Tekil Mesaj gösterimi
Alt 7. September 2014, 10:11 PM   #18
khaos
Uzman Üye
 
khaos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
khaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud of
Standart

Galip abicim ellerine sağlık.
Aşağıda değerli kaynaklardan alarak yazdığın yazıdan bana göre önemli olan kısımları aldım.
Anladığım kadarıyla Atatürk ün uyguladığı Devletçilik ilkesi, daha önce sana soru sorarken söylediğim gibi şahsına münhasır bir yapıya sahip.
Ülkenin kritik öneme sahip kurumlarının veya değerlerinin devlete ait olması gerekiyor.Bu hem bağımsızlık hemde hizmetlerin halka eşit şekilde ulaşması için çok önemli.Bir yandan hür müteşebbislerin önünü açarken diğer yandan denetimi elden bırakmıyor.Bütçenin denk gelmesi ve dış ticaret açığının olmaması temel prensiplerden.Kararlı ve kontrol altında bir ekonomik çizgi takip edilerek refah düzeyinin artırılması, halkın mali durumunun eşitlikçi bir şekilde yükseltilmesi için çalışılmış.Devletin vergi vs. gelirleri toplarken halkın sırtında kırbaç varmış gibi hissetmemesi için o günün şartları(savaştan çıkmış, yetişmiş elemanı olmayan) adeta zorlanmış.Buna rağmen yine devletin bu kazanımları ile yeni yatırımlar yapılması planlanmış.Ve tabi ki sermayenin tamamen milli kaynaklarla oluşturulmuş bankalarda değerlendirilmesi düşünülmüş.Ne kadar öz kaynaklarını kullanırsan o kadar az dışa bağımlı olursun.
yanlış anladığım kısımlar varsa lütfen düzelt.

Şimdi bakıyorum da satılmadık ne bankamız, ne limanımız, nede demir çelik fabrikamız kalmış.Telekomünikasyon, madenler, sağlık sektörü.. Et ve Balık Kurumu ile Sümerbank nerenize battı diye sorasım gelir.
Milli olan elle tutulur hiç bir şeyimiz kalmamış.Bu durumda ipler kimin elindeyse Hacivatla Karagöz gibi oynatıyor bizi.





Galip abi nin yazısından...

“Devletçiliğin bizce manası şudur: fertlerin hususî teşebbüslerini ve faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını gözönünde tutarak, memleketin iktisadiyatını devletin eline almak.“

“Ferdî iş faaliyetini esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi mamurluğa eriştirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde, özellikle ekonomik alanda devleti fiilen alâkadar kılmak…. prensibimizdir”

İzmir Enternasyonal Fuarının açılışı nedeniyle bu tarihte iktisat Vekili olan Celâl Bayar’a Atatürk tarafından verilen bir notta şunlar vardır:“Türkiyelin tatbik ettiği Devletçilik Sistemi, 19’uncu asırdan beri sosyalizm nazariyatçılarının ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin bizce mânâsı şudur: Fertlerin hususi faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve bir çok şeylerin yapılmadığını gözönünde tutarak memleket iktisadiyatını devletin eline almak”

“işte bu sebeplerden dolayıdır ki, biz bu ve bundan evvelki nazariyeleri memleket ve milletimiz için muvafık görmüyoruz. Biz, memleket halkı fertlerinin ve muhtelif sınıf mensuplarının yekdiğerine yardımlarını aynı kıymet ve mahiyette görürüz; hepsinin menfaatlerinin aynı derecede ve aynı müsavatperverlik (eşitlik) hissiyle teminine çalışmak isteriz.

Madenlerin, ormanların, kanalların, demir yollarının, deniz seyrisefer şirketlerinin devlet tarafından idaresi ve para ihraç eden bankaların millileştirilmesi, kezalik su, gaz, elektrik ve saireye ait işlerin mahallî idareler tarafından yapılması yukarıda izah ettiğimiz neviden işlerdir.“Bu izah ettiğimiz manâ ve telâkkide, devletçilik, bilhassa içtimâi, ahlâki ve millîdir. Millî servetin tevziinde daha mükemmel bir adalet ve emek sarfedenlerin daha yüksek refahı, milli birliğin muhafazası için şarttır.

O’na göre:“… ferdin şahsî faaliyeti, iktisadî terakkinin esas menbaı (temel kaynağı) olarak kalmalıdır. Fertlerin inkişafına (gelişmesine, ilerlemesine) mani (engel) olmamak, onların her noktai nazardan olduğu gibi, bilhassa iktisadî sahadaki hürriyet ve teşebbüsleri önünde devlet kendi faaliyeti ile bir mâni vücuda getirmemek, demokrasi prensibinin en mühim esasıdır

“Binaenaleyh, usul-ü malîmiz (maliye yöntemimiz) halkı tazyik ve izrar etmekten içtinap (halka baskı yapmaktan ve ona zarar vermekten kaçınmak) ile beraber mümkün olduğu kadar harice arz-ı ihtiyaç ve iftikar etmeden (ihtiyaç ve yokluklar için dışarıya muhtaç olmadan) varidat-ı kâfiye (yeterli gelir) temin etmek esasına müstenittir (sağlamak temeline dayanmaktadır)”

“Vatanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak halkın doğrudan doğruya itibar ve itimadından doğup meydana gelen tam manasıyla modern ve millî bir banka kurmak”

.“… İstiklâliyetin (bağımsızlığın) tamamiyeti ise ancak, istiklâl-i malî (malî bağımsızlık) ile mümkündür.

Dış ticarette takip ettiğimiz ana prensip, muvazenemizin dengemizin) aktif (fazla veren) karakterini muhafaza etmektir. Çünkü Türkiye tediye muvazenesinin en mühim esasını bu teşkil eder”

Devletin tüketim malı üreten üstyapı işletmelerinin çalıştığı alanlar geliştikçe bu alanlarda halk sermayeleri biriktikçe ve işletmeleri yönetecek yönetim yetenekleri geliştikçe, bu işletmelerin hisseleri halka satılmalıdır. Bu hisse satışından sonra da işletmelerdeki devlet yönetimi bir süre daha sürdürülebilir; ancak, devlet bu işletmeleri tümüyle devretme fırsatını buldukça bu alanlardan çekilmeli, bu hisse satışlarından elde edilecek fonlar, gelişmemiş diğer alanlarda ve bölgelerde yeni devlet yatırımlarının yapılması için kullanılmalıdır
__________________
(FOR RAVEN)

Konu khaos tarafından (7. September 2014 Saat 10:14 PM ) değiştirilmiştir.
khaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
khaos Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
galipyetkin (7. September 2014)