Tekil Mesaj gösterimi
Alt 4. September 2017, 06:38 PM   #25
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli yolcu42 kardeşim,

Alıntı:
yolcu42 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selam arkadaşlar.Bu konuda herkesin kendi zannına göre teorisi vardır.Şimdi ben de zannımı paylaşmak istiyorum inşallah. Yazımı kuran ışığında okuyun lütfen.

Kuranda Allah dilemeden iman edilemeyeceği açıktır.
Şüphesiz Allah'ın dilemesi olmadan hiçbir varlık hiçbir şey dileyemez. Kur'an'da verilen "شاء ŞAE" mesajlarını iyi anlayabilmek için öncelikle "MEŞİET" kavramının Kur'ân bağlamında doğru anlaşılması gerekir. Aksi takdirde birçok noktada çelişkiler ortaya çıkar, çıkmaza girilir. Nitekim geçmişte bu konuda birçok görüş ortaya atılmış ve bunun sonucu olarak da Cebriye, Kaderiye, Mutezile, Eş'ariye ve Maturidiye gibi birçok mezhep/ekol ortaya çıkmıştır.
Allah'ın dilemesinden kasıt, yarattıklarının takva-fucur dileyebilmeleridir. Eğer Cenabı Allah'ın bu dilemesi olmasa yaratılanlar birşey dileyemezlerdi.

İsterseniz bu duruma ayette bakalım:

Tekvir;29:Ve ma teşaune illâ en yeşaAllahu Rabbül'alemiyn;
Rabb’ül Alemiyn olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz!

Ayette yer alan “شاء şâe” fiili müteaddi (geçişli) bir fiil olup, cümle içinde mefulünün (tümlecinin) de bulunması lâzım gelirken, fiilin tümleci cümlede yer almamıştır. Bu sebeple cümlenin tümleci konu akışına göre takdir edilmeli ve cümle bu şekli ile tam olarak anlaşılmalı, yani Allah`ın neyi dilediği ve kulun neyi dilediği belirlenmelidir. Aksi halde cümle tam olarak anlaşılmaz.Bu ayete kadarki ayetlerin okunmasında bu durumun yani meşietin ne olduğunu vurgu yapan ayet bize rehber olacaktır. Bu ayet Müddessir suresinde belirtilmiştir.-Kur'an bütünlüğü içerisinde değerlendirilmeli ve Nisa 82. ayeti asla akıldan çıkarılmamalıdır.-

Müddessir suresinin 54- 56:
Kella innehu tezkiretun
Femen şae zekerehu
Ve ma yezkûrune illâ en yeşaAllah* HUve ehlüttakva ve ehlülmağfireh;


"54Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! O, bir öğüt verici/düşündürücüdür. 55,56Öyleyse dileyen onu düşünür, öğüt alır. Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. O, sakındırmaya ehildir ve affetmeye ehildir."


Tekvir 26. ayeti de dikkate aldığımızda cümlenin takdiri şöyle olabilir: “Âlemlerin Rabbi Allah size özgürlük vermeseydi; sizin kâfir olmanızı, müşrik olmanızı dilemeseydi, siz kâfirliği de müşrikliği de dileyemezdiniz, dolayısıyla da işleyemezdiniz.”
Dikkat edilirse ayette insanın dilemesi, [İnsan suresinin 29-31. ayetinde de görüleceği gibi] Allah'ın dilemesine bağlanmıştır. Gerçekten de Allah dilemedikten sonra hiç kimse, herhangi bir şey yapabilme irade ve gücüne sahip değildir. Her türlü ön hazırlığın yapıldığı ve gerçekleşmesi için gerekli uygun koşulların bulunduğu nice plânın boşa çıkması sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu demektir ki, hayalini kurduğumuz herhangi bir arzumuzun, düşüncemizin, plânımızın gerçekleşebilmesi ancak Allah'ın dilemesiyle, ya da bir başka deyişle ancak Allah'ın izni ile mümkün olabilir. Eğer Allah'ın dilemesi/izni söz konusu değilse, hayallerimiz için harcanan zaman da, sarf edilen çaba da boşunadır.




Alıntı:
yolcu42 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Asıl soru şu:Allah kimi diler?

Ayetlerde Allah sabredenleri, adil olanı, iyilik ve yardım edeni, tevekkül edeni, sakınanı vb...sever diyor.(3/76-3/134-3/146-3/159-5/42-5/93-9/108-49/9-60/8-61/4)Allahın sevgisini kazandıran eylemler.
Okuyucularımız da direk olarak ayetleri görebilsinler diye gönderme yaptığınız ayetler bunlar:


Ali İmran;76:76-) Bela men evfa bi ahdihi vetteka feinnAllahe yuhıbbul müttekıyn;
Hayır! Kim ahdini tam yerine getirir ve bilfiil korunursa, şüphe yok ki Allah muttekileri sever.

Ali İmran;134: Elleziyne yünfikune fiys serrai ved darrai vel kazımiynel ğayza vel afiyne aninNas* vAllahu yuhıbbul muhsiniyn;
Onlar (muttakiler) ki bollukta ve darlıkta infak ederler; öfkeyi yutanlar ve insanları af edenlerdir (onlar). Allah muhsinleri sever.

Ali İmran;146: Ve keeyyin min Nebîyyin katele meahu ribbiyyune kesiyr* fema vehenu lima esabehüm fiy sebiylillâhi ve ma daufu ve mestekânu* vAllahu yuhıbbus sabiriyn;
Nice Nebîler, kendileri ile beraber bir çok RİBBİYler savaştı... Allah yolunda kendilerine isabet edenlerden dolayı gevşemediler, zaaf göstermediler ve boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.

Ali İmran;159: Febima rahmetin minAllahi linte lehüm* ve lev künte fazzan ğaliyzal kalbi lenfaddu min havlike, fa'fü anhüm vestağfir lehüm ve şavirhüm fiyl emr* fe iza azemte fe tevekkel alAllah* innAllahe yuhıbbül mütevekkiliyn;
Allah’dan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın... Eğer kaba, sert kalpli olsaydın, elbette çevrenden dağılıp giderlerdi. Onları affet, onlar için mağfiret dile ve Emr/iş hususunda onlarla meşvere et. Azmettin mi artık Allah’a tevekkül et. Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever.

Maide;42:Semmaune lil kezibi ekkâlune lissuht* fein cauke fahküm beynehüm ev a'rıd anhüm* ve in tu'rıd anhüm felen yedurruke şey'a* ve in hakemte fahküm beynehüm bil kıst* innAllahe yuhıbbul muksitıyn;
Alabildiğine yalan dinleyenler, ziyadesiyle haram yiyenlerdir. Eğer sana gelirler ise aralarında hükmet yahut onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirir isen, sana hiç bir şekilde zarar veremezler. Şayet hükmedersen onların arasında bil-KIST hükmet. Muhakkak ki Allah muksitleri sever.

Maide;93:Leyse alelleziyne amenu ve amilus salihati cünahun fiyma taımu iza mettekav ve amenu ve amilus salihati sümmettekav ve amenu sümmettekav ve ahsenu* vAllahu yuhıbbul muhsiniyn;
İman edip salih amel işleyenler, bilfiil ittika ettikleri, iman edip salih amel işledikleri, sonra bilfiil ittika edip iman ettikleri, sonra bilfiil ittika edip ihsan üzere oldukları takdirde taddıkları/yedikleri dolayısıyla onlara bir günah yoktur. Allah muhsinleri sever.

Tevbe;108:La tekum fiyhi ebeda* lemescidün üssise alet takva min evveli yevmin ehakku en tekume fiyh* fiyhi Ricalün yuhıbbune en yetetahheru* vAllahu yuhıbbul muttahhiriyn;
O mescidin içinde asla durma. Ta ilk gününden temeli takva üzere tesis edilmiş mescid , içinde durmana elbette daha layıktır... Orada tertemiz olmayı seven Rical vardır... Allah temizlenenleri sever.

Hucurat;9: Ve in taifetani minel mu’miniynaktetelu feaslihu beynehüma* fein beğat ihdahüma alel uhra fekatillületiy tebğıy hatta tefi’e ila emrillah * fein faet feaslihu beynehüma bil adli ve aksitu* innAllahe yuhıbbul muksitıyn;
Eğer mü’minlerden iki taife savaştırılırsa, onların arasını ıslah edin... Eğer onlardan biri diğeri aleyhine haddi aşıp tecavüz ederse, o tecavüz eden ile, Allah’ın emrine dönünceye kadar mukatele edin. Eğer dönerse, bil-Adl aralarını ıslah edin ve ıksat edin. Muhakkak ki Allah, muksit’leri sever.

Mümtehine;8:La yenhakümullahu 'anilleziyne lem yukatiluküm fiyddiyni ve lem yuhricuküm min diyariküm en teberruhüm ve tuksitu ileyhim* innAllahe yuhıbbulmuksitıyn;
Diyn’de sizinle savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış kimselere iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan Allah sizi nehyetmez... Muhakkak ki Allah muksitleri sever.

Saf;4: İnnAllahe yuhıbbulleziyne yukatilune fiy sebiliHİ saffen keennehüm bünyanun mersusun;
Muhakkak ki Allah, kendi yolunda marsus bir bina gibi, saf bağlayarak savaşan kimseleri sever.


Alıntı:
yolcu42 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Üç kavram daha var. tezekkür, iman, şükür.

İşte bunlar Allahın sevgisini kazanan kuluna lütfudur.
(Bu iki grup kavramın kurandaki dikkat çeken farklı kullanımlarını aşağıda anlatacağım inşallah.)

Yani adaletli ,yardımsever, olarak Allahın sevgisini kazanan kimse için Allah tezekkür yeteğini artırır.

Böylece kişinin atomdaki,canlılardaki,göklerdeki ve kitaptaki mucizeleri görmesi ve imanının artması beklenir.

Böylece kişi allah ve ahiret inancı arttığı için hep şükür halinde mutlu olur.Çünkü dünyanın geçiciliği,asıl hayatın ahiret olduğu,allahın hep yanında olduğu gerçeği kişinin mutlu olmasına,tevekkülün keyfini yaşamasına sebep olur.En doğrusunu Allah bilir.

Tezekkür,kişinin allahın ayetlerini görüp imanın artması için sebeptir.

Şükür ise imanın göstergesidir.yani kişinin imanı ne kadar güçlüyse o kadar hayatından memnundur.Allahın ona verdikleriyle mutlu olur.bardağın boş tarafına bakmaz. (göğsü sanki göğe yükseliyormuş gibi daralmaz enam125)

Kuranda bu iki grup kavramların dikkat çekici farklı kullanımları:

Ne az iman ediyorsunuz.Ne az tezekkür ediyorsunuz.Ne az şükrediyorsunuz (7/10-23/78-40/58-69/41-)ayetleri vardır.(dikkat edin tezekkür,iman,şükür hep aynı kalıplarla geliyor)fakat ne az tevekkül ediyorsunuz.Ne az adaletli davranıyosunuz. gibi ayetler yoktur.Yani biz az iman ediyorsak demekki Allahın sevgisini yeterince kazanamamışız demektir(?).

Allah tevekkül edeni sever. Allah adil olanı sever....der. Fakat bu tabirler yine iman,şükür, tezekkür kelimeleri için geçmez.

Yani tevekkül,adalet,infak,....Allahın sevgisini kazanmak için sebep, tezekkür iman ,şükür ise Allahın bu kişiye hediyesidir,sonuçtur.

Şükür ve imanın zıt anlamlısı kuranda küfür olarak geçer.Yani ikisi aynı anda artar azalır.Şeytanın yemini şudur,onlardan çoğunu şükreder bulamayacaksın.

Ayetlerde iki kalıp geçer. Allah dilmedikçe iman edemezsin.(6/111) ve Allah dilemedikçe tezekkür edemezsin(74/56)

Yani biraz karşık oldu.kusura bakmayın sonuç olarak zannımca tezekkür, iman, bizim elimizde değildir.Allahın adil, yardımsever ,sakınan, tevekkül eden kullarına bir lütfudur.

Ayrıca(maide41-49 tevbe55 saffat80-121 hucurat14-15-16-17özellikle hucurat 17)(hud34)(araf43)(enam111)allahın dilediği açıktır.

Allah dilediği kulları seçer.herkes bir değil.bakınız(hacc78)

En doğrusunu rabbim bilir.Bu yalnızca benim zannımdır.
Değerlendirmeleriniz için Allah razı olsun. Kavramları açmak ve ilgili ayetleri ile birlikte tefekkür edip değerlendirilmesi güzel olur.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
yolcu42 (4. September 2017)