Konu: Hicr 9
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. July 2012, 01:15 AM   #4
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Bartsimpson Kardeşim!

Alıntı:
bartsimpson Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
[color="Red"]
...Ben asıl başka bir noktaya takıldım.

1 - Diyelimki peygambersin ve Allah'tan vahiy alıyorsun (Seni telefonla Başbakan falan aramıyor ha dikkat. Hoş arasa telefonda hazırola geçeriz ya o da ayrı konu). Peki sen ne yapıyorsun? Yaşadığın dönem boyunca aldığın vahiy ayetlerini hiç bir yere not etmediğin, korumadığın yada kitap haline getirmediğin gibi, taşlara, kemiklere, deri parçalarına yazılmasına müsade ediyorsun. Bu kutsal emanetin korunması ve muhafaza edilmesi için bir çaba ve gayret göstermiyorsun. Öyle ya nasıl olsa Allah dedi ki "Şüphesiz o zikri biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz."

2 - Diyelimki peygambersin ve Allah'tan vahiy alıyorsun ve bu vahiynin içeriğini ve merkezini o kadar iyi biliyorsun ki "Şüphesiz o zikri biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz." ayetindeki Zikr kavramının, değil sen öldükten sonra, dünya varoldukça değişmeyecek bir yapı ve olgu olduğunu gayet iyi biliyorsun. Dolayısı ile, bu ve bununla birlikte diğer ayetlerin, yazılı metinlere çevrildiği taktirde, diğer peygamberlere inen vahiylere yapıldığı gibi zamanla değiştirilebileceğini yada yok edilebileceğini bildiğin için derleme yada kitap haline getirme ihtiyacı duymuyorsun. Onun akıl ve gönüllerde yaşayabilmesi ve yaşatılabilmesi için zirk kavramını ve taşıdığı manayı toplumuna ve insanlığa empoze ediyorsun. Öyleki o ruh sonsuza kadar yaşayacak....

Çünkü biliyorsun ki "Şüphesiz o zikri biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz."

Zikr kavramı bence üzerinde tefekkürle düşünülmesi gereken bir kavram. Anlamını Kuran'a bağlayıp aradan sıvışmak biraz kolaycılığa kaçıyor.

Ayrıca Sıffın Savaşında Ali'nin Muviye'ye karşı durup mızrakların ucundaki Kuran karşısında gerileyen ordusuna "Nereye gidiyorsunuz Kuran benim" demesi de konu ile ilgili olarak pek manidar.
Dinlerini Kur’an’dan öğrenen inananlar öncelikle şunu bilmelidirler ki; Kur’an Allah’ın koruması altındadır ve hiç kimsenin onu bozması ve içine yalan yanlış şeyleri sokması mümkün değildir:

Hicr; 9:Hiç kuşkusuz Biz, o ZİKİRİ Biz indirdik Biz. Ve mutlaka Biz onun için koruyucularız.

Dine ait bir sözcüğü veya kavramı en iyi ve en doğru şekilde öğrenmenin yolu Kur’an’dır. Yüce Allah, vermiş olduğu görevleri kullarının nasıl yapacağını sadece Kur’an’da açıklamıştır. Her inanan, dine ait konuları Kur’an’dan kendisi okur, anlar ve uygular, yöntem budur.
Yüce Allah, dinle ilgili olup da, Kur’an’ın indiği dönemde Arap toplumunda var olmayan veya var olmasına rağmen orijinalliğini yitirmiş her sözcük ve kavramı, herhangi bir şekilde tahrifata uğramaması için Kur’an’da herkesin anlayacağı tarzda açıklamıştır. Buna karşılık, yozlaşmamış, bozulmamış sözcük ve kavramlar ise Kur’an’da, “Ma’lumu ilam (bilineni tekrar bildirme)” olmasın diye - aksi durum Kur’an’ın vecizliği ile bağdaşmaz- izahat verilmeksizin yer almıştır.
Örnek; "YEVMİ-D-DİN" terimidir. Bu kavram peygamberimiz ve Arap toplumu tarafından önceden bilinmeyen ve ilk defa Fatiha suresinde geçen bir kavramdır. Bu kavramın ne olduğu ise İnfitar suresinde açıklanmıştır:

İnfitar; 15-19: Din günü girerler oraya. Onlar ondan görülmeyecek şekilde uzaklaşmış değillerdir. Ve Din gününün ne olduğunu sana ne bildirdi? Sonra, Din gününün ne olduğunu sana ne bildirdi? Bir gündür ki o, hiçbir kimse başka bir kimse için hiçbir şeye güç yetiremez. Ve o gün buyruk yalnız Allah’ındır.




Değerli Kardeşim! Öneride bulunduğunuz "ذكر Zikr" sözcüğünün ne olduğuna birlikte bakalım inşaAllah.

ZİKR” sözcüğünün sözlük anlamı; “anmak, hatırlamak, hatırdan çıkarmamak, unutmamak, öğüt almak, ibret almak” demektir. Sözcük, gerek “zikr” mastarı ve gerekse diğer tüm türevleri olarak Kur’an’da hep bu sözlük anlamıyla kullanılmıştır. Ancak sözcük “EZ-ZİKR” şekli ile, yani başındaki harf-i tarif ile muarref (belgisizliği giderilmiş, belirtili bir sözcük yapılmış) hâlde MECAZ-I MÜRSEL olarak, “ÖĞÜT VERME” ekseni etrafında Semavî Kitaplar için yani, Vahy, İlâhî Kitap; Kur’an, İncil, Tevrat, Zebur için kullanılmıştır (Âl-i Imran; 58, A’râf; 63, 69, Hicr; 6, Enbiya; 7, 42, 50, 105, Furkan; 29, Şuara; 5, Ya Sin; 69, Sad; 1, 8, 49, 87, Zümer; 23, Fussılet; 41, Şûra; 5, Zühruf; 36, 44, Kamer; 25, Kalem; 51, Tekvir; 27, Kehf; 83, Ta Ha; 10, 99, 113, Saffat; 3, 168, Talâk; 10, Mürselât; 5, Müminun; 71, En’âm; 90).
Yine düşünme önerisinde bulunduğunuz "zikr" ile ilgili olarak Rabbımız olan Yüce Allah ;
Sad Suresinin ;1.[/b] de: [b]"Saaad, vel Kur’âni zizZikr"
Sad... Zikir sahibi Kur’an’a kasem ederim.
diyerek belirlilik takısı ile vurgu yaparak kasem etmiştir.

Âyetteki الذّكر – zikr sözcüğünün üç anlamda değerlendirilmesi mümkündür:

1) Zikr: "Şeref, kıymet." anlamında
Araplar bir kimsenin şanını, şöhretini ve kıymetini anlatmak için zikr sözcüğünü kullanırlar. Kur’ân'da da zikr'in bu anlamda kullanıldığı birçok Âyet vardır:

(Enbiyâ:10) Hiç kuşkusuz size, öğüdünüz/ şan şerefiniz içinde olan bir kitap indirdik. Buna rağmen hâlâ akıllanmayacak mısınız?

(Zuhruf:44) Ve o, [Kur’ân] senin için de, kavmin için de gerçekten bir öğüttür/ şan şereftir, siz ondan sorgulanacaksınız.

(İnşirah:4) Senin zikrini/ şanını da senin için yüceltmedik mi?

2) Zikr: "Anmak, hatırlatmak, öğüt."
Bu anlama göre Kur’ân'daki ilkeler, hükümler, vaatler, tehditler, geçmiş toplumların yaşamlarındaki ibret alınacak kıssalar ve haberler hep zikr'dir. Muhkemleri, müteşâbihleri ve kıssaları ile Kur’ân Âyetlerinin hepsi ahlâkî öğütler içerdiği gibi, aynı zamanda da birer hatırlatmadır. Kur’ân'da daima ön plânda tutulmuş olan zikr = öğüt, hatırlatma, insanların akıllarını başlarına alarak sadece Allah'a yönelmeleri içindir.

3) Zikr:"Dinin gereklerini anlatmak."
Zikr sözcüğünün yukarıdaki anlamları içerdiğini göz önüne alarak, zikr sahibi Kur’ân ifadesini; "şanlı, öğütlü, din öğreten, ibret veren Kur’ân" olarak anlamak gerekir.

Kur`an`ın (öbek öbek gönderilmiş tüm ayetlerinin) Zikr (öğüt) olduğu, Kur`an`da yüzlerce ayette bildirilmiştir. "Öğütleri zihne iyice yerleştirenler" de Kur`an ayetleridir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
bartsimpson (30. July 2012), khaos (30. July 2012), Miralay (6. September 2012)