Konu: Hz. âişe
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. October 2008, 06:00 AM   #5
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

CÖMERT ÂİŞE

Birkaç tablo ile örnekleştirmeye çalıştığımız maddesel sıkıntılar yönü buydu Peygamber evinin. Bu sıkıntılara katlanıyordu Âişe. Âişe ki baba ocağında çok itinalı bir şekilde beslenip büyütülmüş seçkin Mekkelilerden biridir. Ve bu seçkin aile kızı, çektiği onca sıkıntıya rağmen hep veren el olabilmiş ve gururundan asla fedakârlık göstermemiştir. Kaynaklar, onun hediye dahi kabul etmediğini belirtmektedir.

O, daha değerlisi ile karşılık vermeyeceği bir hediyeyi asla kabul etmemiştir. Bir keresinde, Irak tarafından gelen ganimetler arasında çıkan bir inciyi, gazilerin de oluruyla ona göndermişlerdi. Hz. Âişe, devrin halifesi Ömer tarafından gönderilen bu inciyi almakla birlikte, şöyle demekte gecikmemiştir: “Rabbim, beni Ömer’in hediyelerini almak için yaşatma.”

Hz. Âişe’nin cömertliği, sahabiler tarafından çeşitli vesilelerle dile getirilmiş ve herkesçe gıpta ile izlenmiş bir keyfiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Esasen bu, bütün Peygamber evi sâkinlerinin ortak tavrıdır. Ancak, zengin ve itibarlı bir aile içinde yetişen Âişe Valide, bu peygamber huyuna çok daha rahatlıkla ve çok daha ileri boyutlarda ısınabilmiştir. Âişe Valide cömertliğine örnek olacak birkaç söz ve anekdot vererek bu konuyu aydınlatalım:

Sahabilerden biri şunu söylüyor: “Âişe çok cömertti. Onun yetmiş bin dirhemlik bir parayı, kendisini tanımasınlar diye, örtüsünün arkasına saklanarak dağıttığına şahit olmuşumdur.” İslam tarihinin en büyük kaynaklarından biri olan İbn Sa’d’da şu satırları okuyoruz: “Bir yerden, Peygamber evine gönderilen hediye iki torba parayı, hemen o gün yoksullara dağıttı. Ramazandı. Akşam, iftar sofrasında çok basit şeylerin yer aldığını gören yardımcısı kadın, şunu söylemekten kendini alamadı: ‘O dağıttığınız paranın bir tek dirhemiyle şu sofr yiyecekler alabilirdiniz…’ Âişe dinledi ve şu cevabı verdi: ‘Böyle bir şey aklıma bile gelmedi.”

Onun, Peygamber evindeki bu yücelik belirtisi tavrı, muazzez eşinin bu âlemi terk etmesinden sonra da aynen devam etmiştir. Biz onun, kendisine kamu kaynaklarından bağlanan paranın, yıllığını birden alıp hemen dağıttığını biliyoruz. Ve biliyoruz ki, dünya malı adına sahip olduğu tek şeyi olan evini, Şam Kâhyası diye anabileceğimiz Emevî polikacısı Muaviye’ye satıp parasını yoksullara dağıtmıştır. Tarihçi İbnül Cevzî onun bu niteliklerini şu cümle ile ifadeye koyuyor: “Sahabiler içinde ondan daha cömerti yoktu.” (Ahkâmu’n-Nisa,43)

Hz. Âişe’nin büyük ruh zenginlik ve asaleti, bir kadın olarak, ev içinde zaman zaaman kızgın ve incitici tavırlar takınmasını engellememiştir. Bu tavırların Hz. Peygamber’i, gerçekten üzenleri olduğunu da söylemek durumundayız. Ancak şunu da eklemek gerekir ki, bu üzüntü ve kırgınlıklar çok kısa sürüyor ve aile içi huzur ve anlaşma, galibiyetini hemen koruyordu. Bir keresinde Âişe’nin odasına, gözlemesi için bir esir konmuş, Âişe kadınlarla söze daldığından, esir fırsat bulup kaçmıştı. Hz. Peygamber içeri girip esirin kaçtığını görünce kızmış ve anıza çok güzel “Ne yaptın sen Âişe, ellerin kırılsın.” demiş, ardından da evden çıkıp gitmişti. Döndüğünde eşinin ellerini birbirine sürterek hiddetli bir halde dolaşıp durduğunu gören Hz. Peygamber bunun sebebini sordu ve şu cevabı aldı: “Bana beddua ettiniz. Şimdi ben hangi elim kırılacak diye beklemekteyim.” Hz. Peygamber, bu sözü duyunca üzüldü ve bedduasının hayırla sonuçlanması için dua etti. (İbn Hanbel, 6/52)
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (1. October 2008 Saat 06:03 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla