Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15. August 2009, 02:14 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart İbrahim Sure'sine Giriş

GİRİŞ;
İbrahim suresi Mekke’de 72. sırada inmiştir. Adını 35- 41. ayetlerde konu edilen “İbrahim” peygamberden almıştır. 28, 29. ayetlerin Medeni olduğuna dair nakiller mevcuttur. (Mukatil, Süyuti; el-İtkan)
Surede elçilik görevi üzerinde durularak inkârcı müşriklerin bu konudaki tutum ve davranışları kınanmakta, Musa’nın [as] Allah’a ibadete ve şükretmeye çağırdığı kavminden ve Nuh, Ad ve Semud gibi geçmişte peygamberleri yalanlayan kavimlerden örnekler getirilmektedir.
Bundan bir önceki surede Nuh peygamberin kavmi ile olan mücadelesi ve Allah’a yakarışı yer almışken, bu surede de İbrahim peygamberin Allah’a duası ve bu duası içerisinde dile getirdiği şirk ile mücadelesi nakledilmektedir. Ayrıca kıyamete, haşre ait birçok uyarıcı sahne sergilenmektedir.

https://youtu.be/49bYLFH74go Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 394. Bölüm İbrahim Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/r8JgdX8Q__A Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 395. Bölüm İbrahim Suresi 2. Bölüm

Meal:
Rahman RahÎm Allah adına
1 -3 – Elif [1], Lâm [30], Râ [200]. Bu, Bizim, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa; Aziz’in, Hamîd’in; göklerde olan şeyler, yeryüzünde olan şeyler Kendisinin olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Ve dünya hayatını ahirete tercih eden, Allah'ın yolundan çeviren ve onun eğriliğini isteyen şu kâfirlerin, şiddetli bir azaptan dolayı, vay haline! İşte bunlar, çok uzak bir sapıklık içindedirler.
4- Ve Biz onlara, açıkça ortaya koysun diye, her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğru yola iletir. Ve O, Azîz’dir, Hakîm’dir.
5 – Ve ant olsun ki, Musa'yı “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar, onlara Allah’ın günleri ile öğüt ver” diye ayetlerimizle elçi gönderdik. Şüphe yok ki bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için nice ayetler vardır.
6, 7 – Ve hani Musa kavmine demişti ki: “Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O, sizi, sizi işkencenin kötüsüne çarpıtan, oğullarınızı boğazlayan ve kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtardı. Ve işte bunda Rabbinizden size çok büyük bir bela vardır. Ve hani Rabbiniz ilan etmişti: ‘Ant olsun ki şükrederseniz elbette size artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok çetindir.’”
8 – Yine Musa dedi ki: “Eğer küfrederseniz/ nankörlük ederseniz; siz ve yeryüzündeki kimseler topluca, iyi biliniz ki Allah kesinlikle Ganiyy’dir, Hamîd’dir.”
9 - Sizden öncekilerin; Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık kanıtlarla geldi de onlar, ellerini, onların [elçilerin] ağızlarına götürdüler. Ve: “Biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr ettik ve şüphesiz biz, bizi çağırdığınız şeyden de şekk [yetersiz bilgi] ve endişe içindeyiz” dediler.
10 - Elçileri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan, sizi günahlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir süreye kadar sizi erteleyen Allah hakkında şekk mi var?” Onlar: “Siz sadece bizim gibi bir beşersiniz, bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz. O halde bize apaçık bir delil getirin!” dediler.
11, 12 - Elçileri onlara dediler ki: “Biz ancak sizin gibi bir beşeriz. Velâkin Allah kullarından dilediğini kayırır. Ve Allah’ın izni olmadıkça bizim için size bir delil getirmemiz olacak şey değildir. Onun için de inananlar sadece Allah’a tevekkül etsinler. Ve bize yollarımızı göstermişken, neden biz Allah'a tevekkül etmeyelim! Ve elbette biz, bize yaptığınız eziyetlere sabredeceğiz. Tevekkül edenler de yalnız Allah'a tevekkül etsinler."
13, 14 – Ve inkâr eden kimseler, elçilerine: “Ya sizi mutlaka yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka bizim milletimize döneceksiniz!” dediler. Rableri de onlara: “Biz zalimleri mutlaka helak edeceğiz ve onlardan sonra sizi mutlaka o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkan içindir” diye vahyetti.
15 – 17- Onlar [elçiler], fetih istediler. Tüm inatçı zorba da hüsrana uğradı. Ardından cehennem vardır. Ve kendisine irinli sudan içirilecektir. Onu [irinli suyu] yudum yudum içecek; yutamayacak. Ve her yandan kendisine ölüm gelecek, fakat o ölü değildir [hiç ölmeyecek]. Arkasından da çok kaba bir azap gelecektir.
18 - Rablerini inkâr eden kimselerin durumu; onların yaptıkları tıpkı fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde tutamazlar. İşte bu, uzak sapıklığın ta kendisidir.
19, 20 - Gökleri ve yeryüzünü Allah’ın gerçek ile yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi giderir ve yepyeni bir halk/yaratılış getirir. Bu, Allah’a göre zor değildir.
21 – Onlar, toplu olarak Allah için ortaya çıktılar. Sonra da zayıf olan kişiler, büyüklük taslayan kişilere: “Şüphesiz bizler, sizlere uyan kimseler idik. Peki, şimdi siz, Allah'ın azabından bir şeyi bizden savar mısınız?” dediler. Onlar: “Allah, bize kılavuz olsaydı biz kesinlikle size kılavuz olurduk. Bizler sızlansak ya da sabretsek bizim için birdir. Bizim için kaçacak herhangi bir yer yoktur” dediler
22 – Ve iş bitince şeytan onlara, “Şüphesiz ki Allah size gerçek vaadi vaat etti, ben de size vaat ettim, hemen de caydım. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi çağırdım siz de bana icabet ettiniz. O nedenle beni kınamayın, nefsinizi [kendinizi] kınayın! Ben sizi kurtaramam, siz de benim kurtarıcım değilsiniz! Şüphesiz ben, önceden beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim” dedi. -Şüphesiz zalimler, kendileri için acı bir azap olanlardır!-
23- Ve iman eden ve salihatı işleyenler, Rablerinin izniyle içinde sürekli kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere girdirilirler. Oradaki selamlaşmaları, “selâm!”dır.
24, 25 - Görmedin mi, Allah nasıl bir misal verdi? Güzel bir söz, aslı [kökü], sabit, dalı-budağı gökte olan, Rabbinin izniyle her an ürün veren güzel bir ağaç gibidir. Ve onlar öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller verir.
26 – “Kötü bir söz”ün durumu da, yerden koparılmış, sabit kalma imkânı olmayan kötü bir ağaca benzer.
27 - Allah, iman edenleri, basit yaşamda [bu dünyada] ve ahirette sabit bir söze [imana] sabitler. Allah, zalimleri de saptırır. Ve Allah, dilediği şeyi yapar.
28, 29 - Allah'ın nimetlerini nankörlüğe değiştiren ve toplumlarını helak yurduna; cehenneme sokanları görmedin mi? Onlar, ona [cehenneme] girecekler. O ne kötü bir karargâhtır!
30- Ve onlar [nankörler], O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler kıldılar [oluşturdular]. De ki: “Yararlanınız, artık, şüphesiz dönüşünüz ateşedir.”
31 - İman eden kullarıma söyle: “Salâtı ikame etsinler, alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden açık ve gizli olarak infakta bulunsunlar.”
32- 34- Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip de onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkarandır. Ve O [Allah], emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, ırmakları da emrinize verdi. Sürekli olarak dönüş halinde olan güneşi ve ayı da emrinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin emrinize verdi. Ve O, Kendisinden istediğiniz her şeyden size verdi. Allah’ın nimetini saymak isterseniz de sayamazsınız! Şüphesiz insan kesinlikle çok zalim, çok nankördür.
35- 41- Ve hani bir zaman İbrahim: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz onlar [putlar] insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse, … Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri için, senin dokunulmazlaşmış Ev’inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Şükretmeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. -Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.- İhtiyarlık halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamd olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam için ve müminler için mağfirette bulun!" demişti.
42, 43 - Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gafil [duyarsız] olduğunu sanma! Ancak O, onları, başlarını dikerek koşacakları, gözlerin dışa fırlayacağı bir gün için erteliyor. Onların bakışları kendilerine dönmez ve onların gönülleri bomboştur.
44, 45 – Ve sen insanları, azabın geleceği gün ile uyar. Artık o zalim kimseler [müşrikler], “Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin davetine uyalım ve elçilere tâbi olalım.” derler. -Daha önce siz, sizin için zeval olmadığına dair yemin etmemiş miydiniz? Hem siz, kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli olmuştu. Ve size örnekler de vermiştik.-
46 – Ve gerçekten onlar, tuzaklarını kurdular. Onların tuzakları, Allah katındadır. Tuzakları, dağları yerinden oynatacak olsa bile…
47 - O halde sakın Allah'ın, elçilerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah, Azîz’dir, İntikam Sahibi’dir.
48- 51 - O gün, Allah’ın, her nefsi kazandığı ile karşılıklandırması için, yeryüzü bir başka yeryüzüyle değiştirilecek, gökler de. Ve onlar, Bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah için ortaya çıkacaklardır. O gün, suçluları zincire vurulmuş olarak görürsün. Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş kaplayacaktır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.
52 – İşte bu [sana indirilen Kitap], kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve sağduyu sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara bir tebliğdir [duyurudur].
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla