Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. October 2008, 07:14 AM   #3
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

ÜMMÜL FADL LÜBÂBE

Müslüman olan ikinci kadındır. İsmi olan Lübâbe yerine, künyesi olan Ümmül Fadl ile ünlüdür. Küçük kardeşi Esmâ’dan ayrılması için Lübâbetü’l-Kübra (Büyükanılır. Hz. Peygamber’in amcası Abbas’ın hanımı ve yine Hz. Peygamber’in hanımlarından Meymûne Ana’nın kız kardeşidir. Yani son Resûl’ün hem yengesi, hem baldızı… Onun bu seçkin durumu, Peygamberimiz tarafından çok hürmet görmesine vesile olmuştur. Hz. Peygamber onun evine sık sık şeref verir, yemek yer, uyur, hatta zaman zaman bu eşsiz yengeye saçlarını taratırdı.

Onun erken devirdeki Müslüman oluşu sonucu, kocası Abbas da Müslümanlığı seçti. Ümmü Fadl, İslam’ın yayılmasında unutulmaz hizmetler veren Abbas ailesinin en seçkin üyesi olarak yüceldiği gibi, İbn Abbas çapında emsalsiz bir sahabi bilgini, anne sıfatıyla besleyip büyütmenin de onurunu taşımaktadır Lübâbe) diye de

BİLGİ KAYNAĞI AİLE

Mekke devrinin ilk zamanlarında Müslüman olmalarına rağmen, Abbas ailesi Medine’ye hicret etmemişlerdir. Bunun, Hz. Peygamber’in emriyle olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu seçkin aile, Mekkelilerle sürekli harp halinde bulunan Medine Müslüman devleti için uzun zaman bilgi kaynağı olarak görev yapmıştır. Hz. Peygamber, Mekkeli putpereset düşmanlarının özellikle askerî hareketleri hakkında en emin bilgileri Abbas ailesi aracılğıyla elde etmiş ve askeri planlarını bu bilgileri değerlendirerek yapmıştır.

Bütün kaynaklar, Abbas ve Ümmül Fadl’ın bu noktadaki hizmetlerinin büyüklüğünden bahseder. Doğal olarak, böyle bir faaliyeti başarı ile yürütmek için Müslümanlıklarını gizlemek zorundaydılar ve gerçekten de bu, uzun süre böyle yapılmıştır. Hatta, Abbas, İslam’ın kader savaşı olan Bedir’e, putpereset Mekkeliler safında katılmış ve Müslümanların eline esir düşmüştür. Bedir Harbi başlangıcında, Hz. Peygamber’in, Müslümanların dikkatini çekerek: “Müşrikler safında, Müslüman olmuş, fakat bunu gizli tutan kişiler vardır, amcam Abbas da bunlardan biridir, onları öldürmeyin.” dediğini biliyoruz. Bedir’den sonra Mekke’ye dönen Abbas ileriki bir tarihte Hendek ve Hayber seferi sırasında Medine’ye gelip yerleşti.

Ümmül Fadl’ın Mekke’de İslam uğruna verdiği mücadelenin büyüklük ve değerini gösterdiği kadar, o devir Müslümanlarının hayat şartlarını da öğrenmemize yardımcı olan şu olayı, Abbas ailesinin kölesi ve daha sonra Hz. Peygamber’in hizmetlisi olan Ebu Râfi’den dinleyelim: İbn Hişam gibi büyük bir kaynakta yer alan olayı şöyle anlatıyor Ebu Râfi: “Abdülmuttalip oğlu Abbas’ın kölesiydim ben. İçinde bulunduğum aileyle birlikte Müslüman olmuştum. Abbas, kavminin kötülüklerinden çekindiği için Müslümanlığını gizli tutuyordu. Malı ve itibarı çok yüksekti… Ben ok yapar, bunlara Zemzem kuyusunda su verirdim.

Böyle bir gün, yanımda Ümmül Fadl da olduğu bir sırada Bedir Harbi’nden dönen Ebu Süfyan göründü. Oradakiler ayağa kalkıp ona hürmet gösterdiler. Ebu Leheb, hareretle harbin sonucunu sordu. Dedi ki Ebu Süfyan: “Sonuç nasıl olabilirdi ki, adamlar bizi evire çevire ya öldürdü, ya esir ettiler. Onlarla başa çıkmamız mümkün değildi, çünkü gökten yağız atlı süvariler gelip onlara yardım ettiler…”

İşte bu sözü duyunca ben kendimi yitirip haykırdım: “Allah’a yemin ederim ki bunlar meleklerdir.” Bu sözümü duyan Ebu Leheb, suratıma şiddetli bir tokat patlattı. Ben de ona doğru atılınca beni tutup yere serdi. Onunla başa çıkamazdım, bünyem zayıftı. Beni yere yatırıp üstüme bindi ve kıyasıya vurmaya başladı. Tam bu sırada, kenarda oturan Ümmül Fadl yerinden fırlayıp Zemzem kuyusu kenarındaki sırıklardan birini kaptı ve Ebu Leheb’in kafasına indirdi. Ebu Leheb’in başı fena halde yarılmıştı. Ümmül Fadl ise şöyle konuşuyordu: ‘Nasılmış adam dövmek. Zavallıyı, efendisi burada yok diye eziyorsun, değil mi?’ Ebu Leheb, sesini çıkarmadan orayı terk etti ve birkaç gün sonra da ölüp gitti.

ABİDE YAVRULAR

Ümmül Fadl, Peygamber amcası Abbas’a altısı erkek, yedi çocuk verdi. Bu çocukların her biri kişilik ve çalışmalarıyla İslam tarihinin âbide şahsiyetleri arasına girmişlerdir. Doğum sıralarına göre şöyle verebiliriz bunları: Fadl: Bu sahabi, Hz. Peygamber’e hizmetleriyle ünlüdür. Peygamberimizin ölümü üzerine onun naaşını yıkayanlar arasında Fadl da vardı. Annesi Lübâbe bu Fadl’a izafeten Ümmül Fadl diye anılmıştır. Şam’da çıkan Amvas taunu sırasında ölmüştür. Abdullah (İbn Abbas): Hz. Peygamber’in, “Allahım, ona ayet ve hadisleri yorumlama ilmini lütfet ve onu dinin inceliklerini iyi anlama bahtiyarlığına erdir.” diye dua ettiği tek sahabidir. Gerçekten de İbn Abbas, sahabiler içinde ilmine ve görüşlerine başvurulan büyük bir bilgin olarak ün yapmıştır.

İslam kaynaklarında İbn Abbas olarak geçiyor. Ubeydullah: Bu seçkin sahabi de zenginliğini İslam uğruna kullanmakla ünlüdür. Abdurrahman: Bu zat da İslam için büyük hizmetler verdikten sonra Şam’da ölmüştür. Kusem: Abbas ailesinin bu yavrusu, Hz. Peygamber’e en çok benzeyen insanlardan biri olduğu için ailesinin göz bebeğiydi. Peygamber amcası Abbas bu oğlunu severken sık sık şu mısrayı terennüm eder ve oğlunun son Resûl’e benzemesinden duyduğu onuru dile getirirdi:

“Ya Kusem, ya Kusem, ya şibhe zil kerem.” Yani: “Kusem, Kusem, üstünlük ve seçkinliğin yüce sahibi Peygamber’e benzeyen Kusem…” Kusem, bütün hayatını kılıcı ve malıyla İslam’a hizmete adadı. Nihayet, Horosan illerine çıktığı bir savaşta Semerkant’ta şehit oldu. Mabed: Abbas ailesinin bu en küçük erkek evladı da Afrika’ya düzenlenen bir seferde şehit oldu. Ümmül Fadl, böylesine kıymetli altı evlada analık ettiği için gelenek onu: “Rahmi, en değerli altı çocuğa barınak olan yüce kadın” diye anmaktadır.

Hz. Peygamber’in Ümmül Fadl evine sık sık gittiğini ve ona zaman zaman saçlarını tarattığını söylemiştik. Yine böyle bir günde, saçlarını taratmakta olan Allah Resûlü, alnına gözyaşı damlalarının düştüğünü hissetti ve sebebini sordu Ümmül Fadl’a. Aldığı cevap şuydu: “Düşünüyorum ki Allah seni aramızdan bir gün alacaktır. İşte o zaman biz, yönetenler mi olacağız, yönetilenler mi?” Yüce Peygamber, tarih tarafından doğrulanan mucize cevabı verdi: “Benden sonra siz, kahra uğrayacak, ezilecek, itileceksiniz.”

Yine böyle bir gün, Ümmül Fadl, Hz. Peygamber’e dedi ki: “Bir rüya gördüm bu gece: Senin vücudundan bir parça et kopup benim odama düştü.” Ve Hz. Peygamber rüyayı yorumladı: “Rüyan çok güzel, ey yenge. Şu sıralarda gebe olan kızım Fâtıma bir erkek evlat doğuracak ve doğum senin evinde olacak.” Ümmül Fadl, aynen öyle olduğunu söylüyor; fakat yürekler sızlatan şu olayı da anlatmakta gecikmiyor: “Fâtıma’nın yavrusu Hüseyin’in doğumundan bir süre sonra, Allah Resûlü’nü ağlarken gördüm ve sebebini sordum. Aldığım cevap şuydu: “Ey Ümmül Fadl, Cebrail bana bildirdi ki, senden sonra ümmetin şu yeni doğan yavruyu, Hüseyin’i şehit edeceklerdir.” (Ümmül Fadl için bk. İbn Sa’d, 4/6-31, 8/277, 279; İbn Hişâm, 1/646-647; İbn Esîr; Üsd. Lübâbe maddesi; Umerî; Mişkatü’l-Mesabih, Menâkıbu Ehlil beyt bahsi; Öztürk, Hz. Fâtıma, 136)
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (10. October 2008 Saat 08:00 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla