Tekil Mesaj gösterimi
Alt 5. July 2012, 06:01 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Kamer sûresi

MEKKE DÖNEMİ

Necm: 60

1O saat/kıyâmetin kopuş anı yaklaştırıldı. Ve her şey açığa çıkarıldı.82
2Onlar ise bir alâmet/gösterge görseler hemen yüz çeviriyorlar ve “Devam edip giden bir büyüdür” diyorlar.
3-5Kur’ân'da kendilerine verilen her emir, “kararlaştırılmış, en üstün seviyede yeterli, haksızlık ve kargaşayı engellemek için konulmuş bir kanun, düstur ve ilke” olduğu hâlde onlar yalanladılar ve tutkularına uydular. Şüphesiz onlara vazgeçirecek haberler de gelmişti. Buna rağmen uyarılar yarar sağlamıyor.
6-8O hâlde onlardan geri dur. O günde Çağırıcı'nın, bilinmedik/ yadırganan bir şeye çağırdığı o günde gözleri düşkün düşkün, o davetçiye hızlıca koşarak kabirlerinden çıkarlar. Sanki onlar darmadağın çekirgeler gibidirler. O, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler, “Bu, zor bir gündür” derler.
9Onlardan önce Nûh'un toplumu da yalanlamıştı. Öyle ki kulumuzu yalanladılar ve “O, gizli güçlerce desteklenen/deli birisidir” dediler. Ve o alıkonulmuştu; her türlü faaliyetine engel olunmuştu.
10Bunun üzerine Nûh Rabbine yalvardı: “Ben gerçekten yenik düşürüldüm, bana yardım et!” 11Biz de hemen sel gibi boşalan bir su ile göğün kapılarını açıverdik.
12Yeri de kaynaklar hâlinde fışkırttık; derken sular ayarlanmış bir iş üzerine birbirine kavuştu.
13,14 Nûh'u da, iyilikbilmezlik edilen kişiye bir ödül olmak üzere, korumamız/ gözetimimiz altında akıp giden levhaları; tahtaları ve çivileri/urganları olan filika/ küçük gemi üzerinde taşıdık.
15Ve andolsun Biz, bunu bir âyet olarak bıraktık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
16Peki, Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
17Andolsun Biz, Kur’ân'ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
18Âd da yalanladı. Peki, Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
19,20 Şüphesiz Biz onların üstüne, uğursuz, uzun bir günde dondurucu/uğultulu, insanları koparıp atan bir rüzgâr gönderdik; sanki onlar kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibiydiler.
21Peki, Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
22Andolsun Biz Kur’ân'ı düşünme/ öğüt için kolaylaştırdık/ hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
23Semûd da o uyarıları yalanladı: “24,25Bizden bir tek insana mı, o'na mı uyacağız? Öyle yaparsak kesinlikle bir sapıklık ve çılgınlık içinde oluruz, Öğüt; Kitap, aramızdan o'na mı bırakıldı? Hayır, aksine o, çok yalancı, küstahtır” dediler.
26Yarın onlar, çok yalancının, küstahın kim olduğunu bileceklerdir.
27,28Şüphesiz Biz onlara, kendilerine görev olmak üzere sosyal destek kurumları kurmalarını83 ve onları ayakta tutmalarını emredeceğiz. Onun için sen onları gözetle ve sabret. Ve onlara bu kurumları ayakta tutacak zekât; vergi ve harcamada bulunma görevlerinin, kendi aralarında pay edilmiş olduğunu haber ver; herkesin kamuya ne miktarda katkıda bulunacağı da belirlenmiştir.
29Bunun üzerine arkadaşlarına/ idarecilerine seslendiler. O da alacağını alıp sosyal kurumları ayakta tutan gelir kaynaklarını kurutarak sistemi çökertiverdi.
30Peki, azabım ve uyarılar nasılmış?
31Şüphesiz Biz onların üzerine korkunç tek bir ses gönderdik; ağılcının topladığı çalı-çırpı gibi oluverdiler.
32Andolsun Biz Kur’ân'ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
33Lût'un toplumu, uyarıları yalanladı.34,35Biz onların üzerine ufak taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Lût'un ailesi bundan ayrı tutuldu. Onları katımızdan bir nimet olarak seher vaktinde kurtardık; Biz kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen kimseyi böyle mükâfâtlandırırız.
36Andolsun Lût, onları Bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat onlar uyarıları kuşku ile karşıladılar 37ve andolsun o'nun konuklarından cinsel yönden yararlanmaya kalkıştılar. Biz de onların gözlerini körleştiriverdik/kabilelerini silip süpürüverdik: “38Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!”
39Ve andolsun sabah erkenden, onları kararlı bir azap bastırıverdi: “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!”
40Andolsun Biz Kur’ân'ı düşünme/ öğüt için kolaylaştırdık/ hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
41Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcılar gelmişti. 42Onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli birinin yakalayışıyla yakalayıverdik.
43Sizin kâfirleriniz; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa yazıtlarda sizin için kurtulacaklarına dair Allah tarafından verilmiş bir senet veya ferman mı var?
44Yoksa onlar, “Biz birbirine yardım eden/ intikam alabilen bir topluluğuz” mu diyorlar?
45Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönerek kaçacaklardır.
46Aslında onlara vaat edilen, o saattir. O saat cidden daha feci ve daha acıdır.
47Kesinlikle suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
48O gün yüzleri üzere ateşte sürüklenirler: “Cehennemin beyinleri kaynatan sıcağının dokunuşunu tadın!”
(37/54, Kamer/1-48)

Necm: 61

49Şüphesiz ki, Biz her şeyi; evet her şeyi bir ölçü, ayar ile oluşturduk.
50Ve buyruğumuz, ancak göz kırpması gibi bir tekdir; anlık bir şeydir.
51Ve andolsun Biz, sizin benzerlerinizi değişime, yıkıma uğrattık. O hâlde var mı bir düşünen?
52Ve onların işledikleri her şey, yazıtlarda kayıt altındadır. 53Küçüğün, büyüğün, hepsi satır satır yazılmıştır.
54Hiç şüphesiz Allah'ın koruması altına girmiş kimseler cennetlerdedir, ırmaklardadır/ aydınlıklardadır.
55Çok güçlü sahip, yöneticinin huzurundaki “doğruluk oturma yerleri”nde; doğru kimselere mahsus olan, yalan söylenmesi mümkün olmayan, yok olma ihtimali bulunmayan sabit makamlardadırlar.
(37/54, Kamer/49-55)

Dip not:

82 Âyetteki sözcüklerin “hakikat” anlamları, Ay yarıldı/ay yarılacak şeklindedir. Biz mecâz anlamını gösterdik.

83 Âyetin orijinalindaki nâkâ sözcüğünün hakikat anlamı, “en verimli çağındaki dişi deve”dir. Burada bununla “sosyal destek kurumları” kastedilmiştir. Kur’ân'daki salât kavramının özdeşidir. Onun taksim edilen suyu ile de “sosyal destek kurumlarını ayakta tutan zekât ve infak kurumları” kastedilmektedir. Âyetteki inciklerini keserek öldürüverdi ifadesi ile de, “vermeleri gereken zekâtı; aidatı, vergiyi vermeyerek ve infakı yapmayarak kurumları yaşatmadıkları” bildirilmektedir. Biz de Mealde mecâzî anlamını sunduk.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Bilgi (8. July 2012)