Konu: Nisa Suresi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10. January 2018, 09:33 PM   #156
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

On beş gündür bu yazıyı yazmakta kararsızdım. Kararsız olmamın sebebi Tevbe Suresinin 103. ayeti.
Konumuz Nisa suresi iken, Nisa Suresi sayfalarına Tevbe Suresi'nden yazmak biraz aykırı gibi. Fakat bu ayetin bir özellliği de Nisa-3 ayeti ile paralellik taşıması.
Şimdi bütünlüğü sağlamak için Tevbe :101-102-103. ayet meallerini alıntılayıp açıklamayı yapayım.
Alıntılar Hakkı Yılmaz'ın İşte Kur'an adlı eserinden.

Alıntı:
101.Ve yanınızda bedevi Araplardan münâfıklar var. Medîne halkından da münâfıklığa iyice alışmış olanlar var. Onları sen bilmezsin. Biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba döndürüleceklerdir.

102.Diğerleri de günahlarını itiraf ettiler. Sâlih bir amelle diğer kötüyü karıştırdılar. Olur ki Allah, onların tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.

103.Onların mallarından sadaka al ki, sadaka ile kendilerini temizlersin ve arındırırsın. Bir de onlara destek ol. Şüphesiz senin desteğin onlar için bir huzurdur. Allah en iyi işitendir, en iyi bilendir.
Meallerden anlaşıldığına göre Medine'ye göç edenler var ki, bunlar göçerken mallarını mülklerini zoraki terk etmektedirler.
Ayrıca herkesin iş, mal mülk sahibi olduğu da iddia edilemez. Bunların içinde, yetimler, fakirler ve de mustazaaflar/zayıf düşürülmüşler de var.
Mekke'de yerleşik, aynı durumda olan Bedeviler, Araplar da var. Bunların içinde İslamı bilmediklerinden salih amelle kötüyü karıştırdıklarını fark eden ve haram yoldan elde ettikleri mallarını elden çıkartıp da(Afv-Bakara-216) tevbe ederek İslam'a geçmek isteyenler var ki işte bunlardan sadaka alınması istenmekte.
Müslüman olmak isteyen fakat malı mülkü olmayan, işsiz, fakir ve zaaf içindeki bu yetim insanlardan 103. ayete göre Peygamber nasıl sadaka alacaktır.

Tevbe edip, İslam'a girmek isteyen fakir ya da zengin kişilerden sadaka adı altında böyle bir haraç alınması adetten midir?
Bu haracı veremeyenler dine giremeyecekler mi?
Müslümanlık zengin, mal mülk sahiplerine has bir din mi?
Tabii ki değil.
Tam tersine İslam zayıfların, fakir düşürülmüşlerin dinidir.
Bu nedenle mealler izaha muhtaç

Evet yukarıda Peygamber nasıl "sadaka alacaktır diye sormuştuk.
HERŞEYDEN EVVEL "SADAKA"NIN NE OLDUĞUNUN BELİRLENMESİ GEREKİR.
İşte Sadaka, devlette çalışan kişilere çalışmalarının karşılığı olan, mizanda vezin kuralına göre geçimlik olarak verilenden arta kalıp da devlete bırakılan çalışmasının maddi karşılığıdır.
Yani serbest çalışanların kazançlarından verdiği vergi:"zekât", devlette çalışanların kazançlarından kesilen vergi:"sadaka".

Nisa-3 ayetinde gördük ki "yetimler" devlet dışındaki iş sahiplerinin bunlara iş sağlamaları ile toplumda eşit duruma getiriliyorlar.
İşte burada da/Tevbe-103'te de Peygamber din başkanı görevinin yanında aynı zamanda kurulmakta olan İslam Devleti'nin de başkanıdır ve bu sıfatı nedeniyle de devlette de "yetimlerden" görevlendirmeler yapıyor ve bu görevlendirilen kişilerden kazançları karşılığı "vergi/sadaka" alıyor. Yani Peygamberin sadaka alabilmesi için o kişileri devlette personel olarak çalıştırıp, onlara çalışmalarının karşılığı bir bedel ödüyor, ve sahibine ödenmeden önce de bu bedelden yani kaynağından devlet vergiyi peşin kesip vergi/SADAKA alıp, vergiden arındırılmış "net" ödeme yapıyor. İşte 103. ayette alınması istenen sadaka bu.
Böylece devlet de özel teşebbüs yanında "yetimlere" iş ve işsizlikten doğması muhtemel kaosun önlenmesini de sağlıyor.
İşte iki ayet arasındaki paralellik de bu: Yetimleri iş sahibi yaparak muhtaçlıktan kurtarmak ve işsizlikten doğacak kaosu önlemek.
Ve
Peygamberimize "karı" diye yamanarak çok eşli peygamber algısı yaratmak ve İslam'ı dejenere etmek isteyenler "çalışan/işçi" diye tercüme etmeleri gereken Arapça kelimeyi "karı" diye tercüme ediyorlar.
Maalesef Peygamberimizi evlatlığının karısına göz koymuş gibi anlatanları Allah Kahretsin. Anlaşılıyor ki tutmasını söylediği eşini boşadıktan/işçisinin işine son verdikten sonra, Peygamber devletin ihtiyacı olan maharetlere sahip evlatlığının eşini/işçisini, boşandıkları/iş yönünden ayrıldıkları takdirde devlette çalıştıracak, iş verecek. Kadının çalışmasının önünü açan şahane bir ayet . Ama apış aracılar kadının şerefiyle çalışması yerine "namuslu" olarak, yanlış bir ifade olarak kullanılmış "mehir/satış parası" karşılığı ile "mal olarak" yatağa atarlar.

İki tür nikâh vardır:
a)ZEVCELENME İÇERİKLİ NİKÂH-33/37: "Hani sen, Allah'ın üzerine in'amda bulunduğu ve senin de kendisine in'amda bulunduğun kimseye: "Eşini nikâhında tut ve Allah'tan korun" diyordun. Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi düşüncende gizliyordun ve insanlardan endişeliydin Allah, kendisinden endişe etmene daha lâyıktır! Zeyt ondan boşanınca, onu seninle biz evlendirdik ki; evlatlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, iman edenler için bir zorluk-engel olmasın.... Allah'ın hükmü yerine gelmiştir".

Zevcelenme içerikli(33/37) nikâhta sorumluluğu üzerine alınan eşya, nesne ya da canlının (kadın-erkek dahil) giderlerini, ihtiyaçlarını karşılamak zorunludur.
Örnek: Şu anda iş yerine 4 kalifiye bayan elemen gerekli ve aldın. Bahçenin bakımı için bir bahçevana ihtiyaç var; onu da aldın. Ayrıca evinde yatılı bir bayan yardımcıya ihtiyacın var, onu da aldın. Bütün bunların sorumluluğu (maaş, sigorta,yemek vs...) senin üzerindedir.
Peygamber de 33/37'de Zeyd'in eşi ile zevcelenme şeklinde nikâhlanır; amaç bu kadınla "cinsel ilişki" kurmak değildir. Normal bir insan olarak, veya din başkanı peygamber olarak veyahut da devlet başkanı olarak ilişkili bazı işlerinde kullanmak içindir.

b)HİCEC (HACC) İÇERİKLİ NİKÂH-28/27: "(Şuayb Musa'ya) dedi ki "Ben, sekiz (sene) hacc bana çalışman karşılığında şu iki kızımdan birini sana nikâhlamayı diliyorum... Eğer on (seneye) hacca tamamlarsan, senin derûnunun getirisidir. Sana zorluk vermek istemem... İnşallah beni salihlerden bulacaksın."

Eğer bir kadınla ya da kızla "cinsel amaçlı" nikâhlanmak istiyorsan bunun adı 28/27'de geçen "hicec içerikli" nikâhtır. Bu da "TEK EŞLİLİĞİN" göstergesidir.

Açıklamalar da gösteriyor ki ayetlerde geçen nikah kelime veya fiili yalnızca kişinin karı veya koca olması için yapılan nikâh akdi değil, aynı zamanda karı-koca ilişkisi olmaksızın kişilerin kişisel işlerinin görülmesi veya gördürülmesi için yapılan bir hukuki sözleşmedir ki bu günkü karşılığı iş aktidir.


Tetkik edin , göreceksiniz; Peygamber'imize yamanmak istenen kadınların hepsi yetim. Bu yetim kadınlar devlette devletin ve peygamberin devlete ait işlerini yapmaktadırlar. Bu kadınlar yani Peygamberin "eşleri" diye adlandırılan kadınlar, Peygamberin düşkünlükten kurtarmak veya maharetlerinden faydalanmak için devlette görev verdiği, Peygamber devleti temsil ettiğinden ve İslam Devleti de tam olarak daha kurulmadığından "PEYGAMBER'İN İŞÇİLERİ"diye anılmalıdırlar.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (21. November 2021 Saat 04:42 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla