Tekil Mesaj gösterimi
Alt 4. September 2017, 06:54 PM   #26
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamün Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, insanlara inanç özgürlüğü tanımış mıdır?
Kur’an’da bununla ilgili olan ayetleri tebyin ediyorum.
Not: Ayetlerin arasındaki yıldızlar secavend/duraklarla ilgilidir.


Meşiet/ İrade sahibi olan Allah, bu sıfatından, kapasiteleri nispetinde insanlara da bahşetmiş ve insanlara inanç özgürlüğü, özgür irade ile seçim hakkı tanımıştır.

Herkes bilir ki, insanları baskıyla bir şeye inandırmak veya inandırmamak mümkün değildir.

İnanç bir gönül işidir, kalp işidir.

İnsanların kalplerine nüfuz etmek, beyinleri kontrol etmek mümkün değildir.

İnanç konusunda insanları zorlamak ise iki yüzlü kimselerin oluşmasından başka bir işe yaramaz.

Ayrıca cebr/ zorlama, baskı, imtihan esprisine de aykırıdır.

Yüce Rabbimiz bu konuda insanları özgür bırakmıştır.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın Kur`an’daki ayetlerine bakalım:

Bakara; 256: “ La ikrahe fid diyni kad tebeyyenerrüşdü minel ğayy* femen yekfür bittağuti ve yu'min billahi fekadistemseke bil urvetil vüska, lenfisame leha* vAllahu Semi’un ‘Aliym;

Dinde zorlama yoktur; rüşd ğayden (iman küfürden, iyi kötüden, güzel çirkinden, doğruluk sapıklıktan) iyice ayrılmıştır. O halde kim tağutu tanımayıp Allah`a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Hud; 28:” … enülzimükümuha ve entüm leha karihun;”
“…Hoşlanmadığınız halde, zorla sizi buna mecbur mu ediyoruz?”

Kâfirun; 6: “ Leküm diynüküm ve liye diyn;”
“Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”

Yunus; 99: “ Velev şae Rabbüke leamene men fiyl Ardı küllühüm cemiy’a* efeente tükrihün Nase hatta yekûnu mu’miniyn;”
Oysa Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inananlar olmaları için, insanları sen mi zorlayacaksın?

Teğâbün; 2: “ Huvelleziy halekaküm feminküm kafirun ve minküm mu’min* vAllahu bima ta'melune Basıyr;”
O sizi yaratandır.. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mümin. Allah yaptıklarınızı görmektedir de.

Kehf; 29: “ Ve kulil Hakku min Rabbiküm femen şae felyu'min ve men şae felyekfür* inna a'tedna lizzalimiyne naren, ehata bihim süradikuha* ve in yesteğıysu yüğasu bi main kelmühli yeşvil vucuh* bi'seşşerab* ve saet murtefeka;”
Ve de ki: “O hak Rabbimizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Çünkü biz zalimler için öyle bir ateş hazırladık ki, duvarları, çepeçevre onları içine alan. Eğer feryat edip yardım isteseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. O ne kötü bir içecektir ve dayanma yeri olarak ne kadar kötüdür!

Zümer; 7:” İn tekfüru feinnAllahe ğaniyyün anküm ve la yerda li ıbadihil küfr* ve in teşküru yerdahu leküm* ve la teziru vaziretun vizre uhra* sümme ila Rabbiküm merciuküm feyünebbiüküm bima küntüm ta'melun* innehu Aliymun bizatissudur;
Eğer inkâr ederseniz, gerçekten Allah, sizden zengindir (size muhtaç değildir). Bununla birlikte, kulları için,küfürden/inkârdan hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz, sizden bunu hoşnutlukla karşılar. …

Zümer; 15:” Fa'budu ma şi'tüm min dunihi…”,
“Buna rağmen siz , onun astlarından dilediğinize kulluk edin!”...

Fussılet; 40:”… ı'melu ma şi'tüm, inneHU bima ta'melune Basıyr;”
… Dilediğinizi yapın, gerçekten O, yaptıklarınızı görendir.

İnsan; 2, 3: “İnna halaknel'İnsane min nutfetin emşac* nebteliyhi fece'alnahu Semiy'an Basıyra;”
” İnna hedeynahussebiyle imma şakiren ve imma kefura; “
Doğrusu biz insanı karışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan edeceğiz bu nedenle onu işitici, görücü yaptık. Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.

Nahl; 9: “ Ve alellahi kasdus sebiyli ve minha cair* ve lev şae lehedaküm ecmeıyn;”
Doğru yolu göstermek Allah`a borçtur. Çünkü yolun eğrisi de vardır. Oysa, Allah dileseydi, elbette, hepinizi doğru yola iletirdi.

Nahl; 36: “ Ve lekad beasna fiy külli ümmetin Rasûlen enı'budullahe vectenibüt tağut* feminhüm men hedAllahu ve minhüm men hakkat aleyhid dalaletü, fesiyru fiyl Ardı fenzuru keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn;”
Ant olsun ki biz her ümmete, “Allah`a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.” diyen bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yer yüzünde bir gezip dolaşın da bakın yalanlayanların sonu nasıl olmuş?


Nahl; 93:” Ve lev şaAllahu lecealeküm ümmeten vahıdeten ve lâkin yudıllu men yeşau ve yehdiy men yeşa'* ve letüs'elünne amma küntüm ta'melun;”
Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir (dileyeni saptırır dileyeni doğruya ulaştırır). Şüphesiz ki, bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.

Secde; 13: “ Velev şi'na leateyna külle nefsin hüdaha ve lâkin hakkal kavlü minniy leemleenne cehenneme minel cinneti venNasi ecmaıyn;”
Biz dileseydik, hiç kuşkusuz, herkese doğru yolu getirirdik. Ama tarafımdan şu söz kesinlik kazanmıştır: “Hiç kuşkusuz, cehennemi, cin ve insten (her tür insandan) tamamen dolduracağım.”

Maide; 48:”… ve lev şaAllahu lecealeküm ümmeten vahideten…”
… Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet yapardı. Ama bu, verdikleri konusunda sizi denemek içindir.


Yunus; 108:” Kul ya eyyühenNasu kad caekümülHakku min Rabbiküm* femenihteda fe innema yehtediy linefsih* ve men dalle feinnema yedıllü aleyha* ve ma ene aleyküm biVekiyl;
De ki: “Ey insanlar! Rabbinizden, elbette, size gerçek gelmiştir. Artık doğru yola giren, ancak kendisi için girmiş ve gerçekten, sapan da, kendi zararına sapmıştır. Ve ben, sizin üzerinize vekil (sizden sorumlu) değilim.”

İsra; 15:” Menihteda feinnema yehtediy li nefsih* ve men dalle feinnema yedıllu aleyha* ve la teziru vaziretun vizre uhra* ve ma künna muazzibiyne hatta neb'ase Rasûla;”
Kim doğru yola gelirse sırf kendi iyiliği için gelir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü çekmez. Biz bir peygamber göndermedikçe, azap edici değiliz.


Şûra; 20: “ Men kâne yüriydü harsel ahıreti nezid lehü fiy harsih* ve men kâne yüriydü harsed dünya nü'tihi minha ve ma lehu fiyl ahıreti min nasıyb;”
Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama ona ahirette hiçbir nasip yoktur.

Hud; 15:” Men kâne yüriydül hayated dünya ve ziyneteha nüveffi ileyhim a'malehüm fiyha ve hüm fiyha la yübhasun;”
Her kim şimdiki hayatı ve süsünü isterse, yaptıklarının karşılığını, hiç eksiltmeden, orada tastamam veririz. Onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar.

İsra; 18: “Men kâne yüriydül acilete accelna lehu fiyha ma neşau limen nüriydü…”
Kim bu geçici dünyayı isterse orada ona, (evet) dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. …

En`âm; 35:”... ve lev şaAllahu le cemeahüm alel hüda …”
…Eğer Allah dileseydi elbette onları HUDA /hidayet üzere cem’ederdi...


Rad; 31:”… bel Lillahil’emru cemiy’a efelem yey'esilleziyne amenu en lev yeşaullahu lehedenNase cemiy’a…
…Hayır, Emr bütünüyle Allah’ındır. İman edenler umut kesmediler/açıkça bilmediler mi ki, eğer Allah dileseydi elbette insanları toptan hidayet ederdi.

Şuara; 3:” Lealleke bahıun nefseke ella yekûnu mu’miniyn;”
İman etmiyorlar diye belki de sen kendini helak edeceksin

Şuara ;4: “İn neşe' nünezzil aleyhim mines Semai ayeten fezallet a'nakuhüm leha hadııyn;”
Eğer dilesek Sema’dan üzerlerine bir ayet indiririz de onların boyunları ona boyun eğer.

Değerli Kardeşlerim!

Yukarıdaki ayetlerden ,Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın insanları özgür bıraktığını anlıyoruz.
Eğer özgür bırakıldıysak ;

“İnsanları saptıran ve hidayete erdiren de sadece Allah’tır”

konusunun da incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.


Saptıran da, hidayete erdiren de sadece Allah`tır:


“Meşiet” kavramını tüm boyutları ile incelememiş olanlar, saptırma ve hidayet konusunda yanılmakta ve “dalâlet ve hidayetin herhangi bir esasa ve kurala bağlı olmadığını, Allah`ın rastgele birilerini saptırdığını kimilerini de hidayete erdirdiğini” ileri sürebilmektedirler.

Allah`ın durup dururken bir kimseyi saptıracağını iddia etmek, “zulüm”ü Allah`a yakıştırmak olur ki, böyle bir şey Allah hakkında düşünülemez bile.

Zaten konu detaylı araştırıldığında işin öyle olmadığı anlaşılacaktır. Önce iki örnek verelim:

Fatır; 8: “… feinnAllahe yudıllu men yeşau ve yehdiy men yeşa’…”
… Ama Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. …

En`âm; 39:”Velleziyne kezzebu biayatina summün ve bükmün fiyz zulümat* men yeşeillahu yudlilhu, ve men yeşe'yec'alhu alâ sıratın müstekıym;”
Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdirler. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de sırat-ı müstakıym üzere kor.

İbrahim; 4: “Ve ma erselna min Rasûlin illâ bi lisani kavmihi li yübeyyine lehüm* feyudıllullahu men yeşau ve yehdiy men yeşa'* ve huvel Aziyzül Hakiym;”
Biz her Rasûlü ancak kendi kavminin lisanı ile irsal ettik ki, onlara apaçık beyan etsin.Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de hidayet eder. O, Aziyz’dir, Hakiym’dir.

Nahl; 93:” Ve lev şaAllahu lecealeküm ümmeten vahıdeten ve lâkin yudıllu men yeşau ve yehdiy men yeşa'* ve letüs'elünne amma küntüm ta'melun;
Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet kılardı... Fakat dilediğini saptırır ve dilediğini de hidayete erdirir.Yaptıklarınızdan elbette mes’ul tutulacaksınız.

Müddessir; 31” Ve ma ce'alna ashabennari illâ Melaiketen, ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne utülKitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utülKitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune mazâ eradAllahu bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa'u ve yehdiy men yeşa’* ve ma ya'lemu cunude Rabbike illâ hu* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;
Nar Ashabı’nı ancak melaike kıldık. Onların sayısını da kafir olanlar için ancak bir fitne kıldık. Kendilerine kitab verilenler yakinen bilsin ve iman edenler de iman bakımından artsın; kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü’minler de kuşkuya düşmesinler diye. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: “Mesel itibarıyla Allah bununla neyi murad” desinler diye. İşte böylece Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayet eder. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu beşer için ancak bir zikradır /öğüt, uyarı, hatırlatmadır.


Nur; 46:” Lekad enzelna ayatin mübeyyinat* vAllahu yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym;
Hiç kuşkusuz biz açık açık ayetler indirdik. Allah, gerçekten de dilediğini doğru yola iletir.

Bakara;142 “…yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym”
…Kimi dilerse, onu sırat-ı müstakıme hidayet eder”.

Bakara;213:”… , vAllahu yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym;”
Allah dilediğini sırat-ı mustakıym’e hidayet eder.

Bakara;272”… ve lakinnAllahe yehdiy men yeşa'…”
…Fakat Allah dilediğine hidayet eder…

En`âm; 88:” Zâlike hüdAllahi yehdiy Bihi men yeşaü min ıbadihi…”
Bu Allah hidayetidir. Kullarından kimi dilerse, onunla hidayet eder…

Yunus; 25:” VAllahu yed'u ila DarisSelâm* ve yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym;”
Allah, Dar’üs Selam’a çağırır ve dilediğini sırat-ı müstakıym’e hidayet eder.


Hacc; 16: Ve kezâlike enzelnahu ayatin beyyinatin ve ennAllahe yehdiy men yüriyd;
İşte böylece O’nu ayat-u beyyinat olarak inzal ettik. Ve muhakkak ki Allah dilediğine hidayet eder.


Nur; 35:”… yehdillahu linurihi men yeşa' …”
Allah dilediği kimseyi kendi nuru’na hidayet eder...


Kasas; 56:”… ve lakinnAllahe yehdiy men yeşa'…”
... Fakat Allah dilediğini hidayet eder....


Fatır; 22:”… innAllahe yüsmiu men yeşa'…”
... Muhakkak ki Allah dilediğine işittirir...

Zümer; 23:”… zâlike hüdAllahi yehdiy bihi men yeşa'* ve men yudlilillahu fema lehu min Had;”
…İşte bu Allah’ın hidayetidir. Onunla dilediğine hidayet eder. Allah kimi saptırırsa onun için hidayet edici yoktur.


Şûra; 13:”… Allahu yectebiy ileyhi men yeşau ve yehdiy ileyhi men yüniyb;”
…Allah dilediğini kendine ictiba eder /seçer) ve kendine yönelenleri de maksada hidayet eder

Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allah`ın kudret sıfatı öne çıkarılarak her şeye güç yetiren Allah`ın, dilediğini saptırdığı, dilediğini de doğru yola ilettiği ifade edilmiştir.

Ancak dikkat edilirse bu ayetler bir “rastgelelik” değil bir seçim, yani “Meşiet/ İrade” ifade ederler.

Bakmasını bilirsek, Kur`an bize, Yüce Allah`ın saptırma ve hidayete erdirmeyi rastgele dilemediğini açıkça göstermektedir:


ALLAH’IN HİDAYET EDECEĞİ KİMSELER


1. Kendilerini değiştirmek isteyenler
Ra`d; 11: “-) Lehu muakkıbatün min beyni yedeyhi ve min halfihı yahfezunehu min emrillah* innAllahe la yuğayyiru ma bi kavmin hatta yuğayyiru ma bi enfüsihim* ve iza eradAllahu bi kavmin suen fela meradde leh* ve ma lehüm min dunihi min val;
Onun önünden de, arkasından da kendisini Allah Emri’nden muhafaza eden muakkıbat / izleyenle vardır. Muhakkak ki Allah, bir kavmin halini , onlar kendi nefslerini değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme kötülük irade etti mi, artık onun geri çevrilmesi yoktur. Onlar için O’ndan başka yardım edici dost yoktur.

Enfal; 3: “Elleziyne yukıymunes Salate ve mimma razaknahüm yünfikun;”
O nlar ki, namazı ikame ederler ve onları rızıklandırdıklarımızdan infak ederler.


2. Müminler
Muhammed; 36:” İnnemel hayatüd dünya leibun ve lehv* ve in tu'minu ve tetteku yü'tiküm ücureküm ve la yes'elküm emvaleküm;
Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve korunursanız hem ecirlerinizi size verir ve hem de sizden mallarınızı istemez

Meryem; 76:” Ve yeziydullahulleziynehtedev hüda* vel bakıyatus salihatu hayrun ınde Rabbike sevaben ve hayrun meradda;
Allah doğru yolda olanları hidayetce artırır.Salih bakıyyeler ise Rabbinin indinde hem sevapça daha hayırlıdır ve hem de akıbet/dönüş yeri itibarıyla daha hayırlıdır.

Hacc; 54:” Ve liya'lemelleziyne utül ılme ennehül hakku min Rabbike feyu'minu bihi fetuhbite lehu kulubühüm* ve innAllahe lehadilleziyne amenu ila sıratın müstekım;”
Ve bir de kendilerine ilim verilenler, onun Rabbinden hakk olduğunu bilsinler de Ona iman etsinler ve Ona kalbleri ıhbat etsin Muhakkak ki Allah iman etmiş kimseleri sırat-ı müstekıym’e hidayet edendir.

Tevbe; 124:” Ve iza ma ünzilet sûretün fe minhüm men yekulü eyyüküm zadethü hazihi iymana* feemmelleziyne amenu fe zadethüm iymanen ve hüm yestebşirun;
Bir sûre inzal edildiğinde, onlardan kimi: “Bu hanginizin imanını artırdı?” der. İman etmiş olanlara gelince, onların imanını artırmıştır, onlar müjdeleşip seviniyorlar.

İbrahim; 27:” Yüsebbitullahulleziyne amenu bil kavlis sabiti fiyl hayatid dünya ve fiyl ahireti, ve yudılullahuz zalimiyne ve yef'alullahu ma yeşa';
Allah iman edenlere dünya hayatında da, ahirette de kavl-i sabit ile sabitler. Allah zalimleri saptırır. Allah dilediğini yapar.

Müddessir; 31:” Ve ma ce'alna ashabennari illâ Melaiketen, ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne utülKitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utülKitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune mazâ eradAllahu bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa'u ve yehdiy men yeşa’* ve ma ya'lemu cunude Rabbike illâ hu* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;
Nar Ashabı’nı ancak melaike kıldık. Onların sayısını da kafir olanlar için ancak bir fitne kıldık. Kendilerine kitab verilenler yakinen bilsin ve iman edenler de iman bakımından artsın; kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü’minler de kuşkuya düşmesinler diye. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: “Mesel itibarıyla Allah bununla neyi murad etti ?” desinler diye. İşte böylece Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayet eder. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu beşer için ancak bir zikradır /öğüt, uyarı, hatırlatma

Hucurat; 7:” Va'lemu enne fiyküm RasûlAllah* lev yutıy'uküm fiy kesiyrin minel emri le anittüm ve lakinnAllahe habbebe ileykümül iymane ve zeyyenehu fiy kulubiküm ve kerrehe ileykümül küfre vel füsuka vel ısyan* ülaike hümür raşidun;
Bilin ki Rasûlullah içinizdedir . Eğer çoğu işte size itaat etse, elbette zorluğa/sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size iman’ı sevdirdi, onu kalblerinizde süsledi ve fusuk’u ve ısyanı size kerih /çirkin, sevimsiz gösterdi. İşte bunlar rüşde erenlerin ta kendileridir.

Hucurat; 8: “Fadlen minAllahi ve nı'meten, vAllahu Aliymun Hakiym;
Allah’dan bir fazl /lutuf) ve bir ni’met olarak. Allah, Aliym’dir, Hakiym’dir.

Bakara; 26:” İnnAllahe la yestahyıy en yadrıbe meselen ma beudaten fema fevkaha, feemmelleziyne amenu feya'lemune ennehülHakku min Rabbihim, ve emmelleziyne keferu feyekulune maza eradAllahu bihaza meselen, yudıllu bihi kesiyran ve yehdiy bihi kesiyra* ve ma yudıllu bihi illel fasikıyn;
Muhakkak ki Allah bir sivrisineği ve onun da fevkındeki bir şeyi misal vermekten haya etmez. Bilfiil iman edenler bunun Rabblerinden bir Hak/gerçek olduğunu bilirler. Kendi hakıkatlerini örtücü olanlara/kafirlere gelince, onlar da derler ki bunu misal vermekle aceba ne murad etti? bu misal yollu anlatımla bir çoklarını saptırır, bir çoğunu ise gerçeğe hidayet eder. bu misal yollu anlatımla fasıklardan başkasını saptırmaz.

Enfal; 2:” İnnemel mu'minunelleziyne iza zükirAllahu vecilet kulubühüm ve iza tüliyet aleyhim ayatuhu zadethüm iymanen ve alâ Rabbihim yetevekkelun;
mü’minler ancak ol kimselerdir ki, “Allah” zikredildiğinde onların kableri korkar ve onlara O’nun ayetleri tilavet edildiğinde, onların imanlarını artırır. Ve onlar Rablerine tevekkül ederler.

Nahl; 102: “Kul nezzelehu ruhulkudüsi min Rabbike bil Hakkı li yüsebbitelleziyne amenu ve hüden ve büşra lilmüslimiyn;
De ki: “O’nu, Ruh’ul Kudüs, senin Rabbinden Bil-Hakk indirmiştir. İman edenlere sebat vermek ve müslimler için de huda ve müjde diye”.

Nur; 55:” VeadAllahulleziyne amenu minküm ve amilus salihati leyestahlifennehüm fiyl Ardı kemestahlefelleziyne min kablihim* ve leyümekkinenne lehüm diynehümüllezirteda lehüm ve leyübeddilennehüm min ba'di havfihim emna* ya'buduneniy la yüşrikûne biy şey'a* ve men kefere ba'de zâlike feülaike hümül fasikun;”
Allah, sizden iman eden ve salihattan amel işleyenlere va’detti ki: Onlardan öncekileri halife yaptığı gibi Arz’da onları da mutlaka halife yapacak. Kendileri için seçip-razı olduğu diynlerini gene onlar için mutlaka temkiyn edecek /sağlamlaştıracak, yerleştirecek ve korkularından sonra onlara mutlaka emn /emniyet tebdil edecek. bana kulluk ederler, bana bir hiçbir şeyi ortak koşmazlar . Bundan sonra kim kafir olur ise, işte onlar fasıkların /Diyn’den çıkanların; ta kendileridir.

Zümer; 23:” Allahu nezzele ahsenel hadiysi Kitaben müteşabihen mesaniy* takşaırru minhü cüludülleziyne yahşevne Rabbehüm* sümme teliynü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah* zâlike hüdAllahi yehdiy bihi men yeşa'* ve men yudlilillahu fema lehu min Had;
Allah, sözün en güzelini, müteşabih /birbirine benzeyen, mesaniy /ikili; bir kitab’ı indirdi. Rablerinden haşyet eden kimselerin cildleri O’ndan ürperir. Sonra cildleri ve kalbleri Allah’ın zikrine yumuşar . İşte bu Allah’ın hidayetidir. Onunla dilediğine hidayet eder. Allah kimi saptırırsa onun için hidayet edici yoktur.

Fetih; 4:” Huvelleziy enzeles sekiynete fiy kulubil mu'miniyne liyezdadu iymanen mea imanihim* ve lillâhi cünudüs Semavati vel'Ard* ve kânAllahu Aliymen Hakiyma;”
İmanlarının kat kat artması için, mü’minlerin kalblerine sekine /sükun, güven duygusu inzal eden O’dur. Semavat ve Arz’ın orduları Allah’ındır. Allah Aliym’dir, Hakiym’dir.

Zariyat; 55:” Ve zekkir feinnez zikra tenfeul mu’miniyn;
Öğüt ver/hatırlat!. Muhakkak ki öğüt mü’minlere fayda verir.


3. Tağuttan kaçınanlar
Zümer; 17 : Velleziynectenebüt tağute en ya'buduha ve enabu ilellahi lehümül büşra* febeşşir ıbad iy;
Tağut’tan, ona kulluk yapmaktan ictinab edip/kaçınıp Allah’a yönelenler var ya, onlar için büşra /müjde; vardır.Kullarımı müjdele!.

Zümer; 18:” Elleziyne yestemiünel kavle feyettebiune ahseneh* ülaikelleziyne hedahümullahu ve ülaike hüm ulül elbab;
Onlar ki, kavl’i işitirler de onun en güzeline tabi olurlar. İşte onlar kendilerini Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir ve işte onlar saf akıl sahiplerinin ta kendileridirler.


4. Allah`a yönelip O`na sarılanlar

Şûra; 13:” Şeraa leküm mined diyni ma vassa bihi Nuhan velleziy evhayna ileyke ve ma vassayna bih İbrahiyme ve Musa ve Iysa en ekıymüddiyne ve la teteferreku fiyh* kebüre alel müşrikiyne ma ted'uhüm ileyh* Allahu yectebiy ileyhi men yeşau ve yehdiy ileyHİ men yüniyb;”
“Diyn’i ikame edin ve onda tefrikaya düşmeyin” diye, O TEK Diyn’den Nuh’a vasiyet ettiğini, Sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyyet ettiğimizi, sizin için şeriatlaştırdı. Kendilerini çağırdığın bu şey, müşriklere büyük geldi. Allah dilediğini kendine ictiba eder /seçer ve kendine yönelenleri de maksada hidayet eder.

Zümer; 17:” Velleziynectenebüt tağute en ya'buduha ve enabu ilellahi lehümül büşra* febeşşir ıbad iy;
Tağut ’tan, ona kulluk yapmaktan ictinab edip/kaçınıp Allah’a yönelenler var ya, onlar için büşra /müjde; vardır.Kullarımı müjdele!.

Ra`d; 27: “Ve yekulülleziyne keferu levla ünzile aleyhi ayetün min Rabbih* kul innAllahe yudıllu men yeşau ve yehdiy ileyhi men enab;”
O kafir olanlar : “O’na Rabbinden bir ayet inzal edilmeli değil mi idi?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah dilediğini saptırır, Kendisi’ne dönüp yöneleni de hidayet eder”.

Âl-i Imran; 101:” Ve keyfe tekfürune ve entüm tütla aleyküm ayatullahi ve fiyküm Rasûluhu, ve men ya'tesım billahi fekad hüdiye ila sıratın müstekıym;”
Allah ayetleri üzerinize/size tilavet olunurken ve içinizde de O’nun Rasûlü varken nasıl kafir olursunuz?. Kim “ALLAH”a ı’tısam ederse /ğayrından kesilip sımsıkı bağlanırsa gerçekten sırat-ı müstakım’e hidayet olunmuştur o.


5. Salih amelde bulunanlar

Şûra; 23:” Zâlikelleziy yübbeşşirullahu ıbadeHUlleziyne amenu ve amilus salihat* kul la es'elüküm aleyhi ecren illel meveddete fiyl kurba* ve men yakterif haseneten nezid lehu fiyha hüsna* innAllahe Ğafurun Şekûr;
İşte bu, Allah’ın, iman edip salih amel işleyen kullarına müjdelediğidir. De ki: “Kurba’da sevgi haricinde onun üzerine sizden bir ecir istemiyorum”. Kim bir hasene kazanırsa, onda onun için bir hasene ziyade ederiz. Muhakkak ki Allah Ğafur’dur, Şekur’dur.

6. Fakirlere yardım edenler

Leyl; 5:” Feemma men a'ta vetteka;
Kim verir ve korunursa,

Leyl; 6:” Ve saddeka bilhüsna;
Ve el-Hüsna’yı tasdik ederse,
Leyl; 7 :” Fesenüyessiruhu lilyüsra;
Ona el-Yüsra’yı /en kolayı, en kolay yolu; müyesser ederiz/ kolaylaştırırız.


7. Cihat edenler
Ankebut; 69:” Velleziyne cahedu fiyna lenehdiyennehüm sübülena* ve innAllahe lemeal muhsiniyn;
Biz’de mucahade edenlere gelince, elbette onları yollarımıza hidayet edeceğiz. Muhakkak ki Allah muhsiynlerle beraberdir.


8. Sözü dinleyip en güzeline uyanlar

Zümer; 18:” Elleziyne yestemiünel kavle feyettebiune ahseneh* ülaikelleziyne hedahümullahu ve ülaike hüm ulül elbab;
Onlar ki, kavl’i işitirler de onun en güzeline tabi olurlar. İşte onlar kendilerini Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir ve işte onlar saf akıl sahiplerinin ta kendileridirler.


3/20 Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete(ihtida) ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.

24/54 De ki: "Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz, artık onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet(ihtida) bulmuş olursunuz. Elçiye düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir."
6/82 İman edenler ve imanlarını zulümle(31/13) karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete(ihtida) ermişlerdir
2/156-157 Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete(ihtida) erenler de bunlardır.

9/18 Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete(ihtida) erenlerden oldukları umulanlar bunlardır

6/140 Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.

10/45 Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.



Saptıran da, hidayete erdiren de sadece Allah`tır:


“Meşiet” kavramını tüm boyutları ile incelememiş olanlar, saptırma ve hidayet konusunda yanılmakta ve “dalâlet ve hidayetin herhangi bir esasa ve kurala bağlı olmadığını, Allah`ın rastgele birilerini saptırdığını kimilerini de hidayete erdirdiğini” ileri sürebilmektedirler.

Allah`ın durup dururken bir kimseyi saptıracağını iddia etmek, “zulüm”ü Allah`a yakıştırmak olur ki, böyle bir şey Allah hakkında düşünülemez bile.

Zaten konu detaylı araştırıldığında işin öyle olmadığı anlaşılacaktır. Önce iki örnek verelim:

Fatır; 8: “… feinnAllahe yudıllu men yeşau ve yehdiy men yeşa’…”
… Ama Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. …

En`âm; 39:”Velleziyne kezzebu biayatina summün ve bükmün fiyz zulümat* men yeşeillahu yudlilhu, ve men yeşe'yec'alhu alâ sıratın müstekıym;”
Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdirler. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de sırat-ı müstakıym üzere kor.

İbrahim; 4: “Ve ma erselna min Rasûlin illâ bi lisani kavmihi li yübeyyine lehüm* feyudıllullahu men yeşau ve yehdiy men yeşa'* ve huvel Aziyzül Hakiym;”
Biz her Rasûlü ancak kendi kavminin lisanı ile irsal ettik ki, onlara apaçık beyan etsin.Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de hidayet eder. O, Aziyz’dir, Hakiym’dir.

Nahl; 93:” Ve lev şaAllahu lecealeküm ümmeten vahıdeten ve lâkin yudıllu men yeşau ve yehdiy men yeşa'* ve letüs'elünne amma küntüm ta'melun;
Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet kılardı... Fakat dilediğini saptırır ve dilediğini de hidayete erdirir.Yaptıklarınızdan elbette mes’ul tutulacaksınız.

Müddessir; 31” Ve ma ce'alna ashabennari illâ Melaiketen, ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne utülKitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utülKitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune mazâ eradAllahu bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa'u ve yehdiy men yeşa’* ve ma ya'lemu cunude Rabbike illâ hu* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;
Nar Ashabı’nı ancak melaike kıldık. Onların sayısını da kafir olanlar için ancak bir fitne kıldık. Kendilerine kitab verilenler yakinen bilsin ve iman edenler de iman bakımından artsın; kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü’minler de kuşkuya düşmesinler diye. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: “Mesel itibarıyla Allah bununla neyi murad” desinler diye. İşte böylece Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayet eder. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu beşer için ancak bir zikradır /öğüt, uyarı, hatırlatmadır.


Zümer; 23:”… zâlike hüdAllahi yehdiy bihi men yeşa'* ve men yudlilillahu fema lehu min Had;”
…İşte bu Allah’ın hidayetidir. Onunla dilediğine hidayet eder. Allah kimi saptırırsa onun için hidayet edici yoktur.


Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allah`ın kudret sıfatı öne çıkarılarak her şeye güç yetiren Allah`ın, dilediğini saptırdığı, dilediğini de doğru yola ilettiği ifade edilmiştir.

Ancak dikkat edilirse bu ayetler bir “rastgelelik” değil bir seçim, yani “Meşiet/ İrade” ifade ederler.

Bakmasını bilirsek, Kur`an bize, Yüce Allah`ın saptırma ve hidayete erdirmeyi rastgele dilemediğini açıkça göstermektedir:


ALLAH’IN SAPTIRACAĞI KİMSELER

1 Kâfirler

Mümin; 74:” Min dunillah* kalu dallu anna bel lem nekün ned'u min kablü şey'a* kezâlike yudıllullahul kafiriyn;
“Allah’ın gayrından”. Dediler ki: “Bizden kayboldular. Hayır, daha önce zaten biz bir şeye dua etmemişiz/bir şeyi çağırmamışız”. Allah, kafirleri böylece saptırır.

Nisa; 155:” Fe bi ma nakdıhim miysakahüm ve küfrihim bi ayatillahi ve katlihimül Enbiyae bi ğayri Kakkın ve kavlihim kulubüna ğulf* bel tabeAllahu aleyha bi küfrihim fela yu'minune illâ kaliyla;
Miysaklarını bozmaları, Allah ayetlerini inkar etmeleri, Bi-ğayri Hak Nebîleri öldürmeleri ve “Kalblerimiz kılıflıdır” demeleri yüzünden Bilakis küfürleri ile Allah kalblerini tab’ etmiştir/damgalamıştır.

Tevbe; 37 :” İnnemen Nesiy’ü ziyadetün fiyl küfri yudallu bihilleziyne keferu yuhıllunehu âmen ve yuharrimunehu âmen liyüvatıu ıddete ma harramAllahu feyuhıllu ma harramAllah* züyyine lehüm suü a'malihim* vAllahu la yehdil kavmel kafiriyn;
Nesiy /Haram ayları ertelemek ancak küfür’de bir ziyadedir. Kafir olanlar onunla saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl da onu haram yaparlar ki, Allah’ın haram kıldığının sayısına muvafakat etsinler de Allah’ın haram kıldığını helal kılsınlar. Amellerinin kötülüğü onlara süslü gösterildi. Allah kafirler kavmine hidayet etmez.

Nahl; 107:” Zâlike bi ennehümüstehabbul hayated dünya alel ahıreti, ve ennAllahe la yehdil kavmel kafiriyn;
Bunun sebebi, onların dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah’ın kafirler kavmini hidayete erdirmemesidir.

Meryem; 83:” Elem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafiriyne teüzzühüm ezza;”
Görmedin mi biz, şeytanları kafirler /gerçeği reddedenler) üzerine irsal ettik de onları oynatıp duruyorlar.

Müddessir; 31:” Ve ma ce'alna ashabennari illâ Melaiketen, ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne utülKitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utülKitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune mazâ eradAllahu bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa'u ve yehdiy men yeşa’* ve ma ya'lemu cunude Rabbike illâ hu* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;
Nar Ashabı’nı ancak melaike kıldık. Onların sayısını da kafir olanlar için ancak bir fitne kıldık. Kendilerine kitab verilenler yakinen bilsin ve iman edenler de iman bakımından artsın; kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü’minler de kuşkuya düşmesinler diye. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: “Mesel itibarıyla Allah bununla neyi murad etti ?” desinler diye. İşte böylece Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayet eder. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu ,beşer için ancak bir zikradır /öğüt, uyarı, hatırlatmadır.



2 Ahirete inanmayanlar

İsra; 45:” Ve iza kare'tel Kur’âne cealna beyneke ve beynelleziyne la yu'minune bil ahireti hıcaben mestura;
Sen Kur’an’ı kıraat ettiğinde seninle Ahiret’e iman etmeyenler arasına hicaben mestura/gizli perde yaptık.



3 Ayetlere inanmayanlar
Nahl; 104:” İnnelleziyne la yu'minune bi ayatillahi la yehdiyhümullahu ve lehüm azâbün eliym;
Muhakkak ki Allah Ayetleri’ne iman etmeyenleri, Allah hidayete erdirmez... Ve onlara elim bir azab vardır.


4 Zalimler

İbrahim; 27:” Yüsebbitullahulleziyne amenu bil kavlis sabiti fiyl hayatid dünya ve fiyl ahireti, ve yudılullahuz zalimiyne ve yef'alullahu ma yeşa';
Allah (iman edenlere dünya hayatında da, ahirette de kavl-i sabit ile sabitler. Allah zalimleri saptırır. Allah dilediğini yapar.

Tevbe; 109:” Efemen essese bünyanehu alâ takva minellahi ve rıdvanin hayrun emmen essese bünyanehu alâ şefa cürüfin harin fenhare bihi fiy nari cehennem* vAllahu la yehdil kavmez zalimiyn;
Binasını Allah’dan bir takva ve rıdvan üzere kuran kimse mi hayırlıdır yoksa binasını yıkılmaya yüz tutmuş uçurumun kenarı üzere kurup da onunla Cehennem Narı’nın içine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler kavmini hidayet etmez.

En`âm; 129:” Ve kezâlike nüvelliy ba'daz zalimiyne ba'dan bi ma kânu yeksibun;
İşte , kazanmakta oldukları ile zalimlerin bazısını bazısına dost ederiz.


5 Münafıklar

Nisa; 82:” Efela yetedebberunel Kur'an ve lev kâne min ındi ğayrıllahi levecedu fiyhıhtilafen kesiyra;
Kur’an’ı tedebbür etmiyorlar mı? /derinlemesine düşünmüyorlar mı? Eğer Allah indi’nin ğayrından olsaydı, elbette onun içinde bir çok ihtilaf/çelişki bulurlardı.



6 Fasıklar

Saff; 5:” Ve iz kale Musa likavmihi ya kavmi lime tu'zuneniy ve kad ta'lemune enniy Rasûlullahi ileyküm* felemma zağu ezağAllahu kulubehüm* vAllahu la yehdilkavmel fasikıyn;
Hani Musa kavmine dedi ki: “Ey kavmim!...Muhakkak ki benim size Allah Rasûlü olduğumu bildiğiniz halde niçin bana eziyyet ediyorsunuz?”Onlar inhiraf ettiklerinde, Allah onların kalblerini döndürdü . Allah fasıklar kavmine hidayet etmez.

Bakara; 26:” İnnAllahe la yestahyıy en yadrıbe meselen ma beudaten fema fevkaha, feemmelleziyne amenu feya'lemune ennehülHakku min Rabbihim, ve emmelleziyne keferu feyekulune maza eradAllahu bihaza meselen, yudıllu bihi kesiyran ve yehdiy bihi kesiyra* ve ma yudıllu bihi illel fasikıyn;
Muhakkak ki Allah bir sivrisineği ve onun da fevkındeki bir şeyi misal vermekten haya etmez. Bilfiil iman edenler bunun Rabblerinden bir Hak/gerçek olduğunu bilirler. Kendi hakıkatlerini örtücü olanlara/kafirlere gelince, onlar da derler ki Allah bunu misal vermekle aceba ne murad etti? bu misal yollu anlatımla bir çoklarını saptırır, bir çoğunu ise gerçeğe hidayet eder. bu misal yollu anlatımla fasıklardan başkasını saptırmaz.

Maide; 108:” Zâlike edna en ye'tu bişşehadeti alâ vechiha ev yehafu en türadde eymanün ba'de eymanihim* vettekullahe vesmeu* vAllahu la yehdil kavmel fasikıyn;
İşte bu, şahadetlerini onun (vechi üzere getirmeleri yahut (yeminlerinden sonra yeminlerinin reddolmasından korkmalarına daha yakındır. Allah’dan ittika edin ve dinleyin/işitin. Allah fasıklar kavmine hidayet etmez.

Tevbe; 80:” İstağfir lehüm evla testağfirlehüm* in testağfir lehüm seb'ıyne merraten felen yağfirAllahu lehüm* zâlike bi ennehüm keferu billahi ve Rasûlihi, vAllahu la yehdil kavmel fasikıyn;
onlar için ister mağfiret dile, ister mağfiret dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de, Allah onları asla mağfiret etmeyecektir. Bu şundandır ki onlar Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne kafir oldular. Allah fasıklar kavmini hidayet etmez.

Münafikun; 6:” Sevaun 'aleyhim estağferte lehüm em lem testağfir lehüm* len yağfirAllahu lehüm* innAllahe la yehdilkavmel fasikıyn;
Onlar için mağfiret diledin yahut onlar için mağfiret dilemedin, onlara birdir ;Allah onları asla mağfiret etmez. Muhakkak ki Allah fasıklar kavmini hidayet etmez.


7 Kalplerinde hastalık olanlar

Bakara; 10:” Fiy kulubihim meradun fezadehümüllahü merada* ve lehüm azabün elimün bima kanu yekzibun;
Onların kalblerinde maraz vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır. Yalancılık etmeleri dolayısıyla onlar için eliym azab vardır.

Tevbe; 124:” Ve iza ma ünzilet sûretün fe minhüm men yekulü eyyüküm zadethü hazihi iymana* feemmelleziyne amenu fe zadethüm iymanen ve hüm yestebşirun;
Bir sûre inzal edildiğinde, onlardan kimi: “Bu hanginizin imanını artırdı?” der. İman etmiş olanlara gelince, onların imanını artırmıştır, onlar müjdeleşip seviniyorlar.

Tevbe; 125:” Ve emmelleziyne fiy kulubihim meradun fezadethüm ricsen ila ricsihim ve matu ve hüm kafirun;
Kalblerinde hastalık olanlara gelince, onların pisliğine pislik katıp artırmış ve onlar kafirler oldukları halde ölmüşlerdir.

Müddessir; 31: “Müddessir; 31:” Ve ma ce'alna ashabennari illâ Melaiketen, ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne utülKitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utülKitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune mazâ eradAllahu bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa'u ve yehdiy men yeşa’* ve ma ya'lemu cunude Rabbike illâ hu* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;
Nar Ashabı’nı ancak melaike kıldık. Onların sayısını da kafir olanlar için ancak bir fitne kıldık. Kendilerine kitab verilenler yakinen bilsin ve iman edenler de iman bakımından artsın; kendilerine kitab verilmiş olanlar ve mü’minler de kuşkuya düşmesinler diye. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: “Mesel itibarıyla Allah bununla neyi murad etti ?” desinler diye. İşte böylece Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayet eder. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu ,beşer için ancak bir zikradır /öğüt, uyarı, hatırlatmadır.

Hacc; 53:” Li yec'ale ma yulkış şeytanu fitneten lilleziyne fiy kulubihim meradun vel kasiyeti kulubühüm* ve innez zalimiyne lefiy şikakın baıyd;
kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kasvetli olan kimseler için şeytanın ılka ettiği şeyi bir fitne kılsın diye. Muhakkak ki zalimler uzak bir şıkak /ayrılık, kopukluk içindedirler.


8 Mücrimler

Hicr; 11:” Ve ma ye'tiyhim min Rasûlin illâ kânu bihi yestehziun;”
Onlara bir Rasûl gelir gelmez, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Hicr; 12:” Kezâlike neslükühu fiy kulubilmücrimiyn;”
İşte böylece onu mücrimlerin kalbine sokarız.

Hicr; 13 :” La yu'minune bihi ve kad halet sünnetül evveliyn;”
Ona iman etmezler. Evvelkilerin sünneti de gelip geçmiştir


9 Düşünmeyenler, öğrenmeyenler
Tevbe; 127:” Ve iza ma ünzilet sûretün nezara ba'duhüm ila ba'd* hel yeraküm min ehadin sümmensarefu* sarafAllahu kulubehüm biennehüm kavmün la yefkahun;
Bir sûre inzal edildiğinde: “Sizi birisi görüyor mu?diye birbirlerine bakıp sonra insıraf ettiler/ sıvışarak gittiler. Anlamayan bir topluluk olmaları dolayısıyla da Allah kalblerini çevirdi.

Rum; 59:” Kezâlike yatbaullahu alâ kulubilleziyne la ya'lemun;
Böylece bilmeyenlerin kalbleri üzerine Allah tab’ eder /mühür vurur.

Yunus; 100:” Ve ma kâne li nefsin en tu'mine illâ biiznillah* ve yec'alürricse alelleziyne la ya'kılun;
Bi-iznillah müstesna bir nefs için iman etmek mümkün değildir. rics’i /şirk pisliği, küfür la’neti, imansızlık azabı, vesvese akletmeyenlerin üzerine bırakır.

A`râf; 179:” Ve lekad zere'na licehenneme kesiyran minel cinni vel ins* lehüm kulubün la yefkahune biha, ve lehüm a’yünün la yubsırune biha, ve lehüm azânun la yesmeune biha* ülaike kel en'ami belhüm edall* ülaike hümül ğafilun;”
Andolsun ki Cinn ve İns’den çok’u cehennem için yaratıp çoğalttık. Ki, onların kalbleri var, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. İşte bunlar en’am /hayvanları, davarlar gibidirler. Belki daha da sapkın. Onlar gafillerin ta kendileridir.


10 Dünya hayatını tercih edenler
Nahl; 107: Zâlike bi ennehümüstehabbul hayated dünya alel ahıreti, ve ennAllahe la yehdil kavmel kafiriyn;”
Bunun sebebi, onların dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah’ın kafirler kavmini hidayete erdirmemesidir.


11 Haddi aşanlar

Mümin; 10:” İnnelleziyne keferu yünadevne lemaktullahi ekberu min maktiküm enfüseküm iz tüd'avne ilel iymani fetekfürun;
Muhakkak ki kafir olanlara: “Allah’ın maktI /şiddetli gadabı , sizin nefslerinizin maktından daha büyüktür. Hani siz o iman’a (vahdete, ikana) çağırılıyordunuz da küfr ediyor (gerçeği örtüyor, nankörlük ediyor) dunuz” diye nida olunur.

Mümin; 12:” Zâliküm bi ennehu iza duıyAllahu Vahdehu kefertüm* ve in yüşrek bihi tu'minu* felhükmü Lillahil Aliyyil Kebiyr;
Bu durumunuzun sebebi şudur : Allah, kendi Tekliği ile çağırıldığında, küfr /inkar ettiniz. Eğer O’na şirk koşulsa, iman ederdiniz. Hüküm, Aliyy, Kebiyr olan Allah’ındır!

Mümin; 28:” Ve kale racülün mu'minun, min ali fir'avne yektümü imanehu etaktülune racülen en yekule RabbiyAllahu ve kad caeküm bil beyyinati min Rabbiküm* ve in yekü kaziben fealeyhi kezibüh* ve in yekü sadikan yusıbküm ba'dulleziy yeıdüküm* innAllahe la yehdiy men huve müsrifün kezzab;
Mu’min, Al-u Fravun’dan ve imanını ketmeden /gizleyen) bir adam dedi ki: “Rabbim Allah’dır, dediği için bir adamı öldürüyorsunuz mu?. Halbuki O size, Rabbinizden beyyineler ile gelmiştir .Eğer o yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Şayet doğru söyleyen ise, size va’dettiğinin ba’zı size isabet eder. Muhakkak ki Allah, musrif /israf eden, haddi aşan, kezzab /çok yalancı; kimseyi hidayet etmez”.

Mümin; 34:” Ve lekad caeküm Yusufu min kablü bil beyyinati fema ziltüm fiy şekkin mimma caeküm bih* hatta iza heleke kultüm len yeb'asâllahu min ba'dihi Rasûla* kezâlike yudıllullahu men huve müsrifün murtab;
Andolsun ki daha önce Yusuf da size beyyineler ile gelmişti de Onun size getirdiklerinden şekk içinde devam etmiştiniz /şüphe edip durmuştunuz Nihayet helak olduğunda da: “Allah, O’ndan sonra bir Rasûl asla ba’setmez” demiştiniz. Allah, musrif /haddi aşan, israf eden, murtab /şüpheci, tahkikden uzak kimseyi böylece saptırır.

Yunus; 20:” Ve yekulune levla ünzile aleyhi ayetün min Rabbih* fekul innemel ğaybü Lillahi fentezıru* inniy meaküm minel müntezıriyn;
“O’nun üzerine Rabbinden bir ayet inzal edilmeli değil miydi?” derler. De ki: “Ğayb yalnızca Allah’a aittir . Bekleyin; muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim” .

Yunus; 74 :” Sümme beasna min ba'dihi Rusulen ila kavmihim fecauhüm bil beyyinati fema kânu li yu'minu bima kezzebu bihi min kabl* kezâlike natbau alâ kulubil mu'tediyn;
Ve O’ndan sonra kendi kavimlerine Rasûller ba’settik. Onlara beyyineler ile geldiler. Daha önceden yalanlamış oldukları şeye iman etmediler. İşte haddi aşanların kalbleri üzerine böyle tab’ ederiz /damga-mühür vururuz.



12 Kur`an`dan yüz çevirenler

Zühruf; 36:” Ve men ya'şü an zikrir Rahmani nukayyıd lehu şeytanen fehuve lehu kariyn;
Kim (dünyevi şeylerle, maddi nesnelerle, nefsani haz ve şehvetlerle, diyn hobiciliği ile) Rahman’ın zikrinden a’ma olursa, ona bir şeytan (vehim, hayal) hazırlarız/takdir ederiz... O (şeytan?), ona bir kariyn (yakın arkadaş?)’dir.

Zühruf; 37:” Ve innehüm leyesuddunehüm anissebiyli ve yahsebune ennehüm mühtedun;
Muhakkak ki bunlar onları yoldan alakoyarlar da onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler.


13 Allah`ı unutanlar

Haşr; 19:” Ve la tekûnu kelleziyne nesullahe feensahüm enfusehüm* ülaike hümülfasikun;
Şu, Allah’ı unuttular da Allah da bu yüzden onlara kendi nefslerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasıkların ta kendileridir.


14 Cimriler

Tevbe; 76:” Felemma atahüm min fadliHİ behılu bihi ve tevellev ve hüm mu'ridun;”
Ne vakit ki onlara fazlından verdi, onunla cimrilik ettiler ve yüz çevirerek döndüler.

Tevbe 77:” Fe a'kabehüm nifakan fiy kulubihim ila yevmi yelkavnehu bi ma ahlefullahe ma veaduhu ve bi ma kânu yekzibun;
Allah’a va’dettiklerine muhalefet etmeleri ve yalan söyleyegelmeleri dolayısıyla, O’nunla karşılaşacakları gün’e kadar onların kalblerinin içine bir nifak koydu.


15 Kibirliler

Mümin; 35:” Elleziyne yücadilune fiy ayatillahi bi ğayri sultanin etahüm* kebüre makten ındAllahi ve ındelleziyne amenu* kezâlike yatbeullahu alâ külli kalbi mütekebbirin cebbar;
Onlar ki, kendilerine gelmiş bir sultan /reddedilemez delil, güç olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında mücadele eder/tartışırlar. Hem Allah indinde ve hem de iman edenlerin indinde makt /şiddetli gadap itibarıyla büyük oldu. Böylece Allah, her mütekebbir/ kibirlenen, Cebbar /zorba kalbi tab’ eder /damgalar, mühürler.


16 Müstağniler

Leyl; 8”Ve emma men bahıle vestağna;
Amma kim de cimrilik eder ve mustağni olursa ,
Leyl; 9 “Ve kezzebe bilhüsna; [/color]
Ve el-Hüsna’yı tekzib ederse,

Leyl; 10:” Fesenüyessiruhu lil'usra;”
Ona el-Usra’yı müyesser ederiz.

Abese; 5:” Emma menistağna;
Kendini mustağni görene /öğüte, arınmaya ihtiyaç duymayan kimseye gelince;
Abese; 6:” Feente lehu tesadda;”
Sen karşısına çıkıp ona yöneliyorsun.

Abese; 7 :” Ve ma 'aleyke ella yezzekkâ;”
Onun tezkiye olmamasından sana ne.

Alak; 6: Kella, innel'İnsane leyatğa;
Hayır! Muhakkak ki insan elbette tuğyan eder;

Alak; 7 :” En reahüstağna;”
Kendini müstağni /yeterligördüğü için.
(Hayır..Hayır. Dönüş Rabbine olmasına rağmen insan kendini yueterli gördüğünde kesinlikle tuğyan eder)


17 Zorbalar
Mümin; 35:” Elleziyne yücadilune fiy ayatillahi bi ğayri sultanin etahüm* kebüre makten ındAllahi ve ındelleziyne amenu* kezâlike yatbeullahu alâ külli kalbi mütekebbirin cebbar;
Onl ar ki, kendilerine gelmiş bir sultan /reddedilemez delil, güç olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında mücadele eder/tartışırlar. Hem Allah indinde ve hem de iman edenlerin indinde makt /şiddetli gadap itibarıyla büyük oldu. Böylece Allah, her mütekebbir/ kibirlenen, Cebbar /zorba kalbi tab’ eder /damgalar, mühürler.


İbrahim; 13 :” Ve kalelleziyne keferu li Rusulihim le nuhricenneküm min Ardına ev leteudünne fiy milletina* feevha ileyhim Rabbuhüm lenühlikennez zalimiyn;
Kafir olanlar Rasûllerine dedi ki: “sizi Arz’ımızdan çıkaracağız yahut bizim milletimize döneceksiniz”. Rableri onlara vahyetti ki: “Zalimleri elbette helak edeceğiz”.
İbrahim;14 :” Ve lenüskinennekümül’Arda min ba'dihim* zâlike limen hafe mekamiy ve hafe veıyd;
“Ve onlardan sonra o Arz’a sizi iskan edeceğiz. İşte bu, benim makamım’dan korkanlara ve vaıyd’imden /tehdidimden korkanlara mahsustur”.

İbrahim;15:” Vesteftehu ve habe küllü cebbarin aniyd;”
fetih istediler. her inatcı zorba kaybetti.

İbrahim; 16:” Min veraihi cehennemü ve yüska min main sadiyd;
Onun ardından da Cehennem . Sadiyd /irin; sudan sulanır.


18 Yalancılar

Zümer; 3:” Ela Lillahid diynül halis* Velleziynettehazu min dunihi evliya'* ma na'budühüm illâ liyükarribuna ilellahi zülfa* innAllahe yahkümü beynehüm fiyma hüm fiyhi yahtelifun* innAllahe la yehdiy men huve kazibün keffar;
Dikkat edin, halis diyn Allah’ındır!. O’nun gayrından veliler /himayesine, idaresine, sultasına, varlığına sığınılacak vücud sahipleri edinenler: “Biz onlara, sadece bizi Allah’a yaklaştırması için kulluk yapıyoruz” . Muhakkak ki Allah onlar arasında, hakkında ihtilaf edip durdukları şey hakkında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı ,gerçeği çok örtücü olan kimseye hidayet etmez.

Bakara; 10:” Fiy kulubihim meradun fezadehümüllahü merada* ve lehüm azabün elimün bima kanu yekzibun;”
O nların kalblerinde maraz /hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır. Yalancılık etmeleri dolayısıyla onlar için eliym azab vardır.

Tevbe; 77:” Fe a'kabehüm nifakan fiy kulubihim ila yevmi yelkavnehu bi ma ahlefullahe ma veaduhu ve bi ma kânu yekzibun;
Allah’a va’dettiklerine muhalefet etmeleri ve yalan söyleyegelmeleri dolayısıyla, O’nunla karşılaşacakları gün’e kadar onların kalblerinin içine bir nifak koydu.

Nahl; 36:” Ve lekad beasna fiy külli ümmetin Rasûlen enı'budullahe vectenibüt tağut* feminhüm men hedAllahu ve minhüm men hakkat aleyhid dalaletü, fesiyru fiyl Ardı fenzuru keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn;
Andolsun ki her ümmet içinde: “Allah’a kulluk edin ve tağut’tan kaçının!” diye bir Rasûl ba’settik. Onlardan kimine Allah hidayet etti. Ve onlardan kiminin de üzerine dalalet hak oldu/gerçekleşti. Arz’da seyredin de yalanlayanların akibeti nasıl oldu bakın?

Mümin; 28:” Ve kale racülün mu'minun, min ali fir'avne yektümü imanehu etaktülune racülen en yekule RabbiyAllahu ve kad caeküm bil beyyinati min Rabbiküm* ve in yekü kaziben fealeyhi kezibüh* ve in yekü sadikan yusıbküm ba'dulleziy yeıdüküm* innAllahe la yehdiy men huve müsrifün kezzab;
Mu’min, Al-u Fravun’dan ve imanını ketmeden /gizleyen) bir adam dedi ki: “Rabbim Allah’dır, dediği için bir adamı öldürüyorsunuz mu?. Halbuki O size, Rabbinizden beyyineler ile gelmiştir .Eğer o yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Şayet doğru söyleyen ise, size va’dettiğinin ba’zı size isabet eder. Muhakkak ki Allah, musrif /israf eden, haddi aşan, kezzab /çok yalancı; kimseyi hidayet etmez”.

Leyl; 8”Ve emma men bahıle vestağna;
Amma kim de cimrilik eder ve mustağni olursa ,
Leyl; 9 “Ve kezzebe bilhüsna;
Ve el-Hüsna’yı tekzib ederse,

Leyl; 10:” Fesenüyessiruhu lil'usra;”
Ona el-Usra’yı müyesser ederiz.


19 Nankörler

Bakara; 276:” YemhakullahurRiba ve yurbis Sadekat* vAllahu la yuhıbbu külle keffarin esiym;
Allah riba’yı mahveder ve sadakaları ise artırır. Allah günahta israr eden, ziyadesiyle nankörlerin hiçbirini sevmez.

Hacc; 38:” İnnAllahe yudafiu anilleziyne amenu* innAllahe la yuhıbbü külle havvanin kefur;
Muhakkak ki Allah iman edenleri mudafa’ eder. Muhakkak ki Allah her hain /emaneti ödemeyen, ahdine vefasız ve nankörü sevmez.

Lokman; 32:” Ve iza ğaşiyehüm mevcün kezzuleli deavullahe muhlisıyne lehüd diyn* felemma neccahüm ilel berri feminhüm muktesıd* ve ma yechadü bi ayatina illâ küllü hattarin kefur;
Onları gölgelikler/kara bulutlar gibi bir dalga kapladığında, diyni yalnız O’na halis kılanlar olarak Allah’ı çağırırlar/dua ederler. Onları kara’ya kurtardığımızda, onlardan bazısı muktesıd’dır / dengeli durur. ayetlerimizi çok gattar-vefasız ve çok kefur /kafir olandan başkası bile bile inkar etmez.

Sebe; 17:” Zâlike cezeynahüm bima keferu* ve hel nücaziy illel kefur;
Küfr etmeleri ile onları işte böyle cezalandırdık. Nankörlük edenlerden başkasını cezalandırır mıyız ki?.

Fatır; 36:” Velleziyne keferu lehüm naru cehennem* la yukda aleyhim feyemutu ve la yuhaffefü anhüm min azâbiha* kezâlike necziy külle kefur;
Kafir olanlara gelince, onlar için Nar-ı Cehennem vardır. Ne onlara ölümle hükmedilir ki ölsünler ve ne de kendilerinden azablarından hafifletilir. Her kefur’u böylece cezalandırırız.

Kaf; 24:” Elkıya fiy cehenneme külle keffarin aniyd;
Her inatçı keffarı atın Cehennem’in içine!”.

İsra; 27:” İnnel mübezziriyne kânu ıhvaneşşeyatıyn* ve kâneş şeytanu liRabbihi kefura;
Mübezziriyn /ölçüsüz dağıtanlar, saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleri oldu. Şeytan ise Rabbine çok kafirdir .

Zümer; 3:” Zümer; 3:” Ela Lillahid diynül halis* Velleziynettehazu min dunihi evliya'* ma na'budühüm illâ liyükarribuna ilellahi zülfa* innAllahe yahkümü beynehüm fiyma hüm fiyhi yahtelifun* innAllahe la yehdiy men huve kazibün keffar;
Dikkat edin, halis diyn Allah’ındır!. O’nun gayrından veliler /himayesine, idaresine, sultasına, varlığına sığınılacak vücud sahipleri edinenler: “Biz onlara, sadece bizi Allah’a yaklaştırması için kulluk yapıyoruz” . Muhakkak ki Allah onlar arasında, hakkında ihtilaf edip durdukları şey hakkında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı ,gerçeği çok örtücü olan kimseye hidayet etmez.


20 Şüpheciler
Mümin; 34:” Ve lekad caeküm Yusufu min kablü bil beyyinati fema ziltüm fiy şekkin mimma caeküm bih* hatta iza heleke kultüm len yeb'asâllahu min ba'dihi Rasûla* kezâlike yudıllullahu men huve müsrifün murtab;
Andolsun ki daha önce Yusuf da size beyyineler ile gelmişti de Onun size getirdiklerinden şekk içinde devam etmiştiniz /şüphe edip durmuştunuz Nihayet helak olduğunda da: “Allah, O’ndan sonra bir Rasûl asla ba’setmez” demiştiniz. Allah, musrif /haddi aşan, israf eden, murtab /şüpheci, tahkikden uzak kimseyi böylece saptırır.


Allah evrendeki her şeyin ve her işin yaratıcısıdır:

Saffat; 96:” VAllahu halekaküm ve ma ta'melun;”
Oysa sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.

En`âm; 102:” Zâlikümullahu Rabbüküm* la ilahe illâ hu* haliku külli şey'in fa'buduhu, ve huve alâ külli şey’in Vekiyl;”
İşte budur Rabbiniz Allah! O`ndan başka ilâh yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse, O`na kulluk edin. O, her şeyin yönetenidir.

Ra`d; 16: “ Kul men Rabbüs Semavati vel Ard* kulillah* kul efettehaztüm min dunihi evliyae la yemlikûne lienfüsihim nef’an ve la darra* kul hel yestevil a'ma vel basıyru, em hel testeviz zulümatü vennur* em cealu Lillahi şürekâe haleku kehalkıhı feteşabehel halku aleyhim* kulillahu haliku külli şey’in ve huvel Vahıdül Kahhar;
De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” De ki: “Allah`tır”. De ki: “Allah`ın astlarından o kendi kendilerine fayda ve zarar vermeye gücü olmayanları Yakınlar mı ediniyorsunuz?” De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanlıklarla aydınlık bir olur mu?” Ya da Allah`a, O`nun gibi yaratan bir takım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: “Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, birdir, her şeye üstün ve kahredicidir.”

Zümer; 62: “ Allahu haliku külli şey’in ve huve alâ külli şey’in Vekiyl;”
Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir (her şeyin yöneticisidir).

Mümin; 62: “ Zâlikümullahu Rabbüküm Haliku külli şey'* la ilahe illâ hu* feenna tü'fekûn;
İşte, her şeyin yaratıcısı Rabbiniz Allah budur. O`ndan başka ilâh yoktur. O halde nasıl oluyor da döndürülüyorsunuz!


Ayetlerde görüyoruz ki Allah her şeyin ve her işin asıl yaratıcısıdır.

Bu durum, ilâhlığının olmazsa olmaz gereğidir.

Şu hâlde dalâleti de, hidayeti de yaratan Allah`tır.

Ama bunları (dalâleti ve hidayeti) isteyen ve o yönde meyil gösteren ise kulun kendisidir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:

Hidayet ve dalâletin Allah`a izafesi “yaratma” açısından, insana izafesi de “seçme” açısındandır.

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah’tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah’a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla