EKBER” sözcügü“en büyük” demek olup “kibir” ile aynı köktendir.
Kibr, “şânın azametini izhar etmek/ortaya koymak” demek olup kişinin kendinde hak ettiğinden fazlalık görmesidir. Mal ve mevkîden dolayı kibirlenirse zehv, kibirden dolayı başını havaya kaldırırsa nahve, kibirden dolayı burnu havada olursa huzuvâne, kibrinden dolayı kendine hayran olursa ucb olur. Aslen büyük olmadığı halde kendini büyük sanana ise müstekbir denir. Servet ve iktidar sahibi olmaya ise kibriya denir. Mutekebbir ise Allah için kullanılır ve büyüklük, güç ve kudrete sahip olduğu halde zulmetmeyen demektir. Zor kullanan kibirliye ise ceberût denir.
Allah-u Ekber; hâkimiyeti Allah’a izafe etmekle beraber, gayr-i şahsi bir norma da bürümüş olmaktadır. Tıpkı “Le-hu’l-Mülk” Mülk sadece Allah’ındır sözünün Mülk Allah’tan başkasının değildir, demek olduğu gibi…
Allah-u Ekber; Allah’tan başka “ayrıcalık” sahibi yoktur demektir. O halde hiç kimse ayrıcalık sahibi olduğunu iddia edemez. Allah-u Ekber demek sınıfsal farklılıkları reddetmek, güce dayalı tahakkümü kabul etmemek demektir. Allah-u Ekber demek; eşit olmayı kabul ediyorum, eşitim, eşitiz demektir.
Kur’an’da “Kibr” kelimesinin türevlerinin şu manalarına geldiğini görmekteyiz:
Ağır gelmek: “Bu görev sana ağır geliyorsa…”(En’am/35)
Tahammül sınırlarını aşmak, sabrı taşırmak: “Benim dik duruşum, makamım ve Allah’ın ayetlerini(toplumun sorunlarını) haykırmam sizin tahammül sınırlarınızı aşıyorsa…”(Yunus/71)
Zor gelmek: “Müşriklere kendilerini davet ettiğin hayat nizamı zor geldi…”(Eş-Şûra/13)
Bedenî ve aklî büyüme: “Onlar büyüyecekler diye mallarını acele ve israf ile yemeyin…”(Nisa/6)
Büyükleme: “Ve ancak Allah’ı büyükleyin…”(Bakara/185, Hacc/37, Müddessir/3, İsra/111)
Büyüklük taslamak: “Orada senin büyüklük taslaman olamaz…”(Araf/13)
Hegemonya kurma: “Yeryüzünde haksız yere hegemonya kuranları…”(Araf/146)
Irkçılık: “Irkçılık yaptı ve kâfirlerden oldu…”(Bakara/34)
Güce dayalı ayrıcalık: “Firavun ve orduları yeryüzünde güce dayalı ayrıcalık kurmak istedi…”(Kasas/39)
|