Konu: Hz. âişe
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. October 2008, 06:06 AM   #8
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Hz. Âişe’nin Allah Elçisi ile bu yakından ve sürekli beraberliği, diğer Peygamber eşlerince anlayışla karşılanmakla birlikte, zaman zaman onların şikâyetlerine de yol açmıyor değildi. Hatta, bir keresinde bu anneler birleşerek, Hz. Fâtıma’yı Hz. Peygamber’e göndermiş ve Âişe’ye gösterilen ilginin kendilerine gösterilmesini de istemişlerdi. Fâtıma, durumu Hz. Peygamber’e söylediğinde: “Sen de benim sevdiğimi sevmez misin?” sorusuna muhatap olmuş ve geri dönmüştü. Hanıml başkasını, Peygamber eşi Ümmü Seleme’yi göndermişlerdi. Ümmü Seleme durumu Hz. Peygamber’e anlattığında o, şu cevabı vermiş ve bahsi kapatmıştır: “Ey Ümmü Seleme! Âişe konusunda beni daha fazla sıkıştırma. Bilirsin ki, ilahî vahiy bana hep onun barınağında inmektedir.” (Nesâî, nisa)

Bütün bu seçkinlik ve itibar, Hz. Âişe’nin yüce Peygamber’e olan derin sevgisi yüzünden, yine de onu doyurmuyor ve diğer eşleri her fırsatta kıskanıyordu. Kaynaklar bu konuda bize açık ve ilginç bilgiler vermektedir. Birkaçını buraya alalım:

Faziletler âbidesi ve Allah Elçisi’nin gönlünde her zaman müstesna bir yerin sahibi olan Hz. Hatîce, öylesine çok anılır, öylesine çok sevilir ki Hz. Peygamber tarafından, onun ölümünden sonra Resûl evine gelmiş bulunan Âişe, yine de Hatîce kıskançlığını derinden hisseder. ar bu kez, Peygamber katında Buharî, eserinin tatavvu, (farz olmayan ibadetler), İmam Mâlik ise gece namazı bahsinde bize şunu bildiriyorlar: Allah Resûlü sık sık namazına kalkardı. Yine bir gece namaza kalkmışlardı.

Hz. Âişe uyandığında Peygamberimizin odada olmadığını gördü ve onun öteki hanımların yanına gitmiş olduğunu düşündü. Kendisinin ifadesiyle buna çok kızdı ve hemen Peygamber’i aramaya koyuldu. Bir de ne görsün, Allah Elçisi gece karanlığında bir köşeye çekilmiş, secdeye kapanmış halde Allah’a yalvarmaktadır. Hz. Âişe, büyük bir pişmanlık duydu ve yerine döndü. Ne gariptir ki bu pişmanlık Âişe’nin, daha başka gecelerde yine aynı tavrı sergilemesine engel olmayacaktır.

Kur’an’da bir ayetin (Tahrîm, 1) inişine sebep teşkil eden ve Hz. Âişe’nin Hz. Peygamber’i kıskanmasına da güzel bir örnek olan şu olayı verelim: Peygamber hanımları, Medine Mescidi yanındaki odalarda kalmaktaydılar. Hz. Peygamber, ikindi namazını kıldıktan sonra, âdetine uygun olarak bütün hanımlarını ziyaret eder, onlarla bir süre otururdu. Bir ara her nasılsa, Hz. Peygamber’in, Zeynep Valide yanında birkaç gün gibi itibarı olan bir uzun bir zaman kaldığı dikkat çekti. Hz. Âişe, işe koyulup olayın sebebini araştırdı ve anlaşıldı ki, bir sahabi Hz. Peygamber’e bir miktar bal göndermiş ve bal Zeynep’in odasındadır. Balı çok seven Allah Elçisi, Zeynep’le bu balın bitimine kadar kalma yönüne gitmiştir.

Hz. Âişe, Peygamber eşlerinden Hafsa ve Sevde’yi de kandırarak şöyle bir oyun hazırladı: “Peygamber, kötü kokulardan nefret eder. Sevmediği kokulardan biri meğâfir çiçeğinin kokusudur. Eğer biz, onun ağzını koklayıp da: ‘Ağzın meğâfir kokuyor, yoksa meğâfir çiçeği yemiş arıların balından mı tattın?’ dersek, maksat hasıl olur.” Söylenen yapıldı ve kötü kokulardan nefret eden yüce Peygamber, bir daha bal yemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine, bal yememe gibi bir yasak getirilmiş oluyordu. Kur’an’ın bu ayetini, kendisinden sonra gelen ayetlerle irtibatlandırıp iyla olayı diye bilinen vaka ile bu bal olayını birbirine katan yazarlar vardır. Büyük İslam bilgini Nedvî’nin de belirttiği gibi, bu bir hatadır ve Kur’an ayetlerini yanlış değerlendirmeden kaynaklanmaktadır. (Nedvî, 111–113) BEN ÖLÜRSEM…

Allah Elçisi eşini, sevgilerin en derini ile seven Âişe Valide zaman zaman sorardı: “Ey Allah Elçisi, cennette senin hanımların kimler olacak?” Yüce Peygamber tebessüm eder ve şöyle cevap verirdi: “Sen de onlardan birisin ey Âişe.”

Hz. Âişe’nin, Allah Resûlü’nü kıskanması bazen çok güzel latifelerin meydana gelmesine de sebep oluyordu. Ömrünün son yıllarına doğru bir gün, Allah Elçisi, eşiyle konuşuyordu. Âişe başının çok ağrıdığını söyleyerek alnını ovdu. Bunun üzerine Hz. Peygamber: Âişe, eğer sen benden önce ölürsen, seni kendi ellerimle yıkar, kefenler ve mezara indiririrm.” dedi. Hz. Âişe şöyle konuştu: “Evet öyle. Bunu yapar, ardından da benim odama yeni bir hanım getirirsin.” Hz. Peygamber bu sözden çok hoşlandı ve tatlı tatlı güldüler. (Buharî, marza)

Hz. Âişe, Peygamber eşinin, bütün sevgisini kendi üstünde toplamak isterdi. Bu, bir sevgi kanunu olduğu kadar, bir kadınlık tabiatıdır da. Bunun için o, sık sık kendi farklı yanlarını ifadeye koyar, diğer hanımlara üstünlüklerini sayıp dökerdi. Bir yerde şöyle diyor: “Benim, öteki Peygamber hanımlarına on tane üstünlüğüm vardır. 1. Evlendiği tek bâkire hanım benim, 2. Anne-babası Muhacir olan tek eşi benim, 3. Allah benim doğruluğumu ilahî vahiy ile ispatlamıştır. (İfk olayı), 4. Cebrail benim resmimi bir kap içinde Peygamber’e gösterip ‘Bununla evlen’ demiştir, 5. Resûl, bir tek kaptaki sudan yalnız benimle yıkanmıştır, 6. Ben önünde iken namaz kıldığı halde başka biri olunca kılmazdı, 7. Benimle birlikte olduğu zamanlarda ona vahiy gelirdi, 8. Ruhunu teslim ettiğinde başı benim kucağımdaydı, 9. En son cinsel ilişkiyi benimle kurmuştur, 10. Benim odamda defnedilmiştir.” Bir başka yerde bu üstünlüklerine şunu da ekliyor: “Cebrail’i benden başka hiçbir Peygamber hanımı görmemiştir.” (İbn Sa’d, 8/65)

Açıktır ki, Hz. Âişe burada, tamamen kendi farklılıkları olan noktalara değiniyor. Esasen onun genel çerçevede dikkat çeken üstünlükleri çok daha fazladır. İleride ele alacağımız “bilginliği” konusu, bunların başında gelir. Ayrıca ibadet hayatı bakımından fevkalade üstündü. Hemen bütün yıl aralıklarla oruç tutar, hemen her gece namaza kalkar, Allah Resûlü ile teheccüd kılardı.

Cebrail, sahabiler içinden bir tek kişinin şekline bürünmüş olarak gelmiştir: Dihye. Yine Cebrail’in, Dihye suretinde geldiği bir sırada Hz. Âişe onu görmüş ve Hz. Peygamber’e bu mutluluğunu haber vermişti. Resûl bunun bir insan için bahtiyarlık olduğunu söylemiş ve ilave etmişti: “ Ey Âişe! Cebrail sana selam gönderiyor.” Âişe şöyle karşılık verdi: “ O ulu misafire de benden selam olsun."

CESUR VE MERHAMETLİ Hz. Âişe, son derece cesur ve komuta yeteneğine sahip bir yaratılışta idi. Bunu, ileride Cemel olayını verirken yakından göreceğiz. Burada hemen söyleyelim ki, İslam tarihçileri onun Bedir Harbi’ne katıldığı, Uhud gibi bir harpte hemşirelik görevi yaptığı hususlarında tereddüt etmemektedirler. Hz. Âişe’nin, geceleri kalkıp tek başına mezarlıklara gidebildiğini, Hendek Harbi’nde bütün kadınların kale içinde saklandığı bir sırada, tek başına kaleden çıkıp harbe katılmaya kalktığını, fakat Resûl’ün bunu engellediğini de kaynaklardan öğreniyoruz. (Buharî, Uhud Gazvesi)

Âişe Valide’nin cömertliğinden söz etmiştik. Onun üstünlüklerine eklenecek bir husus da engin merhametidir. Özellikle çocuklara karşı tavrı ünlüdür. Çok sayıda çocuk alıp büyütmüş ve yetiştirmiştir. Bilhassa yetimlere karşı sınırsız bir acıma duygusu taşıyordu. Onları alıp besler, büyütür, eğitir ve evlendirirdi. Kendisinin çocuğu yoktu ve herhalde bundan etkilenmiştir. Araplar, kendilerini çocuklarıyla künyelerlerdi ve bu onlar için bir şeref sayılırdı. Hz. Âişe, çocuğu olmadığı için böyle bir künyeyi nasıl alacağını düşünmüş ve arzusunu Hz. Peygamber’e açmıştı. Peygamberimiz de onu yeğeni Abdullah’a izafeten künyelemişti: Ümmü Abdullah diye…
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla