Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27. September 2008, 11:20 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Araf sûresi’ne giriş

Adını 46. ve 48. ayetlerde geçen “ الاعراف A’râf sözcüğünden alan sûre, Mekke’de inen sûrelerin en uzunudur. İçerdiği konular itibariyle sûrenin Mekke döneminin sonlarına doğru indiği anlaşılmaktadır. Ancak bir defada mı, yoksa parçalar hâlinde mi indiği ile ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir tespit yapılamamıştır. Kesin olmasa da, tamamı dikkate alındığında, sûrenin değişik zamanlarda necm necm [parça parça] indiğini söylemek mümkündür. Nitekim içerik ve üslûp olarak surenin 163. ve 170. ayetleri Medine dönemi ayetlerine benzemektedir. Söz konusu ayetler hakkında klâsik kaynaklarda da bu doğrultuda açıklamalar mevcuttur.
İçerdiği konulardan dolayı “Mikat Sûresi”, “Misak Sûresi”, “Elif Lam Mim Sad Sûresi” gibi isimler de verilmiş olan sure, bundan evvelki Mekkî sûreler gibi, Kur’an ile başlayıp yine Kur’an ile bitmektedir. Sûrede iman esasları, tevhit ve ahiret inancı üzerinde durularak müşriklerin yanlış inançları, vahye karşı takındıkları inatçı ve yalanlayıcı tavırları eleştirilmekte, konuya örnek olarak da Nuh, Hud, Salih, Lut, Şuayb ve Musa peygamberler ile toplumlarının ibret alınacak olaylarından bahsedilmektedir.
Ayrıca ilk yaratılışa ve sonraki gelişime değinilen surede insanın iç ve dış yapısı ile fonksiyonlarına dikkat çekilmekte ve insanın içindeki eğilimlerini iyiye gidişte kullanması için yollar öğretilmektedir. Aklını kullanmayanların düşebileceği durumlar ile ilgili örnekler verilerek insanlığın bu yolla da uyarıldığı sûrede, ilk defa Sad sûresi’nde değinilmiş olan “Beşer-İblis” ilişkisine biraz daha ayrıntı eklenmiş ve “beşer” sözcüğü yerine “Âdem” ismi kullanılmıştır.
Sahabenin kendi anlayışı doğrultusunda Mushaf’ta En’âm ile Enfal sûreleri arasında 7. sûre olarak tertip ettiği A’râf sûresi, bize göre, içeriğindeki esaslar itibariyle Sad sûresi’nin devamı niteliğindedir.

Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı
Araf Suresi 1.Bölüm19 Nisan 2018 tarihinde yayınlandı

Hurûf-u Mukâtaa hk.
Uyarma.(İnançsızları)


Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı
A’râf Sûresi-2. Bölüm 26 Nisan 2018 tarihinde yayınlandı.

Allah rahmeti üzerine borç yazmıştır.
İslâm ın güncellenmeye ihtiyacı yoktur.


Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı
A’râf Sûresi-3. Bölüm 03 Mayıs 2018 tarihinde yayınlandı

Nimetlerin çeşitliliği. (İbrahim 32-34)
Yaratılış aşamaları. (Sâd 71-85) (Ham yaratılış, Biçimlendirme ve Bilgilendirme)
İblis (Düşünce yetisi) İndirek tepki yapar.
İblis’in genel özellikleri.
Âdem (Bilgilenmiş, vahiy almış insan)
Melekler, evrendeki güçler.
Enerji, maddenin kontrolüne girmez.
İblis’in alçaltılması. (İfrit: Rütbe düşüklüğü)
İblis’in zorlayıcı gücü yoktur.
İblis’e uymak ne demek?
Akıllı olmamak=Aptallıktır. “Herşeye nazar değer,akıla değmez” özdeyişi.
Bilgilenmiş insanın cenneti.
Ağaca yaklaşma konusundaki klâsik bilgiler İsrailiyattandır.
Ağaç:Şecer:Ağmak.(Girifit, karışık işler)
Şecer, Nisâ 65 de fiil olrak geçer.
Rasul’e havale edilen işlerde vahyi beklemek. (Tâ-Hâ 115-123)
İnsanın yaratıldığı yer Dünya dadır. Cennette yasak yoktur.


Hakkı Yılmaz Kur'an ve İslam A’râf Sûresi-4 Bölüm
09 Haz 2018 tarihinde yayınlandı

Âdem’e gösterilen yol
Yasaklanan ağaç
Kitab-ı Mukaddes kaynaklı rivayetlerden ezberlerimizdeki örnekler
Kadınları aşağılayan anlatımarın kaynağı nerede?
İblis’in aldatma gerekçeleri
Şeceretü’l-Huld: Ebedîlik ağacı
Varakatü’l-Cenneh. Varaka=Mal.
Malın dünyada ebedîleştireceği
Çirkinliklerin gizli kalması
Sev’ete: Kötülük.
İblis’in öğüt vermesi, kanıt göstermesi.
İleri gelenler, kazandıkları ile diğer insanları aldatmalarının kanıtı yaparlar.
Zevke varmak.
Varaka örneğine örnek: Âl-i İmran 14, Tâ-Hâ 121
Ve edatının önemi.
Af dilemek. (Lemem: Hemencecik)
Düşman olarak alçalma (İhbitû)
İslâmda istifçilik yoktur.
A’râf Sûresinin 2. necminin güncel mesajı.



Hakkı Yılmaz'ın Kuran ve İslam
A’râf Sûresi-5. Bölüm17 May 2018 tarihinde yayınlandı

A’râf Sûresinde Rabbimizin uyarılarına başka bir örnek. (Zuhruf 5)
Âdemoğulları sözcüğünün önemi. (Şeytanın oyununa gelmiş Âdem’in çocukları)
Telmih (Hatırlatma) sanatı hakkında.
Elbisenin indirilmesi. (Takva elbisesi)
Takva hakkında hatırlatma.
İttika=Takvayı kabullenmek.
Dinde korkunun yeri yoktur.
Çirkinlikleri VAHİY örter.
İstifçilik yapmak takvadan uzaklaştırır.
İblis’e aynı zamanda Şeytan da denir.
İttika=Takvayı kabullenmek.
Dinde korkunun yeri yoktur.
İblis’in soyduğu elbise ne demektir?
İblis’in avanesi bizleri göremediğimiz yerlerden görür. (Kehf 50, Nas)
Fitneye düşürmek. (İmandan çıkarmak)
Onlar (Mekkeli müşrikler)(Târık 15-17, Kamer 2-5, Sâd 1-11)
Atalar dini.
Fevahiş. (Son derece çirkin fiiller)
Bağnazlık-Yobazlık hk. bir anekdot.(ATALARIMIZI BU YOLDA BULDUK, KADINLARIN DÖVÜLMESİ GEREKTİĞİ TEZİNİN KİTAPLAŞTIRILMASI)


24 Mayıs 2018 tarihinde yayınlandı
A’râf Sûresi-6. Bölüm.
Atalar dinine sığınan müşrikler.
Muhafazakârcılık. (Konservecilik) İnandığı değerleri koruma dini.
İğrençliğin muhafazakârcılığı olmaz.
Rabbimiz HAKKANİYETİ emreder.
Gıst ve Adalet biribirinden farklıdır. (Hucurat 9 örneği)
Adalet= denklik, Gıst= hak edilen pay, nasip demektir.
Yüzün Allah’a doğrultulması.
Her mescidin yanında. (İkna olunan yer)a) tüm mesai bu yolda olmalı (Özel),b) Evrenin her yeri mesciddir.(Genel)
Dinin Allah’a has kılınması. (Kur’ân daki din)Yaşanılan din HAS olmalı.(24 ayar altın)(Zümer 1-3,11,16, Mü’min 14,65, Beyinne 5)
Sapıklığın Hak olması nasıl anlaşılmalı? (Ahkâf 20)
Kur’ân dururken başka kaynaklar arayanlar.
Âdemoğulları (Tüm insanlık) (meleklerin secde edeceği varlıklar)
Telmih sanatı.
Muhtarın oğlu anekdotu.
Zînet. (Dünya ve âhirette insanın onurunu yükselten şey)
İsraf ve tebzir arasındaki fark.
Peygamber haramlaştırmış mıdır?
Bilen bir topluluk (Allah cahilleri muhatap almıyor.)
Suali mukadder hakkında.


Hakkı Yılmaz'ın Kuran ve İslam
04 Haz 2018 tarihinde yayınlandı

A’râf Sûresi-7. Bölüm.
Fevahiş konusu. (Her türlü iğrençlik.)
Günah=Sakınca (İsm) (Götürüsü getirisinden fazla) (Bakara 219)
Allah’a yalan uydurmak. (Uydurma hadisler)(Bakara 79)
İsm; şirk için de(Nisa 48) sui zan için de(Hucurat 12)ve sahteliği saklamak içinde kullanılır.
Haksız yere baş kaldırmak (Bagi)
Haklı yere baş kaldırılır mı? {a)Velâyet, b)Vekâlet, c)Biat, d)Ehliyet} konuları iyi bilinmeli.
Allah’a ortak koşmak (Kaynağı Allah olmadığı halde)
Korunan toplumsal konular.EVRENSEL HUKUKUN KAYNAĞI= a)Nesep,b)Irz-namus,c)Akıl,d)Can-mal,e)Din
Ümmet ve İmam kavramları. (Her ideoloji bir ümmettir.)
Atalar dinine inanan bir ümmet (ONLAR DA GİDİCİ)
Ecel=Süre sonu.
Ecel-i müsemma=Adı konulmuş ecel.
ALLAH’IN MİSAKI (35. âyet)
Üç türlü Misak: 1)Tüm İnsanlığa (Bakara 37-39, Tâ-Hâ 122-123, En-Âm 130, Yâ-Sîn 60-63)2)Peygamberlerin görevleri ile ilgili. 3)Peygamberlerden alınan misak. (Ahzâb 7-8)


Hakkı Yılmaz'ın Kuran ve İslam
A’râf Sûresi-8. Bölüm 07 Haziran 2018 tarihinde yayınlandı

En zâlim olanlar kim?
Yalan söyleyenler, aldatanlar. (Yunus 69-70)
Âyetlerin yalanlanması ne demek? a) Tekvinî âyetler(şeair), b) Kelâmî âyetler.
Allah’ın âyetlerine örnekler: (Rûm 20 vd.)
Kitaptan pay erişecekler.(Lokman 23, Yunus 70)
Ölüm geninin fonksiyonu.
Âhiret sahnesi. (İns-Cinn)
Kardeşin lânetlenmesi. (Nahl 24-25, Ankebut 25, Bakara 165-167, Ahzâb 64-68)
Önder olanlar. (Kasas 41, İsrâ 71)
Sorumluluğun sürekli olması.
Önderlik edenlere önemli uyarı. (Nisa 85)
Günahın benim olsun aldatmacası. (Ankebut 12-13)
A’râf Sûresi 3. necminin güncel mesajı.


Hakkı Yılmaz'ın Kuran ve İslam 9.Bölüm
14 Haziran 2018 tarihinde yayınlandı

Kur’ânın anlaşılmaması için âyetlerin harmanlanması.
Gök kapılarının açılmaması deyimi.
Devenin iğne deliğinden geçmesi deyimi. İncilden benzer parçalar: (Markos 10-25, Lukka 18-25, Matta 19-36)
Cehennemde yatak? Tehekküm sanatına örnek. (Zümer 14-16)
Emraz-ı kalb.
Cennet yaranına kapasitelerinin üstünde bir yük yüklenmez.(Bakara 286, En-Âm 151, Mü’minûn 62, Talâk 7, Nisâ 69-72, 175)
Vâris (son sahip) olmak.
A’râf-Ashâb-ı A’râf ne demek? (Mürselât sûresindeki Urf un çoğulu.(Mushaf sıralamasında sûrelerin aralarına duvarlar örenler.)
Ashâb-ı A’râf ile ilgili üretilen yanlış inanışlar.
Allah’ın umursamaması.
Nisyan sözcüğünün anlamı.
Simalarından nasıl tanınır?
Kur’ân dan azıcık bilgisi olan insanların Cennetlik ve Cehennemlik olanları tanıyabilmeleri.
Â’râf Sûresi 4. necminin güncel mesajı.


Hakkı Yılmaz'ın Kuran ve İslam Proğramı. Araf Suresi 10.Bölüm 21 Haziran 2018 tarihinde yayınlandı
Âyetleri yalanlayanlara uyarı.
KİTABIN AYRINTILARI: a)Kılavuz,b)Rahmet,(İnsana sunulan avanta)c)Tam bir bilgi,d)Ayrıntılı açıklama (Detay)
Bilginin kaynağı: (Beş duyu, Doğru haber, Haber-i mütevatir)
Akla uygun ne demek?
Kur’ân ın ilk plâna çıkması: a)Kur’ân ın âhirette tanıklığı.b)Bilimsel gerçeklerle dünyada yüzleşme.
İman-Bilgi farkı.(Duman-Ateş örneği) (Bakara 259)
Zoraki iman.
Göklerin yaratılışı.
Allah’ın cömertliğinin tecellisi.
Arşa istiva. (mecâzî anlam)
Allah yaptı değil. ALLAH YAPANDIR. (İsim cümlesi.Öznesi RABB dir)
Evrenin altı evrede yaratılışı.
Halq sözcüğü.(Ayar verme, oluşturma)
Âfakî âyetleri gözlem.(Âl-i İmran 190-191)
Sistemler kurmak “O” na mahsustur.
Allah’ın kurduğu sistemi dünyada kimse kurdutturamaz.
Elâ edatının önemi.
Emr=İş, buyruk. (Âlem-i emir uydurması)
Allah kimseyi kimseye yönettirmez. Allah kimseden buyruk almaz.
İsteyerek gelme.(Fussılet 11)
Â’râf Sûresi 5. necminin güncel mesajı.


Hakkı Yılmaz'ın Kuran ve İslam Proğramı
29 Haziran 2018 tarihinde yayınlandı

A’râf Sûresi-11. Bölüm.
DUA nedir?
Kulluğun özü.
Salât namaz değildir.
İbadet; samimî, ve riyadan uzak olmalıdır.
İbadet; Riyaya kaçacak yerde gizli yapılmalıdır.
Dua nasıl yapılır?
Tazarruan. (Bir şeyin arka arkaya yapılması, alçaklık göstermek)a)Dil, b)Beden , c)Gönül ile.
Namaz sözcüğünün anlamı: Ateş önünde saygı ile eğilmek.
İslâmda ritüel yoktur.
Dua okunmaz edilir.
Â’râf 55 Kur’ân daki bütün dua âyetlerinin tefsiridir.
Zillet şekilleri.
Dua adâbı.(Nisa 134, A’râf 29,80,200, Mü’min 60, Enbiyâ 90)
En güzel isimler.
Haddi aşmak ne demektir?
Rab-kul ilişkisini en iyi açıklayan âyet: Furkan 77.
Â’râf Sûresi 6. necminin güncel mesajı.


Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı A’râf Sûresi-12.Bölüm.05 Temmuz 2018 tarihinde yayınlandı.
Doğal olayları izlememiz gerektiği.
Tarım toplumuna müjde.
Ölülerin çıkartılması.(Rum 46,50, Şûra 28, Yâ-Sîn 33)
Aptallardan oluşan bir toplum.
Â’râf Sûresi 7. necminin güncel mesajı.
Tarihten örnekler.
Kıssaların önemi.
Gezme emri.(Sîrû)(Mü’min 82)
Nûh, Hûd Peygamberin değişmez görevleri.
Nûh Peygamberden sonraki halifeler.
Rütbeleri veren kim?


Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı A’râf Sûresi-13. Bölüm 12 Temmuz 2018 tarihinde yayınlandı.
Semûd kavmi.
Allah’ın devesi.
Ekonomik çöküş.(Deprem değil.)
Diz üstü sürünme deyiminden ne anlaşılır.
Aslan, kurt ve tilki örneği.
Lût Peygamber.
İğrençlik (Şûrâ 161)
Eş cinsellerin rehabilite edilmesi.
Lût’un karısı.(Nesebin önemi yok) (Tahrim 10 örneği)
Taş yağmuru.
Şu’ayb Peygamber.
Ölçü-tartı. (Sosyal adalet)
İleri gelenlerin stratejileri. (Sebe 34)


Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı A’râf Sûresi-14. Bölüm. 20 Temmuz 2018 tarihinde yayınlandı.

Dua etmeyenler şımarır.
Şefkat tokadı. (Dünya’da kıtlık verilmesi. Dû-Hân 10-16, Furkan 77, En-Âm 42-43, 158, Mü’minûn 75-77, Nahl 112-113)
Yûnus peygamberin kavminin özelliği. (Yûnus 96-98) Ders almış bir kavim.
Nebiy: Çok önemli haber veren.(Eş anlamlısı: Peygamber)
Uyarılara kulak vermemenin sonuçları.
Kur’ân zamanımızın elçisi.
Allah’ın ince plânından kimse güvende olamaz.
Mekrellâhî: Allah’ın ince plânı.
Varis: Son sahip.
Mesneviden bir örnek.


Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı A’râf Sûresi-15. Bölüm.27 Temmuz 2018 tarihinde yayınlandı.
Geçmişten ders almak.
Kalplerin üzerine damga vurulması.
Cehalet nedeniyle işlenen suçlarda duyarsızlık nasıl gelişir?(Mutaffifin 14)
Bağnazlar kimseyi dinlemez.
Çoğunluğa uymanın tehlikeleri. (En-Âm 110-111)
Â’râf Sûresi 10. necminin güncel mesajı.
Musa (A.S.)’ın a)Firavun ve ileri gelenler ile ilgili bölümü. b)Kendi toplumu ile olan bölümü.
Firavun hakkında ansiklopedik bilgi.
Firavun ve avanesine gösterilen âyetler.
Vali anekdotu.
Duanın özü: Haddini bilme.
Firavun bağnaz değildi.
Âsa: Sıkı tutulan şey.(Kitap)
Mûsa’nı âsası hayye mi, süb’bân mı?
Yed-i beyzâ.
HAK GELDİ BÂTIL ZÂİL OLDU. (İsrâ 81)


Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam Proğramı Araf süresi-16.Bölüm 04 Ağustos 2018 tarihinde yayınlandı
Firavun gösterilen âyetleri çevresi ile paylaşıyor.
Firavun’a emredenler kim?
Bilginlere vaat edilen. “da” ekinin anlamı. (Ödül+yakınlaştırılma)
Bilginler neden inat etmediler?
El ve ayakların çaprazlama kesilmesi ifadesi doğru mu?
Hılaf, salb sözcüklerinin doğru anlamları.(Tek bir nokta ilâvesi ile yapılan anlam kargaşası)
İnananlarıngördükleri eziyetler. (Âl-i İmrân 186) Örnek Uhdut halkı.
Sabır=Gevşememek, zaafa uğramamak ve boyun eğmemek.
Firavun’un izin vermemesi. (Tâ-Hâ 70-73)
İstihyâ sözcüğü. a)Hayat. b) Utanca boğma.
Firavun’un inancı.(Zuhruf 51-53, Mü’min 28-55)
Deizm tehlikesi hakkında.


Hakkı Yılmaz 09 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanan A’râf Sûresi-17. Bölüm.

Musâ’nın toplumu kimlerden oluşmakta?
Musâ toplumu içinde ne kadar kaldı?
Uğursuzluk atfedilmesi. (Nisâ 77-78)
Topluma verilen dünyevî cezalar. (Sıralama yok)
Dünyevî cezalar, insan davranışlarının sonucudur.
Müslümanlar sabrederse. (Kasaas 5-6, Du-Hân 25-28, Maide 20-21)
Bahr-Yemm. (Bol su)
Kamış denizi. (İngilizcede “reed” sözcüğünden bir “e” harfinin çıkartılması sonucu Kızıldeniz oluvermekte)
Firavun nereye fırlatılmıştır?
Musâ’nın karşılaştığı toplum. (Amorlular)
Âlemlere fazlalıklı kılınması ne anlamdadır?
Müslümanlara anlatılan masallların kaynağı: (Kitab-ı Mukaddes, Çıkış 1. Bölüm,8-22. cümleler)


Hakkı Yılmaz Araf Suresi 18. Bölüm 23 Ağustos 2018 tarihinde yayınlandı
Musâ ve İsrailoğulları arasında cereyan eden olaylar.
Musâ A.S. ‘a vahiy aşaması. (Tûr-u Sina da) Neden 30+10 gece?
Hârun’a hilâfet verilmesi.
Musâ A.S.’ın duası (Tâ-Hâ 25) Harun A.S. ın tercümanlık görevi.
Vahiy neden gece vakti?
Allah’ın dağa tecellisi nasıl olmuştur? (Enerji odaklanması)
Allah’ın görülemeyeceğine inanan ilk insan.
Allah’ın insanla konuşması. (Şûrâ 51)
Nasihat metodu.
Arz-ı mev’ûd. Fasıkların yurdu.(Âd ve Semud kavimlerinin toprakları)
Âyetleri ve Âhireti yalanlayanların amelleri boşa gitmiştir. (Kehf 105)
İsrailoğullarının kapitalizme yönelişi, sermaye oluşturmaları.
Buzağının anlamı.( Icıl)
Huvar: Geyik yavrusunun böğürmesi.(Hurafeleri önleyen anlam)
İnek örneği neden verilmektedir? (Tarım hayatının kaynağı, çalışkanlığın simgesi)
Kur’ân ın Bölümleri: a)Kitap, b)Hikmet-i Baliğa, c)Bilinmeyen şeylerin öğretilmesi.
Musâ’ın levhalarınde neler vardı? (Kılvuz olması, Rahmet)


Hakkı Yılmaz A’râf Sûresi-19.Bölüm 30 Ağustos 2018 tarihinde yayınlandı
Musâ A.S.’ın duası: (Toplum bunalıma girdiği aşamada)
Allah’ın azabı dilediğine dokundurması nasıl anlaşılmalı? (Suçlular içinde dilediği)
Allah’ın rahmetinden istifade edecek olanlar kimlerdir?
Son Peygambere inanmayanlara uyarı (Size rahmet yazımayacak)
Peygamber haramı kaldırabilir mi?
Isr.(Ağır ahid ve sorumluluk)(Nisâ 153-161, Bakara 286, Âl-i İmrân 81)
Son Peygamberin geleceğini bilenler. (Saff 6) (Yuhana İncili 14. Bölüm, 25-33. cümleler.)(Üç türlü Misak: 1)Tüm İnsanlığa 2)Peygamberlerin görevleri ile ilgili. 3)Peygamberlerden alınan misak.)Faraklı: Yuhana İncili Arapça çevirisine göre Ahmed.
Ehl-i Kitaptan olanlar içinde hakkı gösteren bir topluluk vardı.
Tüm İnsanların Peygamberi.
Ümmî Peygamber. (Analı, anası gibi)
El-Ümmî. Bu Ümmî)
Mekke’nin adı: Ümmü’l-Kurâ.
Peygamber okuma-yazma biliyordu. (Hudeybiye andlaşması örneği)
Müslümanlara özel görev: (A’râf 159, Mâide 82)
Yahudilere Kur’ân mesajı mutlaka iletilmelidir. (Âl-i İmrân 113-114)
Muhammed Esed Kur’ân ile Müslüman oldu.



Hakkı Yılmaz A’râf Sûresi-20. Bölüm 06 Eylül 2018 tarihinde yayınlandı
Tarihe doğru bilgi KUR’ÂN dadır.
Oniki lideri olan topluluk. (Bakara 60, Mâide 12)
Torun: Yakub A.S.’ın 12 oğlundan olan torunları. (Kitab-ı mukaddeste Nakib)
Şehircilik ilkeleri, Uydu kentler kurulması zarureti.
Asanın taşa vurulması ne demek?
Darb. (Bilgini kullan talimatı.)
Taş=Hacer. Kaya=Sahra. (Taş kalpli İsrailoğulları)
Ayn:Pınar, belde halkı.
Te’vil yapılırken lügatlerde olmayan anlam kullanılamaz.
Bulutun gölge olması, kudret helvası ve bıldırcın ne demek?
Kendilerine haksızlık edenler: (Bakara 57-59)
Hitta(bağışlanma) yerine Hınta(Buğday, para) isteyenler.
Kendilerini kendi elleriyle tehlikeye atanlar. (Bakara 195)
Toplumsal patlamanın ortamı nasıl oluşur?
Kentin kapısından teslim olarak nasıl girilir? (Kitab-ı mukaddesin Yeşû bölümü)
Sebt (Şabat) günü deniz kıyısındaki kentin ahalisi nasıl bunalıma düşüyor?
Hût: Doyumsuzluk.


Hakkı Yılmaz A’râf Sûresi-21.Bölüm 13 Eylül 2018 tarihinde yayınlandı
İsrailoğullarından bir ümmetin takdire şayan gayretleri. (159. âyet)
Helâk esnasında azgınlarla birlikte duyarsız olanlar da birliktedirler.
Müslümanlar irşad ekipleri oluşturmalıdırlar.
Bilge insanlar varken Peygamber gönderilir mi? (Hûd 116)
Aşağılık maymunlar olun ne demek? (Maide 60)
Dünya hayatında cezalandırılacakların ilânı. (İsrâ 4-6, Âl-i İmran 112)
Zenginlikle imtihan.
Kitaba mirasçı olanlar.(Âl-i İmrân 187)
Dinde olmayan şeyleri getirmenin tehlikesi.
Yahudi din adamı (haham)ın anlattıkları hakkında bir anekdot.
Kitaba sıkıca sarılıp, salâtı ikame edenlere müjde. (Kehf 30)
Suç işleme nedenleri: a)Cahillik, b)Yoksulluk.
Dağın üzerlerine yıkılması gibi nasıl olur? (Bakara 93, Nisâ 154,158)
Dağ gibi bunalımlardan kurtulmanın reçetesi: Asr Sûresi.
İsraiiyat yorumların kaynağı: (Kitab-ı Mukaddes Çıkış-19)


Hakkı Yılmaz A’râf Sûresi-22.Bölüm 20 Eylül 2018 tarihinde yayınlandı
Arapça dilbilgisi kurallarından, cümlenin öğesinin arkadan gelen âyette olabilmesi.
Bezm-i Elest (Galû-Belâ) uydurması.
Benî âdem=Âdemoğulları.
Üreme sisteminin delil olarak gösterilmesi.
Azgınlaşan kişinin karakterize edilmesi.
Kur’ân’ı bilen bir tip=Din Adamı.
Hevasını İlâh edinenlerin karakteri.(Câsiye 23, Furkan 43, Fâtır 42-43)
Mal tutkusunun insana getireceği belâlar.(Münafikûn 9, Kehf 46, Tâ-Hâ 131, Tevbe 24,55,85)
Dilini sarkıtan köpek örneği.
A’râf Sûresi 18. Necminin güncel mesajı.
Âyetlerden haberi olmayanların sorumlulukları var mıdır?


A’râf Sûresi-23.Bölüm 27 Eylül 2018 tarihinde yayınlandı
Meşîet konusunda kısa bir hatırlatma.(A’râf 179) (Kalp, göz ve kulak)
Göz kusuru kusur değil. Göğsün içindeki kalbin körlüğü.
Dört ayaklı hayvan örneği.
Hayvanlar âhirette olacak mı? (Furkan 43,44)
En güzel isimler!
Hak’ka kılavuzluk eden topluluk. (A’râf 159, 181, Âl-i İmrân 104)
İstidrâc. (Derece derece)
Arkadaşınız.
Melekût. İş sistemlerine dikkat.
Nazar gözsüz de olur.


A’râf Sûresi-24.Bölüm 04 Ekim 2018 tarihinde yayınlandı
Şirkten kurtulma uyarıları.
Elçiler hüküm koyucu değildirler.
Elçiye havale edilecek olan ne zaman?
Kıyâmetin kopuş ânı. (Ahzâb 63,73; Tâ-Hâ 15)
Özgürlüğün önemi.
Gayb konusu.
Hayırdan çoğaltmak neler olabilir?
Kıyametin vaktini bildiğini açıklayan şirke girmiş olur.
Gaybın zıttı Şühûd.
Gaybı kim bilebilir? (En-âm 59, Hûd 123, Râd 9, Nahl 77, Neml 65, Fâtır 38, Cinn 26)
Peygamberler de gaybı bilemez. (Mâide 109, En-âm 50, Tevbe 101, Hûd 31)
Allah gaybı kimlere (Elçilere) bildirir? (Âl-i İmrân 179, Cinn 26,27,Yusuf 86, 102, Kasas 44-47)
Vizyon olarak gösterim. (Fetih 27)
Zihin okuma-Telepati Hk.
Gaybın bilinebileceğine ilişkin uyduruk haberler.
Mescid-Dırar ve ifk olayları. (Peygamberimiz biliyor muydu?)
Yağ çekenlere cevap anında verilmelidir.
A’râf Sûres 20. necminin güncel mesajı.
Kategori


A’râf Sûresi-25.Bölüm 11 Ekim 2018 tarihinde yayınlandı
Tevhid ve şirk eksenli uyarılar.
Bir candan oluşturma. (Allah’ın zâtı anlatılır.)(A’râf 189)
Şeytan’ın kulu diye bir isim verilebilir mi?
Allah’ı tanırsak şirkten kurtuluruz. (Rûm 20,21)
Hayat bir gen ile başlamıştır. (Nisâ 1)
Nefis hakkında uydurulan masallar.
Zayıf insanın portresi. (Hûd 9-10, Yûnus 22-23, Nahl 53-54, Zümer 6-8)
Akıl kullanıldığında şirkten kurtulunulur.
Ellezîne ve Ibâd sözcükleri ile anlatılan [ölmüş azizler](Meryem 42-45, Saffat 95-96, Zuhruf 26-28, Hacc 73-74)
Allah’ı hakkıyla takdir edebilmek için Kur’ân’ı bilmek gerek.
Velî: Yakın, yardım eden, yol gösteren. (Mâide 55, Fâtır 13-14)
A’râf Sûresi 21. necminin güncel mesajı.


A’râf Sûresi-26.Bölüm18 Ekim 2018 tarihinde yayınlandı
Afv: Bir şeyin artanı.(Sosysoljik anlamda “malın fazlası, suçu önemsememe)
İnfak: a)(Müslümanların mallarından ihtiyaçlarından fazlasını al, Allah için harcansın) b)(Müslümanları bağışla)
Viktor Hügo’nun SEFİLLER isimli romanı.
Bağışla âyetinin tefsiri: (Âl-i İmrân 159, Nahl 125)
Urf.
Emir: İş yap. Maruf’un emri: İşlerin marufla yapılması.
Cahillerden mesafeli olmak. (Furkan 63-72)
Şeytanın vesvesesi ve En iyi duyanın reçetesi: (Mü’minûn 96-98, Fussılet 33-36)
Kötülüğün en güzel bir şekilde savılması. (Nahl 98)
Kalbî idrak: Kalp gözünü açan beyanlar. (Yunus 15, En-Âm 109)
Kur’ân nasıl okunur?(Nahl 97, Fussılet 36)
Tertil ve tedebbür Hk. (Furkan 32, Nisa 82)
Kur’ân’ı ihtiyaca göre okumak. (Müzzemmil 20)
Rabbin anılması.a)Unutmamak.b)Umursamamazlık etmemek. (İstihfaf)
Büyüklük taslanmaması. (Secde 15-16)
A’râf sûresinin 22. necminin güncel mesajı.



RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

MEAL:

1.Elif/1, Lâm/30, Mîm/40, Sâd/90.

2.O, kendisiyle uyarman ve inananlara öğüt/ hatırlatma için sana indirilen; içine işletilen Kitaptır. Onun için, ondan, göğsünde hiçbir sıkıntı olmasın.

3.Rabbinizden size indirilene uyun ve O’nun astlarından, yol gösteren, yardım eden ve koruyan sözde yakınlara uymayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz/hatırlıyorsunuz!

4.Ve Biz nice kentleri değişime, yıkıma uğrattık. Azabımız kimilerine gece uyurlarken kimilerine de gündüz dinlenirlerken onlara gelivermişti. 5.Azabımız onlara geldiğinde de, “Biz gerçekten şirk koşarak kendilerine yazık eden kimselermişiz!” demelerinden başka yalvarışları olmamıştı.

6.Andolsun, kendilerine elçi gönderilmiş olanları da sorguya çekeceğiz, andolsun, gönderilen elçileri de sorguya çekeceğiz.

7.Ve andolsun, onlara, bir bilgi ile anlatacağız; çünkü Biz uzakta olanlar değildik.

8.Ve tartı, o gün haktır. Kimin terazileri/tartıları ağır basarsa, işte onlar kurtulanlardır.

9.Ve kimin terazileri/ tartıları hafif kalırsa, işte onlar âyetlerimize karşı zâlimlik etmelerinden dolayı kendilerini ziyana sokan kimselerdir.

10.Ve hiç kuşkusuz Biz, sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçimlikler sağladık; kendinize verilen nimetlerin karşılığını ne kadar da az ödüyorsunuz!

11.Ve hiç kuşkusuz Biz, sizi oluşturduk, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da evrendeki güçlere, “Âdem’e/bilgilenmiş, vahiy almış insana boyun eğip teslim olun” dedik; İblis/düşünce yetisi hariç onlar hemen boyun eğip teslim oldular; o, boyun eğip teslim olanlardan olmadı.

12.Allah, “Sana emrettiğim zaman, seni boyun eğip teslimiyet göstermekten ne alıkoydu?” dedi. İblis, “Ben, ondan hayırlıyım; beni ateşten/enerjiden oluşturdun, onu da çamurdan/maddeden oluşturdun” dedi.

13.Allah, “Öyleyse oradan hemen alçal, senin için orada büyüklük taslamak olmaz, hemen çık, sen kesinlikle aşağılıklardansın” dedi.

14.İblis, “Yeniden diriltilecekleri güne kadar bana süre ver” dedi.

15.Allah, “Sen süre verilmişlerdensin” dedi.

16,17.İblis, “Öyleyse, beni azgınlığa itmene karşılık, andolsun ki ben, onlar için Senin dosdoğru yoluna oturacağım, sonra yine andolsun ki onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve Sen, çoklarını kendilerine verilen nimetlerin karşılığını ödeyenler bulmayacaksın” dedi.

18.Allah, “Haydi, sen, yerilmiş ve itilmiş olarak oradan çık. Onlardan sana kim uyarsa, andolsun ki sizin hepinizden cehennemi dolduracağım” 19Ve, “Ey Âdem/bilgilenmiş, vahiy almış insan! Sen ve eşin cennete yerleşin, dilediğiniz yerden de yiyin ve girift, çekişmenin kaynağı olan şu şeye yaklaşmayın; malın-mülkün, paranın-pulun tutkunu olmayın, yoksa yanlış; kendine zararlı iş yapanlardan olursunuz” dedi.

20.Derken İblis, onların kendilerinden gizli kalan çirkinliklerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi. Ve “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikinizin de birer melek/iradesiz güç olmanız ya da sonsuz olarak kalıcılardan/gelişmeyen, değişmeyen birer varlık olmanız için sizi girift, çekişmenin kaynağı olan şu şeyden; maldan-mülkten, paradan-puldan men etti/ bunları size yasakladı” dedi. 21.Ve “Elbette ben, size öğüt verenlerdenim” diye onlara yemin etti/ kanıtlar ileri sürdü. 22.Böylece onları aldatarak aşağılığa düşürdü. Onlar girift, çekişmenin kaynağı olan şeyin; malın-mülkün, paranın-pulun tadına varınca, hırsları, doyumsuzlukları devreye girdi ve mal-mülk, para-pul istifçiliğine başladılar. Rableri onlara seslendi: “Ben, size mal-mülk, para-pul tutkunu olmayı yasaklamadım mı ve size, ‘Bu şeytân, kesinlikle sizin için apaçık düşmandır’ demedim mi?”

23.Onlar/her ikisi, “Ey Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik ve eğer bizi bağışlamazsan ve bize rahmetinle işlem yapmazsan kesinlikle zarara uğrayacaklardan oluruz!” dediler.

24.Allah, “Birbirinize düşman olarak alçalın, sizin için yeryüzünde bir süreye kadar kalmak ve yararlanmak vardır” dedi.

25.Allah, “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız” dedi.

26.Ey Âdemoğulları! Size çirkinliklerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Ve “Allah’ın koruması altına girme” elbisesi; o, daha hayırlıdır. İşte bu, düşünüp öğüt alırlar diye Allah’ın âyetlerindendir.

27.Ey Âdemoğulları! Şeytân, ana-babanızı, kendi çirkinliklerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sakın sizi de fitneye düşürmesin; sizi hak dinden döndürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytânları, inanmayanlar için velîler/yol gösteren, yardım eden kimseler yaptık.

28.Ve onlar bir iğrençlik yaptıkları zaman, “Babalarımızı bu yolda bulduk, bunu bize Allah emretti” derler. De ki: “Allah iğrençliği emretmez. Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”

29.De ki: “Rabbim hakkaniyeti emretti. Her mescidin yanında; toplum içinde yüzünüzü; tüm benliğinizi O’na doğrultun ve dini yalnız Kendisine has kılarak Rabbinize yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi O’na döneceksiniz.”

30.Bir grubu doğru yola iletti, bir gruba da sapıklık hak oldu; onlar, şeytânları, Allah’ın astlarından, yol gösteren, yardım eden ve koruyan yakınlar edindiler ve kendilerinin de kesinlikle kılavuzlanan doğru yolda olduklarını sanıyorlar.

31.Ey Âdemoğulları! Her mescidin yanında; toplum içinde süslerinizi alın, yiyin-için fakat savurganlık etmeyin; kesinlikle Allah, savurganları sevmez.

32.De ki: “Allah’ın, kulları için çıkardığı zînetleri ve tertemiz rızıkları kim haram etmiş?” De ki: “Bunlar, iğreti dünya hayatında inananlar içindir –kıyâmet gününde yalnız onlar için olmak üzere–.” İşte böylece Biz, âyetleri bilen bir topluluğa ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

33.De ki: “Rabbim, sadece iğrençlikleri; onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere başkaldırmayı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram etmiştir.”

34.Ve her önderli toplum için bir süre sonu vardır. Onun için süre sonları geldiğinde, ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.

35.Ey Âdemoğulları! Size, aranızdan, âyetlerimi anlatan elçiler geldiğinde, kim Allah’ın koruması altına girer ve iyileştirirse, işte onlara kaygı yoktur ve onlar üzülmeyecekler de.

36.Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklük taslayanlar ise, işte onlar ateşin yâranıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.-

37.Öyleyse, Allah’a karşı yalan uyduran veya âyetlerini yalanlayandan daha yanlış; kendi zararına iş yapan kim olabilir? İşte onlara Kitap’tan payları erişecektir; sonunda elçilerimiz, canlarını almak üzere onlara gelince, “Allah’ın astlarından yakardıklarınız nerede?” derler. Onlar, “Yakardıklarımız bizden sapıp ayrıldılar” derler ve kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kişiler olduklarına, bizzat kendileri tanıklık ederler.

38.Allah, “Sizden önce geçmiş tanıdığınız-tanımadığınız ateş içindeki önderli toplumların içine girin!” der. Her toplum girdikçe kardeşini dışlayıp gözden çıkarır. Sonunda hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında, “Rabbimiz! İşte şunlar bizi saptırdı. Onlara ateşten kat kat azap ver” derler. Allah, “Herkese kat kattır, fakat siz bilmiyorsunuz” der.

39.Öncekiler de sonrakilere, “Sizin bize karşı fazlalığınız yoktur. O hâlde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın” derler.

40.Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklenen şu kimselere, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve/halat iğne deliğinden geçmedikçe onlar cennete girmeyeceklerdir. Biz suçluları işte böyle cezalandırırız. 41.Onlar için cehennemden yataklar, üstlerinden de örtüler vardır. Ve Biz, zâlimleri işte böyle cezalandırırız.

42,43.İman edenler ve düzeltmeye yönelik işler yapanlar; –ki Biz hiç kimseye kapasitesinin üstünde bir şey yüklemeyiz– işte onlar cennet yâranlarıdır ve onlar, orada sonsuz olarak kalıcılardır. Ve göğüslerinde kinden, hınçtan, kıskançlıktan, hileden, hainlikten, garazdan ne varsa çıkarıp atarız. Onların altlarından ırmaklar akar. Onlar, “Tüm övgüler, bize bunun için kılavuzluk eden Allah’adır. Eğer Allah bize kılavuzluk etmeseydi biz kılavuzlandığımız doğru yola erişemezdik. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçek ile gelmiştir” derler. Ve onlara seslenilir: “İşte size cennet! Yapmış olduklarınızla buna vâris; son sahip oldunuz.”

44,45.Ve cennet ashâbı ateş ashâbına, “Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki, siz Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslendiler. Onlar, “Evet” dediler. Aralarında bir duyurucu, şüphesiz ki Allah’ın dışlamasının/ rahmetinden yoksun bırakmasının, Allah’ın yolundan geri çevirip yolun eğri-büğrüsünü isteyen ve âhireti bilerek reddeden zâlimlerin; yanlış; kendi zararlarına iş yapanların üstüne olacağını duyurdu.

50,51.Ve ateşin ashâbı, cennetin ashâbına, “Biraz su veya Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın” diye seslendiler. Onlar da, “Allah, dinlerini alaya ve eğlenceye alan, basit, iğreti dünya hayatına aldanan kâfirlere; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere ikisini de gerçekten yasaklamıştır!” dediler. –Bu günle karşılaşacaklarını umursamadıkları, âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi, Biz de bugün onları umursamayacağız/ cezalandıracağız.– 46.Aralarında da bir perde vardır.

Ve Kur’ân bölümleri üzerinde bilgisi olan kimseler, onların hepsini alâmetlerinden tanırlar. Ve Kur’ân bilgisine sahip kimseler, cenneti umup da henüz girmemiş olan cennet ashâbına seslenirler: “Selâm olsun size!”

47.Gözleri ateş ashâbına çevrilince, “Rabbimiz! Bizi bu hainlerle birlikte bulundurma” derler.

48,49.Kur’ân bölümleri bilgisine sahip kimseler, alâmetlerinden tanıdıkları kimselere seslenip, “Topluluğunuz ve büyüklendiğiniz şeyler size yarar sağlamadı, Allah’ın, rahmetine –ki bu rahmet, Allah’ın “Girin cennete, size kaygı yoktur, üzülmeyeceksiniz de” diye verdiği sözdür– erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz, şunlar mı?” derler.

52.Hiç kuşkusuz onlara, inananlar için bir kılavuz ve rahmet olarak, tam bir bilgiyle ayrıntılı olarak açıkladığımız bir Kitap getirmiştik.

53.Onun ilk plâna çıkmasından başka ne bekliyorlar? Onun ilk plâna çıkacağı gün geldiğinde, önceleri onu umursamayanlar, “Rabbimizin elçileri gerçekten bize gerçeği getirmişti. Acaba bizim için aracılık edecek aracılar var mı? Veya geri gönderilip de yaptıklarımızdan başkasını yapabilir miyiz?” diyecekler. Kuşkusuz kendilerini kayba uğratmışlardı. Uydurdukları şeyler de kendilerinden ayrılmıştır.

54.Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı evrede oluşturan, sonra en büyük taht üzerinde egemenlik kuran, gündüzü, durmadan kovalayan gece ile bürüyen ve güneş, ay ve yıldızları emrine boyun eğmiş olarak yaratan Allah’tır. İyi biliniz ki oluşturma ve sistemler kurup yürütme sadece O’na özgüdür. Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne cömerttir!

55.Rabbinize alçala alçala ve gizlice/ açıkça göstererek dua edin; namaz kılın. Kesinlikle O, sınırı aşanları sevmez. 56.Ve düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O’na, ürpererek ve rahmetini umarak dua edin. Kesinlikle Allah’ın rahmeti, iyileştirenlere-güzelleştirenlere çok yakındır.

57.Ve O, hatırlarsınız/ öğütlenirsiniz diye, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeciler/ dağıtıcılar/ yayıcılar olmak üzere gönderir. O rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları yüklenince, onu kurak bir beldeye gönderir, sonra onunla suyu indiririz. Böylece onunla ürünün hepsinden çıkartırız. İşte Biz, ölüleri de böyle çıkaracağız. 58.Ve güzel beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle/ bilgisiyle çıkar; kötü olandan ise yararsız bitkiden başka bir şey çıkmaz. İşte Biz, kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen bir toplum için âyetleri böyle türlü türlü, tekrar tekrar açıklarız.

59.Andolsun ki Biz, Nûh’u toplumuna elçi gönderdik de o, “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Cidden ben, zararınıza olan üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi.

60.Toplumunun ileri gelenleri, “Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.

61-63.Nûh dedi ki: “Ey toplumum! Bende herhangi bir sapıklık yoktur. Velâkin ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum. Allah’ın koruması altına girmeniz ve rahmete ulaşabilmeniz için, içinizden sizi uyaracak bir kişiye, Rabbinizden bir öğüt/kitap gelmesine şaştınız mı?”

64.Bunun üzerine o’nu yalanladılar, Biz de Nûh’u ve o’nunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları da boğduk! Gerçekten onlar, kör bir topluluk idiler.

65.Andolsun ki Âd’a da kardeşleri Hûd’u elçi gönderdik. O, “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Hâlâ Allah’ın koruması altına girmez misiniz?” dedi.

66.Toplumundan, ileri gelen kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler, “Biz seni akıl hafifliği/ câhillik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz” dediler.

67-69.Hûd, “Ey toplumum! Bende akıl hafifliği/ câhillik yok, velâkin ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderilerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm. Sizi uyarması için içinizden bir adam üzerine Rabbinizden, size bir öğüt/kitap gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nûh toplumundan sonra, halîfeler, sonradan gelen nesiller yaptı ve oluşturuluşta boy-pos itibariyle sizi arttırdı. Kurtulmanız için Allah’ın nimetlerini hatırlayın” dedi.

70.Onlar dediler ki: “Demek sen Allah’a; başkasını karıştırmadan kulluk edelim ve atalarımızın kulluk ettiklerini bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğin şeyi bize getir!”

71.Hûd dedi ki: “Artık size Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!”

72.Bunun üzerine Hûd’u ve o’nunla beraber olan kimseleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olan kimselerin kökünü kestik.

73.Andolsun ki Biz, Semûd’a da kardeşleri Sâlih’i elçi olarak gönderdik. O dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Size Rabbinizden açık bir kanıt geldi. İşte şu, Allah’ın devesi/sosyal yardım ve destek ilkesi, sizin için bir âyettir; bırakın onu Allah’ın yeryüzünde yesin, sakın ona kötülükle dokunmayın, yoksa sizi acıklı bir azap yakalayıverir. 74.Ve düşünün ki Âd’dan sonra sizi halîfeler yaptı. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinden saraylar yapıyorsunuz, dağlarını evler hâlinde yontuyorsunuz. Öyleyse Allah’ın nimetlerini hatırlayın ve yeryüzünde kargaşa çıkaranlar olarak taşkınlık yapmayın.”

75.Toplumundan büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görünen inanmış kimselere dediler ki: “Siz, Sâlih’in, gerçekten Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçi olduğunu biliyor musunuz?” Onlar, “Kesinlikle biz o’nunla gönderilene inanıyoruz!” dediler.

76.Büyüklük taslayan o kimseler, “Biz, sizin inandığınızı kesinlikle bilerek reddeden kimseleriz!” dediler. 77.Hemencecik de o sosyal yardım ve destek kurumlarını ayakta tutan gelir kaynaklarını kuruttular ve büyüklenerek Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar ve “Ey Sâlih! Eğer gerçekten gönderilen elçilerden isen, bizi tehdit ettiğini getir bize!” dediler.

78.Bunun üzerine hemen onları, şiddetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

79.Sâlih, o zaman onlara sırt çevirdi ve “Ey toplumum! Andolsun ki ben size Rabbimin gönderilerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz” dedi.

80,81.Andolsun ki Biz Lût’u da elçi olarak gönderdik. Hani o, toplumuna demişti ki: “Siz, sizden önce âlemlerden hiç birinin yapmadığı iğrençliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten ve kesinlikle siz, cinsellikte kadınlardan aşağı olan erkeklere şehvetle gidiyorsunuz. Aslında siz sınırı aşan bir toplumsunuz.”

82.Ve toplumunun cevabı yalnızca, “Onları kentinizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış!” demek oldu.

83.Bunun üzerine Biz de o’nu ve ailesini kurtardık, yalnız karısını kurtarmadık; o, geride kalanlardan; düşünce bakımından günâhkar toplumla beraber olanlardan idi. 84.Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Bak bakalım günahkârların sonu nasıl oldu!

85-87.Andolsun ki Biz, Medyen’e de kardeşleri Şu‘ayb’ı elçi gönderdik. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi: Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan kimseler iseniz, bu sizin için daha hayırlıdır! Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolun eğriliğini arayarak her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Ve bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın! Ve eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, o takdirde Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. Ve O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”

88,89.Toplumundan büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey Şu‘ayb! Ya seni ve seninle beraber inananları kentimizden kesinlikle çıkarırız, ya da bizim dinimize/ yaşam tarzımıza dönersiniz!” Şu‘ayb, dedi ki: “İstemesek de mi! Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize/yaşam tarzınıza dönersek, kesinlikle Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah’ın dilemesi dışında ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz bilgisi ile her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah’a güvenip dayandık.” –Ey Rabbimiz! Bizimle toplumumuz arasında hak ile hükmet. Çünkü Sen hükmedenlerin en hayırlısısın!–

90.Ve o’nun toplumundan, kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan ileri gelenler dediler ki: “Eğer Şu‘ayb’a uyarsanız o takdirde siz kesinlikle ziyana uğrayanlardan olursunuz.”

91,92.Bunun üzerine o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. Şu‘ayb’ı yalanlayanlar, sanki orada hiç oturmamış/zenginlik sürmemiş gibi oldular. Şu‘ayb’ı yalanlayanlar var ya, işte ziyana uğrayanlar, kendileri oldular.

93.Bunun üzerine Şu‘ayb, onlara sırt çevirdi ve: “Ey toplumum! Ben size Rabbimin gönderilerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, durum böyleyken kâfirler toplumuna; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden bir topluma nasıl tasalanayım?” dedi.

94,95.Biz hangi kente bir peygamber gönderdiysek, onun halkını kesinlikle yalvarıp yakarsınlar diye yoksulluk ve darlıkla yakaladık. Sonra kötülüğün yerini iyiliğe değiştirdik; sonunda çoğaldılar ve “Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu” dediler. Bunun üzerine onları hemen, onlar hiç farkında değillerken ansızın yakalayıverdik.

96.Ve eğer o kentlerin halkı inansalardı ve Allah’ın koruması altına girselerdi, elbette üzerlerine gökten ve yerden olan bollukları açardık. Velâkin onlar yalanladılar. Biz de onları yapıp durmakta olduklarına karşılık yakalayıverdik.

97-99.Acaba o kentlerin halkı, geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmesinden güvende oldular mı? Yoksa o kentlerin halkı, kuşluk vakti anlamsız işlerle uğraşırlarken onlara azabımızın geleceğinden güvende oldular mı? Öyleyse Allah’ın ince plânından güvende oldular mı? Ziyana uğramış topluluktan başkası Allah’ın ince plânından kendini güvende görmez.

100.Ve önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris; son sahip olanlara kılavuz olmadı mı, etki yapmadı mı: “Eğer Biz dilersek onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Biz onların kalplerinin üzerine damga vururuz/mühürleriz de onlar işitmezler.”

101,102.İşte o kentler ki, sana onların önemli haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun ki peygamberleri onlara apaçık deliller ile gelmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları şeylere iman etmemiş idiler. İşte kâfirlerin; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimselerin kalplerinin üzerine Allah böyle damga basar/ mühürler. Onların çoğunda, sözde durma ilkesini bulmadık. Gerçek şu ki, onların çoğunu yoldan çıkmış kimseler bulduk.

103.Sonra, 0o elçilerin/ o toplumların arkasından Mûsâ’yı alâmetlerimizle/ göstergelerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik de onlar, alâmetlere/ göstergelere haksızlık ettiler. Hele bir bak, o bozguncuların âkıbetleri nasıl oldu!

104,105.Ve Mûsâ, “Ey Firavun! Ben kesinlikle âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Allah hakkında haktan başkasını söylememek bana bir yükümlülüktür. Gerçekten ben size Rabbinizden apaçık bir delil ile geldim. Bu nedenle İsrâîloğulları’nı gönder benimle” dedi.

106.Firavun, “Eğer bir alâmet/gösterge ile geldiysen, getir hemen onu, tabii eğer doğru kimselerden isen” dedi.

107,108.Bunun üzerine Mûsâ, bilgi birikimini ortaya attı, o da birdenbire apaçık bir “silip süpüren” kesiliverdi. Gücünü de sıyırıp açığa koydu; artık gücü, izleyenler için mükemmel, tam kusursuzca idi.

109-112.Firavun’un toplumundan ileri gelenler, “Kesinlikle bu çok bilgili büyüleyici, etkin bir bilgindir. O, sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor” dediler. Firavun, “O hâlde siz ne emredersiniz?” dedi. Onlar: “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere de toplayıcılar gönder. Bütün çok bilgili, büyüleyici, etkin bilginleri sana getirsinler” dediler.

113,114.Ve o çok bilgili, büyüleyici, etkin bilginler Firavun’a geldiler: “Eğer galip gelen/ yenen biz olursak, gerçekten bizim için büyük bir ödül olacak/ olacak mı?” dediler. Firavun, “Evet” dedi, “siz kesinlikle yakınlaştırılmışlardan olacaksınız da.”

115.Çok bilgili, büyüleyici, etkin bilginler: “Ey Mûsâ! Sen mi tezini ortaya koyacaksın, yoksa tez ortaya atanlar biz mi olalım?” dediler.

116.Mûsâ: “Siz tezinizi ortaya atın” dedi. Onlar atınca da insanların gözlerini büyülediler ve onları korkuttular. Ve büyük bir etkin hüner gösterdiler.

117.Biz de Mûsâ’ya, “Sen de birikimini ortaya atıver” diye vahyettik. Bir de ne görsünler, onların uydurup düzdükleri şeyleri süratle yakalayıp yutuyor. 118.Böylece hak yerini buldu ve Firavun ve ileri gelenlerin bütün yaptıkları boşa gitti, işe yaramadı.

119.Firavun ve ileri gelenler, artık orada mağlup oldular ve küçük düşmüş bir toplum olarak geri döndüler.

120-122.Çok bilgili, büyüleyici, etkin bilginler ise boyun eğip teslim olmuş kimseler hâlinde bırakıldılar. “Âlemlerin Rabbine; Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbine iman ettik” dediler.

123-126.Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? Şüphesiz bu, halkını şehirden çıkarmak için, şehirde kurduğunuz gizli bir tuzaktır. Yakında bileceksiniz. Kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi kesinlikle asacağım.” Çok bilgili, büyüleyici, etkin bilginler de dediler ki: “Hiç şüphesiz biz sadece Rabbimize dönenleriz. Senin bizi, yakalayıp cezalandırman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır.” –“Ey Rabbimiz! Bize çok çok sabır ver de gevşemeyelim, zaafa düşmeyelim, boyun eğmeyelim. Canımızı da Müslümanlar olarak al!”–

127.Firavun toplumundan ileri gelenler de, “Seni ve senin ilâhlarını/ seni ilâh edinmeyi terk etsinler de yeryüzünde kargaşa çıkarsınlar diye mi Mûsâ’yı ve toplumunu serbest bırakacaksın?” dediler. Firavun dedi ki: “Onların oğullarını katledeceğiz; eğitimsiz, öğretimsiz bırakıp niteliksiz bir kitle oluşturarak güçsüzleştireceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve biz onlar üzerinde ezici bir güce sahip kimseleriz.”

128.Mûsâ, toplumuna dedi ki: “Allah’ın yardımını isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı yapar. Mutlu son da Allah’ın koruması altına giren kimseler içindir.”

129.Mûsâ’nın toplumu dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de eziyet gördük, sen geldikten sonra da.” Mûsâ dedi ki: “Umulur ki, Rabbiniz düşmanlarınızı değişime, yıkıma uğratacak ve sizi yeryüzünde onların yerine geçirecektir. Böylece de sizin nasıl davranacağınıza bakacaktır.”

130.Ve andolsun ki Biz, Firavun sülâlesini, düşünüp öğüt alsınlar diye senelerle kuraklıklarla/ senelerce kıtlık ve ürün noksanlığı ile yakaladık. 131.Sonra kendilerine iyilik geldiği zaman, “İşte bu bize aittir” dediler. Eğer kendilerine bir kötülük gelirse, Mûsâ ile yanındakilerin uğursuzluğu olarak kabul ederler. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındadır. Fakat onların çoğu bilmezler.

132.Ve Firavun’un toplumu, “Sen bizi kendisiyle büyülemek için her ne alâmet/ gösterge getirsen de, biz sana inananlar değiliz” dediler.

133.Biz de belirli aralıklarla âyetler olmak üzere üzerlerine tufanı, çekirgeleri, haşereleri, kurbağaları ve kanı gönderdik. Yine büyüklük tasladılar ve bir suçlular toplumu oldular.

134.Ve ne zaman ki, bu azap üzerlerine çöktü: “Ey Mûsâ! Sana olan ahdi/ verdiği söz nedeniyle bizim için Rabbine dua et, eğer sen bizden bu cezayı kaldırırsan sana kesinlikle iman edeceğiz. Ve kesinlikle İsrâîloğulları’nı seninle birlikte göndereceğiz” dediler.

135.Ne zaman ki, ulaşacakları belli bir süreye kadar onlardan cezayı kaldırdık, derhal sözlerinden cayıveriyorlar.

136.Biz de, şüphesiz âyetlerimizi yalanladıkları ve onlardan gâfil olmaları nedeniyle onları cezalandırıp adaleti sağladık. Ve onları bol suda/ nehirde boğduk. 137.O zaafa uğratıla gelmiş/ güçsüzleştirilmiş olan toplumu da bereketlendirdiğimiz yerin her tarafına mirasçı yaptık. Ve böylece Rabbinin, İsrâîloğulları’na olan o pek güzel sözü, sabretmeleri nedeniyle yerine geldi. Biz de Firavun ile toplumunun yapageldikleri sınâî eserlerini ve yükseltmekte oldukları şeyleri yerlebir ettik.

138,139.Ve İsrâîloğulları’nı bol sudan/ nehirden geçirdik. Derken kendilerine ait putlara tapmakta olan bir topluma rastladılar. Dediler ki: “Ey Mûsâ! Onların nasıl ki tanrıları varsa, sen de bizim için bir tanrı belirle!” Mûsâ dedi ki: “Siz gerçekten câhillik eden bir toplumsunuz. Şu gördüğünüz halkın içinde bulundukları din, yok olmaya mahkûmdur ve bütün yapmakta oldukları da bâtıldır.”

140.Mûsâ dedi ki: “O sizi âlemlere fazlalıklı kılmışken, ben size Allah’tan başka ilâh mı arayayım!”

141.Hani bir zaman Biz, size azabın kötüsünü yapan; oğullarınızı katleden; eğitimsiz, öğretimsiz bırakıp niteliksiz bir kitle oluşturarak güçsüzleştiren, kızlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinin elinden de sizi kurtarmıştık. Bunda da sizin için Rabbiniz tarafından büyük sınav vardır.

142.Ve Mûsâ ile otuz geceye sözleştik ve süreyi bir on gece ile tamamladık. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit tam kırk geceye tamamlandı. Ve Mûsâ, kardeşi Hârûn’a, “Toplumum içinde benim yerime geç, ıslah et ve bozguncuların yoluna uyma!” dedi.

143.Ne zaman ki, Mûsâ, belirlediğimiz vakitte geldi ve Rabbi o’na söz söyledi. Mûsâ, “Ey Rabbim! Göster bana Kendini de bakayım Sana!” dedi. Rabbi o’na dedi ki: “Beni sen asla göremezsin, velâkin şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de Beni göreceksin.” Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça ediverdi, Mûsâ da baygın olarak yere yığıldı. Ayılıp kendine gelince de, “Seni tenzih ederim, Sana döndüm; tevbe ettim ve ben inananların ilkiyim” dedi.

144.Allah dedi ki: “Ey Mûsâ! Mesajlarımla ve kelâmımla seni insanlar üzerine seçtim. Şimdi sana verdiğimi al ve kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyenlerden ol!”

145.Ve Biz o’nun için o levhalarda her şeyden, bir nasihat ve her şey için bir ayrıntı yazdık. “Haydi, bunları kuvvetle al, toplumuna da en güzel şekilde almalarını emret. Yakında size o hak yoldan çıkanların yurdunu göstereceğim. 146.Yeryüzünde, bütün âyetleri görseler de onlara iman etmeyen, doğrunun yolunu görseler de o yolu tutup gitmeyen, eğer sapıklığın yolunu görürlerse onu yol edinen haksız yere büyüklük taslayan şu kimseleri, âyetlerimizden uzak tutacağım.” –Bu, onların âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil; duyarsız, ilgisiz olan kimseler oluşlarındandır.– 147.Âyetlerimizi ve âhiretteki karşılaşmayı yalanlayanların amelleri boşa gitmiştir. Onlar kendi yaptıklarından başka bir şey ile mi cezalandırılırlar?

148.Mûsâ’nın toplumu, Mûsâ’dan sonra, kendi toplumunun süs takılarını bir araya getirerek aldatıcı, tuzağa düşürücü sesi olan, aslında hiç işe yaramayan bir ilâh edindiler; büyük bir sermaye oluşturarak ona tapındılar. –Onun kendilerine bir söz söylemezliğini ve bir yol göstermezliğini görmediler mi?– Onu edindiler ve zâlimlerden oldular.

149.Ne zaman ki, gözlerinin önüne geldi ve sapıtmış olduklarını gördüler, “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, kesinlikle biz büyük zarara uğrayanlardan olacağız” dediler.

150.Ve Mûsâ, öfkeli ve üzüntülü olarak toplumuna döndüğünde, “Bana arkamdan ne kötü bir halef/ nesil oldunuz! Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız mı?” dedi. Ve levhaları bıraktı ve kardeşi Hârûn’u kendine çekerek başından tuttu. Hârûn: “Ey anamın oğlu! İnan ki, bu toplum beni güçsüz düşürdü, az daha beni öldüreceklerdi. Onun için bana düşmanları sevindirecek bir şey yapma. Ve beni bu zâlimler toplumu ile bir tutma” dedi.

151.Mûsâ dedi ki: “Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Ve Sen merhametlilerin en merhametlisisin.”

152.Şüphesiz o altına tapanlara Rablerinden bir gazap, dünya hayatında bir “aşağılık” erişecektir. İşte Biz, uydurmacıları böyle cezalandırırız da.

153.Kötülükleri işleyip de sonra arkasından dönen o kimseler ve iman edenler için de hiç şüphe yok ki, Rabbin bundan sonra yine de affedici ve merhamet edicidir.-

154.Öfkesi Mûsâ’yı rahat bırakınca da levhaları aldı. Onlardaki yazıda da, ancak Rablerinden korkan kimseler için bir kılavuzluk ve rahmet vardı.

155.Ve Mûsâ, belirlediğimiz vakit için toplumuna yetmiş adam seçti. Ne zaman ki, bunları o sarsıntı yakaladı, işte o zaman Mûsâ, “Rabbim!” dedi, “Dileseydin bunları da, beni de daha önce değişime/ yıkıma uğratırdın. Şimdi bizi, içimizdeki o aklı ermezlerin yaptıkları yüzünden değişime/ yıkıma mı uğratacaksın? O, Senin, saflaşmamız için ateşlere atmandan başka bir şey değildir. Sen bu saflaştırma işlerinle dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğine de kılavuzluk edersin. Sen bizim yardımcımız, kılavuzluk eden yakınımızsın. Artık bizi bağışla, merhamet et, Sen bağışlayanların en hayırlısısın. Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de âhirette. Biz gerçekten de Sana döndük.”

156,157.Allah diyor ki: “Benim azabım var; onu dilediğime dokundururum, rahmetim de var; o ise her şeyi kuşatmıştır. Onu da özellikle Allah’ın koruması altına girenlere, zekâtını; vergisini verenlere ve âyetlerimize inananlara; kendilerine iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine serbestleştiren, kirli, pis ve kötü şeyleri de üzerlerine yasaklayan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrât ve İncîl’de yazılmış bulacakları Anakentli/ Mekkeli Peygamber, o Elçi’ye uyan kimselere yazacağım. O hâlde, O’na iman eden, O’na kuvvetle saygı gösteren, O’na yardımcı olan ve O’nun ile birlikte indirilen nûru izleyen kimseler var ya, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”

158.De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülkü Kendisinin olan, Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah’ın, size, hepinize gönderdiği elçiyim. O hâlde kılavuzlandığınız doğru yolu bulmanız için Allah’a ve O’nun sözlerine iman eden, Ümmî; Anakentli; Mekkeli Peygamber olan Elçisi’ne iman edin ve o’na uyun.”

159.Mûsâ’nın toplumundan da hakkı gösteren ve hak ile adaleti uygulayan bir liderleri olan bir topluluk vardır.

160.Ve Biz onları on iki torun liderleri olan oymak topluluğa ayırdık. Ve toplumu kendisinden su istediği zaman Mûsâ’ya, “Birikimini, o taş kalpli toplumuna uygula diye vahyettik. Hemen o taş kalpli toplumdan on iki toplum/ belde halkı oluşuverdi. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi/ işaretledi. Ve bulutu da üzerlerine gölge yaptık. Onlara kudret helvası ve bal/ bıldırcın indirdik; size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz! Onlar Bize haksızlık yapmadılar, kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.

161.Ve bir zaman onlara, “Şu kente yerleşin ve oradan dilediğiniz şeyleri yiyin ve “Hitta” [günahlarımızı bağışla]! deyin ve teslim olmuş olarak kapıdan girin. Biz suçlarınızı bağışlayacağız, iyilere arttıracağız” denilmişti.

162.Sonra onların içinden bir kısım yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar, sözü, kendilerine söylenenden başka söze değiştirdiler. Biz de yanlış; kendi zararlarına iş yaptıklarından dolayı üzerlerine gökten bir ceza gönderiverdik.

163.Ve onlara, o deniz kıyısındaki kentten de sor. O sırada onlar kulluğa, iyiden iyiye düşünmeye özgülenmiş günde sınırı aşıyorlardı. Kulluğa, iyiden iyiye düşünmeye özgülenmiş günde aşırı bunalıyorlardı, diğer günlerde ise çok mutluydular. İşte hak yoldan çıkmaları nedeniyle Biz onları böyle belâlandırıyoruz.

164.Ve hani onların içlerinden bir ümmet; önderli toplum, “Allah’ın değişime/ yıkıma uğratacağı ya da çetin bir azapla azap edeceği bir topluma ne diye öğüt veriyorsunuz?” dediği vakit, o uyarıda bulunanlar da dediler ki: “Rabbinize karşı mazeret olsun, bunlar da Allah’ın koruması altına girsinler diye.”

165,166.Ne zaman ki onlar kendisiyle hatırlatma yapılan şeyleri umursamadılar, Biz o kötülükten sakındıranları kurtardık, o zâlimleri de hak yoldan çıkmalarından dolayı şiddetli/ fakir düşüren bir azapla yakaladık. Ne zaman ki onlar kendisiyle yasaklandıkları şeyler konusunda büyüklendiler, Biz de onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” dedik.

167.Ve o vakit Rabbin, kıyâmet gününe kadar üzerlerine, kesinlikle kendilerini en kötü azaba uğratacak kimseler göndereceğini ilân etti. Şüphe yok ki, Rabbin cezayı çabucak verendir. Ve kesinlikle O, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.

168.Ve onları yeryüzünde birçok önderli toplumlara ayırdık. Onlardan bir kısmı düzgün kimselerdi, bir kısmı da bundan aşağı idi. Ve Biz, onları dönsünler diye iyiliklerle ve kötülüklerle sınama yaptık.

169.Derken onlardan sonra bir nesil gelip onların yerlerine geçti. Kitab’a mirasçı oldular. Onlar bu dünyanın değersiz kazanımlarını alırlar, “Bize ileride mağfiret olunur/ suçlarımız bağışlanır” diyorlardı. Kendilerine ona benzer değersiz bir mal gelirse, onu da alıyorlardı. –Allah’a karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın teminatı alınmadı mı? Hâlbuki onda olanı okuyup öğrenmişlerdi. Âhiret yurdu, Allah’ın koruması altına girmiş kimseler için daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz?–

170.Ve Kitab’a sımsıkı sarılanlara ve salâtı ikame edenlere [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumunu oluşturanlara-ayakta tutanlara] gelince, Biz o düzeltenlerin/iyileştirenlerin ödülünü yitirmeyiz.

171.Hani bir zamanlar, o dağ gölgelik/şemsiye gibi iken, onlar da, dağ üzerlerine yıkılacak diye inanmışlarken Biz, onların Üst’ünü/en seçkinlerini o dağa çekmiştik/ yükseltmiştik: “Allah’ın koruması altında olmanız için size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın!”

172,173.Hâlbuki senin Rabbin, kıyâmet günü, “Biz, bunlardan bilgisizdik” demeyesiniz yahut “Bundan önce atalarımız ortak koşmuş, biz onlardan sonra gelen kuşaklarız, bâtılı işleyenlerin işledikleri nedeniyle bizi mi değişime/ yıkıma uğratacaksın?” demeyesiniz diye, Âdemoğulları’nın sulbünden onların soylarını alır ve onları kendi nefislerine tanık eder; “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Derler ki: “Elbette Rabbimizsin, tanıklık ediyoruz.”

174.Ve işte Biz, düşünsünler diye âyetleri böyle ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

175.Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz, sonra da onlardan sıyrılıp çıkan, derken şeytânın peşine taktığı, böylece de azgınlardan oluveren o kişinin ciddî haberini onlara anlat.

176.Ve eğer Biz, dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, ama o alçaklığa saplandı kaldı ve tutkusuna uydu. Artık onun durumu, üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumuna benzer. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. O nedenle sen iyice düşünsünler diye bu kıssayı iyice anlat.

177.Âyetlerimizi yalanlayıp, sırf kendilerine haksızlık eden o toplumun durumu ne kötüdür!

178.Allah kime yol gösterirse, işte o kılavuzlandığı doğru yolu bulandır. Kimi de saptırırsa, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir.

179.Ve andolsun ki tanıdıklarınızdan-tanımadıklarınızdan birçoğunu cehennem için türetip ürettik; onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Gözleri vardır, onlarla görmezler. Kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar duyarsızların ta kendileridir.

180.Ve en güzel isimler Allah’ındır. Öyleyse O’nu onlarla çağırın. O’nun isimlerinde eğriliğe sapanları da terk edin. Onlar yapmakta olduklarının karşılığını yakında görecekler.

181.Yine Bizim oluşturduklarımızdan hakka kılavuzluk eden ve onunla adaleti uygulayan bir ümmet vardır.

182.Ve âyetlerimizi yalanlayanları, bilemeyecekleri yönden derece derece, yavaş yavaş değişime/ yıkıma yaklaştıracağız.

183.Ben onlara süre de tanırım. Kesinlikle Benim plânım pek çetindir.

184.Ve onlar arkadaşlarında hiçbir deliliğin/ cinlenmişliğin bulunmadığını düşünmediler mi? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır.

185.Ve onlar göklerin ve yerin mülkiyeti ve yönetimine, Allah’ın oluşturmuş olduğu herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık bundan sonra başka hangi söze inanacaklar?

186.Allah, kimi saptırırsa, artık ona yol gösterecek bir kimse de yoktur. Ve O, bunları taşkınlıkları içinde şaşkın bir durumda bırakır.

187.Sana, Sâat’ten; kıyâmetin kopuş anından soruyorlar: “Ne zaman gelip çatacak?” De ki: “Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun vaktini Kendisinden başkası açıklayamaz. Onun vaktini bilmek, göklerde ve yerde ağır basmıştır/ bilinemez olmuştur. O size ansızın gelir.”

Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi onu sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.”

188.De ki: “Ben kendim için Allah’ın dilediğinden başka ne bir yarar elde etmeye, ne de bir zararı önlemeye yetkin değilim. Ben eğer görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilseydim, elbette ben hayırdan çoğaltmak isterdim. Ve bana hiçbir kötülük bulaşmamıştır. Ben ancak bir uyarıcı ve iman eden bir topluma müjdeleyenim.”

189.O, sizi bir candan oluşturan ve ondan da, kendisine ısınsın diye eşini yapandır. Ne zaman ki o, onu örtüp bürüdü, o zaman o hafif bir yük yüklendi. Ve bununla gidip geldi. Ne zamanki hanım ağırlaştı, hemen o ikisi Rablerine dua ettiler: “Eğer bize sağlıklı bir çocuk verirsen, andolsun ki kesinlikle karşılığını ödeyenlerden olacağız.”

190.Ne zaman ki o ikisine sağlıklı bir çocuk verdi, o ikisine verdiği şey hakkında O’nun için ortaklar edindiler. Onların ortak koştuğu şeylerden Allah arınıktır, yücedir.

191.Hiçbir şey oluşturmayan ve kendileri oluşturulmuş olan şeyleri mi eş koşuyorlar?

192.Hâlbuki bunlar, tapınanlar için yardıma güç yetiremezler. Kendi nefislerine de yardım edemezler. 193.Eğer siz onları doğru yola çağırsanız, size uymazlar. Onları çağırsanız da çağırmayıp susmuş olsanız da size karşı hiç fark etmez.

194.Allah’ın astlarından yakardığınız kimseler, tıpkı sizin gibi kullardır. Eğer doğru iseniz haydi onları çağırın da size karşılık versinler. 195.Onların kendileriyle yürüyecek ayakları, tutacak elleri, görecek gözleri veya işitecek kulakları mı var?

De ki: “Çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun ve bana zaman da tanımayın.196.Şüphesiz ki benim velîm [yol gösterenim, yardım edenim, koruyanım], o kitabı indiren Allah’tır. Ve O, düzgün kimselere velî [yol gösteren yardım eden, koruyan] olur. 197.Sizin O’nun astlarından yakardığınız kimseler ise, size yardıma güç yetiremezler, kendi nefislerine de yardım edemezler. 198.Siz onları doğru yola çağırsanız da duymazlar. Ve onları sana bakar görürsün, hâlbuki onlar görmezler.”

199.Sen afvı/ malın fazlasını al, “urf” [örf, Kur’ân âyetleri öbeği] ile emret ve câhillerden de mesafeli dur.

200.Eğer sana şeytândan bir vesvese gelirse de hemen Allah’a sığın. Kesinlikle O, en iyi işiten, en iyi bilendir.

201,202.Kendi kardeşleri onları sapıklığa sürüklediği ve bırakmadığı hâlde şüphesiz Allah’ın koruması altına giren şu kimseler, kendilerine şeytândan bir vesvese, karanlık kuruntu, sırnaşma gibi bir tufan iliştiği zaman, hatırlarlar/d üşünürler. Sonra bir de bakarsın ki onlar görüp bilmişlerdir!

203.Onlara bir âyet getirmediğin zaman da, “Kendin onu uyduruverseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyuyorum.” İşte bu Kur’ân, Rabbinizden gelen kalp gözünü açacak beyanlardır, iman eden bir toplum için bir kılavuz ve bir rahmettir.

204.Ve esirgenmeniz için Kur’ân öğrenilip-öğretildiği zaman, hemen ona kulak verin ve susun.

205.Ve her zaman kendi içinden, korkarak ve alçala alçala, yüksek olmayan bir sesle Rabbini an ve umursamazlardan olma!

206.Şüphe yok ki Rabbini iyi tanıyan kişiler, Allah’a kulluk etmekten büyüklenmezler, O’nu her türlü noksanlıklardan arındırırlar ve yalnızca O’na boyun eğip teslim olurlar.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla