Konu: Nisa Suresi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28. February 2018, 05:09 PM   #221
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm değerli kardeşlerim,

Kur'an Arabiyyendir. Arabiyyen olan Kur'an ayetleri Türkçeye, Arapça sözcüklerin Türkçe karşılıkları ile açıklanır.

Müzakerelerde sıkça kullanılan ırz,iffet sözcükleri ile ilgili sorunları gidermek için bu konu ile ilgili yapılmış İlyas Karslı'ya ait olan bir çalışmadan alıntılar yapacağım.

العِرْض ırz:Ceset: beden/vücut nefs: hayat/can/kişinin kendisi haseb:soy/sop/asalet, şeref/haysiyet, kişinin övme ya da yermeye konu olabilecek manevi kişiliği bedenin pis ya da temiz kokusu, gözenek, yağmur bulutu, ağaçlı vadi… İbn Kuteybe, bu kelimenin sadece 'nefs/kişinin kendisi, bedeni, canı' anlamına geldiğini iddia etmiştir. Ancak, diğer birçok Arap dilcisi, bunun değişik anlamlarının olduğunu delilleriyle ortaya koymuştur.
Araştırabildiğimiz kadarıyla, Arapça lügatlerin hiçbirinde, 'ırz' kelimesinin, cinsellik ifade ettiğine veya cinselliği çağrıştıran bir anlamının olduğuna rastlayamadık.

Kullanım Yerine Göre Anlamları:
Bu kelime, çoğu defa başka bir kelimeyle birleşip yeni bir tabir oluşturmak suretiyle kullanılır. Onların bazıları şöyledir:
لاَ تعرضْ عِرضَ فُلانٍ! – Irzına sataşma!= Hakkında kötü konuşma!
عَرَضَ عِرضَهُ. – Sövüp hakaret etti. Soyu-sopu ve asaletiyle onu aşağıladı.
طَعَنَ فلان في عِرض فلان. – Irzını rencide etti=Hakkında kötü konuştu.
أكْرَمْتُ عنه عِرضي. – Irzımı ondan korudum=Canımı/kendimi ondan korudum.
فلانٌ نقِيّ العِرض. – Falancanın ırzı temizdir=Haysiyetlidir.
فلان مُنتنُ العِرض. – Bedeni pis kokuyor.
فلان جَرِبُ العِرضِ. – Soyu-sopu bozuk.
إمرأةٌ طَيِّبةُ العِرضِ. –Vücudu hoş kokan kadın.
فلان كريم العرضِ. – Soylu/soplu birisi=Asilzâde birisi.
Arap Dilciler, Ebu'd-Derdâ'nın: أَقْرِضْ مِن عِرضك لِيوم فَقْركَ! – sözünü:''Seni yerip ayıplayan kişiye karşılık verme! Onu, kıyamet günü ihtiyacın olunca alacağın olarak kabul et!'' şeklinde anlamışlardır.
Yine Arap dilciler, Hz. Ömer'in (ra) Hutay'e adlı şaire söylediği
فانْدّفّعْتَ تُغَنّي بأعراض المسلمين! sözünü; 'Şiirinde müslümanların soyunu-sopunu/ırzlarını yermeye koyuldun' şeklinde yorumlamışlardır.
Arap televizyonlarında film vb. seyrederken şöyle ifadeleri sıkça duymak mümkündür: فليس لي مال سِوى عِرضي. 'Irzım/canımdan başka hiçbir malım/kuruşum yoktur.'

Şiirlerdeki Anlamları:
Birçok Arap şair, 'ırz' kelimesini değişik anlamlar ifade edecek biçimde kullanmıştır. Onlardan bazıları şöyledir:
لَوأن الصّخورَ الصُّمَّ يسمعْنَ صَلْقَنَا لَرُحْنَ وفي أعراضهن فُطورُ.
-Şayet sağır kayalar feryadımızı duysalardı, bünyelerinde gedikler açılmış bir halde kaçarlardı.
رُبَّ مهزولٍ سمينٌ عِرضُه وسمين الجسمِ مهزولُ الحَسَبِ.
-Nice güçsüzler var ki, ırzı/kişiliği güçlüdür. Nice bedeni güçlü olanlar vardır ki, onların da soyu-sopunda iş yoktur.
فإنّ أبي ووالده وعرضي لعرضِ محمد منكم وِقاءُ.
-Babam, onun babası ve benim ırzım:bedenim/canım, size karşı Muhammed'in ırzını:bedenini/canını korumak için kalkandır.
ولكنّ أعراضَ الكِرامِ مَصُونـــةٌ إذا كان أعراضَ اللئامِ تُفَرفََرُ.
-Alçakların ırzları/kişilikleri bocalasa bile, asilzadelerin ırzları/kişilikleri korunmuştur.
قاتلك اللهُ! ما أشَدَّ عليـ كَ البَدْلَ في صَوْنِ عرضك الجَرِبِ.
-Allah cezanı versin! Soysuzluğunu korumada ne kadar değiştin!?
يُنْبِئُكَ ذُو عِرضهم عنّي وعالمُهـــــم وليس جاهلُ أمرٍ مِثْلَ مَن عَلِمَا.
-Onların soylu-sopluları/asilzadeleri/eşrafı ve alimleri sana beni anlatıyor. Bilmeyen, bilen gibi olmaz!
أصون عرضي بمالي لا أدنّسه لا بارك اللهُ بعد العرض في المال.
-Paramla ırzımı/nâmusumu:kişiliğimi korurum, onu kirletmem. Çünkü, ırz/nâmûs:kişilik olmadıktan sonra Allah paraya da bereket vermez.

Örneklerde de görüldüğü gibi 'ırz' kelimesi bazen 'beden/can/vücut' anlamında, bazen de 'manevi kişilik/haysiyet, şeref, asalet..' anlamında kullanılmıştır. Bu kullanım biçimlerini biraz daha netleştirecek olursak şöyle diyebiliriz: Arap şiirlerindeki 'ırz' kelimesi, bazen maddî varlığı, bazen de insanın manevî varlığını ifade etmekte olup, cinsellik ifade eden bir anlamı bulunmamaktadır.

Kur'ân âyetlerinde yer almayan 'ırz' kelimesinin, hadislerde sıkça kullanıldığını görmekteyiz. Kelimenin anlamını daha iyi kavrayabilmemiz için, hadislerde kullanım biçimlerini de görmek faydalı olur kanaatindeyiz. Ancak, hadislerde geçen bu kelimeyi incelerken, hadislerin sıhhat, senet ya da içerdiği hükümlere değinmeden, sadece birkaç hadisi örnek vermek suretiyle, 'ırz' kelimesinin hadislerdeki anlamları üzerinde duracağız.
1. Hadis:
Şiirler bölümünde gördüğümüz ve Hz. Peygamber'in (sa) özel şairi olan Hassân b. Sâbit'e ait kısım, Buhârî (Meğâzî, 34) ve Müslim (Fedâilu's-Sahâbe 157, Tevbe 57..) gibi sahih hadis kaynaklarında geçmektedir. Bu şiirin فإنّ أبي ووالده وعرضي لعرضِ محمد منكم وِقاءُ bölümü hadis mütercimleri tara-fından şu şekillerde tercüme edilmiştir:
a)
"Çünkü babam, onun babası ve benim şerefim
Size karşı Muhammed'in şerefine siperdir."
b)
‘'Şüphesiz benim babam, babamın babası ile benim şeref ve nâmûsum, Muhammed'in şerefi için size karşı bir muhafazadır.'’
c)
‘Hiç şüphe yok ki babam, onun babası ve benim ırzım, Muhammed'in ırzını sizden korumak için muhafazadır.'
d)
‘Muhakkak ki, babam, babası ve ırzım, Muhammed'in ırzını sizden korumak için muhafazadır.'

Bu dört örneğin ortak noktası, 'ırz' kelimesinin 'şeref, ırz, nâmûs' şeklinde tercüme edilmiş olmasıdır. Kanaatimize göre şiir metninde geçen 'ırz' kelimesi, Türkçemizde kullanılan 'ırz'la aynı anlama gelmemektedir. Buradaki 'ırz' doğrudan doğruya 'beden, vücut/can'/insanın kendisi anlamlarını taşır. Çünkü, ne Türk ne de Arap örfünde 'ırz'ın, 'ırz'a siper edilmesi, diğer bir ifadeyle, 'birinin şerefinin diğer birinin şerefine siper edilmesi' makul ve mantıklı de-ğildir. Şerefin siper edileceği şey yoktur, her şey (can ve beden dahil) sadece şeref için siper edilebilir.
Hassân b. Sâbit bu kelimeyi başka bir şiirinde 'şeref/nâmûs/haysiyet' anlamında kullanmıştır. Meselâ şu şiir bunun açık örneğini teşkil eder:
أصون عرضي بمالي لا أدنّسه لا بارك اللهُ بعد العرض في المال.
-Paramla ırzımı/nâmusumu:kişiliğimi korurum, onu kirletmem. Çünkü, ırz/nâmûs:kişilik olmadıktan sonra Allah paraya da bereket vermez.
Hatalı tercüme edildiğini söylediğimiz şiirin doğruya yakın tercümesi şöyle olmalıydı:
'Babam, onun babası/dedem ve benim ırzım:bedenim/canım, size karşı Muhammed'in ırzını:bedenini/canını korumak için kalkandır.'
Bu şiirin İngilizce tercümesinde de aynı hataya düşülmüş ve 'ırz' kelimesi orada da 'honour/şeref' şeklinde tercüme edilmiştir.
''My father and his (my father) father and my honour are all for protection of Muhammad's honour from.''

2. Hadis: ... فمن اتّقى الشّبهات إستبرأ لدينه وعرضه ...
Bu hadis de muhtelif hadis kitaplarında farklı kayıtlarla mevcuttur ve birçok mütercim tarafından tercüme edilmiştir. Bu tercümelerin de ortak noktası, metinde geçen ‘ırz’ kelimesinin Türkçeye ‘ırz’ olarak tercüme edilmesidir. Halbuki metinde geçen ‘ırz’ kelimesi, Türkçedeki cinselliği çağrıştıran ‘ırz’ anlamında değildir. Nitekim bazı mütercimler bunu parantez içinde ‘yani şeref ve haysiyetini’, bazıları da ‘haysiyetini’ şeklinde tercüme etmişlerdir.
'Irz' kelimesi, aynı hadisin İngilizceye tercümesinde 'honour/şeref/haysiyet' şeklinde geçmektedir.
Bu kelime, metinlerini verdiğimiz iki hadisin dışında da geçmektedir ve oralarda yine çoğu kez ‘ırz’ diye tercüme edilmektedir. Bu durum bazen anlaşılmayı da zorlaştırabilmektedir. Meselâ şu hadisin tercümesini anlamakta güçlük çekilir:

3. Hadis: لَيُّ الواجدِ يُحِلّ عِرضه وعقوبتَه.
‘Ödeyecek şeyi bulan kimsenin, borç ödemeyi geciktirip uzatması, ona ceza vermeyi ve ırzını helâl kılar.’ Bu tercümenin muhatabı olan Türk oku-yucu için, ‘ırz’ın helâl kılınması, izaha muhtaç bir durumdur. Onun için bazı mütercimler bu ifadeyi yumuşatarak ‘haysiyetinin ihlal edilmesi’ şeklinde tercüme etmişlerdir. Ancak bu tercüme de yine izaha muhtaçtır. Öyleyse bu-rada geçen ‘ırz’ kelimelerini ‘beden/vücut’ şeklinde tercüme etmek ve buna göre izah etmek daha mantıklı olabilirdi.
Burada metnini verdiğimiz üç hadisin dışında da bazı hadisler vardır. 'Irz' kelimesi onlarda da bu 'ırz' olarak tercüme edilmiştir. Ancak biz, konuyu uzatmamak için onları buraya almayacağız.
Arapça kaynaklarda Hz. Peygamber'e (sa) isnad edilen bir ifade var. Onda geçen 'ırz' kelimesi de açıkça anlaşılacak şekilde 'beden/can/hayat' anlamına gelir.
إنما هو عَرَقٌ يجري من أعراضهم مثلُ المسك. – ''Onların bedenlerinden sadece misk gibi ter akar.''

'IRZ' KAVRAMININ TÜRKÇEDEKİ ANLAMLARI
A- Sözlük Anlamları:
Türkçe sözlük ve ansiklopediler 'ırz' kelimesini, anlamları birbirine çok yakın olan bazı soyut kavramlarla açıklarlar. Onların bu kelimeye verdikleri anlamlar ana hatları itibariyle şöyledir:
IRZ: Nâmûs, iffet, şeref, ismet, şan ve şeref, perde vakar, cinsel haysiyet…
Sözlüklerin 'Irz' kavramına verdiği anlamlara baktığımızda göze çarpan önemli iki şey var. Bunlardan biri, Arapça asıllı bir kelimenin açıklamasında kullanılan kelimelerin yine genelde Arapça olması, ikincisi ise, 'ırz' kelimesini açıklamak için kullanılan kelimelerin de 'ırz' gibi soyut kavramlar olması. Nâmûs, iffet, şeref… gibi.
Durum böyle olunca bazı sözlükler, bu kavramı tanımlama yolunu tercih etmişlerdir. Meselâ:
'IRZ': Bir kimsenin, başkaları tarafından dokunulmaması ve saygı gösterilmesi gereken iffetidir. Bir başka tanıma göre ise, -başkaları tarafından saygı gösterilmesi gereken nâmûs ve iffettir.
Bu tanımlamalara dikkat edildiğinde yine ön plana çıkan iki kavram vardır: İffet ve nâmûs. Bu durum da bize, 'ırz' hakkında net bir fikir vermemektedir. Çünkü, 'iffet ve nâmûs' kavramları da yabancı kelime ve somut anlamlara olmayan, çok geniş anlam ifade eden kavramlardır. Bundan dolayı olacak ki sözlükler ve deyimleri toplayan kitaplar, 'ırz' kavramıyla ilgili deyimleri de toplamışlardır. Bu eserlerde 'ırz'la ilgili şu deyimler de geçmektedir:
Irz ehli: Nâmuslu, afîf, namuslu, iffetli kimse.
Irz düşmanı: Cinsel zevki için her türlü yasa ve töreleri çiğnemekten çe-kinmeyen kimse, insanların ırzlarına musallat olan kimse, başkalarının cinsel haysiyetine zarar veren kimse, cinsel zevki için başkalarının ırzına el uzatmaktan çekinmeyen kimse, başkalarının namusuna göz diken ve cinsel isteğini her türlü ahlak, töre ve yasaları çiğneyerek karşılamaktan çekinmeyen kimse..
Bu deyimlerin de okuyucuya net bir fikir verdiği söylenemez. Ancak, 'ırz'ın cinsellikle ilgili bir kavram olması ihtimali arttığı da bir gerçektir. Kav-ramı daha net bir şekilde anlayabilmek için, bu tür deyimleri incelemeye de-vam ettiğimizde karşımıza hukuku da ilgilendiren bir deyim çıkmaktadır. O da 'ırza geçmek' deyimidir.
Irza geçmek: Aldatarak ya da zor kullanarak, bir kimseyi cinsel zevkine konu yapmak, zor kullanarak cinsi temasta bulunmak anlamına gelmektedir.
Bu deyimin hukuk literatüründeki anlamı da yine 'cinsel ilişki'yle ilgilidir. Çünkü, ‘ırz’ kelimesi zaman içinde, korunması gereken manevi kişilik değerlerinden yalnızca ‘iffet’le ve cinsî hayatla ilgili olanlarına hasredilmiş, ‘ırza tecavüz’ tabiri de özellikle Türk örfünde ve hukuk dilinde ‘cinsel tecavüz’ü ifade eder olmuştur. Bütün bunları göz önünde bulundurmak suretiyle bir neticeye varmak istersek, 'ırz'ın kesin olarak cinsellik ifade ettiğini, namus ve iffet gibi diğer soyut kavramlardan daha özel bir anlamı olduğunu söylememiz mümkündür. Ancak bu kavramın, sözlüklerin de açıkça belirttiği gibi, nâmûs, iffet, şan ve şeref.. gibi anlamları da vardır. Nitekim bazı nesir ve şiirlerde bu kavramın her iki (cinsellik ve nâmûs) anlama yorumlanacak şekilde kullanıldığı da görülür.

B- Şiir ve Nesirdeki Anlamları:
'Irz' kavramı, zaman zaman Türkçe şiir ve nesirde de kullanılmıştır. Bir fikir vermesi açısından sadece ikişer kısa örnekle bunlara işaret etmekte fayda vardır.
M. Akif Ersoy mısraında şöyle der:
Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan
Hey sıkılmaz! Ağlamazsan bari gülmekten utan!
Mir'âtî de dörtlüğünde şunları söyler:
Gördüğün dilbere dil verip akma,
Kimsenin ırzına yan gözle bakma
Kapın kakılmadan kapıyı kakma,
Kıyamete kalmaz zaman demişler.
Bu şiirler incelendiğinde 'ırz'ın, Akif tarafından 'nâmûs, iffet, şeref, haysiyet, manevi kişilik' anlamlarında kullanıldığı söylenebilir. Mir'âtî'nin şiirinde ise, dil-gönül, ve dilber-sevgili kelimelerinin kullanılması, cinselliği çağrıştırmaktadır.
Nesirdeki örnek için, Sâmiha Ayverdi'nin şu sözü önemlidir: 'Bekçiye mahalle, ırzını, namusunu, malını canını tereddütsüz teslim edebilirdi.' Ömer Asım Aksoy ise: ' İnsan ırzını, nâmûsunu korumak için canını feda eder.' İfadelere dikkat edilecek olursa görülür ki, her ikisinde de önce 'ırz', sonra da 'nâmûs' kavramları peş peşe kullanılmış. Bu da bize, 'ırz'ın 'nâmûs'tan daha özel bir kavram olduğunu göstermektedir. Bunun cinsellik olması ihtimali fazladır.

'Irz' Arapça asıllı bir kelime olmakla birlikte, anlam kaybına uğramış olarak Türkçede de sıkça kullanılan bir kelime olmuştur. Bu kelime Ku'ân'da yer almamakla birlikte, Kur'ân meallerinde yer almaktadır. Kur'ân'da geçen 'ferc/üreme organı' kelimesi meallerde 'ırz' olarak tercüme edilmiş. Hadislerde geçen 'ırz' kelimeleri de tercümeye yine 'ırz' olarak yansımıştır. Dolayısıyla şöyle bir denklem oluşmuştur:
Kur'ân'daki 'ferc/üreme organı'=Türkçedeki 'ırz'=Hadislerdeki 'ırz'.
Yani Kur'ân'da üreme organını ifade eden ‘ferc’ kelimesi Türkçeye, hadislerde 'ırz/haysiyet, şeref, kişinin kendisi, beden, asalet, manevi kişilik.. ifade eden kelimeyle tercüme edilir olmuştur. Dolayısıyla, Kur'ân'da üreme organı olan kelimeyle, hadislerdeki 'ırz' ve Türkçedeki 'ırz' birbirinin eş anlamlısı durumuna gelmiştir. Halbuki gerçekte durum hiç de öyle değildir. Hadislerde geçen 'ırz' kelimesinin cinsellikle hiçbir ilgisi yoktur. Türkçedeki 'ırz' ise, cinsellikle yakından ilgilidir. Bu duruma göre, hadislerde geçen bu kelimenin Türkçeye 'ırz' diye çevrilmesi, izaha muhtaçtır. Öyleyse bu kelime, içerisinde bulunduğu cümlenin bağlamına göre tercüme edilmelidir.

Değerli kardeşlerim,
Arapça'ya aşina olanlarca anlaşılır olmasına rağmen aşina olmayanlarca yanlış yargılara neden olmamak için bu sözcükler kullanıldığında kısa bir notla açıklama yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Geçen yıllarda görsel ve yazılı basında sıkça gündeme gelen "mahallenin namusu" ile ilgili söylemler "namus" sözcüğünün uyulacak ilkeler yasalar vb gerçek anlamını bilmeyenler, Türkçedeki anlamı gibi düşünerek acımasızca eleştirilerde bulunmuşlardı.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla