Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. October 2008, 07:20 AM   #7
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

FÂTIMA

İlk Müslümanlardandır. Kaynaklar onu, Ömer’in Müslümanlığı kabul edişine sebep olan kadın” diye anmaktadır. Kocası Zaîd b. Zeyd ile birlikte Müslüman olduklarında en çok korktukları kişi, o sıralarda azılı bir putperest olan Hattâb’ın oğlu Ömer idi: Fâtıma’nın kardeşi Ömer. Tarihe, Müslümanlığın ikinci halifesi diye geçmiş bulunan Hattâb oğlu Ömer, ilk Müslümanlara yaptığı işkence ve kötülüklerle ünlüydü o zamanlar… Onun dayanılmaz eziyetlerine maruz kalanlar içinde kız kardeşi Fâtıma ile, eniştesi Said b. Zeyd de vardı.

Hattâb’ın kızı Fâtıma’ya İslam tarihindeki unutulmaz yerini kazandıran ve Ömer’in İslam’a geçişine sebep teşkil eden olay, kaynaklarımızda şu şekilde verilmektedir. Hz. Peygamber İslam’a çağrısını, Erkam’ın evinde sürdürdüğü sıralarda bir gün Ömer’le, bir başka Mekkeli olan Nuaym b. Abdullah karşılaşırlar. Ömer kılıcını kuşanmış, hiddetle ve koşar adımlarla bir yere gitmektedir.

Nuaym nereye gittiğini sorar Ömer’e. Cevap şudur: “Kureyş gençlerini yoldan çıkaran, tanrılarımızı küçümseyen, toplum düzenin bozan şu Muhammed’in işini bitirmeye gidiyorum.” Nuaym der ki: “Hiç de iyi bir iş yapmıyorsun. Muhammed’in bir yığın kabileyle ilişkisi var, böyle bir şey yaparsan tüm bu kabileleri karşına almış olursun.” Bu sözler karşısında sinirlenen Ömer, Nuaym’ı tartaklamaya başlar ve bağırır: “Yoksa sen de mi sapıttın?” Bin dereden su getirerek kendini savunmaya uğraşsa da Nuaym, Ömer’i yatıştıramaz. Nihayet onu yakasından atmak için şöyle demek zorunda kalır: “Sen o kadar gayretliysen, git kendi ailendeki Müslüman olmuşlarla uğraş. Kız kardeşin, enişten, amcan oğlu Müslümanlığı çoktan seçtiler…” Beyninden vurulmuşa dönen Ömer, Nuaym’ı bırakıp geri döner, evin kapısına dayanır.

Evde, esas aile fertlerinden başka, Hz. Peygamber tarafından öğretmen olarak gönderilen Habbab b. Eret de vardır. İçeridekiler Ömer’in geldiğini fark edince, hepsinde şafak atar. Habbab b. Eret uygun bir yer bulup gizlenir. Fâtıma ile Said, okumakta oldukları Kur’an parşömenlerini hemen saklarlar. Fakat Ömer durumu fark etmiştir; içeri dalar dalmaz kükrer: “Ne yapıyordunuz burada?...” Enişte Said biraz sert konuşur: “Sen herkesi, hükmün altında tutamazsın, ey Ömer, ne demek istiyorsun?” Said’in, bu sözü söylemesiyle, Ömer’in yıldırım gibi gelen yumruk darbesini yemesi bir olur.

Said yere serilmiştir. Fâtıma, kocasının üstüne çullanan Ömer’i engellemek için atılır, ne var ki yediği bir darbeyle ağzı kanlar içinde kalır. Fâtıma ağlamaya başlar ve hıçkırıklar içinde, bütün İslam tarihi boyunca kulaklarda çınlayan şu sözleri söyler kardeşine: “Dinle ey Ömer, benim putları terk ettiğim, Lat ve Uzza’ya sırt çevirdiğim yolundaki bütün söylentiler doğrudur. Dinle ve bil ki Allah’ın birliğine, Muhammed’in de onun elçisi ve kulu olduğuna bütün ruhumla inanıyor, tanıklık ediyorum. İşte duydun, şimdi ne yapacaksan yap, hazırım…” Taş yüreğin yumuşama zamanı gelmiştir. Ömer, dizleri üstüne çöker. Gözleri yaşlarla doludur, ağlamaklı bir sesle sorar: “Okuduğunuz şey neydi, getir. Yaratanıma yemin ederim ki, dokunmadan size iade edeceğim.” Fatıma Kur’an sayfalarını uzatır bu kez… Okur, okur, okur Ömer…adde.)

Elindekiler, Kur’an’ın Tâhâ ve Tekvîr Surelerinin baş taraflarıdır: Bu ayetlerin insan üzerindeki etkisini burada anlatacak değiliz. Ancak Ömer üzerindeki etkisine değinmek gereklidir. Ömer, Arap putperestlerinin kız çocukları diri diri gömecek kadar katı kalplilerindendi ve kaynakların bildirdiklerine göre, bizzat kendi kız çocuğunu diri diri gömmüştür. Ve çizilen tablo, gerçekten tam bir mucizedir, bir Kur’an mucizesidir. Bu mucize ile tüm katılığı, vahşeti ve dehşeti eriyen Ömer, ileride şöyle yakarabilecektir Tanrı’ya: “Allahım, öylesine sorumlu hissediyorum ki kendimi, Nil Nehri kıyısında bir kuzucuğun ayağı incinse, kendimi suçlu sayıyorum.”

Ömer, mırıltı halinde sorar: “Müslümanlığa girmek için ne yapmak lazım?” Enişte ve hanımı cevap verirler: “Allah’ın birliğine, Muhammed’in de onun kulu ve peygamberi olduğuna inanman yeter…” ve Şehadet Kelimesi’ni tekrarlar Ömer.
Ömer yine yoldadır. Peygamberlerin Sultanı’nın yanına gitmektedir. Fakat bu kez Muhammed’in boynunu vurmaya değil, önünde diz çökmeye gitmektedir. Gider ve Allah Resûlü’nün konuşmakta olduğu evin kapısına dayanır. Bir telaştır kopar içeride. Herkes kılıcına, bıçağına sarılır.

Gelen, azılı düşman Ömer’dir. Allah’ın Resûlü buyurur ki ashabına: “Dokunmayın, gelsin. Allah onun hayrını diliyorsa o, İslam’ı seçecektir, eğer öyle değilse, onu durdurmak bizim için zor olmayacaktır.” Ömer içeri girer. Hz. Peygamber’e doğru yürür, tam yanına gelir. Herkes kaskatı kesilmiştir. Ama emir Peygamber emridir, kimse kıpırdamaz. Allah’ın Resûlü, dudaklarında tatlı bir tebessüm, Ömer’in giysisinin eteğini tutar ve şöyle seslenir: “Allahım, Ömer’i doğruya ulaştır.” Ve Ömer’in gözlerine bakarak, “Artık iman et ey Ömer!” diye hitap eder. Ömer diz çöker ve Şehadet Kelimesi’ni bir kez daha, son Resûl’ün önünde tekrarlar. Bütün sahabiler coşar ve tekbir sesleri, Safa tepelerini çınlatır. Kırkıncı Müslüman erkek de Şehadet Kelimesi’ni getirmiştir. Kadın Müslümanların sayısı ise, 11’dir o sırada… (Fâtıma binti Hattâb için bk. İbn İshak, p. 222-223, İbn Sa’d, 8/267; İbn Esîr; Üsd, ilgili madde ve ayrıca Umar b. Hattâb maddesi.)
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (10. October 2008 Saat 08:01 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla