda olup bitmiş olaylar değildir. Kur’ân'da verilen ayrıntılara göre, bu olaylar milyarlarca yıllık bir süreçte gerçekleşmiştir. Yani, bu anlatımlardan, “Allah, melekleri ve İblis'i çağırdığı bir toplantıda, birkaç dakika içinde hemen Âdem'i yaratacağını söyledi ve yaratıverdi. Sonra meleklere secde etmelerini söyledi, onlar da derhal secde ettiler. Ama İblis secde etmedi” şeklinde, her şeyin çok kısa bir zamanda gerçekleştiği anlamında bir sonuç çıkarılmamalıdır."
(YANİ ALLAH KİTABINDA EVRİM ÖĞRETİSİ VERİRKEN .................... . Hah tam da onlar işte.)

Gelelim "Halife" ifadesine.
Onu da lütfen gelecek yazıda ; çünkü çok uzun oldu ki daha yazılacak çok şey var.

Fakat bir şey daha var? "Adem" ne?
İlk insan mı?
İlk Peygamber mi?
Belirli bir dönemin insanını tanıtan/anlatan bir ifade mi?
İnsanlık mı?
Mesela meallerde geçen "adem'in iki oğlu" yukarıda sayılanlardan hangisinin?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (21. August 2017 Saat 04:58 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (21. August 2017), yolcu42 (19. August 2017)