Konu: Meal
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 7. February 2009, 09:52 PM   #1
Taner
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Jan 2009
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 234
Tesekkür: 60
55 Mesajina 155 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
Taner will become famous soon enoughTaner will become famous soon enough
Standart Meal

RAHMAN RAHİM ALLAH ADINA

https://youtu.be/ju4Ssmzqk0c Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 334. Bölüm Hıcr Suresi 1.Bölüm

https://youtu.be/VDDz6eWhTrE Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 335. Bölüm Hicr Suresi 2. Bölüm.

https://youtu.be/gaCToGiXqww Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 336. Bölüm Hicr Suresi 3. Bölüm

1 - Elif, lam, ra. Bunlar, Kitap’ın ve apaçık / açıklayıcı bir Kur`an`ın ayetleridir.

2 - Zaman zaman şu inkâr etmiş olan kişiler, ‘Keşke müslüman olsaydık!’ temennisinde bulunacaklar.

3 - [12] - Böylece Biz onu [Kur’an’ı], günahkârların [suçluların] kalplerine sokarız.

3 - Bırak onları yesinler, yararlansınlar ve emel [boş umut] onları oyalasın. Ama onlar yakında bileceklerdir.

4 – Ve Biz hiçbir memleketi bilinen bir kitabı olmaksızın helak etmedik.

5 - Hiçbir ümmet, ecelinin önüne geçemez ve geciktiremezler.

6, 7 – Ve onlar; “Ey kendisine Zikir indirilen kişi! Şüphesiz sen cinlenmiş / deli birisin. Eğer doğrulardan isen, bize melekler ile gelmeliydin” dediler.

8 - Biz o melekleri ancak, hakk ile indiririz. O vakit de onlar mühlet verilenlerden olmazlar.

9 - Hiç kuşkusuz Biz, o Zikr’i Biz indirdik Biz. Ve mutlaka Biz onun için koruyucularız.

10 - Ve ant olsun ki, Biz, senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.

11 - Ve onlara herhangi bir elçi gelmeye görsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.

12 - Böylece Biz onu [Kur’an’ı], günahkârların [suçluların] kalplerine sokarız.

13 - Onlar ona [indirilen kitaba] inanmazlar, oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir.

14, 15 - Ve Biz onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak da onlar oradan yukarı yükselseler bile, mutlaka “Gözlerimiz döndürüldü / bulandırıldı. Aslında biz büyülenmiş bir topluluğuz” diyeceklerdir.

16 – Ant olsun, Biz, gökte birtakım burçlar kıldık ve bakanlar için onu süsledik.

17 - Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.

18 - Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder.

19 - Yeryüzünü de yaydık ve oraya sabit kazıklar [dağlar] yerleştirdik. Ve orada [yeryüzünde] ölçülmüş her şeyden bitkiler bitirdik.

20 – Ve orada [yeryüzünde] sizin için ve sizin rızklandırmadığınız kimseler için geçim yollarını kıldık. / Ve orada [yeryüzünde] sizin için bir takım geçim yolları ve sizin rızklandırmadığınız kimseler kıldık.

21 – Ve her şeyin hazineleri yalnız Bizim yanımızdadır. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçü ile indiririz.

22 – Ve Biz rüzgârları aşılayıcılar olarak gönderdik de gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Onu [suyu] hazinelerde tutanlar [biriktirenler] da siz değilsiniz.

23 – Ve yalnızca Biz, elbette diriltiriz ve Biz öldürürüz! Ve Biz vâris olacaklarız.

24 – Ve ant olsun ki, Biz, sizlerden öne geçmek isteyenleri bilmişizdir ve ant olsun ki, Biz, geri kalmak isteyenleri de bilmişizdir.

25 – Ve şüphesiz senin Rabbin, onları toplayacak olanın ta kendisidir. Şüphesiz O, Hakîm’dir, en iyi bilendir.

26, 27 - Ve ant olsun ki, Biz, insanı [görünen, bilinen varlıkları] çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan [hâlden hâle giren bir maddeden] yarattık. Ve cannı daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden [engel tanımayan enerjiden] yaratmıştık.

28, 29 – Ve bir zamanlar Rabbin meleklere, “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş [işlenebilen] bir çamurdan bir beşer yaratacağım. Ben, ona biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde, siz hemen onun için secde edenler olarak yere kapanın” demişti.

30 - Bunun üzerine meleklerin hepsi topluca secde ettiler.

31 - İblis hariç. O, secde edenlerle beraber olmaya dayattı.

32 – O [Allah] dedi ki: “Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?”

33 – O [İblis cevap olarak]; “Kuru balçıktan, şekil verilmiş [işlenebilen] bir çamurdan yarattığın bir beşere secde etmem için olmadım [yaratılmadım]” dedi.

34, 35 – O [Allah]; “Öyle ise oradan çık! Sen, artık kesinlikle racimsin ve kesinlikle Din gününe kadar lanet sadece senin üzerindedir” dedi.

36 – O [İblis]; “Rabbim! Öyle ise onların yeniden dirilecekleri güne kadar beni karşında tut [bana mühlet ver]!” dedi.

37, 38 – O [Allah]; “Öyleyse sen kesinlikle bilinen vaktin gününe kadar karşıda tutulanlardansın [mühlet verilenlerdensin]” dedi.

39, 40 – O [İblis] dedi ki: “Rabbim! Beni Sen azdırdığın [beni azdırmak için yarattığın] için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara süsleyeceğim ve arıtılmış kulların hariç onların hepsini mutlaka azdıracağım!”

41 - 44 – O [Allah] dedi ki: “İşte bu Benim üzerime aldığım dosdoğru bir yoldur. Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Şüphesiz ki onların hepsine vaat edilen yer de cehennemdir. Onun için yedi kapı vardır. O kapıların her biri için onlardan bir parça ayrılmıştır.”

45, 46 – Şüphesiz ki muttakiler, cennetlerde ve pınarlardadır: “Selametle güven içinde oraya girin!”

47 – Ve Biz onların [muttakilerin] göğüslerindeki kinleri çıkarıp attık. Onlar kardeşler hâlinde yüz yüze sedirlere otururlar.

48 - Orada [cennette] kendilerine hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değildirler.

49, 50 – Kullarıma, hiç şüphesiz Benim çok bağışlayıcı ve pek merhamet edicinin ta kendisi olduğumu, Benim azabımın da, çok acıklı bir azabın ta kendisi olduğunu önemle haber ver!

51 – Ve onlara [kullarıma], İbrahim’in misafirlerinden haber ver.

52 - Hani onlar [İbrahim’in misafirleri], İbrahim`in yanına girdiler de “Selam!” demişlerdi. O [İbrahim]; “Şüphesiz biz sizden korkanlarız” demişti.

53 – Onlar [İbrahim’in misafirleri]; “Korkma! Şüphesiz biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler.

54 – O [İbrahim] dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz? Peki neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?”

55 – Onlar [İbrahim’in misafirleri]; “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Ümidini kesenlerden olma!” dediler.

56 – O [İbrahim] dedi ki: “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”

57 - O [İbrahim]; “Ey gönderilmişler [elçiler]! İşiniz nedir?” dedi.

58 – Onlar [elçiler]: “Şüphesiz biz suçlu bir kavme gönderildik.

59, 60 – Ancak Lut ailesi müstesnadır.” -Şüphesiz Biz, Lut`un karısı hariç onların hepsini muhakkak kurtaracağız. Biz takdir ettik. Şüphesiz o, kesinlikle geride kalanlardandır [gözü arkada olanlardandır].-

61, 62 - Sonra elçiler, Lut’un ailesine gelince, o [Lut]; “Doğrusu siz alışılmadık bir kavimsiniz [siz benim tanımadığım kimselersiniz]” dedi.

63 - 65 – Onlar [elçiler] dediler ki: “Bilakis biz sana onların kuşku duyup durduğu şeyi getirdik. Ve sana gerçeği getirdik ve biz elbette doğru olanlarız. Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından izle. Ve sizden hiç kimse iltifat etmesin [oyalanmasın; geride bırakılanları düşünmesin], emrolunduğunuz yere doğru geçin gidin.”

66 – Ve Biz, ona [Lut`a] emri gerçekleştirdik: “Şüphesiz sabaha çıkarken şunların arkaları kesilmiş olacaktır.”

67 – Ve şehir halkı, sevinerek geldiler.

68, 69 – O [Lut]; “Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir, o nedenle beni rüsva etmeyin ve Allah’a takvalı davranın ve beni aşağılamayın!” dedi.

70 – Onlar; “Biz seni âlemlerden alıkoymamış mıydık?” dediler.

71 – O [Lut]; “İşte bunlar, benim kızlarım! Eğer yapıcılarsanız...” dedi.

72 - -Ömrüne kasem olsun ki, gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı [Sen ömründe bunlar gibi şehvet çılgınlığı içinde bocalayıp duran rezilleri hiç görmedin].-

73 - Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.

74 – Böylece Biz, onların üstünü altı kıldık ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.

75 – Şüphesiz bunda, düşünen keskin anlayışlılar için kesinlikle ayetler vardır.

76 – Ve şüphesiz o [Lut kavminin bulunduğu şehir harabesi], kesinlikle bir yol üzerinde durmaktadır.

77 - Şüphesiz ki, bunda iman edenler için kesinlikle bir ayet vardır.

78, 79 - Eyke ashabı da kesinlikle zalimlerdi de Biz onlardan [Eyke halkından] intikam aldık [yakalayıp cezalandırmak suretiyle adaleti yerine getirdik]. İkisi de [Eyke ve Lut kavmi] açık bir yol üzerindedir.

80 – Ant olsun ki, Hıcr ashabı da gönderilmişleri [elçileri] yalanladılar.

81 - Ve Biz, onlara ayetlerimizi vermiştik de onlar, onlardan yüz çeviriyorlardı.

82 – Ve onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.

83, 84 – Derken onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakalayıverdi. Böylece kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savmadı.

85 - Ve Biz gökleri, yeryüzünü ve aralarındaki şeyleri ancak hakk /gerçek ile yarattık ve elbette ki, o saat [kıyamet] mutlaka gelecektir [kopacaktır]. Şimdi sen aldırış etme ve güzel muamele et.

86 - Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratandır ve iyi bilendir.

87 – Ant olsun ki, Biz sana ikişerlilerden [katmerli] yediyi ve büyük Kur`an`ı verdik.

88, 89 - Sakın onlardan bazı kimselere verip de kendilerini onunla yararlandırdığımız şeylere [mal ve servete] heveslenip gözlerini dikme. Onlar hakkında üzülme de... Sen kanatlarını müminler için indir. Ve: “Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcının ta kendisiyim” de.

90 - O taksimci / yeminci kimselere indirdiğimiz şey gibi.

91 – Onlar ki, Kur’an’ı bir takım parçalar / [sihir, şiir, esatir, uydurulmuş söz gibi] kötü sözler kılan kimselerdir.

92 - 93 – Peki, ant olsun Rabbine ki, Biz, mutlaka onların hepsini yaptıkları şeylerden hesaba çekeceğiz.

94 - 96 - Şimdi sen emrolunduğunu açıkça bildir ve müşriklerden yüz çevir. Şüphesiz ki Biz, Allah ile birlikte başkasını ilâh edinen şu alay eden kimselere karşı sana yeteriz. Artık onlar yakında bileceklerdir.

97 – Ant olsun, Biz biliyoruz ki, kesinlikle onların söylediklerine senin göğsün daralıyor.

98, 99 - O hâlde sana “Yakin” gelmesi için Rabbini hamd ile tesbih et, secde edenlerden [boyun eğenlerden, teslim olanlardan] ol ve Rabbine kulluk et!
Taner isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla