Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:42 PM   #34
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Kur'ân'm, İhtilaflı Konuların Gerçeğini Açıklaması:


Bu Kur'ân, İsrâîloğullarına, kendilerinin ayrılığa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor. (Nemi: 48/76)

Bu âyette de Kur'ân'ın, İsrâîloğullarımn ayrılığa düştükleri birçok konunun doğrusunu onlara açıkladığı belirtilmektedir. Birçok âyette Kur'*ân'ın, daha önceki Kitâblarda söylenenleri doğruladığı, onlara uygun şeyler söylediği vurgulanır ve bu, Kur'ân'ın vahiy olduğunun kanıtı gösterilir. Oysa âhiret hususunda Kur'ân'ın söyledikleri, tam olarak ne Tevrat'ta, ne de İndilerde vardır. Muhtemeldir ki o zaman bazı Tevrat nüshalarında Kur'ân'ın anlattıklarına benzer âhiret bilgileri vardı. Bundan dolayı Yahûdî mezhepleri arasında görüş ayrılıkları bulunuyordu. Kimi Kur'ân'ın anlat*tığına benzer biçimde bir âhiret inancına sahipti, kimi de âhirete belirsiz biçimde inanıyordu. Âhireti asıl anlamından çıkarıp son zamanda Yahû-dîlerin dünyâya hakim olacakları ve bütün dünyânın kendi yönetimlerine gireceği şekline sokanlar da olmuştur.

Ayrıca Kur'ân'ın anlattığı Yahûdî kıssaları, ana çizgileriyle Tevrat'ta varken, bunların bazı parçalan bugünkü Tevrat'ta yoktur. Bundan o za*manki Yahûdîlerin ellerinde farklı nüshalar bulunduğu, bazı nüshalarda, bazı kıssa parçalarının eksik olduğu; bazılarında ise peygamberlerin ahlâ*kına aykırı şeylerin yer aldığı; Kur'ân'ın, bu nüshalardan, tevhide ve pey*gamberlerin ahlâkına en uygun parçaları seçip anlattığı ve kendi anlat*tıklarının da gerçeğe en uygun olduğunu söylediği sonucuna varılabilir. Kur'ân'ın anlattıklarına tıpa tıp uyan Tevrat nüshası, bizim bilgimize göre bugün mevcut değildir.

Bakara: 92/79, Mâide: 110/41 'nci âyetlerinden, Yahûdîlerin, müslü-manları kandırmak için bazı sözleri yerlerinden kaydırdıkları, müslüman-ların kullandıkları sözleri de kurnazca başka anlamlara gelebilecek biçimde

çarpıtarak söyledikleri anlaşılmaktadır.

M. Ö. 6. yüzyıla kadar süren uzun zaman içinde çeşitli yazımlarla tamamlanmış olan Tevrat'a zaman içinde pek çok katma ve çıkarmanın yani tahrifin girdiğinde kuşku yoktur.

Tevrat'taki katmalardan biri de Tekvin Kitabının 36. bâbındaki 31. âyettir. Bu âyette: "İsrail Oğulları üzerine bir kral, krallık etmeden önce Edom diyarında krallık eden krallar şunlardır.." deniliyor. Bu âyet, Hz. Mûsâ tarafından söylenmektedir. Oysa bu âyetin, Musa'nın sözü olması mümkün değildir. Çünkü Hz. Mûsâ zamanındaki Edom'da İsrâiloğulla-rından bir kral olmamıştır. İsrâiloğullarından ilk kral, Musa'dan üç asır sonra gelmiş olan Saul'dur.

Tevrat müfessirlerinden Adam Clark da "Tekvîn 36/32-39. âyetlerin, Tevrat'ın doğru bir nüshasına haşiye olarak yazıldığını, sonra onu istinsah eden birinin, bunları Tevrat metninden sanıp Tevrat'a soktuğunu kesinliğe yakın bir biçimde kuvvetle zannediyorum" diyor.

Daha bunun gibi örnekler çoktur. Tevrat müfessirleri, Tevrat'ı yazan Azrâ'nın, Tevrat'a bazı şeyler kattığını, bazı ibareleri ilâve edenin kim olduğunu bilmediklerini, ancak bunları Musa'nın yazmadığını açıklamış*lardır. Bâbil'e âit sözlerin çokluğu da Tevrat'ın, İsrâiloğullarının Bâbil esaretinden sonra yazılmış olduğunu kanıtlar. [157]

Hz. Musa'dan asırlar sonra derlenebilmiş bir Kitabın, aynen korun*muş olması mümkün değildir. Tevrat, çeşitli asırlardaki Yahûdî peygam*berlerinin, din adamlarının söz ve yazılarının derlenmesinden oluşmuş ve ancak Bâbil esaretinden sonra derlenmiştir. Bundan dolayı Tevrat'ta Bâbil sözlerine çok raslanmaktadır.

Ama Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber döneminde Yahudilerin ellerin*de bulunan Kitabı -temeli İlâhî olduğu için- İlâhî Kitâb kabul etmektedir. Çünkü çeşitli dönemlerdeki peygamberler tarafından derlenmiş olsa da yine esas itibarıyla ilhama dayalı İlâhî bir Kitaptır. Bundan dolayı Kur'ân Yahudilere ehlu'l-Kitâb (İlâhî Kitap sahibi) demekte ve kendisinin de o Kitabı doğrulayıcı olarak geldiğini çeşitli âyetlerinde vurgulamaktadır.

Bunun içindir ki Kur'ân'ın: "Kelimeleri yerlerinden tahrif ettikleri" ifadesiyle kasdı, Yahudilerin, kendi Kitaplarını tahrîf ettiklerini söylemek değildir. Çünkü âyetin devamında: "Sizin yanınızda bulunanı doğrulayıcı

olarak indirdiğimiz bu(Kur'â)n'a inanın..." denmesi, Kur'ân'ın, Yahudi*lerin ellerinde bulunan Kitabın doğruluğunu onayladığını kanıtlar. Eğer onların yanlarında bulunan Kitâb bozulmuş, tahrif edilmiş ise Kur'ân nasıl o Kitabı doğrulayıcı olur? Bu çelişkidir? Kur'ân'da çelişki yoktur.

Kur'ân'a göre Hz. Peygamber dönemindeki Yahudilerin ellerinde bulunan Kitâb, Allah'ın hükümlerini içeren İlâhî bir Kitaptır. Onu lâyıkıyla uygulamayan, işlerine geleni uygulayıp çıkarlarına uymayanı uygulamayan Yahudiler, Allah'a karşı nankörlük etmiş, doğru yoldan çıkmışlardır.

Kur'ân'ın, kesin gerçeği içerdiğini, Kitap ehlinin ayrılığa düştükleri konuların en doğrusunu onlara açıkladığını bildiren başka âyetler için: Mâide: 110/15,19 ve 48'nci âyetlere de bakınız.

Diğer âyetler: Zuhruf: 63/59; Duhân: 64/30; Câsiye: 65/16; Ahkâf: 66/10; Bakara: 92/40, 47, 83, 85, 122, 211, 246; Âl-i İmrân: 94/49, 93; Saf: 108/6, 14; Mâide: 110/12,32,70,72,78, 110. [158]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)