Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. December 2010, 03:44 AM   #8
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart

6. Tenasüh Hurafesi İnsanın İrâdesine Zıttır:

Ruhun, bir insan bedeninden herhangi bir hayvan bedenine oradan da başka bedenlere geçmesini bir fikir olarak ele alırsak, bu hususta iki ihtimal karşımıza çıkar:

Tenasüh, ya Cenâb-ı Hakk'ın emir ve irâdesi ile yapılmakta veyahut ruhun, kendi tercih ve iradesiyle olmaktadır. Birinci şıkkın imkânsızlığı, yukarıda yapılan izahlardan anlaşılmıştır.

İkinci ihtimale, yani, ruhun bir bedenden diğerine, kendi tercih ve iradesiyle göçtüğüne gelince, burada da iki yol söz konusudur. Ruh bu göçü, ya şuurlu olarak veya şuursuz olarak yapmaktadır. Ruh şuursuz ise, zaten tercih yapması imkânsızdır. Zira, hareketleri aklın ve şuurun dışındadır. Ruhun, herhangi bir cesedi kendi iradesiyle tercih etmesi ihtimali ise, sayısız imkânsızlıklara bina edilmiş, utanç verici bir safsatadır. Şöyle ki:

"Ruhun irâdesi kendi elindedir" demek, ruhun tercih sahibi olduğunu kabul etmek demektir. Madem tercih sahibidir, o zaman ruhun şuurlu olduğu, beğenmek, seçmek ve ayırmak gibi meziyetlere sahip bulunduğu kabul edilecektir. Çünkü, tercih, şuur ve muhakemeye dayanır. Madem ki, ruhun şuur ve muhakemesi vardır; öyleyse o, hiçbir zaman bir hayvan cesedine girmeyi tercih etmeyecektir. Demek insan ruhunun, bitki ve hayvanların cesetlerine girmesi ihtimali yoktur.

Kabul edelim ki, ruh, kendi iradesiyle hayvanlara göç ediyor. O zaman karşımıza, çözülmesi mümkün olmayan zorluklar çıkar. Meselâ, bu teoriye göre, ruhun durup dinlenmeden, usanmadan ve hattâ utanmadan her tür hayvanın döl yatağına girmesi lazım gelir, daha açık bir ifâdeyle, karada, havada ve denizde yaşayan sayısız hayvanların yumurtalarında veya gen ve kromozomlarının yanında, her zaman hazır bulunması gibi bir safsataya kapı açılır. Akıldan binler derece uzak, muhal ve bâtıl böyle bir mesleği, değil insan, hayvan dahi kabul edemez. Akla gelen diğer bir muhal de şudur: Faraza, ruh hangi anne babayı tercih ediyorsa, onların çiftleşmesi anında, orada hazır bulunması gerekir. Acaba o anda ruhun nöbet yeri neresidir?

Ruh, ister içeride, ister dışarıda beklesin, bu noktada şu muhaller ortaya çıkar: Ruh ile döl yatağında toplanan erkek ve dişi genler, rahim, cinsel organlar, onları döllendiren şehvet, şehvetin dayandığı enerji, enerjinin elde edildiği vücut, vücudu besleyen gıda maddeleri arasında, kısacası bunlarla kâinat arasında bir anlaşma yapıldığını kabul etmek gerekir. Bunların imkânsızlığı açıktır. Meselâ, dişi ve erkek genler "İştah ve Şehvet Kanunu"na göre çalışır. Halbuki bu kanun kapsamlıdır. Bütün hayat tabakalarına kapsamı olan bu İlâhi Kanunu, âciz bir insan ruhu ile erkek ve dişi genlerin emir ve irâdesine vermek divaneliktir. Allah'ı bilmemektir. Sorular ve imkânsızlıklar, artık bu noktada sonsuza doğru uzar gider.

Bilinen bir hakikattir ki, cesedin döl yatağında büyüyüp gelişmesi, büyüme kanununa bağlıdır. Cesette nihayet derece intizam bulunduğundan, onun yapılması nihayetsiz ilim, kudret ve iradeyi gerektirir. İnce hikmetlerle dokunan, gayet önem ve intizamla yaratılan bu cesedin plân ve programını, âciz ve câhil bir ruha vermek büyük bir hezeyandır. Bu safsata kabul edilirse, şu sorulara ne cevap verilecektir? Farz ediniz ki, ruh döl yatağında beğendiği hayvanın tohumunu buldu. Bu tohumun erkek veya dişi olduğunu bizzat kendisi mi tespit ediyor, yoksa herhangi bir laboratuarda mı tespit ettiriyor? Bu tohumları, erkek veya dişi hâline kendisi mi sokuyor? Yoksa ruh, gah erkek, gah dişi bir hayvanın cesedine mi giriyor? Böylece, bir zaman erkek, bir zaman dişi olarak mı yaşıyor? Veya erkekse, her zaman erkek; dişiyse, her zaman dişi bir hayvanın cesedine mi giriyor? Dünyaya geldiği zaman mazisini, erkek ve dişi olarak yaşadığı bedenleri neden hatırlamıyor? Bunu milyarlarca insan hatırlamıyor da, üç-beş tane çocuk veya psiko-manyak mı hatırlıyor?

Aynı döl yatağına birden fazla ruh tâlip olunca, anlaşmazlıklarını kur'a ile mi, kavga ile mi, yoksa ikna ile mi hallediyorlar? Hem ruh, ne diye bir hayvan cesedine girsin?

Buraya kadar ifade ettiklerimizden anlaşılmıştır ki, tenasüh hurafesi, mantık ve muhakeme, hikmet ve hakikat, hak ve hukuk, akıl ve vicdan açısından bâtıldır, hurafedir, safsatadır. Ve yine, bu izahların ışığında görüldü ki, tenasüh iddiası kâinatta geçerli kanunlara aykırı düşmekte, her bir kanun hikmet ve hakikat dili ile bu hurafenin bâtıl olduğunu haykırmaktadır. Diğer taraftan tenasüh iddiası, Zât-i Akdes'in hikmet ve adaletine, rahmet ve inayetine... karşı bir alay etme, nihayetsiz bir cinayettir.

Şimdi düşünelim: Acaba, bu iddiadan daha hurafe ve bâtıl ne vardır! Böyle bir iddia gericiliğin, yobazlığın, cehalet ve ön yargılılığın en katmerlisi değil de nedir?
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
FEDAKARADAM Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (30. December 2010)